Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cağdas sisyphos masalı H A l l l GOKHAN Başaran'ın, yaşam eleştirisine yöreselçagrısı: Meşe Seli arla isterisinin, yıllarca amansız yikımlara, yangınlara, orman kıyımlanna dönüştüğü ve bu kıyımlardan en çok payı meşenin aldığı bir yöredeydim. Bütün kıyımlara karşın, köy kenarlarında, bir arada kalmayı, bir topluluk kurmayı başarabilen bir meşe korusunun hemen yanında; görece bir özgürlük gitgeli içinde, bir solukta okudum Meşe Seli'ni. Yaşam ve yapıtın sürekli olarak birlikte devindiği Başaran ömrüne ve diline sağlık! Meşe Seli'nin ilk baskısında hiç kuşkusuz, Başaran izleğinin bir başka ayağı olan Zeytin Ülkesi Edremit'te, küçük birsisyphos'tum. İkinci baskıda, yani 11 yıl sonra; taşla, dağla, yolla birlikte Sisyphos da büyüdü. Ama Başaran'ın; hasat sonlarını, Ceylanköy'ü, Derme'yi, Amos Kalesi'ni, Akçay'ı, Güven Park'ı ve Milas'ı anlatan şiirleri hep aynı yönde ve doğru kaldı. Meşe Seli'nin ilk yaprağını kaldırdığımda, "Bi de Yanık Buğday Kokusu" doldu. Şiir gözümden içeri. Çığlıkların külü doldu. Tüten yıkıntılığa çömelen köylülerin eşelediği yaşam kırıntıları doldu. Biliyor muyduk, bu yanmış hasadın ortasına nereden taşındığımızı? Biliyor muyduk: "O köylüler gibiyiz biz de/ İnce duman içinde/ Bir şeyler kurtarmaya çalışıyoruz/ Yılların kızgın külünden/ Acıların yokedemediği bir şeyler/ Gövertmek için tarlamızı yeniden/ Yanmış kirpiklerimizle (..)" Son bölüm dışında, hepsi de, adını içindeki şiirlerin birinden alan 5 bölümden oluşan bu şiir derlemesinin bölümlerinden ilki, aynı zamanda kitabın ilk şiirinin başlığını taşıyor: "Bi de Yanık Buğday Kokusu". Aynı bölümde Bedri Rahmi İçin Bozlak'ta, Bedri Rahmi'nin ölümünü şöyle anlatıyor Başaran: "Döşeyip kalın bir hüznü kırlara/ Bedri Rahmi gitmiştir". Bu şiirde, Bedri Rahmi'dedir kökü, mavi asmanın. O, duvarlara köylü acılarını oyan ressama: "Korkma! demiştir ölüm/Çil çil yazmalara saracak seni zaman/ Gizini fısıldayacak kulağına toprak/ Dinecek bütün ağrıların/ Merhaba Reis! deyip evren/ Bozlağını söyleyecektir." Hemen ardından Behçet Necatigil'in ölümü gelir, yürekte koca T Mehmet Başaran evreninde, her taşın altı, her hasat yeri, her usta, her kasaba ve her söylen, toplumcu ve gerçekçi bir göndermenin çıkış noktası olur. "Meşe Seli" de bu çıkışla, bir solukta okunabilecek, bir yöre insanının gerçek kaygısıdır. Sonuç olarak, farklı yörelerden de çıkmış olsa, her yöresel çağn, aynı yaşam eliştirisine uzanır. Başaran ın siir mutlak'ını. mltolojiden gunumuze degın tasınan ve değısmeyen gerçeklıklerde ve slirın elestlrel cografyasında aramak gerekır bir çentik açarak: "İki otobüs kişiydik/ Açılan çukuru gördük/ Sırtımızda soğuk ter/ O kaldı, biz döndük." Kıraçları Gövertir Islığım, başlıklı şiir, Başaran'ın doğduğu yöreye döner yüzünü: "îçim ilk kez kanatlarını deneyen kuş/ Gökyüzüne değil, toprağın derinlerine". Şiir sonunda, bir yanıçift sürmektedir Başaran'ın; Korualtı'nda "Derinlerine, toprağın, zamanın derinlerine hep." Anacağım ve Ceylanköy'deki Evde şiirlerinde, yoksullukla yaşıt ve acıyla kardaş olan bir ananın arayışıvardır. Başaran, bu iki şiirdeözIü olarak açıklar şiirinin kaynağını: Onun sözcükleri ana sütündendir. Pir Sultan Abdal'ın, "Yar elinden dolu içmiş deliyim/ Üstü kan köpüklü meşe seliyim" dizeleri karşılar Meşe Seli adlı ikinci bölümü. Aynı adı taşıyan şiirde, sanki 11 yıl öncesinden bugüne, 1993 Temmuzu'na gönderilen bir yürek acısı dindirmesi, bir su serpmesidir yanan gönüllere: "Kimi Bedreddin kimi Pir Sultan/ Yaşamın gözüpek emekçileri/ Tükenmez kırılmakİa." Bu bölümdeki Işbaşı adlı şiir, Başaran'ın imge zenginliğini gözler önüne serer: "Işte gürlek ilkyaz toprağı/ Bin canla tüten aşk/ Birden/ Memesini ağzımıza dayayan sonsuzluk/ Oğul veren arıları güneşin/ İşte sıcak petekler". Bu şiir, aynı zamanda, Bedreddin, Lorca, Pir Sultan ve Nâzım'ın, dağçayı konukluğunda, bir emekçi ululamasıdır.Hem Ağacım Hem Kuşlar bölümü de yöre, zaman ve insanın soylu şiirlerine tanıklık eder. Küçük Şeyler'e geldiğimizde, fabrikada, tarlada, denizdegündeen az sekiz saat çalışan çağdaş sisyphoslar görünür. Omuzlarındaki ağırlıklar "dünyaya da kendinedeyabancı"dır. Küçük Şeyler adlı şiir, Türkiye mozaiğinin ms.ın ha ritasını verir, bütün renkleriyle. Karadenizli finduk, deyişiyle; Egeli kara zeytine teslim oluşuyla; Doğulu bir tutam ot için keçisiyle yardan uçuşuyla, Rtımelili bir kök bibere bağlanışıyla kendini ele verir. Az ötede, her yanı hurda, elleri vardiya dışı bir Recep Usta şiiri vardır. Elleri çapadır,sonra türküdür. Dünya onun sırtındadır. Bölümün son şiirinde yaşama yürek verenlerin karşılıksız kalan özverilerinin şiirini söyler: "Biz yaşama yürek verdik/ Yaşam bize acı verdi/ Bindik acının sırtına/Ta ölümün yanına vardık". Son bölümde, şiir adına gözalıcı bir biçimde sayıklar şair, terli terli. Yeryüzüne indirgenmiş boyutlarını verir şiirin: "Şiir kırlardan geniştir/ Dağlardan yüksek." Şiirin sayısını verir bir çırpıda: "Dünya biter şiir bitmez." Şiir en azından l'den fazladır. Şiir dünyadan bile fazladır.Başaran'ın şiir mutlak'ını, mitolojiden günümüze değin taşınan ve değişmeyen gerçekliklerde ve şiirin eleştirel cografyasında aramak gerekir. Doğduğu günden bu yana toplumcu, mitolojiden bu yana gerçekçi bir şairdir Başaran. Şiirsel iletisi, kâğıt üzerinde kalmaz; düz ovalara çıkar, dağlarda, yaııntılarda gezinir; insanların, emekçilerin sırtlarında, terlerinde dolaşır ve çağın eleştirel gerçekliklerinin üzerine binip temel bir yaşam anlayışı ve şiir felsefesi omurgasına dönüşür. Başaran evreninde, her taşın altı, her hasat yeri, her usta, her kasaba ve her söylen, topl ıımcu ve gerçekçi bir göndermenin çıkış noktası olur. Meşe Seli de bu çıkışla, bir soluk ta okunabilecek, bir yöre insanının gerçek kaygısıdır. Sonuç olarak, farklı yörelerden de çıkmış olsa, her yöresel çağrı, aynı yaşam eleştirisine uzanır. Dün, bugün ve yarının dili budur.Bu yıl, 40. yapıt yılının onurunu taşıyan Başaran, yıllar önceden bugünleri haberverirgibidir: Kırk yıla yürüyorum Yoksulluğa, öfkelere takıhyor pulluğun dcmiri Gecikmiş bir çağın kayalığına Terden sırtıma yapışıyor gömlek Yaşamı sürüyorum (Kıraçları Gövertir Islığım) ' Şiir toprağının 7. hasadı olan Meşe Seli'nde de dört bin yıllık bir şiir çiftçisi gıbi yaşamı sürer Başaran. Tarlamızı yeniden gövertmek için, yılların kızgın külünden bir şeyler kurtarmak değil, yaratmak zorundayız. İşte bu küllerin üzerinde, bir çağ kayalığına tutunurmuş gibi yaşam göverir, Başaran'ın şiiri. • Meşe Seli/ Başaran/ Ba$ak Yayınlarıl C U MHUR I Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 5 SAYFA 19