25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Akçam'dan Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve işkence" İskence tarihimiz Zulüm: MÜMT/U'ER TÜRKÖNE y kullıırumüzdt' mlunı vc l Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence / Taner Akçam / İletişim yasî kültur kodlarıru ilişki içine sokarak "istidrak" niteliğinde serbestçe tartışıyor. "Zulüm" kavramının kitabın başlığında neden yer aldığı konusunda metinde herhangi bir açıklama yok. Halbuki kavram, böylesine anokronizme düşmeye müsait bir konuda gerekli açılım verme istidadı taşıyor. Zulüm, haksızlık anlamına geliyor. Adaletin zıddı olarak kullandıyor. İslâm tarihi boyun ca yönetic ilerin hukuka, meşru bir kay nağa dayanmayan uygulamalarını if ade ediyor. Soruşturma metodu olarak işkence, tarihin hiçbir döneminde meşru bir gerekçeye dayandırılamamış. îşkencenin yaygın olarak uygulanmasına, hatta kurumlaşnıasına rağmen meşruiyetiyok. Bunakarşılıkcezaolarak işkence, kaynağını mer'i hukuktan alı yor. Bııgün uygulanan hapis ve para ce zalarının karşılığı olan işkence cezaları, kabul gördüğti biçimiyle zulüm kavramının dışında yer alıyor. Kitapta anlatıldığı şekilde hileli mal satan bir esnata, "Ayak parmaklarının yere zor değdiği bir durumda kulaklarından kapıya çivilemek...", kulaklarından kesmek, katrana bulayıp teşhir etmek, falaka gibı cezalar, bugün bizim hapis cezalarına tanıdığımız meşruiyet içinde anlaşılıyor. Ululemrin tazir yetkisine dayah olarak verilen cezalar da, bu çerçevede göriilüyor. Akçam'ın müphem bıraktığı "tazir" cezaları, şeriatın siyasî otoriteye tanıdığı cazalandırma, ceza koyma hakkını ifade ediyor. Tazir cezalarının meşruiyeti, ona bu yetkiyi veren şeriatla sınırh. Şeri cezaları aşan tazir cezaları verilemiyor. Yayınları / 446 s. Yaşanan "somut" bir problemi ele alıp, bu problemin geçmişini, yeni tarihini araştıran bir tarihçi çoğu zaman hesapta olmayan bir manzara ile karşılaşıı. İnsanî olan her problem gibi ele aldığı problemler tarihçiyi koyduğu sınırlann ötesine ulaşmaya zorlar. Zaten tarihçidcn beklenen de budur. Yaşadığımız toplum içinden çekıp aldığımız bir problem, ancak bu şekilde yerli yerine oturtulur, anlaşılır hale gelir. Kavramlaştırdığımız, böylelikle nıetalaştırdığımız bir problem bütiin derinliği, inteliği, boyutları ve ağırlığı ile kanlı canlı bir şekilde karşımıza çıkar. Somul bir problemi çözmenin ilk şartı tarihini anlamaktır. İfkencenln tarihl: Taner Akçam'ın "Siyasî Kültürümüzde Zulüm ve İşkence" (İletişim Yayınları, İstanbul, 1992, 446 s 1.) başlıklı kitabı günümüzden yola çıkan ve işkence tarihini konu alan bir teşebbüs Bu teşebbiisün ılk olduğunu da biliyoruz. Böyle bir teşebbüs iki bakımdan cesaret gerektiriyor. Öncelikle "ilk" olmasından, ikincisi ise konunun kendisinden. Ben bir tarihçi gözüyle, Akçam'ın kitabında özellikle metot açısından hata aramak yerine, getirdiği perspektif üzerinde durmanın doğru olacağını düşünüyorum. Akçam kronolojik bir tasniften yola çıkmış. Klasik Osınanlı dönemi ve dönemin arka planını veren İslâm hııkuku ilk bölümü teşkil ediyor. II. Bölum'de Tanzimat Dönemi'ne kadar retormlar boyunca işkencenin evrimi ele alınıyor. Bunu Tanzimat reformları sonrası vc 1. Meşrutiyet dönemi izliyor. Genel değerlendirme öncesi son bölüm II. Meşrutiyet Sonrası'nıiçinealıyor. Araştırmanın amacı "İşkence ve şıddeti toplumun yapısını ve gelişmesini açıklamada bir kavram olarak kullanmak..." olunca bu kronolojinin yazarı sınırlamadığınısöyleycbiliriz.Bülümlemeler içinde Akçam, bııgün getirilen görüşleri ve bu görüşlerle bağlantılı si Osmanlılarda bir mahkumun acı ıcinde yavaş yavaşcanını alma yöntemlennden bırı de Cengel Cezası'ydı Cengel cezası Hırlstiyanlara, TurklereveMusevilere uygulanırdı dernleşme süreci ile paralel olarak sistemleşmiş ve gayrı resmi bir şekilde kurumlaşmasınısağlamlaştırmıştır. İşkenceyl niçin hu kadar normal kabul ediyoruz? İşkencenin tarifini yapmak, nelerin işkence <.)lduğunu, nelerin olmac'ığını sıralamak bile büyük bir mesele. Polis soruşturmasında yapılan işkencelerden yola çıkan herkes, kısa zamanda kendini yaşadığımız toplumun kültur evreninde ve bu kültur evreni içinde normalleştirilen işkence uygulamaları içinde bulur. İş sadece "devlet işkence yapar" şeklinde iiade edilen kültur kodu ile sınırlı değildir. Bu kültur kodunun da içinde yer aldığı çok daha kapsayıcı bir siyasî kültur bütün canlılığı ile yaşamaktadır.Terbiyeiçinçocuğaatılantokatla, bir sanığa elektrik verilmesi arasinda sadece derece farkı vardır. İşkenceye son vermeyi amaçlayan her insanî teşebbüs, bütün bu kültur evreni ile ve işkenceyi içselleştirmiş bir kültürün tarihi ile hesaplaşmak zorundadır. Taner Akçam'ın "Siyasî Kültürü Polls: Klasik Osmanlı döneminde değişik isimler verilen kolluk kuvvetlerine bon dönemde "zabtiye" dendiğini biliyorıız. Akçam'ın kitabı "polis" kelimesiııin dilimıze, bugünkü anlamından çok tarklı bir şekilde girdiğini gösteriyor: Namık Kemal'in 1869'da yazdığı bir yazıda ".. ,bu polis, içine yanyana iki kişi sıkışamayacak kadar dar bir nevi dolaptır kı, yalnız tepesinde utak bir deliği vardır İstintakta bulunan biçareyi güya doğru söylemesine medar olmak için onun içine tıkarlar, kapısını kaparlar..." "Polis", görüldüğü gibi bir işkence şeklininadıdır. Soruşturma metodu olarak işkence, Akçam'ın verdiği bilgilere göre mo Zlnanın cezalandırılması Suclular halkın arasında dolastırılır Bir hayvanın Iskembesi kesilerek erkeğln başına geçirılırdı müzde Zulüm ve İşkence" isimli kitabı, bu hesaplaşmaya girişecek cesareti olanlara bütün yanlış ve eksiklerine rağmen hiç olmazsa meselenin cesametini göstererek bir çerçeve sunmaktadır. S A Y F A 10 CUMHURİYETKİTAPSAV/129
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear