22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bel hizasında felsefe "NoMnalde külofya da pântolon giydiğimizi unutarak yaşar gideriz. Bense blucijıim için yaşıyordum ve sonuçta blucin giyen birinin dışsal ^davranışlarını edindim. Uzun sözüiî kısası, başka bir haltavır geldi üzerime. En gayri resmi ve teklifsiz olarak bilinen eiyeceğin insana böylesine ısrarla kendi kurallarını dayatması garip şey." UMBERTO ECO en, henüz pek az kişinin blucin giydiği günlerde blucin giyerdim, ama hep tatillerde. Blucini çok rahat bulurdum hâlâ da öyle bulurunv özelîikle de yolculuk ederken, çünkü kırışma, yırtılma, lekelenme derdi yoktur. Günümüzde şıklık olsun diye de giyiliyor blucin, ama gene de kullanışlılık önde geliyor. Son birkaç yıldır, şişmanladığım ıçin bu zevkten yoksun kaldım. Doğru, iyice aradığınız takdirde 'extra large' bir blucin bulabilirsiniz (New York'taki Macy's mağazasında LorelHardi'nin Hardisi'ne göre bile blucin var), ama bu boyların sadece bel kısmı değil bacakları da bol olduğu içın görüntüleri hiç hoş olmuyor. Geçenlerde, içkiyi de kısınca, neredeyse normal bir blucıne girmeyi göze alacak kadar kılo verdım. Tezgâhtar kız, 'Çekin sıkıca, biraz genişler' dedı ve ben bu mücadeleden göbeğimi içeri çekmek zorunda kalmadan çıktım (bu tür uzlaşmalardan nefret ederim). Böylecc uzun zamandır tadamadığım bir duyguyu, belimi sık mak yerine kalçalarımı tutup kaldıran Dİr pântolon giyme duygusunu tattım, çünkü blucinin karakteristik özelliği belkuyruk sokumu bölgesini sıkıştırması ve kemerle asılı durmak yerine yapışma yoluyla havada kalmasıdır. Aradan bu kadar uzun zaman geçince, insana yeni bir duyçu gibi geliyor. Blucinim dar gelmediyse de varltğını hıssettirdı. Kumaş elastiki olmasına karşın bedenimin alt kısmı bir tür kılıf içinde gibiydi. Ne kadar istesem de göbeğimi pantolonun içinde döndürüp bükemiyordum; olsa olsa, pantolonla birlikte döndürüp bükebiliyordum. Bu da, benzetme yerindeyse insan bedenini birbirinden bağımsız iki bölgeye ayırıyor, bir tanesi söz konusu giyecekten kurtulmuş olan kemer üstü bölgesi, ötekiyse giyccekle tıpatıp bütünlük içindeki, hemen kemerin altından başlayıp ayak bileklerine kadar inen bölge. Hareketlerimın, yürüyüşümün, dönüşümün, oturuşumun, aceleyle hareket edişimin değiştiğini fark ettim. Daha az ya da daha çok zorlaşmamışlardı, ama kuşkusuz değişiktiler. Sonuçta, üzerimde blucin olduğunun bilincinde yaşamaya başladım, oysa normalde külot ya da pântolon giydiğimizi unutarak yaşar gideriz. Bense blucinim için yaşıyordum ve sonuçta blucin giyen birinin dışsal davranışlarını edindim. Uzun sözün kısası, başka bir haltavır geldi üzerime En gayri resmi ve teklifsiz olarak bilinen giyeceğin insana böylesine ısrarla kendi kurallarını dayatması garip şey. Genellikle yerinde duramayan biriyimdir, sandalyelerde kaykılırım, istediğim yere çöker otururum, öyle zerafete fılan aldırmam; blucinımse bu davranışlarımı kısıtlıyor, beni daha kibar ve görmüş geçirmiş yapıyordu. Bu durumu uzun uzadıya başkalarıyla, özellikle de karsı cinsten kişilerle tartıştım. Çoktandır, zaten tahmin ettiğim bir şeyi öğrendim onlardan; kadınlar bu durumun yabancısı değildiler, çünkü giydikleri her şey bir haltavır oluşturmaya yönelikti yüksek topuklar, korseler, sütyenler, külotiu çorap, dar süveterler. Bunun üzerine uygarlık tarihi boyunca zırh görevi gören giyimin davranış biçimlerini, sonuç olarak da göstermelik ahlakı ne kadar etkilediğini düşündüm. Viktorya devri burjuvaları dik ve sert yakalıkları yüzünden sert ve şekılciydiler; ondokuzuncu yüzyıl beyefendilerı başı hızlıca hareket ettirmeye izin vermeyen sıkı redıngotların, çizmelerin ve silindir şapkalann cenderesindeydıler. Viyana Ekvator'da olsaydı da Viyanah burjuvalar bermuda şortlarıyla gezinselerdi, Freud aynı nörotik belirtileri, aynı Oedipal üçgenleri tanılar mıydı? Avrıca kendisi, yani hekim de Iskoçyalı olup da eteklik giyseydi (btlindiği gibi Skoç eteğin altına hiçbir şey giyıîmemesi kuraldır) gene aynı tanılara varır mıydı? Taşaklan sıkıştıran bir ı;iyecek insanı farklı düşünmeye yöneltiyor. Aybaşı sırasında kadınlar; basur, idrar yolları iltihabı hastalıkları, akıntı, prostat ve benzeri hastalıklardan yana derdi olanlar kuyruk sokumukalça bölgesindeki bir basınç ya da engelin insanın ruh haliyle zihnin ışlemesini ne kadar etkilediğini bilirler. Ama aynı Blucinbeden ilişkisi ve kasıklardan geçen yol B 1 ii. L î. .. » Uygarlık tanhı boyunca zırh görevi gören giyimin davranış biçimlerini, sonuç ol düşündünüz mü? Vıktorya devrı bunuvalan dık ve sert yakalıkları yüzunden ser şey (belki daha az ölçüde) ense, sırt, baş, ayaklar için de öne sürülebilir. Ayakkabı üzerinde yürümeyi öğrenen bir insan ırkı, düşüncesini yalınayak yürüyen bir ırktan farklı biçimde yönlendirmiştir. Özellikîe idealist düşünürler açısından, zihin denen şeyin bu koşullardan kaynaklandıeını düsünmek üzücü, ama gerçek; dahası var, işin asıl narika yanı Hegel'in de bunu anlamış ve kafatası uzmanlarının dikkatimizi çektiği kafatası çıkıntılarını inceleyip adıyla sanıyla Tinin Görüngiibilimi diye bir kitap yazmış olması. Oysa benim blucin sorunum beni başka gözfemlere yöneltti. Giyecek sadece üzerime bir haltavır getirmekle kalmamıştı; dikkatimi haltavırda odaklaştırarak dış dünyaya doğru döUMHURİYET KİTAP SAYI 29 A Y F A 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear