05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ma geldi. Turgut Uyar bir gün bana 'Artık şiir yazamıyorum' bile diyebil mişti. Çünkü hiçbir eski ve eskimiş şair kolay kolay bunu söylemez! Ama Sivil Şiir'e gelince iş değişir, Sivil Şair bunu açık açık söyleyebilir. Fellini de 1956'da "Ben ortaçağda yaşasaydım, kesinkes şair olurdum" der. Mustafa Irgat bir gün bana 'Sevmek Zamanı' Metin Erksan'ın en iyi filmidir demişti, tam îkinci Yeni'nin karşılığıymış. Öysa Sevmek Zamanı, Metin Erksan'ın en iyi filmi falan değil. Hele tkinci Yeni ile hiçbir ilişiği yoktur. Metin Erksan olsa olsa MUli Edebiyat döneminde sayılabilir. Bak Mehmet Emin Yurdakul'a karşılık gelebilir. Şiir toplumu gerçekten ufak bir toplumdur. Zaten Türkiye şiire kapalı bir topluluk değil midir? Buna karşılık sinema toplumu genişler, gittikçe genişler. En genişleyen, şişmanlayan bir toplıılukta sıkı, incc, uzun bir 'dclikanlı sinema' zor olur tabii. Yine de birkaç isim verebilir misiniz? Sıkı Sinema'nın dörtdörtlük şiir sinema olmasını isterinı ben. Yavuz Turgul, Nesli Çölgeçen, Or han Oğuz, Fehmi Ya sar, Seçkin Yasar, Reha Erdem... Macit Koper de, Genco Erkal da, Ahmet Soner de, Füsun Demirel de, Gülsen Tuncer de, Mehmet Atak da benim için 'Sıkı Sinemacı'dırlar. Ben bu isimleri yan yana aynı satır içinde düşünemiyoru m. Ben de ayırıyorum aslında. Ama, Cemal Süreya ile sıkı fıkı arkadaş olduğumuz halde birbirimizden pek etkilenmedik. 1989'da Sıcak Nal'da Cemal Süreya 'îki aslan derinliğine iki atla sevişirdi' der. Bu dize dışında yazdıkları, kendinıe taşıma bakımından benim ilgimi çekmedi. Cemal^üreya kendi hayatındaki trajiği şiirine neden geçirmedi diye hep düşünmüşümdür. Edip Cansever de Sezai Karakoç ile bir gün sokakta karşılaşsa onu tanımazdı, tanıyamazdı da. Yine de adlarımız birlikte anıldı. Yukarıda adlarını andığım Genco Erkal, Mehmet Atak, Macit Koper, Fehmi Yaşar gibi sinemacıların şiire biraz yakın olduklarını düşünüyorum. Düşünceye ve sürece bakmak gereC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 8 1 kir. Bir kısmı elenebilir tabii. 'Noterlerle evlenen dalgın kızlar'dan olabilirler. Evlilik sağlığa zararlıdır diyen şair kimdi? Ferlinghettı ya da Gınsberg olabilir. Ben 'serbest şair'im. Evliliğe filan karşı değilim ama oir şey yapılabilmesi için, insanın önce 'serbest şair' olması gerekir. Yanibir'kopuş' zorunludur. Yıllar önce çocukhığumda bir film görmüştüm. Kıinyesine dair hiçbir şey hatırlamadığım bu filmde genç kız sevdiği erkeğin özgür olduğuna inanmıyordu. Çocuk ne yapsın, çırılçıplak soyunup kızın penceresinin önüne geldi, tücülük "düsüncenin kendi kendini denetlemesidır" der Breton da. lnsan sarhoşluğunda nasü ek bir kontrol sağlarsa öyle. Her zaman ek bir kontrol, özel bir dikkat sağlamalı düşüncede de. Sahicilik ancakböyle sağlanabilir. Gerçek'in kaç tane yüzü vardır. "Çarpıcı" bir gerçeklik üzerine "kurulan" bir film, kurulmuş olur mu, yoksa Turgay özen'in dediği gibi 'bir gün boşalır mı zembereğinden'. Sözgelimi Osman Şahin, Bekir Yıldız... kar yağarken bir tabutun içinde taşınan hasta bir adam üzerine kurabilir bir senaryoyu. Melodi ne kadar kolay. Oysa tek tek sesler kötü olabilir, birle&ince uyum da doğabilir. 'Kakışım' gibi. (Dissonance) Schonberg, Alban Berg, Webern, Strawinsky'deki.. Kafka I. Dünya Savaşı içinde yaşadığı halde, güncesinJe savaştan söz etmez. Savaşı önemsemediğinden değil, bazen çok büyük görünen olaylarda hiçbir şey yoktur. Şiirin kendi 'noktalama işaretleri' çok daha önemlidir. Anayasadan, termandan, charte'dan vs. Ama Ronıanya cephesinde iki ihtiyar karıkocayı anlatır. Adam karısının gıdısını okşamaktadır. Bütün I. Dünya Savaşı budurKafka'da. bağırdı ona. "Hevy bak, işte özgürüm." Kızın soğukkanlı cevabını niç unutmadım. "Hayır, özgür değil sadece çıplaksın." Korkarım serbestliği de yanlış anlayanlar olacaktır. Serbest