25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Demir Özlü'nün 10yılsonra Türkiye'deki ilk yazısı O K U R K Ö Ş E S İ r Okur mektupları Bu sütunumuzda, ikinci sayıdan itibaren sizlerden gelecek "Okur Mektupları"na yer vereceğiz. Mektuplarınız bi/.im için çok önemfi. Onları tck tek okuyup öneri vc isteklerinizi dergimizdc değerlendirmeye çalışacağız. Bilgi alacağız, bilgi vereceğiz. Olumlu ya da olumsuz, görüşlerinizi kısa ve açık bir jekilde bize yazın, sizlerle dostluğumuz pekijsin. "Kan, savaşı; mürekkep, barışı simgeler" demişler. Doğru dcğil nıi? Okumayan insan düşünemez Her zaman yazardan çok okuyucu olarak duymuşumdur kendimi. Kitap okumayanlar kendilerine verilmiş hayatı yaşamayan insanlar olarak görünmüştür bana. dum. Yazarlarıh yaptıkları okumaları dinlemekte, okumalara gelen Alman dinleyicisinin, ne hayran olunacak bir sabrı, dıkkati vardır. Bunu Türkiye'de, Ankara'da deneyecektim. Berlin'de Sanrı basta Kleist olmak üzere, Kavafis'e, daha başka yazarlarla şaırlerın metınlerıne pek çok göndermelerı olan bir metın ıdıyse dc baska bir yanıyla, kendi açımdan çok bıreysel, çok öznel bir mctındi de. Gerçekten genel sorunlar, herkesi ilgilendiren konularda yapılan konuşmalardan, panellerden, günlerden, tek kişilik konuşmalardan gına geldı bana. Türkiye'ye geldikten bu kadar kısa bir süre sonra, benden bir edebiyat saati istendiğinde, gerçekleştircbileceğim, ancak kendi öznel ilgi alanımla iliskıli bir tema olabilirdi. Ama zamanım olsaydı, çalışır, bir ba^ka sevdiğim yazarın dünyasını da yansıtmak isterdim. Çoğu genç olan dinleyicilerin, bu edebiyat saatini, bu okumayı nasıl gördüklerini bilemiyorum. Pek bir soru gelmedi onlardan okumanın sonundaki sürede. Gene en ilginç yorumları yapan, sorular soran, psikoanalizle ilgilenen yaşlıca bir hanıın oldu. Akıllı bir genç erkek, konunun dışında bir iki şey sordu. Ben de salondakilerden, bu okumaya gelnıeden önce, kitabı okuyan olup olmadıgını sordum. Genç bir erkekle bir kız okumuşlardı kitabı. Benim umduğum kadar az kisi. Bıraz fantezi gibı görünse de yeni bir gözlemimi söyleıncdcn edemeyeceğim. Yurda döncli pek çok kişiyle karşılastım. Elbette bunların arasında şairler, yazarlar ilk sırayı alıyorlar. Şöyle söyleyebilirinı, yurda döneli, gerçekten şairlerle yazarlarla karşılaştım, ama edebiyat okuyucusuyla hiç karşılaşnıadım. Sanıyorum ki çok daha az kisi okuyor Türkiye'de. Ben yazı yazrnasaydım da bugün olduğu gibi bir okuyucu olurdum. Her zaman da yazardan çok okuyucu olarak duymuşumdur kendimi. Büyük bir okuma çölü olarak gördüm Türkiye'yi. Yazarlarsa, yazabilecekleri başka bir ülke bulabilirler mi zaten? Okurdan okura Yine bu sütunumuzda gcrçekleştirmek istediğimiz bir şey daha var: "Okurdan okura" kö>esi. "Okurdan okura'Ma birbirinizlc değişmek istediğiniz kitapları belirtecek, dolayısıyla hernangi bir nedenle edinemediğiniz kitaplara kavuşma olanağına sahip olacaksınız. İşte bir örnek: Tolstoy'un "Diriliş"ini okumak isteyen var mı? O halde bana Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza"sını göndersin lütfcn. ADRESTelcfon. * Sina Akyol'un lzmir'den Cevat Çapan'a; Cevat Çapan'ın da bize gönderdiği 'sümbülseber' bir şiır. Cemal Süreya'nın şiiri de 'sümbülteber' kokmaz mıydı? DEMİR ÖZLÜ O Cemal Süreya (Sümbülseber) Elmanın kabuğunu övmüş, şunun için: Sohbetin ve elmanın kurdu incinmesin. ı (Kevser şarâbıyla, nergis şurubuyla Battal Gazi hcm giyotin kılıncıyla onlarile vuruşmuş.) (Arastada yağlı ipe eyvah olsun, giderkene aziz dostu Sanche Panze kurşun yakıp kurtarmış.) (Maltız ve rüzgâr... Bunlar da Böyle deyip tutuşmuş.) (Yüzü avluya dönük. Gömleği arka odada.) (Zaloğlu Rüstem'le mektep arkadaşı.) (Çeşmeye tas bırakan şairler soyundan.) Cumhurlyet KİTAP r I Sahlbi: Cumhurlyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına Nadlr Nadl l ! Genel Yayın Mudürü: H a u n Cemal ! Müessese Müdüru Emlne Utaklıgll I ] Yazı Işleri Müduru Okay OAntntln l ! Yayın Yönelmenı Celal OstarLI Yayın Sekreterı Mârflt Balabanlılar O Reklam Müdüru Ayıt Tor Graflk Yönetmen Nazan Tactr a n yılı aşan bir zaman parçası sonrasında Ankara'ya gençlik yıllarından bu yana yaşamımın bir yığın parçasını kapmıs,, içinde saklamış bu güzel kente de giltiın. Nurullah Ataç, o benzersiz denemelerinde Ankara'da ilkbaharın güzelliklerinı ne de güzel anlatırdı. Ilkbahar pck yakın değildı. Henüz ocak ayıydı. Ama sanki, kaloriferleri yanan evlerın büyük pcncereleri dışında görünen ağaçlar tomurcuklanacaklarmış gibı bir i/lenım vcriyorlardı. Orada bir "Ataç ilkbaharı" yaşayabilmeyi ne kadar da istcrdim. Yakup Kadri'de cumhuriyeı dönemının ılk yıllarının Aııkarası, gerçek yapısıyla ne kadar betimlenir, anlatılır, doğrubu çok dikkat etmemişim. Sodom ve Gomore'yi okurken, romanın içindc yer alan 1920'ler İstanbulu'nun betimlenmesiyle ilgili bölümlcri ayrı bir dikkatle okuduğunıu ansıyorum da Ankara romanında ya da Panorama'daki kent betimlemelerine pek dikkat etmediğinıi anlıyo rum. Aka Gündüz'üyse neredeyse çocukken okuduğum için hemen hemen hiç ansımıyorum. Cumhuriyet, Türklerin, tarih içinde hiç kent kurmamış oldukları savına karşı planlı ve güzel bir kent olan Ankara'yı kurdu. Gerçekten de kendıne özgü bir üslup arajtırması da yaptı bu kentte. 1940'ların Ankarası, taa 1950'li yıllara kadar dünyanın en özgün, üslubu olan kentlerinden biriydi. Bugünkü Ankara, oteki büyük kentlerin saldırısına ugradıkları sorunlarla karşı karşıya. Türk yazını nın Ankarası; umarım tarihine vc kentlerine sahip çıkan, yeni uyanmakta olan bilincin bir parçası olarak, güzel antolojiler yoluyla alınıp, ayrılır bir yana. Kentlerin de kültür kalıtının da kurtarılması bu bilincin yaygınlaşmasına bağlı. Açıkça görülüyor bu. Biraz kabaca bir benzetme olacak, ama bugünkü Ankara en çok Doğu Bcrlin'e benzemekte. Özellikle, trenle kente girerken istasyonlanndan geçilen yeni oluşmuş küçük, satilit kentler. Ardından da kentin genel görünüşü. 25 ocak günü, kentin büyük mağaz.alarının birinin üst kacında Vakkorama'da bir edebiyat saaıım vardı. Böylece on bir yıl sonra, kısacık bir zaman parçası içinde de olsa, görebilecektim Ankara'yı. Almanya'da çok yaygın olduğu gibi, doğrudan doğruya bazı metinlerimden bir okuma yapmayı seçtim. Bunun için de Berlin'de Sanrı adlı anlatımı (ıızun öykü) seçtim. Ama oraya gelecek dinleyicinin, clbeıie ki çok az tanınan bu kitaptan okunacak parçalarla iletısım kurmasının zorluğunu düşündügünıden parçalar okumadan önce de parçalar arasına koyacağını aralıklardada anlatının konusunu anlatma yolunu tuttum. Böylece dinleyicinin konuyla ilişki kuracagını, bu yolla da okunan parçalardaki gerilime, daha bir katılacağını umuyor Ûllu, "10 yıl sonra Türkiye'yi okuma çfllü olarak gördüm" dlyor. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 S A Y F A
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear