05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

YUNUS NADÎ ÖDÜLLERÎ 1 9 8 91 9 9 0 Y A Y I M L A N M I Ş R Ö P O R T A J Birincilik ödülünü alan Bekir Yıldız: 'Röportaj, akan bir ırmak gibidir GEO dergisinde yayımlanan 'Allahın Gölgesinde Koşanlar" adlı röportâjıyla Yayımlanmış Röportaj dalında birinciliği kazanan Bekir Yıldız, röportajı yapmak için gittiği yerlerden, aslında yıllar önce geldiğini belirtiyor. Yıldız, "Benim ailem yoksulluğu cehenneme yolladı, ama ülkemde ve pek çok ülkede cehennemi yeryüzüne indirdi askeri darbeler" diyor. Bir yolculuk öyküsü bu. Geldiğiniz değil, gittiğiniz yer var. Gidilen yer Diyarbakır ve Urfa. Bir başka anlamda varılan yer yoksulluk, baskı ve işkence. Insanların çaresizliği ve sonunda Allah'a sığınmaları. Oldukça dar, karanlık, acılı bir sokak değil mi bu? YILDIZ Ben bu dar, karanlık ve acılı sokağa bir değil pek çok kez gidip geldim. Bu sokak doğduğum sokaktır. Bu sokak sivrisineklerle yüzümün yendiği, trahorhun gözbebeklerimi jilet gibi çizip kör olmaktan son anda kurtulduğum sokaktır. Gene günlerce aç kalıp ekmek diye ağladığım çocukluk yıllarımda, nenemin gözlerime ekmek bağlayıp yanrdığı sokaktı. Annemin tütsüleriyle soluk aldığım, ateşli geçen gecelerimin sabahında, kılıçtan atlatıldığım dar, karanlık ve acılı günlerin, yılların sokağıdır. O yıllar bir tek düşmanımız vardı: Yoksulluk... Feleğin üzerine yürür gibi kalkan açmıştı. babam. Sonunda yoksulluğun vazgı olmadığını kanıtladı babam. Benim ailem yoksulluğu cehenneme yollamıştı ya ülkemde ve pek çok ülkede demokrasi, özgürlük ve insan hakları diye diye, cehennemi yeryüzüne indirmişti askeri darbeler, diktatör Pinochetler. Yoksulluğun kendisi, başlı başına bir işkence olmasına karşın şimdilerde, çağımızda, Üçüncü Dünya ülkelerinde hem yoksulluk hem de çağdaş olabilmenin yollarını arayanlar cezaevlerine atılıyor, Filistin askısında, hücrelerde sorguya çekiliyorlardı. "Allahın Gölgesine Koşanlar" isimli röportajı yapmak için gittiğim yerlerden, aslında yıllar önce gelmiştim ben. Bu nedenle de İstanbul'da evimin önünde, çarşafa girip geceleri, yarasalar gibi sahncakta sallanan küçük Fadime, benim için yoksulluğun bir simgesiydi. Yıllardan beri gene yoksulluk, bir yazgı olarak gündeme gelmişti. Bir bakıma, yolculuğa bu kızcağızla çıktım Den. Karaçarşafın içinde kalan ellerinden birisini tutup birlikte gittik Diyarbakır'a, Urfa'ya. Onu dar, karanlık acılı bir sokakta konuk ettim. Ve o gördü ki bu sokakta kendisi gibi pek çok çocuk var. Babalarını sorduk. Babaları Halilİbrahim'in sancağı altında, başa çıkamadığı yoksulluk ne^eniyle çocuklarını Allah'a adıyordu. Gidışattan hesap soracağına, çocuklarını hesaptan düşüyordu. Sonunda anlaşıldı ki yoksullaştıran insanlar oradan oraya koştururlarken dar, karanlık ve acılı bir sokakta önce kıstırılıyor, sonra da Allahın gölgesine doğru kovalanıyorlardı. Böylece, 1982 Anayasası'nı yazdıranlar, yazanlar ve bu anayasadan yararlananlar, toplumun büla l unutturmaya çalıştırılırlarken ben de saçları ağarmış bir dede de olsam, çocukluğumun geçtiği yerlerde, yeük bir kesimine, suçluluklarını cehennem korkusuy 9 D aha çok edebiyatın diğer alanlarında verdiği ürünlerle tanıdığımız bir yazar Bekir Yıldız. Röportaj turıinü ise çok önemsediğıni söylüyor. "Röportaj durgun bir göl değil ki akan bir ırmak gibidir" diyor. Bekir Yıldız "Allahın Gölgesinde Koşanlar" adlı röportajı yapmak içın gittiği yerlerden aslında yıllar önce gelmiş olduğunu belirtiyor konuşmamızda. yan Türkiye'de ekonomik yetersizliğin, insanları dinsel bir çerçeve içine hapsettiğinı, Almanya'ya göç etmışlerin çoğunun da bu çerçeveyi Almanya'da bile kıramadıklannı tartıştık. Sonunda