Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Diderot'nun Taris Salon Sergileri' kitabı Türkçede Filozoftan resim eleştirmeni ve kendine özgü bir elestiri türünün babası sayılrruştır. Onun beğendiği, tuttuğu ressamlardaTı (Chardin ve Greuze gibi) bugüne kimin kaldığı tartışma götürürse de, bu durum, Salon yazılannın edebı değerini azaltmaz. Şimdi okurlarıma, elimdeki kitaptan kımı parçaJar sunmak istiyorum. "1759Salon'u Bu yıl Greuze'ler o kadar iyi değil. Tümünde katı bir anlatım, beyazımsı tatsız renklcr hakim..." "176lSalon'u Av gıysıleri içınde gösterilen 'Bayan İnfante'in portresi çok kötii. IVki kuzuın, bu adama(Nattier)gerçeği söyleyecek hiçbirdostu yok mu?" "Bay Le Bel'in 'Batan Güneş' adlı tablosu, eizilmesi çok güç olan bir doğa parçasını başarıyla yansıtmış; güneş ışığının zayıflayan rengi, kimi zaman ufuktabiriken ince sıslerin arasınagiriyor. Resiınde aydınlanmış sis elle tutulurcasına somut bir görünüm kazanıyor. Bir anlam derinliği, tualin üzerinden yükselıyor sanki. Göz orada dalıp kalıyor. Güne^in kızıllaşmasına, ışıkl.ırın koyulajma.sıııa, aneak belli bir yöreyi aydınlatma.sına tanık olnıu}, dogujunu ve batışını, bir kez olsun görmüş bir kimse, bu olayı, Bay Le Bel'in resminde hemen tanıyacaktır. Kimsenin dikkatini çekmemiş olan bu tablo hakkinda böylesine aynntılı bir övgüye girişmemiz, buna eğilimli olduğumuzu gösterecektir." Diderot'nun bu sözlen, onun resim sanatında doğaya bağlı kalmayı ne denli ıfesteklediğini jfistermektedir. "Ijte Salon'un en görkemli kompozısyonlanndan biri: Konusunu Homeros'un, Ilyada adlı destanından alan bu yapıt 'Hnee ıle Dıomede'ın Mücadelesı" adını tajıyor. Doyen'ın tablosu nedeniyle, kitabın bu konu ile ilgili bölümünü yeniden okudunı. Aynı zamanda hem ürkütücü, hem incelik dolu sahnelerin birbiri arkasına sıralanışı ve uyunı birliği söz konusudur bu bölümde. Orada insana usanc vercn, ama şiir beğenisini doyurmaktan da geri kalmayan alımi} kadar dize var. Ijte bu nedenle, eğer assam dogmuş olsaydım Homeros bana en büyük esin kaynağı olurdu." Doyen'in sozü gt\en tablosu dolayısıyla yazdıkları ise, filosotumuzun ilkçağ nıituslarına bakış açısını değerlendırmemız konusunda bize yardımcı olmaktadır. Şimdi gelelim Greuze'e... Şöyle yazmıj Diderot: "Dostumuz Bay Greu/e'ün bu kez çok çalıştığı belli oluyor. Söylenenlere bakıkrsa, Bay le Dauphin'ın portresi, modeline çok benzenıis. Ressamın kayınpeden Babutı'nin [x>nnsi isc, tünı güzellıklere sahıp. Yaşlı ve kan damarları belirgın gözleri, genye dönüşmeye baslamıj olan saç l.ırı, teni, yüzünün alt bölümünde ve boynu çevresinde çoğalan ya^lılık çizgileri... Greuze tüm bunları basarıyla yansıtmış; bununla beraber roim, kayınpederinin portresinden daha az hoşunı.ı gitti... Çamajir leğeninin üzerine eğilmiş, elleri arasındaki çamaşırı sıkan su 'Küçük Çamaşırcı Kız' tablosuna gelinoe, çok güzel; fakat itiraf edeyim ki güvenmedim ben bu kıza. Ev işlerinde kullandığı tüm kapkacak büyük bir doğrulukla işlenmiş, gelgelelim krzın daha iyi oturmasını sağlamak ıçın, altındaki dört ayakb kürsüyü biraz ileri sürmek duygusuna kaptldını. Greuze'ün aralarında 'Somurtan ÇtKuk' ve 'Sandalyesi rinde Dinlenmekte Olan Küçük Kız' gibi dikkat çekici, küçük tabloları kadar gerçeğe çok yakın birçok portresi dc yer alıyor bu sergıde." "Paris S.ılon Sergileri" adlı kitabı, bu büyük düjünürün resim sanat ı üstünedüjündüklerini ınerak edcn okura içtenlikle salık veririm. Şu yukarıda alıntıladığım bırkaç parçadan da anlasılacagını sandığım üzere, Diderot,resimdedoğaya berr/erliği titizlikle arayan bir elestirmendi. O anlayış ne denli eskide kalmış! Ama unutmamalı ki, her çağ kendi resmini, kendi eleştirisi ile birlikte getirir. Bundan doğal ne olabilir! Şöyle diyor filo/ofumuz: "Benden gerçeği arastırmam beklenmelidir, yoksa onu bulmanı değil." Şair grev gözcüsü Ueçen aralık ayı sonları da basına doku/ jairin imzasını taşıyan bir protesto metni dağıtıldı. Can Yücel, Arif Damar, Cemal Süreya, Cevat Çapan, Ataol Behramoğlu, Refik Durbaş, Erdal Alova, Turgay Fisckçi ve Küçük Iskender'in imzaîarını tajıyan metinde "Artık şiir yok beleşc. Şairler birleşin!" deniyordu. Bildırıyi imzalayan şairler 1990'ın ocak ayından itibaren altı ay süreyle hiçbir etkinliğe katılmayacaklarını açıklıyorlar, gerekçelcrini sıralıyorlardı. Bıldıri basında yankısını genij bir şekilde bulurken, değişik tepkiler de gazete ve dcrgi sütunlarına yansımaya basladı. Olayın adı "Şairler Grevi" olmuştu. Oysa bildiride "grev" sözcüğü hiç geçmiyordu. Aradan birkaç gün geçmişti kı Tarsus'tan gelen bir mektup "grev"i daha da boyutlandırdı. Tarsuslu jiirseverler "Şairler belki birlesemez diye, şiirseverler olarak biz birleştik" diyerek bir adet "jair grev gözcüsü" gömleği ve imzalı bir liste göndermişlerdi. Tarsuslular, "Söz konusu eyleminiz, her bireyin kendini şair sandığı toplumumuz insanları arasında şaşkınlık ve cosku yaratmış olup ilginç tepkiler gözlenmektcdir" diyordu. Cumhuriyet Kitap, olayı çıkış hazırlıklarının başladığı günden bu yana dikkatle izliyordu. Bu yeni gelışnıeler karjısında grevci şairlerle görüşme isteğimiz olumlu karşılanınca Kuzguncuk'ta Can Yücel'in evinde, Refik Durbaş ve Erdal Alova'yla görüjtük. Aydınlanma Çağı düşünürü Denis Diderot, aynı zamanda bir sanat kuramcısıydı. Avrupa'da Romantizmin öncüsü olarak görülen Diderot'nun "Paris Salon Sergileri" yazılan, resim eleştirmeni Kaya Özsezgin tarafından dilimize çevrildi. MELİH CEVOET ANDAY ydınlanma Çağı'nın büyük düşünürü Denıs Diderot (17131784) eşi az bulunur bir sanat kuramcısıydı; hatta, ona "sanatçı" nitenıi de pek guzel yakışır. Rameau'nun Yeğeni adlı romanı unutamadığım kitaplard.uıdır Aktörlük Üzcrine Aykırı Düşünceler yapıtı ile Dideroı, dram sanatına ycnı yaklaşımlar getırmijtir. Nerdeyse bütün yapıtları dilimize çevrilmij bulunan bu büyıik adamın, kitaplığımız, resım ele^tirilfrin.den yuksundu bugune değın. Sayın Kaya Ozsezgin'iıı "Paris Salon Sergileri" başlığını taşıyan çe virisi ile bu boşluğun doldurulmasına girişılmıştir. (Özsezgin, önsözdeşöyledıyor: "Klimizdeki kiup, dört ciltlik bir dızi olarak hazırlanaıı Diderot'nun Salon yazılarının bir bölünıünü ve sdz konusu dizınin ilk cıldinı kapsamaktadır.") Avrupa'da Romantizmin öncüsü olarak dığeı lcmlır ılen IX*nıs Diderot, klasık .inlayıs.ın yücelığını lıep desteklemıştır. Onun ııesim elt^tırılerınde, "duygu" ve "ahlak" arayışı yanında, ele alınan nesnelerin amaca uygun dü^ocek bir bütünlük ıçınde bulunması koşuluna yönclık bir gerçekçilik gö/.e çarpar. Bu yazıları ıle ünlü tılosoi (ona "liay (ilosof' denirdi) Baudelaire'i etkilemış A Alova, Yücel, Durbaş grev nubetınde Can Yücel grcv gömleğini giymışti. "Bildirinin temeli, çıkış noktası bulmak içindi" diyordu. Can Yücel, "Pilot bir çıkıstı, her şey burada bitmiyor. Önce örgütleneceğiz, belki bir A.Ş. kurarız. Amaç, şiirin bedavaya gitmesini engellemek." Can Yücel, eğer şiir de bir "meta"ysa karşılığının olması gerektiğinı belirtiyordu. Erdal Alova, ise "Biz 'şiir yok beleşe' derken, 'beleş' sözcüğünü karşılıksız şey anlamında kullandık. Ana amaç para değil. Şiir yoğun emek isteyen bir üretimdir. Basite alınmaması gerekir. Dolayısıyla 'şiir orucumuz' desteklenmeıidir" şeklinde açıklama yapıyordu. Refik Durbaş'ın sözleri de Alova ve Can Yücel'i destekler biçimdeydi. Durbaş, "tzin alınmadan şiirlerimizden alıntılar yapılıyor. Bunu TRT de yapıyor, şarkıcılar da yayıncılar da" diyordu. Olayın hangi boyutlara ulaşacağını önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğız. Çünkü şairler şimdilerde Istanbul Beledıye'sinden, kuracakları bir "şiir evi" için yer talep edecekler. Sonra da yayınevi kurma hazırlıkları başlayacak. Son sözü yine usta şairimiz Can Yücel'e bırakalım: "Bütün bu söylediklerimiz senarist, romancı, hikâyeci için de söz konusu. Biz telif değil 'telef' hakkı aldık şimdiyc dek. Bunu TYS'nin yapması gerekirdi, gerçekleşmedi." Diderot, reslmde dojjaya benzerllğl tltlzllkle arayan ale$tlrmendi S A Y F A $ C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1