Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gazete ve dergilerdeki yazılarının yanı sıra şiirleriyle de yakından tanıdığımız Cezmi Ersöz, daha önce Güneş, Özgür Gündem ve Aydınlık gazeteleriyle Leman ve Deli dergilerinde yayımladığı yazılannı "Ancak Bir benzerim Öldürebilir Beni"de bir araya getirmiş. Keyifle, yer yer hüzünlenerek ve esasen de düşünerek okunacak yazılar Cezmi Ersöz'ünküler. ORHANKOCAK Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni Cezmi Ersöz'ün yazısı farklı: Farkın içindeki fark bu, yatışmayan, kapanmayı reddeden fark. Ama özdeşleşebildiği, aynı olmaktan korkmadığı için koruyabiliyor farkı: "Marjinalliğin", "uçukluğun", kural tanımazhğın kural haline geldiği bir toplumsal ayıklama sisteminde, kenarda bile duramayacak kadar mecalsiz olanlara, sistemin gündelik ve sıradan atıklarıyla özdeşleşmesi, yazılarında o asıl farka, kapanmayan gediğe yer açıyor. Bu fark, Ersöz'ün gerçeğe hedef olma cesaretinde de görülebilir. îzlenimröportajcıda, o ebedi pazar yazarında (ebedi, çünkü pazar ile p.tesi arasındaki farkı silmiştir), üslup, kişisellik, duygusallık çoğu zaman sert gerçekle yüzleşmemenin aracıdır: Bir buzlu cam. Cezmi Ersöz üsluba yanaşmıyor. Gerçeğe hedef oluyor, maruz kalıyor: Seçtiği konuya, sert, eğri büğrü, keskin uçlu gerçeğe, kendi zihnine çarparak, kendi yumuşak duygularına gömülerek orada iz bırakma hakkını tanıyor. Yara: nesnenin üslubu. Yazılarındaki otobiyografik özelliğin bir nedeni de budur: P.tesi'nin hep Pazar'ı özlediğini, ona ulaşmak için çabaladığını, çünkü her zaman ondan ayrı olduğunu sezmiştir. P.tesi, Pazar'a uzansa bile ondan ayrıdır. Bu bilgi, Cezmi'nin yazılarının öznesini Cezmi Ersöz den yine harika yazılar toplamı üptelaları farketmiş olmalı, Cezmi Ersöz'ü okurken otobiyografik bir deney yaşarız. Yazılarında özyaşamöyküsünden öğeler bulunması değildir bu izlenimin nedeni; böyle denemeleri de vardır, ama asıl neden bu değildir. Kendi yaşadıklarından söz etmediği yazılarında otobiyografik bir boyut sezilir: Konusunu, bir gazeteci olarak üzerine gittiği konuyu kişisel bir deney gibi yaşıyordur: Konu, nesne, duyan varlığın üzerinde bir \z bırakmıştır.Gazeteci, dedim... Yazarın gözlemlerinden çok izlenimlerini aktardığı bir yazı tarzı son 1015 yıl içide gittikçe yaygınlaştı. önce Cumhuriyet gazetesinin pazar sayılarında karşılaştık bu izlenimröportajlarla. Yurtdışı muhabirlerinin Paris'ten, New York'tan, hatta Yeni Delhi'den gönderdiği tatil yazılarıydı bunlar; gazeteci, asıl işine, haber üretme faaliyetine, bir an için ara vermiş ve duygularıru serbest bırakmış gibiydi; bu arada, üslup denemeleri yapmaktan da geri durmuyordu.Sonra bu da asıl iş haline geldi: Gazete ve dergilerin "Toplum" bölümlerinde, sadece ruhsalröportajların üretiminde uzmanlaşmış imzalar belirdi. "Farkh ses", "kişisel üslup", "özel bakış", mesleki bir standarda dönüşüyor, standartlaşıyordu. S AY F A 4 M çelişkinin ortasına fırlatır, dört yönden esen rüzgârların ortasına bırakır. Çıplaklık, duygusallık olarak görünür evden bakana. Oysa korunmasız bırakmıştır kendini çelişkili akımların karşısında, ortasında: Hepsinin kısmi doğruları ve yalanları, Cezmi Ersöz adlı arenada yüzleşeceklerdir orayı altüst etmek pahasına. Nesne otobiyografikleşirken otobiyografi de genelleşir, yargıç, savcı, sanık ve tanığın sürekli yer değiştirdiği bir mahkemeye dönüşür.Özdeşleşiyor, demiştim. Ama onların farklılığını, ayrılığını da ihlal etmeyecek. Aksaray'da, yol kavşağında, araba camlarını silen ve küfür yiyen çocuklarla karşılaşmıştır, kendi izlenimlerini; duygulanru da çelişik manzarının bir parçası haline getirir: "Yüzleri insanlara duydukları nefretten yaktcı bir bıçakla çizilmis olan 1617 yastndakiler de vardı... Tüylerim diken diken izliyordum... Fakirlik tiksintisi. Araba sahibi olmayanlarda da vardı bu duygu. Aralanna girip onlarla konuşurken elim gayri ihtiyari cüzdamma gittiği için bende de vardı... Fakirlikten tiksinti; mide bulantm gibi, kusmak gibi, insanda başdönmesi yaratan bir suçluluk duygusu gibi... Camlartm sildikleri için çocuklara para veren kimileri de yasadıkları bu tiksinti duygusundan bir an önce kurtulmak için vapıyorlardı bujes ti. Bu teklifsizlik ve cesaret karşısında yasadıkları horku, acıma duygusunu her defannda basttrıyordu. Bir an önce bu duygulardan uzaklaşma. Bu çocuk kıltgtna girmiş yoksulluktan ve yarattığı panikten bir an önce uzaklaşma..." (s. 11 12). Her duygunun ayrı ayn kaydedilmesi, utanç duygusunun bilekorkmadan, utanmadan kaydedilmesi, duygusallık tehlikesinin savuşturulmasının en iyi yoludur bazen. Bu çocuklar, daha kolay bir duygusallıkta uyandırabilecekleri ilk ve tek duygunun (acımanın) içinde boğulmadan, Cezmi adlı kolektif kişilikte uyandırdıkları bütün farklı, çelişik duyguların ötesinde, kendi içlerindeki yakıcı nefretin berisinde, birer istek olarak belirirler bu yazıda: Hepsi de pazara uzanmak itemiş P.tesi varhklarıdır, uzanmak istemişvekalmış. Kolektif kişilik... Zor değildir, tutuk, durgun olmak yeter. Yetersiz olmak yeter. Cezmi'nin yazılarının öznesi, en büyük yardımı bazı yazılarında (s.20,22 ve 25) geçen o "beceriksiz, acemi, ürkek, çekingen" kişilikten alıyor bence. Haklı olmaktan bile utanan, haklı bile çıkamayacak kadar çekingen o zayıf varlık, bir kayıt makinesi gibi çalışıyor. Kendisi ses çıkaramadığı için bütün sesleri, bütün kımıltıları kaydediyor. Duruyor, bekliyor. Aşk'ın kipidir beklemek. Ama gelecek de geçmiş olduğu için vardır: O "tatlı yanma" (s.3235) başladığında hep çok geç kalınmıştır, her zaman çok erken ve çok geç. Mutluluk, hakkını veremediğimiz güzel bir gün gibi, ara sıra arkasına dönüp bakarak uzaklaşır, kırgın mı alaycı mı belli değil. • Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Bcni/Cezmt Ersöz/Mephisto Yaymevi /104s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 0 2