olmak, sıklıkla duygunun, bazı iklim etkilerinin, dolunayın ya da aşkın sonucunda 'içinden geldıği gibi' davranmak sanılabilir. Çırılçıplak olmak gerek, çıplaklık yetmez. Bir anlamda, nayır her anlamda bedenini yüzerek geçmelisin' belirli bir denizi'. Sivil olmayı da nedense askeri olmanın tersi sanıyorlar. Cemal Süreya "Bakışımsızlıktan yanayız elbet, tabii bakışımın tersi değilse" demişti. Gerçeküs Borges'e sorarlar, "kadınlar üzerine ne düşünüyorsunuz?" diye. "Hangi kadınlar" der. Sanat ayrıntıdır. özellikle 'Sivil Şiir' daha bir ayrıntıdır. Eee biz biraz da'ayrıntı'değil miyiz? Gerçekten bitmiş bir senaryo, kimyasal anlamda doymus bir senaryodur. Artık bir tek plan ekleseniz taşar, bir plan çıkanrsanız eksik kalır. Bu tanım dolayısıyla tekrar İkinci Yeni'ye, Türk sinemasına bakarsak, tasarrufun ve kurgunun yeri nedir? Sahici bir tempo, sahici bir hız nasıl kazanılır? Ortadoğu'da tempo yavaştır. Ama çok hızlı araba kullanırlar, sanırsın ki çok aceleleri var. Hayır yoktur aslında, adam eve hızla gidip, pijamaları giyip oturacaktır. Biraz elini uzatınca da şerkate nasıl gereksindiklerini görürsün Hiç sevilmemiştir bunlar. Göstermelik bir hız içinde olmalarıbundan. Bu uslu coğraryada gerçekten trajedi yok. Acı var ama'çile yok, tıpkı aşk olmayışı gibi. Trajedi zaten çılgın ajkın bir hali, türevi değil mi? Türk sinemasında bir tek sevişmu sahnesi hatırlamıyorum. Genellikle ışık söndürülür. Hiçbir şey görünmez. Kedıyi dışjrı çıkarıılai, perdeleri kapatırlar, sessiz olmaya çalışırlar. Sinema yönetmenlerinin kendi hayatlarında heınen hiç aşk olmadığı anlaşıhyor. Olsa bile seyirtiden, alpı or talamasından çekinerek 'edepli' sevişme sahneleri koyuyorlar. Ovsa sevişmenin hızmdan haşinliğinden divaıı pekala çökebilir, insanlar birbiHerini ısırabilirler vs. Keder gülümseyerek de belli edilecektir, ağlamak, saçını başını yolmak gerekmez. Seyirci, okuyucu için ne diyeceksiBurada hcmen Türk niz? sincmasındaki zavallı Bu kadar kaykılmak olmaz yahu. Sıtipleme sorunu gelikı Sinema, Sıkı Şiir kendini hemen ele yor aklıma. Belli ideovermeyecektir elbette. Biraz düşünül lojik kalıplar var, klisün, biraz soru sorulsun. Kuşkulansınşeler öyle değil tni ? lar yani. Bak Gülin Tokat! Bu kez ben sana bir soru sorayım. Sinema ve ikti'Tıpistatistikbirbirim değildir' Dergah • dar? Dergisi ninbirsayısınPascal Bonitzer diye bir Fransız sida kendisiyle yapılan nema adamı var. Adını ilk kez Izzet konuşmada Şerif MarYasar'dan duymuştum. Kameranın din, "Türkiye'de şimdurduğu ver ile bir 'iktidar' sorunu diye dek bir tek sosyoolarak ilgileniyor. 'Dış ses' ile de öyle. loji olmuştur, o da po İçerisi ve dısansı neresi? Bu bizi ya da zitivist sosyolojidir" diyor. (Yani'kutu onlan gözetıcycn kim? Bu konuşan kipsikolojisi). İnsanın hallerini ismin nıin sesidir? Sıkı Sinemacı bunları da nalleri gibi birkaç tane sanıyorlar. Yadüşünmek zorunda.. • nılmıyorsam Korsika varyantına göre 40 Haramiler kardeş kıldıkları bir kı* Bellochıo'nun 4. Henry filmtnde de zın ölüsünü, altın bir tabut içinde gittikleri her yere taşırlarmış. Herkesin Hamkt'dekine benzer bir "delilik" olayı olumsuz bildiği, zehir zemberek haravardır. Her ikifüntin kahramam da delimilerin bile iyi bir yanı vardır. Nasd saf Itğf gerçeğin sorgulanması ve açıklanmaiyilik yoksa saf kötülük de yoktur Güsının bir yolu olarak kullanır. Böylece lin Tokat! Evet, evet, Türk sinemasınsözgelimi Hamlet, Ofelya'ya "manastıra da böyle kalıplar var. İstatistik verilere kapan" der, dıyebilır. Manastır sozcugu dikkatle bakılmalı, ama bir genelleme kerhane anlamma da geliyordur çunku. yapılmamalı. Sosyoloji özellikle de poSıkı Sınemada da çift anlamldık aranır, zitivist sosyoloji arkadan gelsin. İğne aranmalıdır. 'Delı olmak'pahasma da olile kuyu kazar gibi bakmalı insana. sa... S AY F A 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear