Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hüsamettin Arslan doktora tezi "Epistemik Cemaat"i anlattı 0 Bilimin doğruları dışında da doğrular vardır Epistemik Cemaat (Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi) Hüsamettin Arslan / Paradigma ADNANÖZER Dünyayı, evreni vc toplumu "bilim"le inceleriz. Bilim denilen devasa kurumun bizatihi kendisini araştırma ve inceleme dediğimiz insani faaliyetin odağına alabilir miyiz? Modern Batı bunu yaptı ve bu yolda hızlı achmlarla ilerliyor. Bilim Batı'da 2. üünya Savaşı'ndan bu yana metabilim (bilim felsefesi, bilim sosyolojisi, bilim antropolojisi ve bilim psikolojisi vb.) incelemelerinin araştırma nesnesi haline gelmiş bulunuyor. İlgili araştırma faaliyetini motive eden soru şu: Bilim, sonuç ya da ürünlerinden birçoğu ile insanlığı telakete (nükleer silahlar ve genetik mühendisliğinin buluşları gibi) sürüklüyor ise, onu sorgulamamız gerekmez mi? Toplumumuz Batı'nın yaşadığı büyük yıkımları yaşamadığı ve kısmen de bilimi aktarma çabaları büyük önem taşıdığı için meta bilimler ülkemizde pek rağbet görmedi. Çünkü, bir bilim folklörü, bilimi insanımız için bir nıite dönüştürdü. Bilimi meta düzeydeele almak bu mitin yıkllmasının önşartıdır ve bu yapılmadığı sürece bilimin ne olduğunu ve olmadığını anlamak zordur. Aşağıdaki söyleşide, ülkemizde konııyla ilgili olarak yapı lan ilk çalışmantn, "Epistemik Cemaat / Bir Bilim Sosoyolojisi Denemesi" adlı çalışmanınyazarı Hüsamettin Arslan'la konııştuk. " Cpistemik Cemaat" ne anlama geliyor? Kısaca bilgiyle ilgili, bilgiye ilişkin demek "epistemik" kavramı. "Epistemik cemaat", aynı dili, aynı standartları, normları, ilgi ve çıkarları, aynı dogmaları, aynı tarihsel arka planı, aynı problemleri paylaşan, bilgiyi işleyen ve taşıyan ve iiyelerinin matematiksel top lamından daha fazla birşeyi dile getiren grııpveyatoplııltık demek. Neden "topluluk" değil de "cemaat"? Birinci nedeni şu: "Topluluk" sığ, çağrışıınlarızayıi birkavram. Bir kavramı yalnızca daha yeni olduğu için cski bir kavrama tercih etmek saçma olıırdu. Yazarın özgürlüğü, kavram kııllanmaözgürlüğiidür. Ya isrediğiniz kavramı istediğiniz biçimde kullamrsınız ya da özgür olamazsınız. Kavram kullanma özgürlüğünden taviz veremem. İkinci nedeni, bilim adamları grubunun kelimenin gerçek anlamıyla tam bir "cemaat" olmasıdır. Biz genellilde "cemaat"in eskiyi, "topluluk"un yeni ve moderni dile gerirdiğini düşünme eğilimindeyiz. Toplvılıık yeni, cemaat eskidir. Fakat bilim adamları sözkonusu olduğunda durum böyle değil. Kitabımda ortaya koyduğum görüşlerin ışığında, bilim adamları grubu, sıkı ve katı iç yapısıyla tarihin gelmiş geçmiş en önemli cemaatleri arasında yer alır. Topluluk kavramını kullansaydım, bilim adamları grubunun ö/elliğini vurgulayamazdım. İlgili düşüncenin, laboratuvarında doğanın hakikatlerini arayan özgür, hakikat arayıcısı birey bilim adamı mitinin pek yaygın kabul gördüğü bir toplumda birçok insani kızdıracağını biliyorum. Ama gerçeği çuvala sokamayız. Kitabınızın bir genel değerlendirmesiniyaparmısınız? Kitabım, aslında doktora tezimdir. Türkiye'deki ııygulama dikkate alındığında ülkemizde iki tür doktora tezi vardır: "tezsiz" tezler (daha yaygın uygulanıa budur) ve "tczli" tezler. Benimki "tczli" tezler kapsamına giriyor. O, bir crıtellektüeller, aydınlar, akademisyenler sosyolojisi, bir bilgi sosyolojisi,. hirhilim sosyolojisi, başka bir söyleyişle bir bilimsel bilginin sosyolojisi kitabıdır. Bilim sosyolojisi, bilimsel bilginin, bilimin teori ve genellemelerinin toplumsal kökenlerini gösteren bilimsel disiplinin adıdır. Bir bilim hakkında bilim, bir meta bilimdir ve meta bilim incelemeleri aşağı yukarı çekim veya yerçekimi yasası hariç bilimin birçok genellemesinin toplumsal temelini göstermeyı başarmıştır. Çalışınanızın toplumumuz için anlamı nedir? Şu, öncelikele çok önemli: Osmanlı toplumunun veya toplumumuzun Batı'ya açıldığı dönemde Batı'da bilim = pozitivizm, pozitivizm = materyalizmdi. Batılılaşmak pozitivist olmak, Batılılaşmak materyalist olmak demekti. Fakat bu bilimi bir hakikat kaynağı, hakikatin biricik ve en güvenilir kaynağı sayan, bilimin doğruları dışındaki doğruları reddeden bir bilim ideolojisinden başka birşey değildi. Sözkonusu ideoloji, modern seküler peygamberler dahil peygamberlerin modasının geçtiğini söylüyor ve yeni bir peygamber öne sürüyordu: Bilim adamı. Pozitivizm, dinin yerine bilimi ikame eden bir tutumu dile getirir. Bilim başka şey, dinin yerine bilimi ikame etmek başka Taşra duyarlığı ve kent Kadın Korkusu IM1RAN yilflV Y K 0 Kadın Korkusu / Duran Yılmaz / Broy Yayınları 128s. "KadınKorkusu", Duran Yılmaz'ın ikinci öykü kitabı. 1983 yılında yayımladığı "Yörük Hikayeleri"yle Toroslar'ın göçebe yaşam kültüründen izler getiren Duran Yıİmaz, yeni kitabında hızlı kentleşmenin getirdiği alt üst oluşların kişi yaşamında açtığı yaraları anlatıyor. Duran Yılmaz'ın kitabında yer alan öykülerin başlıkları şöyle: Çılgın Bir Gülümseme, Esmeral, Fahişe Kalbi, Kadın Korkusu, Yiten Düş, îlk Aşk, Hıçkırtan Sabah Keyfi, Yalnızcık Osman, İlk Maaş, Bir Üniversitelinin Ölüm Seyri, Şok, Ekmek ya da ölü, Çocukname. bir şeydir. Toplumumuzun Batı'dan aldığı şey, bilimden çok bu bilim ideolojisidir. Yakın tarihimizde bu tutum büyük kabul gördü ve toplumda okumuşlar arasındaki bütün köprüler dinamitlendi. Toplum müslümandı, entellektüeller pozitivist bilim ideolojisinin sunduğu bilime inanıyorlardı. Köprüleri yeniden inşa etmenin bence tek yolu var: Bilimin doğruları dışında doğrular da bulunabileceğini kabul etmek. Bu bizi dindar yapmaz; kendi insanımıza karşı daha toleranslı olmamızısağlar. Bu süreçtedevletinroliinedir? Yakın taribimiz, "toplum mühendisliğine" sahne olmuş çok sayıda "düzeltme", "adam etme", "hizaya getirme" işleminin de tarihidir. Mühendis devlet, üzerinde çalıştığı şey toplumdur. Çalışmamda da öne sürdüğüm gibi, TC. devletinin tek ideolojisi vardır; bu ideoloji pozitivizmdir. Devletin mühendislik faaliyetine yön veren şey bu ideolojidir. Amaç, toplumu pozitivizmin öngördüğü "ideal toplum"a dönüştürmek. Hedef, ilgili ideolojiye göre dizayn edilmiş eğitim kurumlarunız dikkate alındığında, bir homo pozitivismus yaratmak olmuştur. Toplum yanlış yaşamaktadır ve adam edilmelidir; hizaya getirilmelidir. Pozitivist bilim ideolojisi bu adam etme işlemine bir temel, bir meşruiyet zemini sağlar. Pozitivizm köprüsünden geçmek zorundaydık. Tamam. Fakat yıl 1992 ve pozitivist entellektüel cetlerimizi eleştiri süzgecinden geçirmek de boynumuzun borcudur. CUMHURİYETKİTAP SAYI129 Isabel Allende'den Türkçede yeni bir roman Asktan ve Gölgeden Şili eski Cumhurbaşkanı Salvador '• Allende'nin yeğeni olan Isabel Allende %':•' arttk ülkemizde iyi tamnıyor. Isabel Allende'nin, Can Yayınları arasında, Ruhlar Evi, Eva Luna (Eva Luna, Altm Kitaplar arasında da çıktı) ve Eva Luna Anlatıyor adlı kitapları yayımlanmıştı. Yazar şimdi de "diktatörlüğün işlediği suçlara karşı duyduğu öfkeden" kaynaklanan "Aşktan ve Gölgeden" adlı romanıyla Türkçede. Allende bu romanında ıU! Mkı <k \>k 1 \ N ( H < .1 1 N H 1 Q 6 1İÜ yüksek sınıftan bir gazeteci kız ile fotoğrafçı genç bir erkeğin aşkını ve öğrendikleri bir çinayet olayını araştırmalarmı konu ediniyor. Allende kitabının girişinde şöyle yazıyor: "Bu öykü, birbirlerini amansızca seven, böylecc sıradan bir varoluştan kendilerini sakınan bir kadınla bir erkeğin öyküsiidür. Bu öyküyii zaman aşımına karşı koyarak belleğimde gizledim; şimdi artık bu yerin ıssız gecelerinde size anlatabilirim. Bunu, onlar ve ötekiler için yapacağım. Çünkü onlar bana yaşamlarını emanet ettiler ve şöyle dediler: al yaz, yoksa rüzgâr onu silip yokedecek." S A Y F A