Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ay Geceye Yalnız Doğar NEURA BUCAK Edebiyatla felsefenin buluştuğu öyküler dim. ıllar önce Tansu Bele'yle Varlık dergisi'nde karşdaşmamızı anımsıyorum... Sonra, ilk öykü kitabının çıkışını, 'Ah Benim Bir Başıma İstanbul Kadınlığım'ı... "Eğiriyoruz onları belleğimizin çınçınlı çıkrığında. Sonra geçiyoruz dokuma tezgâhının başına. Durgun kırçıl, mor salkımlı, beyaz bulutlu, ince çıt kırıldım İstanbul seccadeleri dokuyoruz. Yaşanmış, yaşanmamış, çocuk yüzlü güz motifi, yirmi yaş mavi beyaz, gide gide sarı sarı..." 'Nasıl; Sanat Olayı hikâye armağanını kazanan " Ah Benim Bir Başıma îstanbul Kadınlığım" adlı öyküden aktardığım bu alıntılar, geleceğin büyük yazarını müjdelemiyor mu?' diye soruyor, sevgideğer Faik Baysal, "Ay Geceye Yalnız Doğar"ın sunu yazısında. "Ay Geceye Yalnız Doğar, Tansu Bele'nin ikinci öykü kitabı. Aslında, Ay Geceye Yalnız Doğmamış, Bele'nin öyküleriyle doğmuş, Kuşlar'la Yaz Geçti'yle, Güneşin Sarı Balçığıyla, Sabah'la, Masalcı'yla, Göl'le, Gül Bebek NurBebek'le, nicePakizevelsmail'lerle..." Bele'nin öykü kahramanları aile ve çevreleriyle iletişim kuramamış, onlar tarafından anlaşılmamış duyarlı kişiler. Bundan kaynaklanan derin bir yalnızlıkla kendilerine özgü düşleriyle iç içe yaşıyorlar. Güneşin Sarı Balçığı, Kuşlar ve îsmail'de olduğu gibi... Bu durum Pakize ve Yaz Geçti'de giderek somutlaşıyor. Yazar, bize lirik soyutlukta düşler sunuyor, acımasız yaşamı gölgelemek istercesine, öte yandan bir tüy yumuşaklığında naifçe gerçeğe dokundurarak. Böylece ortaya edebiyatla felsefenin buluştuğu birbirinden etkin dokuz öykü çıkıyor, tıpkı gökkuşağının seçkin güzellikteki gizemli renkleri gibi... Işte, size bu öykülerden üç örnek veüçrenk... Güneşin Sarı Balçığında, sanatçı ruhlu, duyarlı oğullarını anlamaktan yoksün cahil bir anne ile babanın trajik öyküsü anlatılıyor. öykünün bir yerinde Hüsamettin Efendi, eşi Emine kadına şöyle der: "Hiç anlamıyorum bu çocuğun derdini. Bir sıkıntısı var ama nedir? O gün resim diye karalayıp boyadığı o şeytan uydurmalarını yırtıp attım da gıkı bile Y " Ay Geceye Yalnız Doğar", Tansu Bele'nin "Ah Benim Bir Başıma İstanbul Kadınlığım" adlı kitabından sonra ikinci öykü kitabı. Bele'nin öykü kahramanları, aile çevreleriyle iletişim kuramamış duyarlı kişiler. Hepimiz günaha giriyoruz..." Oysa çocuk, resim ve sinema âşığıdır. Basit, uydurma televizyon dizilerinden nefret eder, onların sanattan ve gerçek yaşamdan yoksunluğunu derinden hisseder. Kahvede Dallas dizisini seyredenlerle münakaşa eder, "Bu da film mi, ne anlıyorsunuz bu deli saçmasından" der, sonra bir tomar kâğıdı kahvedeki adamların üzerine atar. Adamlar kâğıtlarda kendi resimlerini görürler, böylece orada korkunç bir kavga çıkar.. Sonra, çocuğu polisler alır götürürler... "Suçunun sabir olup olmadığının araştırılmasına ve bu arada akıl hastanesine sevkine..." kadar büyür olay... Baba, çocuğunu götürürlerken üzgün, düşünceli bir sesle şöyle der öykünün sonunda: "Bir derdi var yayacağını düşünür, sonra da o büyük beyaz perdeyi: "Işığın o renklere can verdiği, onları devindirdiği bir diinya..kadınların, erkeklerin, çocukların bülün insanların gülerck, ağlayarak, düşüncrek ışıklarla renk renk olup canlandıkları, kendilerini anlattıkları, sergiledikleri bir dünya.. dünyaya, dünyayı anlatan, gösteren devinim; SİNEMA!" Kuşlar'da, intihar etmeye çalışmış ama bir doktor tarafından kurtarılmış yalnız bir kadının iç dünyası verilir. Kadın hastanede yatarken, erkek egemenliğini, dünyasını, kendini ve doktorunu söze dökmeden sessiz bir içsellikle sorgular: "Ateşjer saçan kızıl yıldızcıklar: ıslık gibi öterek sesleniyorlar bana. SEN! SEN! SEN! Anlamadınız değil mi doktorcuğum? Hiçbir şey anlamadınız. Oysa bana sorabilirdiniz hiç değilse, hani öğrenmek falan isteyebilirdiniz: eskiden de, yani burda gözlerimin yeniden sizin ellerinizle açtırılmasıdan önce de var mıydı bu kuş acaba benim yaşamımda? İşte bunu bendebilemiyorum. Çünkü dahaönceyi iyice anımsayamıyorum, aklım karışıyor. Bir türlü çözemiyorum: o var mıydı yok muydu? Vardıysa neden tanıyamadım ben onu? Bugün tanıyabildim ancak. Yoktuysa... Yoktuysa bana o tetiği çektirip de beni bugüne getiren neydi? Artık bunu sorduktan sonra size: 'Çok şükür beni kurtardınız. Sizin elinizde YAŞIYORUM yeniden' diyebileceğimi, sanırım ki boş yere bekleyemezsiniz benden. Sizin yaşattığınız benim sayım. Bilin artık bunu. . Kuş değil: o başka bir şey..." Göl'de de, babasının yaşamında önemli bir yer tuttuğu çocukluk anılarıyla dolu bir kadının düşleri şiirsel bir dille anlatılıyor: "Gölün, güzel beyaz çakıltaşlarıyla süslü kıyıcığında gezinirdik babamla. Çok uzun günlerdi: Uzayan ışık gölgelerinin, göl sularının akışını bitimsizliğe sürüklediği... Çağırıp çektiği... Göl: Sonsuzluğun bitimsiz akışı. Son kıyı da, iğde ağaçlı bahçenin küçük evini birlikte sürükleyerek sularda yitip giderken, bütün kıyılar gibi, sonsuzluğun bitimsiz akışı yaşam, gözlerini bulutların sulara vuran izdüşümleriyle görüntülenen bahçemizin mutluluğuna dikecek: düşümüzden sonsuzluğa akan mutluluğa... Göl: Akan sonsuzluk gibi. Hiç durmayan, durmayacak. Yaşamın erdiği mutluluğun, mutluluğumuzun akışı, sonsuzluğa... Zaman dama oyununu sürdürüyor, sürdürecek. Son kıyıyla birlikte. O kıyı var mı, yok mu?" I Ay Geceye Yalnız Doğar/ Tansu Bele/Demet Yaymcılık/ 94 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 5 çıkmadı. Üzülüpağlamadı. Banakızacağı yerde ne yaptı? Koyun gibi yüzüme bakıp: 'Yırtarsan yın. Yok edemezsin ki onları, nasıl olsa renkler benimle' dedi. Oynatacak gibi oldum o zaman. Günaha giriyor bu çocuk de bu oğlanın ama nedir? Onun düryasını biz hiç mi hiç anlayamadık gitti. Gittiği yerde bulup çıkarırlar ortaya inşallah." Oysa çocuğun derdi yalnızca farklılığıdır. Gökte bir tek beyaz yıldız kalmayacağını, onları istediği gibi bo S AY F A