24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

r rünen her şey, geç kalmış hakların teslimiyle yerini bulur. ("Sonra haklıçıkmanın faydasız gecikmişliği ve çok geç kalmış bir hakkın teslimi gelecekti.") Erkeğin geçmişteki aşklarınuı peşine düşmesi, kalbi soğuyan sevgüilerden birini tedirgin eder. Çünkü o da aşkı da geçmişte kalmıştır. Her şey geçmiş'tir: "Ama... O kadar zaman sonra... Arıyor, buluyor ve kalkıp geliyorsun. Niçin? Çok çirkin bu. Çok çirkin. Geçmiş ikimize de bir şey kazandırmaz ki aıtık. O bir zamanlardı. Biz vardık. İki aptal. tki birbirini seven ya da birbirinisevdiğinisananbenvesen." ' Bütün yaşamı boyunca kadınların ardından giden yaşını almış ve yorgun adam, kadınların gözaltlarının neden çöküp morardıgını artık anlamıştır. Geçmişte en çok kadınlara yalan söyleyen; inanmadıklarını bildikleri halde inceliklerinden, en çok da kadınlıklarından inanmış olmayı seçen kadınlara karşı da (ve elbette bir de kendine) artık yalan söyleyememekten sıkıntı duymaktadır. Çünkü yalanlar olduğunda, aşk da olacaktır. Aşk yoksa, yalan da yoktur. Çaresiz bir yakarış yükselir göklere: "Tanrım, beni aşktan koruma! Bırak, yine âşık olayım ve kadınlara yalan söyleyeyim." Güzelim yaz da aşkları gibi bitmek zorundadır. Ardından, güzle birlikte, güzün aşklarına bir kapı aralanacaktır. Giderek, mevsimlerle birlikte insanlar daeskiyecek, yaşlanacaktır: "Ah, yaşlanmak! Yaşlandığını duymak... Bak çevrene, kim kaldı seninle birlikte. Hani, nerdeler onlar? Çocukluğunun kadınları... îlk gençliğinin aşkları? Ve gençliğkn! Eski bir kuruşlar, bütün yirmi beşlikler, gümüş liralar, kâğıt iki buçukluklar, mor binlik ler... Sekiz buçuk kuruşa 36 kısım tekmili birden film oynatan sinemalar... On kuruşa yeni çıkan halk şarkıları. (...) ü , şimdı öksüz ve bunu yürekten duyuyor. Çek ellerini göğsünden, bırakosızıyürüsün. Yürüsün ve... Tanrım!'^ Evvel Zaman Yazları) Kitap, son sayfadaki" Aşka inanıyordu" tümcesiyle sonlanır. Aşk ve barışa inanmakla, aşk ve barışı yaşamakla doğa dengesini daha kolay koruyabile cektir. Merhaba yeni aşklar! Aşk yeniden! Aşk bir daha! Aşk sonsuzca!.. (Kimileri de geçmişin ara sokaklarında yitmiş aşklarıyla yüzleşmeyi dayanılması zor bir acıyla karşılaşmaktan korkarak, "Bilmek istemem, şimdi nerede, nasıl, kiminlesin" diye süren o bildik şarkıyı söylemek isterler. Ama o şarkı şöyle inişe geçer: "Dünya gözümde değil, çünkü, sen gönlümdesin... Sen gönlümdesin.) Dönülmez akşamın ufkunda gönülde süren aşklara allahaısmarladık. • A S K A A L L A H A I S M A R L A D I K ' T A N B İ R B O L U M Bitmiş Bir Yazın Peşinden turuyorlardı. Karşıfıklı. tkisi. Yalnızdılar. Dtşarıda (veiçeride) hava kararmıştı. Gece değildi, hayjr. (Vaz da değildi.) Soğuk, sislenmiş puslanmış bir kasım günüydü. Bugün günlerden neydi? Bümiyordu. (O da bümiyor, ben de bilmiyorurn. Yıllar ve saJılar. Ebki salılar. O aeçmiş salılardan bir salıda değiliz. Sıkıntılıyım. SıkıntıUsın. Sokak ve bu salon. Onun da sıkıldığını görüyorum. Hic değişmemiş. Aynı. Hep aynı. Hep. Hiç değişmeyecekti ve hiç ueğişnıemiş is, te. Onu dejjjiştirernedım. Beni değiştiremedi. Ama o beni değıştirdi. Değıştirmişti. Her salı, onun için baska biriydim ben. Kendimden oaşka birı... Evet: Zorunlu. Kurtulmasız. Onun istediği, utnduğu, bekIediği, benim deöyleolmafn gerektiğine inandığun biri.) "Çok zaman oldu^değil tnı?" diye sordu. Biliyorlardı. Evet, çok zaman olmuştu, (.TÖrmeyeli.. Görüşmeyeli.. Karşılaşmayalı.. Bunlan hiç söylemedi, ne o, ne o. Sustu. O da sustu. "Çok zaman oldu, değil mi?" (Evet, ama oçok zaman, ne kadar bir zamandı? Çok zaman oldu, çok zaman geçti ve ayrddık. Ayrılmıştınız. Bir gecede ve birdenbıre. O da çok zaman önceydi, hatırfıyor musun? Oturmuştunuz. Oturmuştuk. Konuşuyorlardı. Konuşuyorduk. Ben konujuyordum, o susuyordu. Hep avnıydı. Yine veyine'Beni dinliyordu. Seni. Anlattıklarımi. Ne anlatıyordunona? Unumım. Birılerini, bir olayı, birkadını belki. Evet, olabilir. Bir cenazeyi belki de, Jkimizmdetanıdığıbiriölmüstüvecenazeyegelmemişti. Evet.gelmemiştim. Seni sormuşlardı.) Elierine bakıyordu. ÇOK kırışıktı, eski elleri yoktu. (Ne aptallık! Farkındasın ve bekliyorsun. Yüzüğün nercde diye sorsun bana. Sorsun, çünkü onun yüzüğüydü, o vcrmisti. Mavi ve akik. Taşh, Gümüş. Onu bekledim. Onu... Çok... Yüzük.jparmağınıdaydı. Çıkarmamıştım. Uzunbir sürehem. Çok uzun bir süre, evet! Sonra çıkanp çekmecende bir yerlere sakladın. Bir daha takmamak, görmemek, hatırlamamak üzere. Bana onu hatırlatacak herhangi bir sey olsun istemiyordum. İstememiştin. Bir yüzük bile, evet. Resımlerini yırttın. Ah, çok eüzeldi o resimlerın birinde. Evet! Nerede çektirmişti, neresiydı orası.. söylemişti. Çok ağaçh bir alanda, elındc cigarası, sırtında açık renk pardösüsüyie durmuştu, sana bakıyordu. Bana bakıyordu. Bana.tabii... Bütün resimlerinde değil, nayır, o resimde sana bakıyordu en çok. Güzdü, o resimde güç varaı ve yerler sararıp solmuş yapraklarla örtülüydü, gerisindeki a^açlar cıplaktı. Ne vardı başka o resimde, peki? Neydi benim yürt'ğimi bukağılayan? Agaçlar mı? Geniş, sınırsız alan mı? Vaktin belirsizliği mi, mevbim mı, onun bir anda donup kalmışhğı mıydı, neydi? ... Orada duruyordu. Kımıldamadan. Ürkmüştüm, içimi ürpertmişti. Hep orada, o resimdeki gibi kalacak.. E)onmuş. .Hareketsiz.. Yürümeyecekti; cigarasını içmeyecek, trcnlcre binmeyecek, vapurlarla denizleri aşmayacak, clinde çiçek, önce cümle kapısının girişindeki dört basamağı, sonra onubekleyen bana vardıracak on bir basamağı çıkıp kapımın zilini yavaşça çalmayacaktı. Kapıyı acmayacaktım, karşılamayacaktım, öpmeyecektim, salona almayacak, oturmasmı bekleyip ne içeceğini sormayacaktım. Ben mutfaktayKen.. Sen mutfaktayken arkandan sarılıp boynundan öpmeyecekti. Saçlarımı İlle de ben kızayım diye iki eliyle toplamayacaktı. Ah, bu şarap ne kadar güzel! Dünden buzdolabına koymuştum. Niçın sarap içiyoruz. Ben şarap içmeyi seviyorum da ondan. Sen böyle deyince şımarıkhğına güıerdi, değil mi?) ... Hiç aramamıştı. Doğruydu. O da onu hiç aramamıştı. Arayabilirdi ve aramamıştı. "Seni aramadım, arayamadım," dedi. (Her zaman öyle olmadı mı, hadi, hatırla, çünkü unutmadın ve asla unutmu^ okmazsın. ö b ü r ayrılıklarınızda da. Hatırla: Her zaman sen gittın. Sen. Hakez de ben. Bir kez de Bir kez de o. ÇünVır, yanlış, evet. Birbir salıydı. Ve telefon. ben.zaman geliyormuş, ü. Hatırla: Yine Ne kı kaçta evde olmalıymış, onu karşılar mıydın. Aynı seylerdi, aynı şeyler ve aynı şeyler. Aynı. Evet hayatım, tabii beklıyorum hayatım, seni çok özledim biliyor musun, kaç treni dedin; olur hayatım, ben istasyonda olurum, gelirsin, sonra arabayla döneriz. Ikimiz. Saçlarını dağıtma! Saçlannıtopla! Yüzün böyle çok güzeloluyor. inan bana. Sana inanıyorum. Sana.... Hayır, ıstermyorum! Saçlarımı toplamayacağım. Hiç toplamayacağım. Hcpsini dağıtacağım. Yüzüm, istediği kadar çirkin olsun. Bana karıs,ma! Hayır, beklemiyoruın, hayır, niçbir zaman gelıne, hayır, seni karşılama yacağım, seni özlemedim hiç, istasyonda olmayacağım, bütün trenfer geçsin ve gitsin, hepsinin cehenneme kadar yollan var. Ben... Ben yokum. Yokum!) O "Evet, aramadın," dedi. "Sen de aramadın," dedi. (Niye, niçin? Neden? Aranmayı istiyorum ben. Aranan olmayı istiyorum. İstiyordum. Bekliyordum. Uyanıyor, duş yapıyor, kâhvaltı ediyor, eve dönüyor ve telesekreterin bana göz Kirpmasını, seni arauı.. seni aradı demesini bekliyordum. Tanrım, beni aramıştı. evet onun sesiydi bu ve sesini duyuyordum: Merhaba, nasılsın, beni özledin mi, beni seviyor musun? Ben de seni seviyorum. Yalancı. Hain. Soramadınona. Evet, soramamıştun ona. fstedim ve soramadım. ArayabÜirdi. Bir kezcik olsun... Bana hiç seni seviyorum demedi. Bir kerecik bile. Bir kezcik olsun. Karşı karşıyayken, yatakta sevişirken, telefonla, mektupla, telgrafla... Beni arar mısın yann? Gözleri boş bakardt. Erkek ve nobran. Bensiz. Sormamıştım. Sormadım, beni aramaz çünkü. O, aramaz. Ben ararım. Ben aradım. Her zaman, her zaman . Ve unutmadım.) "Kızdın mı?" dedi. "Niçin?" Durdu ve "Hayır, kızmadım," dedi. (Kızmakmış! Neye yarardı ki? Onu yitirmeye mi? Onsuz yapabilir miydim, o güce sahip miydim ki? Ama, hatırla: Yaptın, yaptım, değil mi? Kızdım ve yaptım. Serinkanblıkla. Bilerek. îlk kezdi. Pişmanlıksız. Hayır, gclme, beklemiyorum, karşılaınıyorum, seni özlemedim, seni sevmiyorum. Hiç mi? Evet, hiç! Teletonukapadınveağladın. Telefonu kapadım ve ağladım, evet. Kalkttm, içki koydum kendime. Ve yazdı yine, değumi? Buz hitmisti dolapta, tonik de kalmamıştı. Almayi unutmuşuni. Bile bile. Nasılolsa istasyonaonu karşdamaya çıkacaktım, gelirken markete uğrar, alırdık. öyle düşünmüştüm. Sıcak, toniksiz cini musluğa döktün ve ağladın. Ben olsaydım.. Ben olsaydım.. Telefondaki benim dedıklcrimc aldırmazdtm, atlardım yine trenc, saatindç gclırdım, istasyonda seni bulamayınca bir taksi çevirir, deliler gibi cve kosardım. Olsun, sen beni sevme, ben seni seviyorum, ben seni özledim, olsun, sen beni özleme, sen beni sevme. Hadi öp beni! PekL sen beni öpme, ben üyim? Tanrım, saçlarından celen bu koku... Biliyosenıoı rum, bilirim çünkü, o, bu kokuyuhep... Ah, hatırlamıyorsun demek? Gelmedi. Aramadı, telefon etmedi, mektup yazmadı, telgrafçekmedı ve sustu. ... ölmüş olsaydım.cenazeme de gelmez miydi diye düşündüm. Cenazeme... Benim?Ona çok kızdın. Evet, cok kızdım ve her gün ağladım, her gün ondan bir haber çıkar diye bekledim. Hayır, aramadın, telefon etmedin, mektup yazmadın, telgraf çekmeain. Hayır! Doğum günüm oldu, aramadı. Ama.. bir gün.. bir rastlantı.. Kuşkusuz. Telefondaydık. tkimiz. Onu çağırdım. Tabii, niçin utanacaktım, niçin sıkılacaktım? Küçülmek ve onur kırılması mı? Boş! Gelsene.. dedin, Sen dedin. Ben dedim. Evet, gelsene dedim ona. Ne zaman mı? Bugün.. olur mu? Tabii, seni karşılarım. 1abii, saçlarımı dağıtmam. IIiç dağıtmam, toplarım. Evet, ensemde. Çok yııkarılarda. Sonra... Eve gelince... Mutfakta boynumdan öpersin beni, değil mi? Ah, evet, tabii çok özledim. Hayır, ikimiz de aptalız. Sen ve ben. Ama bize yakışıyor. tki aptal! îki seven aptal. Biz.) "Sonra, hep düşündüm.." dedi. "Neyi? Anlamadım," dedi. "O gece.. Ben.. Ben.. Haksızdım," dedi, bunu söylerken de gözgöze gelmekte titizlendi (öyle bile olsa.. öyle bile olmuş olsa.. Artık çok geç değil miydi? Evet, çok geçti ve kopmuştunuz. Ne kadar zaman oldu? Ne kadar salılar, ne kadar aylar ve ne kadar yıllar? Ve zaman acımasızdır. tkimiz de hatırlamıyoruz şimdi. Hatırlayamayız. Hatırlayamazsmız. Seni bana hatırlatacak nekalmışu ki? Seni bana hatırlatacak bir tek şey bile yoktu. Nc içimde, ne çevremde. Inan: Kalbim soğudu. Bazen anıyorurn seni. anmıyor değilim ve yalan söylemiyorum. Fakat geçti. Evet. artık geçmiş. Her şey hikâye olmuş. Bunca yd sonra... öbürleri de hikâye oldular. Onlar da, ben de. evet. Ama.. O kadar zaman sonra.. Arıyor, buluyor ve kalkıp celiyorsun. Niçin? Çok çirkin bu. Çok çirkin. Geçmiş ikimize de oir şey kazandırmaz ki artık. O bir zamanlardı. Bizvnrdık İki aptal tki birbirini seven yada birbirini sevdiğinisanan ben ve sen. üüşmüş, biliyor musun? Bana öyle geliyor. Seni böyle görmeyi istemezdım. Ben de seni böyle görmek istemezdim. Böyle.. Yani.. Niçin o resmini yırttım, niçin saklamadım onu? Biliyorum. Ben aptalım, aptalın biriyim. Sen de. tkimiz de aptalız ve.. Utanıyoruz şimdi ve ağlamak istiyorum. Biz... Birbirimizi sevdik. Sevmiştik, değil mi?Bunu söyle bana. Söyle! Şimdi. Bana. Evet de, seni sevdim de, seni sevmiştim de... Hadi, durma, konuş ve söyle, bekliyorum. Bak bana, yüzüme ve gözlerime bak. Sen beni seviyorsun. Bunu biliyorum. Sen de biliyorsun pekâlâ. Ah. ne aptalım, ne aptalsın, ne aptalız!) Kalktı, yürüdü, nafifçe eğiidi, alnından öptü. Sonra döndü ve girti. Saçlarını iki elinle ensende topladın ve arkasından baktın onun. T SAYFA 15 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear