25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Karanlığın ardındaki sahne Tekilleşme / Erhan Bener Cem Yayınevi / 212 s. / 8,000 TL. CKK Kod No: 022.476 MUZAFFER BUYRUKÇU Erhan Bener, 'Tekilleşme'de kıpırdayan, sıçrayan, kimlik değiştiren gerçekleri şiirle harmanlayarak anlatıyor. Tıpkı Reşat Nuri gibi tıpkı Yakup Kadri gibi toplumda dönüşümlerin, değişimlerin hızlandığı, pek çok değerin, pck çok birikimin, pek çok kültürel zenginliğin, pek çok insani kazanımların dökülüp saçıldığı dönemlerin üzerine eğilen ve o dönemlerden çarpıcı kesitler, çarpıcı olgular sunan Erhan Bener, son romanı "Tekilleşme"de 12 Eylül'den önceki karanlığa (yamyamlığa, vampirliğe, kasaplığa) ışık tutmuştur, ama romanda kargaşa yaratan eylemler, mitingler, çatışmalar, cinayetler, cinayetlere kurban gidenler yoktur... Yalnız o olaylardan aldıkları derin yaraJarla ruhları, bedenleri sakatlanan kişiler sahneye çıkarılmıştır. Erhan Bener, bir inceleme başlığına benzeyen "Tekilleşme"de, ilginç bir tip çizmiştir; bu tip, Giovanni Erhan Bener "Tekilleşme'de bireylerın bunalımlı özel yaşamlarını, bırbırleriyle olan ılışkılerinın çarpıklığını, çelışkılermi. toplumsal olaylar ve tarihle bireylerın yaşantıları arasındakı karmaşık ılişkılerı sergılıyor (Fotofiraf: Çerkes Karadaj) Papini'nin kötümser, umutsuz, kuşkucu, yıkıcı, yadsıyıcı, araştirıcı, alaycı tipini, Gog'u çağrıştınr. Onun gibi eleşririr, ycrer, saldırır, kafa tutar, düzeni yerden yere vurur, ilişkilere, kişiliklerdeki kusurlara kurşun atar, delik deşik eder. Okur, bu az bulunur üç kisiyle "Tekilleşme"nin ilk sayfalarında tanışır, tanışır tanışmaz da şoke olur, romana bağlanır. (Bu, Erhan Bener'in dcneyleriyle, ustalıklarıyla beslenen bir taktiktir ve başarılıdır.) Medeni, meyhanededir ve masasına çağırdığı bir travestiye içini dökmeye koyulur; gelmişini, geçmişini, geçmişleri, kendini yargılar, sorgular, kutsal bilinen her şeye yüklenir, sarsar, parçalar, taptaze tanımlarıyla akıllan durdurur, hiç yanıt vermeyen travestinin durumunu ve tepkilerini gene kendisi yansıtır. Bu tutumunu, meyhaneyi altüst ettikten sonra götürüldüğü deliler evinde de sürdürür. Yalnız bu kez bir travestiyle değil yaşamın özünü, yaşamın diyalektiğini kavramış, diyalektik gerçekliği benimsemiş; yaşamın damarlarından akan kırmızı, sarı, yeşil, kara, kokulu, kokusuz kanların cadına bakmış doktorlarla birliktedir. Ama doktorlara göre dilsiz taklidi yapan, diyeceklerini kâğıtlara, defterlere yazan Medeni, bir şarlatan, bir düzenbaz, bir yalancıdır, yaşam öyküsünün en dramatik bölümlerini oynayan bir aktördür ve doktorları asıl şaşırtan şey, Medeni'nin anlattıklarının içeriğindeki doluluktun ancak çok zeki, çok bilgili, bilinçli, soylu, gün görmüş bir aydın; yepyeni, yapıcı, üretici düşünceleri, kavramları yaşamaya geçirmeye çalışan yetenekli bir sanatçı böyle yüksek düzeyde sözcükleri bulup söyleyebilir. (Nitekim okur, Medeni'nin orkestrada obua çalan bir miizisyen olduğunu anlar) Klasik Batı müziğinin beyinleri uyaran ve yücelik duygularına onursal madalyalar takan scsleri, sözcüklerin altından gizli sular örneği akar gider ve Medeni'nin en derin sessizliklerinde bile duyarlıklı incelikler fışkırır. « Medeni, çeşitli durumların, çeşitli olayların oluşturduğu sorunların baskısıyla acıların yoğunlaştığı bir cehennemde debelenmektedir ve yediği darbelerin ağırlığıyla allak bullaktır. Perişandır. Dengelerini yitirmiştir; boşlukta yuvarlanıp durmaktadır. (Tekilleşme), Medeni'nin serüvenıni, karakterinın yapısını, ruhundaki patiamalan sergilemenin yanı sıra onu deliliğin kıyısına sürükleyen nedenleri büyük bir dikkat, özveri ve içtenlikle araştıran dört doktorun bırlikteliklerini, dostluklarını, aşklarını, özel yaşamlanndaki depremleri de irdeler. Dr. Ismaıl, mıtıngelere, yürüyüşlere katılmış, ama devrimciler polis tarahndan coplanıp tutuklanırken kılına bile dokunulmamış kuşkulu bın>>idır, belkı de ajan provokatördür. Dr.Çiğdem, ilerici, çağdaş, özgürlüklerin, eşitlıklerin, temel haklann kökleşmesini, birtakım engelleyici ilkelliklerin ortadan kalkmasını isteyen genç bir kadındır. Evlilikle ilgili geleneksel ölçüleri, kuralları, yıpranış, köhnemiş, hatta gereksiz bulmaktadır. Bu anlayışa dayanarak kızlığını faşişt kmail'e bozdurmnştur. (Bu ediminde hem zevk hem de pişmanlık duymuştur) Ama üç hafta işkence gören, bu işkence sırasında cinsel gücü zedelenen Dr.Engin'i kendine yakın bulmakta, sevmektedir. Profesörün (hocanın) yaşamı, kansıyla ilişkisi ise ayrı bir dramdır. Erhan Bener, romanında 'tekilleşme' temasına önemli bir yer ayırmıştır. Nedir tekil? Çoğulun karşıtı; hiçbir sınıflamaya girmeyen, tek, benzersiz, özgür, bağımsız; başkalarının uzantısı, uydusu olmayan. Medeni, 'tekilleşme' hakkındaki düşüncelerini şöyle sıralıyor: "...Tekil, kendinden başka kimse olmayan. Çoğunluğun parçast olmayan, ama hayır, tanrı değil, çünkü onun tekil olduğundan kuşkularım var, Kendini bile çoğaltıp yineleyemeyen. Yani... fkinci tekil kişi olur mu hiç canım? Tekil, hep birinci tekildir. BEN, BEN, BEN! / Tekilleşme, öliimden de ötedc, bir yokoluş felsefesidir. Çünkü, en uçta insanın belki de varoluş nedeni çoğalmaktadır, bunu yadsıyamayız. Ya da belki, insanlığın, tekil olarak bir insanlıktan söz etmek olanağı varsa, tek umudu olan bir varlık biçimidir de diyebiliriz tekilleşmeye. Çoğul varlığın tersi bir yaşam biçimi yani... / Doğalar ve şefler, sürüler için, yani çoğulun parçaları için vardır ve onlar sürekli olarak korunurlar. Oysa tekil, sürüsüz, benzersiz ve hep yalnız olandır." Gerçeğin boy attığı bütün alanlarda yılmadan çalışan, saptadığı, gözlemlediği her şeyi büyük sanatçı yeteneğiyle yoğuran Erhan Bener, "Tekilleşme"deki yaşamın içinde kıpırdayan, devinen, ordan oraya sıçrayan, kimlik değiştiren gerçekleri de şiirle, humorla, düşünceyle harmanlayarak canlı, akıcı bir anlatıma ulaşmıştır. Ayrıca, bir zenginlik de romanın kadrosunu oluştururken seçtiği kişilerin niteliklerinden, karakterlerinden gelmektedir. Kişileri, zihinsel faaliyeti çoğaltarak değerlendırir, bılinçaltındaki sonsu/lukla örtülen evrenı didik didik eder, oralarda saklanan zehirli ve zehirsiz besinlerin üretimiyle ilişki kurar, insanla ve yaşamıyla, yaşamın ayrıntılarıyla ılgilenır. Çağıtı her an yürürlükte bulunan sorunlarını tartışır ve genel karamsarlığın yarattığı bir hüzünle kendi içine döner. Erhan Bener, benim gibi cinselliği öteki sorunlardan ayınp herkesin gözlerini kamajtıran ayrıcalıklı bir kalıba sokmaz, yapıtın sol.ıık alıp rahatladığı doruklara oturtmaz; ona bambaşka ve sihirli bir çekicilik eklemez, sıradan, (yürümek gibi yemek yemek gibi) bir edim, sıradan bir gereksinim çerçevesinde ele alır. (Ki doğrusu da budur) cinsellik, zaman zaman fonda, zanıan zaman ?ihinde, zihnin labircntlerinde, duşsol titreşımlerın kaypaklığmda, zaman zaman da bir ınıgede, bir esprıde parıldar; özgün deyimlerini, kışkırtıcı ve tablovari görüntülerini giyinır. Ama bitisiğindeki aynı düzeyde, aynı ağırlıkta bulunan kavramlan aşmaya i kalkışarak dikkatleri üzerine çekmez. Yani, dozunda ı d.r. ı Bence "Tekilleşme" değ'^ik yapısıyla, içcrdiği çok ! önemli sorunlarla üzerınde uzun u/.un konuşulması, tartışılması gereken usta işi bir romandır. • Erhan Bener 19 Nisan 1927'de doğdu. Hikâyeci Vüs'at O.Bener'in kardeşidir. Sanat hayatı 1945'te başladı. ÖnceJeri şiir yazıyordu, sonra hikâye ve romana geçti. Başlıca yapıtları: Sesler (şiir, 1948), Acemiler (1952), Gordium (1956), Loş Ayna (1960), Ara Kapı (1962), Baharla Gelen (1969), Yalnızlar (1977) Elif in Oyküsü (1980), Oyuncu (1981), Ünlü Gezginci Macellos da Vinci'nin Akıl Almaz Serüveni (1981), Böcek (1982), ölü Bir Deniz (1983), Sisli Yaz (1984), Ortadakiler (1987), Bürokratlar (anılar, 197879), Şahmeran (oyunlaştırılmış hak masalı, 1984), Hızır Doktor (oyun, 1981). S A Y F A S CUMHURİYET KİTAP SAYI 2»
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear