Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
biri garip garip sorular soruyordu... 'Bu adamın bana bir garazı mı var?' diye sordum. Ermeni bir araştırmacı olduğunu, ' Ermeni General' adlı şiirim yüzünden bana kızgın olduğunu söylediler... Şaşırıp kaldım. 'Sanatı savcı kafasıyla yorumlamak' diye bir yazım vardır. Mesele bundan ibaret. (Çocukluğum Kars'ta geçti... Hep bir 'ermeni' sözü edilirdi çevrede, ama kimdirler, nedirler, bilmezdim. Yani hem çok. bilinen, hem çok belirsiz bir şey... 'Ermeni General' imajının kaynağında bunlar olnıalı. Sonra İstanbul'da, Gedikpaşa'da, 1950'lerde, İstanbul'ataşınan teyzemleri ziyarete gittiğimde karşı komşunun kızına âşık oldum... Ermeniydi. Benim o sıralardaki birçok aşklarım gibi, platonikti, kızın bu aşktan haberi yoktu.)" Propagandadan söz açtlmtfken... Şiir serüveninilam bilmeyenler, siirinin hep slogana yakın durduğunu santyorlar. Oysa ilk şiirlerinden beri, batta "Bir Gün Muilaka "daki, "Yolculuk, Chlem, Cesaret, Kavga Şiirleri"ndeki şiirlerde bile ataksöylemin yanı sıra koyu bir hüznü barındıran şiirler de yazdın. 1972'de yazdtğın bir şiir var. Adı: Son Günün Şiiri. O şiirde "Bir yamm yalnvdıkl ve hüzün tiryakisi/Bir yanımgemiaztyaalmaya hazır bir hayat çılgınt." diyorsun ki, bence şiir serüvenınin anabtar sozcüklerıbunlar. Şiirin uzerine konuşanlartn bile çoğu "Bir Gun Muilaka yeneceğtz ey eski zaman sarraflart! Ey kaz kafalüar, Ey Sadrazam " dize lerıyle algtltyorlar seni. Ama "Tatilde Aşk Şııri", "Amcam Şair Ben Şair"gibişiirlerini esgeçiyorlarsankt. " Sevgili Enver, aptallıklar eskiden beni kızdırırdı, şimdi biraz hüzün veriyor, biraz canım sıkdıyor, fakat fazla kafa yormuyorum artık. Çünkü aptallık da organik, yapısal hastalık gibi bir şey, kolay kolay geçmiyor, bazılannın aptallığinın iyileşme olasılığı hiç yok. Çünkü yapısal.. Kişinin yapısından geliyor. Uzun boylu ya da kısa boylu, esmer veya sarışın, ince ya da kalın kemikli olmak gibi bir şey. Adam aptal ve değişme şansı yok. Benim yazdığım şiirlerin ne olup ne olmadığını tart ışmayı canım anık istemiyor.' Yaşayan Bir Şiir' adlı kitabımda, 'Mekanik Gözyaşları'nda, kuramsal denebilecçk yazılarım topluca var. Şiirimin tematiği ne olursa olsun, beni hep başka bir şey, şiirdeki heyecan diyebileceğim bir şey ilgilendirmiştir... Bir sanat yapıtı, akan, akmakta olan bir zaman parçası gibidir... tçinde bir enerji, bir hayat vardır... İsmet'in bana bir mektubundaki çok yerinde bir tanımla 'sınırlarından taşan bir şiir'di aradığım hep... 'Bir Gün Mutlaka', 'Kör Bir', 'Yeniden Hüzünle' vb. pek çok ve belii başlı şiirlerim, sınırlarından taşma potansiyeli taşıyan şiirlerdir... Şiiri ölü bir retorik, bir süs, cansız mecazlar yığını olarak anlayanların, bunlan anlayıp değerlendirmesi beklenemez. 'Amcam Şair Ben Şair', 'Tatilde Aşk Şiiri' gibi şiirler de sınırlarından taşma potansiyeline sahip şiirlerdir... Oralardaki mizah ögeleri süsleme değildir, hayatın, yaşanmışlığın enerjisiyle doludur... Genelevin üstüne damlayan topal Ulviye, aktarın kolları bilezikli karısı, ya da çıktığım kahve...bütünbunlar... (M.Kaçan'ınçok sevdiğim ' Ağır Roman'ındaki kadar kurCUMHURİYET KİTAP SAYI 202 FASC1STES EN T U R Q Ataol Behramoğlu ve arkadasları Taylan Ozgür'ün cenaze törenlnde. (1970) Denlz Cezmis ve arkadaslarının Idam kararını protesto lcln yaptlan Aclık Grevınde.l Paris. Türk Oğrencl Derneâl. 1971) Yanda ı •/ SS.ZOR •. ' B: gerek... Bir de, ergenlik ve ilk gençliğimin tnaca ve yine o romandaki kadar da otanuzunca bir dönemini yaşadığım Çankıtiktir...) Bir şairin şiir tematiklerindeki, rı'da, gösterişsiz, ilk bakışta farkedilmebiçimlerindeki çeşitJilik de bizdeki şiir yen, ama neredeyse tüm yaşama sinmiş bir eleştirisini pek ilgilendirmiyor... Bak, bir mizah vardı... Nasreddin Hoca'nın Orta şey söyleyeyim, 'Lozan' adında bir oyuAnadolu'dan çıkması rasdantı olmasa genum oynanıyor, biliyorsun... Bu oyunun rek... teksti ve sahnelenişiyle ilgili yazılar, benim 1970'li yıllarda yazdığım kimi dörtlükyakiaşık otuz yıllık şairlik kariyerimde şiirlerde ve 80'li yılların ürünlerinden "iyi Bir lerim üstüne yazılan yazılardan daha ilginç Yurttaş Aranıyor"da ise, yergi ögeleri ağır göründü bana. Demek ki ülkemizde basar. "Bebeklerin Ulusu Yok"taki kimi 'yöntemsel' denebüecek bir şiir eleştirisi şiirlerde de. Şu sıralar "humour " duyguoluşmadıhenüz..." sundan (şiirde) uzak olduğum herhalde Bir jey daha sormakistiyorumburada. Bu söylenebilir. Buna karştlık "Lozan"da bir ilk üç kıtabında "humour'da var. Şiirinirt hayli mizah var..." karakteristik bir özelliğigibi hatla. Ama da Yazdığın yazılan okudum. Birseydikkaha sonra, özellikle de 1980'den sonra kayboluyor siirinin bu özelliği. Neye bağftyorsun timiçekti. Garip siirine sempati duyuyorsun da lkinci Yeni'ye karşı hep bir eleştirel tavrtn bunu? var. Oysa ilk kitaplannda Garip kadar îkinci " 'Humour' beni hep ilgilendirdi... Yeni esintileri de var bence. 1 %9'da AntderYaradılışında yoğun hüzünler olan biri gisindeki açık oturumda lkinci Yeni'ye getiriçin çelişik bir durum, değil mi? Ama, ne diğin(iz)serteleştirihepsürüyorsende. yapayım ki ve ne iyi ki, böyle... Gülmeyi de güldürmeyi de seven biriyim... Bunda, • "îkinci Yeni şairleri benim ağabeyleilk gençlik yıllarında okuduğum Rus yarim, ustalarımdı... 1960 öncestnde Orhan zarlarının, Puşkin'in, Gogol'ün, DostoVeli'den, Attilâ îlhan'dan, Dağlarca'dan yevski'nin etküeri olsa gerek... Bu hüzün (daha öncelerde Necip Fazd'dan, hece şave humour birlikteliği Çehov'un oyunlairlerinden) etkilendim. Fakat tkinci Yeni rında çokça vardır. Bu oyunlara sevdalı şiirleriyle karşılaştığımda, yadırgamadım oluşum büyük ölçüde bununla ilgili olsa bu şiiri. llhan Berk'in 'Galile Denizi'ni tutkuyla okudum. Turgut Uyar'la çok sevgili, saygın bir ilişkimiz oldu Ankara'da. Dhan Berk'le de. tstanbul'da Edip Cansever'le Cemal Süreya Üe de tanıştım. Turgut Uyar ve llhan Berk şiirlerime en baştan ilgi gösterdiler, yakınlık duydular. Edip Cansever kendisiyle çok doluydu. Cemal Süreya ise, ilk karşılaşmamızda, biraz oynuyor gibi görünmüştü bana... Ama 'Üvercinka'yı sevdim. 'Yer Çekimli Karanfü'i ve Cansever'in bazı başka kitaplarındaki şiirlerini de. Karşı çıktığımız şey, (hiç değilse benim karşı çıktığım ve bugün de karşı olduğum şey) imgenin metafora indirgenerek daraltılması ve çağdaş Türk şiiri mirasının küçümsenmesi, reddedilmesiydi. Bugün Ahmed Arif i,' Yanık Hava'daki bir Ceyhun Atuf u, Dağlarca'yı küçümsemek kimin haddinedir? Orhan Veli siirinin Türk şiir diline ve anlayışına muazzam katkısı nasıl küçümsenebilir? 'lkinci Yeni Şiiri' dar bir kast oluşturmuştu, şakşakçılan, taklitçileri haddinden fazlaydı. Bu kastta, bu tavra karşı mücadele etmek bizim yazgımızmış. Ben bundan pişman değilim. Zorunlu, kaçınılmaz bir karşı çıkıştı. 80'li yılların başlarında bir akşamüstünü anımsıyorum. Ya hapisten, ya bir gözaltından çıkmıştım. Bebek Oteli'ni, ya da SAYFA 13