gerçekler ne denli göz ardı edilmek istense de her şeyin herkesçe bilinmiş olduğu inancıyla, yıllardan beri gözlediğim, yaşadıjpm olayları bir sıraya koyup sanatsal olania bütünlcştırip yazmak kaldı bana. Yurtdışında yayımlandığı zaman nasıl bir tepki aldınız? YILDIZ Pek çok öykümü ve Harran ile Güneydoğu Zindanı isimli öykü röportaj kitabımı Almanya'da çevirip yayımlayan Gisela Kraft'ın çabalarıyla GEO için yazdığım röportajı bu kez Türkolog Cornelius Bischoff çevirdi. Bu benim için büyük bir şanstı. Röportajdaki estetik öğeler Cornelius Bischoff tarafından çeviri kaybına uğramadan yayımlandı. Gerek GEO dergisinde, gerekse Alman okuyucularından olumlu eleştiriler aldım. Röportaj türünü neden önemsiyorsunuz? YILDIZ Röportaj türünü, yıllardan beri çok önemsemiş bir yazarım. Nedenlerini şöyle sıralamak olası: Röportaj güncel olanı zaman aşımına uğramadan yansıtır. Anlatımın dinamik oluşuyla, olaya katılan kişiler, düşünce ve duygularını anlatma konusunda özgürdürler. Çoğu kez kişiler, edebiyatın öteki türlerinde kendilerini bulmakta güçlük çekmelerine karşın, röportajda canlı ve belirgindirler. Gene röportaj durgun bir göl değil, akan bir ırmak gibidir. Dahası, gözün, duygunun, düşüncenin vicdanı, çoğunluçun anlayabileceği bir yalınlıkta olduğu için özgün bir röportajın, okuru etkileme gücü küçümsenemez kanısındayım. D Allahın Gölgesinde Koşanlar / GEO Özel Sayısı / 8.2.1989 Seçlcl Kunıl Prof. Aydın Aybay, Aydın Boysan, Muzaffer İlhan Erdost, Zeynep Oral, Ali Sirmen NOT: Bu dalda yansmaya 18 kışı 18 yapıtla katıldı. P O R T R E B E K İ R Y I L D I Z ni çocuklar adına yüreğimde dolaştırdığım cezaevlerinin duvarlarını yıkabilmek, cehaletin siyah kefenini aralayabilmek umuduyla yoksul insanlara, yoksulluğun bir yazgı olmadığı bilincini katık etmek istiyordum. Yabancı bir dergiye verdiginize göre bu röportajı, içeriden bir bakışla dışarıya çizilen bu Türkiye tablosunu hangi renkler, hangi çizgilerle oluşturacağınıza nasıl karar verdiniz? YILDIZ Hem iletişim araçlarının, dünyayı avucumuzun içinde döndürdüğüne inanıyor, hem de kimi ülkelerin kendisini dünyadan kaçırabileceğini sanıyoruz. Kararı kendim vermedim. GEO dergisinin Türkiye sorumlusu ö m e r Erzeren, gene aynı derginin bir Alman yetkilisi ile bana geldiler. Türkiye özel sayısı hazırladıklarını, benim de bir röportaj yapmamı istediler. Konuyu birlikte saptadık. Giderek sağa ka Bekir Yıldız. "Hem ıletışım ar<n,Un ı/un ıçınde döndürdujune ınanıyor hem de kımı ulkelerın kenaısını öunyadan kaçırabıleceğinı sanıyoruz " (Fotoğraf Yıldı* Üçok) Bekir Yıldız, 3 Mart 1933'te Urfa'da doğdu. Çocukluğu polis olan babasının görevi nedeniyle Anadolu'da çeşitli yerlerde geçti. Adana Sanat Enstitüsü'nde başladığı ortaöğreniminı Mersin ve Istanbul sanat enstitülerinde tamamlayarak 1950'de mezun oldu. İlk öyküsü 1951'de Tomurcuk adlı çocuk dergisınde çıktı. Edebiyata Almanya'daki yıllarının gözlem ve deneylerinden yola çıkarak yazdığı ilk romanı Türkler Almanya'da ile girdi. Reşo Ağa adlı ilk öykü kıtabıyla adını duyurdu. Çeşitli dergılerde yazıları, gazetelerde de röportajları çıktı. Bedrana ve Kara Çarşaflı Gelin öyküleri sinemaya uyarlandı. Kara Vagon ile 1968 May Edebıyat Ödülü'nü, Kaçakçı Şahan ile de 1971 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. Başlıca yapıtlan şunlardır: Öykü: Reşo Ağa, 1968, Kara Vagon, 1969; Kaçakçı Şahan, 1970; Sahipsizler 1971; Evlilik Şirketi, 1972; Beyaz Türkü, 1973, Dünyadan Bir Atlı Geçti, 1975; Demir Bebek, 1977; Şahinler Vadisi 1981; Mahşerin İnsanları, 1982; Bozkır Gelini, 1982 Öykü Röportaj: Harran, 1972; Alman Ekmeği, 1974 S A V F A 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear