05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 1989 1990 YAYIMLANMAMIŞ SOSYAL BtLÎMLER ARAŞTIRMAS1 Birincilik ödülünü alan Dr. Ayhan Aktar: 'Bayramdan bayrama küçük sanayi' "Yukardakiler ve AşağıdakilerBursa Dokuma Sanayünde İnsan Ilişkileri" adlı araştırmasıyla Yayımlanmamış Sosyal Bilimler dalında birinciliği alan Dr. Ayhan Aktar, küçük işletmelerdeki bilgi, beceri ve sermaye birikiminin azımsanacak bir şey olmadığını belirtiyor. Aktar, "Organize sanayi gökten zembille inmiş gibi ortaya çıkmaz" diyor. üçük üretim ve özellikle Bursa dokuma sanayiine ilginiz nasıl gelişti? AKTAR Ülkemizde özellikle 196O'lı yıllarda siyasal arenada yoğunluk kazanmış olan görüşleri dikkatle incelediğimiz zaman, bu görüşlerin toplumsal değişme ve sanayileşrtıe süreçlerini ele alırken daima büyük, organize ve örgütlü sanayiyi öne çıkarma eğiliminde olduklarını görüyoruz. Bütün yaklaşımların bence temel meselesi Türkiye'de ekonomik ve siyasal açıdan belirleyici olan kesimin öncmini vurgulamaktı. Böylece, önemi sürekli vurgulanan büyük sanayi kesimi de toplumsal gelişmenin en temel manivelası olarak algılandı. Bu algılama tamamen yanlıştır demek istemiyorum. Fakat ağır sanayi dışında kalan her şey biraz gölgede kaldı gibi geliyor bana. Pakat sanayide küçük üretim veya küçük sanayi olarak tanımlanan kesimle organize, çağdaş teknoloji kullanan, çahşanların sendikalı olduğu büyük sanayi arasındaki ilişkiler ve bağımlılık biçimleri nedense pek gündeme gelmedi. Bu açıdan, küçük üretim birimlerinin hangi toplumsal ve ekonomik etkenler sonucu orta çaplı veya büyük işletmelere dönüştükleri sorusu da pek gündeme gelmedi. Fakat hepimizin bildiei gibi büyük, organize sanayi kesimi birdenbire ve "gökten zembille inmiş gibi" ortaya çıkmaz. Örneein, 250 işçi çalıştıran bir büyük işletmenin kurulabilmesi için gereken bilgi, beceri ve sermaye birikimi hiç de azımsanacak bir şey dcğildir. Türkiye'deki sanayileşme süreci ile ilgili akademik tartışmalarda da küçük sanayi kesimi, sanki herkesin varlığından haberdar olduğu: fakat kimsenin de pek ziyaret etmek istemediği nalet, sevimsiz bir "uzak akraba" muamelesi göfdü. Sanayileşmenin toplumsal sonuçlarından ürken bazı çevreler ise küçük sanayi kesiminde işçi ile işveren arasında var olan "çalışma banşını" sürekli övdüler ve bu durumun "milli örf ve âdetlerimize ne kadar uygun olduğu" konusunda yaklaşımlar jeliştirdiler. Yani sevimsiz akrabayı sadece dıni bayramarda ziyaret ettiler. Ben Bursa ipekli dokuma sanayii bağlamında küçük sanayi ile büyük sanayi arasındaki etkileşimleri tespit etmek ve bu etkileşimlerin toplumsal sonuçlarını araştırmak amacıyla yola çıktım. Bilindiği gibi Bursa geleneksel olarak tabii ipekli kumaşın üretildıği bir Osmanlı şehriydi. Fakat Batı Avrupa'da yaşanan sanayi devriminin etkisiyle Bursa ipekli dokuma sanayii 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren "tabii ipekli kumaş 3 0 K üreten" bir merkez olmaktan çıkıp Fransa'da Lyon'da bulunan dokuma tezgâhlarına iplik sağlayan ve sadece "tabii ipek ipliği" üreten bir merkez haline dönüşmüş: tü. 19. yüzyılın sonlarında Bursa'nın limanı Mudanya dan Marsilya'ya tarifeli seferler yapan gemiler işliyordu. Kısacası Bursa dokuma sanayii kapitalist dünya ekonomisine kumaş değil, iplik hammaddesi üreten bir merkez olarak eklemlenmışti. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar süren bu durum, azınlıkların mübadelcsi sonucu değişmiş ve devletçilik dönemi yatırımlarıyla da Bursa'nın yeni üretim altyapısı oluşturulmuştur. Fakat 1950'li yıllardan itibaren Bursa'da yeni bir tür küçük üretim patlaması ortaya çıkmıştır. Geleneksel küçük zanaatlardan farklı olarak son derece hızlı büyüyen bu kesim, tekstil sanayiinin dokuma altdalında halen firma sayısı açısından çok önemü bir yer tutmaktadır. Kumaş tüccarları, büyük sanayi işletmeleri ve küçük dokumacılar arasında son derece canlı mal, sermaye ve hizmet akımı ve bu doğrultularda ortaya çıkan eşitsiz, hiyerarşik ilişkiler vardır. Benim sanayileşme sürecini inceleyen bir sosyal bilimci olarak amacım bu ilişkiler yumağını çözmek ve bu çalışmada anlamlı bir bütün olarak tekrar inşa etmekti. Bir araştırmacı olarak bu çalışma esnasında karşına ne gibi sorunlar çıktı? AKTAR Türkiye'de küçük imalat sanayii hakkında saha arastırması yapmak isteyen sosyal bilimci hakikaten çok "şen ve esen saatler" yaşar. Örneğin, Devlet İstatistik Enstitüsü sanayi sayımları yapar. Fakat her sayımda küçük sanayi işletmelerini belirleyen ölçütleri değiştirir. Bir bakarsımz, bir sayımda üretimde kullanılan motorların beygir gücü esas alınırken diğer sayımda bu ölçüt istihdam edilen işçi sayısına dönüşür. Yerel yönetimler de farklı tür sayılar koyar sosyal bilimcilerin önüne. Onlar sadece sanayi elektriği kullanan ve çalışma ruhsatı olan fırmaların sayısını verirler size... Fakat Bursa'da evinin alt katında dört tezgâh satın alıp mahalle arasında fason kumaş dokuyan, sadece karısını ve çocuklarını çalıştıran dokumacılar da vardır. Bölge Çalışma Müdürlüğü'nün sayılarında bu işyerleri yer almaz. Çünkü bu işyerleri resmen işçi çalıştırmazlar. Bu bakımdan araştırma esnasında ben bir bakıma farklı kaynaklardan gelen sayılarla boğuşmak zorunda kaldım. Diğer bir mesele de küçük dokumaciların sosyal bilimcileri "maliyeci" veya "çalıjma müfettişi" sanmaktan doğan korkularıdır. Onlara güven verebilmek ve maliyeci olmadığıma inandırmak amacıyla anket uygulamasından önce sürekli yanlarında bulundum ve hatta Bursaspor'un maçlarına birlikte gıttik. Galiba en sonunda bir devlet memurunun normal mesaisinih dışında bu kadar özveri ile çalışamayacağını tahmın ederek bana çok yardımcı oldular. Bize anlatabileceğiniz başka ilginç bir öykü var mı? AKTAR Evet var. Bu aslında bir sosyal bilimcinin çalışmasının güvenilirliğinin bir iplik kaçakçısının faaliyetine nasıl bağlı olduğunun garip övküsü!.. 1977 yılına kadar dışarıdan ithal edilen floş ipliğini kullanarak üretime devam eden Bursa dokumacıları, döviz darboğazı nedeniyle ithalat durunca üretime devam edemez duruma gelmişler. Benim çalışmamda yaptığı eylemin sonuçları açısından çok önemli bir yeri olan Mehmet Arda tam bu noktada ortaya çıkıp floş darlığını "kendi yöntemlerine göre çözmek" amacıyla harekete geçiyor. Mehmet Arda tarafından organize edi Ayhan Aktar' "Türkiye'de saha araştırması yapmak isteyen sosyal bilimci '$en ve esen saatler' yaşar " (Fotoğraf' Yıldız Üçok) len bir kaçakçılık olayında, yurtdışından satın alınan yaklaşık 20 bin ton floş gemiye yüklenmiş olarak Gemlik körfezinde karaya çıkanlmak üzere iken "ihbar" sonucu yakalanıyor. Yakalanan floş önce emnivet güçleri tarafından Gümrük ve Tekel Bakanlığı yetkililerine daha sonra da yurtiçinde dağıtım ve satışı yapılmak üzere Sümerbank'a devrediliyor. Sümerbank oncelikle kendi fabrikalarında kullanmak üzere ihtiyacı olan mıktarı ayırdıktan sonra geri kalan floşu kooperatifler vasıtası ile tüketiciye satma kararı almış. Yukarıdakiler ve Asağıdakiler (Bursa Dokuma Sanayünde İnsan Ilişkileri Seçlcl Kunıl Pıof. Toktamış Ateş, Prof. Taner Berksoy, Korel Göymen, Gencay Şaylan, Prof. Zafer Toprak. NOT: Bu dalda yartftnaya 70 kişı 70 yapıtla katıldı. P O R T R E D R . A Y H A N A K T A R Î Ayhan Aktar 1953 yılında İstanbul'da doğdu. Boğazıçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesı, Sosyal Bilimler Bölümü'nde (197277) okudu 197779 yılları arasında Uniyersty of Kent at Canterbury'de; 198189 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde bulundu, sosyoloji bilim dalında doktora yaptı. Dr.Ayhan Aktar halen araştırma görevlisi olarak Marmara Üniversitesi'nde çalışıyor. Ayhan Aktar doktora tez çalışmasının esasını oluşturan "Bursa Küçük Dokuma Sanayii" saha araştırmasını 198182 yılları arasında gerçekleştirdi. Dr.Aktar aynı yılın yazında Prof.Dr.Mübeccel Kıray yönetiminde "20 Yıl Sonra Ercğli" araştırmasında, uzman/araştırmacı olarak çalıştı. C U M H U R İ Y E T KİTAP $AYI 20 S A Y F A
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear