25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ozana ülkesinden birselam: Nâzım'dan Armağan Büyük ozana sahip çıkmak başlatıldı. Bilim, kültür ve sanat insanlarından oluşan bir komite ile kızkardeşi Samıye Yaltırım, "Nâzım Hikmet Vakfı" kurulması yolundaki çalışmaları hızla ilerletiyorlar. Çok sayıda ressamın, kimi galerilerin bağışladığı tablolarla geçenlerde açılan resim sergisinden elde edilen gelirin, vakıf kurulması için gereken tutara ukşılmasına önemli katkıda bulunduğu bıldiriliyor. Nâzım'a Armağan, gettri Nâzım Hikmet Vakfı'na bırakılmış bir başka katkı. Kitabı yayına hazırlayanlar, "Nâzım'ın yurttaşlık hakkının tamnması, vasiyetinin gerçekleştirilmesi, kendi ülkesinde uğratıldığı haksızlığın giderilerek hak ettiği yerine kavuşması için küçük bir katkı olacağını düşündüğümüz Nâzım'dan Armağan'ı ülkesinin bu büyük ozanına sahiplenışinın bir örneğı olarak sunuyoruz," diyorlar. Nâzım Hikmet'in kısa yaşamöyküsünden sonra "Yazılar" bölümünde (s. 1379) on dokuz imza yer alıyor. Nurullah Ataç'ın Şeyh Bedreddin Destanı üzerine yazısıyla Attila Ilhaıı, Bedri Rahmi Eyuboğlu ve Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirleri daha önce yayımlanrıştı. İbrahim BaIaban'ın henüz basılmamış Ustam Nâzım Hikmet kitabından alıntı, ilk kez yayımlanıyor olmalı. Öteki yazıların altında Eylül 1990 ya da Ekim 1990 tarihi var; bunların Nâzım'a Armağan için kaleme alındığı anlaşılıyor: Mehmet Ali Aybar, Atilla Coşkun, Halit Çelenk, Mahmut ALMYKABACAU Nâzım'dan Armağan / Yayına hazırlaya'nlar: Şükran Kurdakul, Kıymet Coşkun, Öner Yağcı Cem Yayınevi / 263 s. / 13.000 TL CKK Kod No: 022.513 1970'lerin ikinci yarısında Türkiye Yazarlar Sendikası "Nâzım Hikmet Enstitüsü" kurulması yolunda ilk girişimleri başlatmıştı. 12 Eylül döneminde sendika yöneticileri "Nâzım Hikmet Geceleri" düzenledikleri için bu gecelerde Nâzım Hikmet övüldüğü için suçlandılar. Sonunda 12 Eylül'ün sıkıyönetim mahkemeleri de karar vermek durumunda kaldı ki Nâzım Hikmet'i anmak, Nâzım Hikmet'i övmek suç değildir! Türkçenın bu büyük ozanını, belleklerden silinmek, edebiyat tarihinden kazınmak istenen Nâzım Hikmet'i hak ettiği ölümsüzlük katında yaşatmak için yeni bir girişim Ünlü şairin adına kurulacak olan vakfın çalışmalarını, kızkardeşi Samıye Yaltırım'la bırlıkte, bilım, kültur insanlarından oluşan komite yürütüyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 45 Dikerdem, Abidin Dino, Mehmet H. Doğan, Refik Erduran, Şükran Kurdakul, Aziz Nesin, Ahmet Oktay, Server Tanilli, Afşar Timuçin, Müzehher VâNu, Samiye Yaltırım imzalıların... Bunlar arasında anılar var, Nâzım Hikmet'in şiirini, başka yönlerini konu alanlar var... Server Tanilli, değişik bir konuyu ele alıyor: "Çağdaş edebiyatın bu en büyük şairine, okul programları yasaktır." Tanilli, Nâzım Hikmet Vakfı'nın liselerde edebiyat öğretiminin bugünkü yüz kızartıcı durumdan kurtulması için kavga vermesi gerektiğini yazıyor: "Yalnız Nâzım Hikmetin sanatı adına değil, bütün bir çağdaş edebiyatımızın ve evrensel kültürün onuru adına girişilecek soylu bir kavgadır bu." Aziz Nesin, "Nâzım Hikmet'in Yaşamöyküsel Romanını Yazmak" konusu üzerinde dururken "Türkiye'de niçin yaşamöyküsel roman yazılamıyor" sorusunu ortaya atıyor, birtakım yanıtlar veriyor. Gerçekten, yalnız yaşamöyküsel roman değil, yaşamöyküsü kitabı da yazılmıyor ülkemizde. Batıda çok yaygın olan bu tür üzerinde çalışılmayışını, Aziz Nesin'e katılarak, özellikle "Uzun ve sabırlı araştırmanın gerekliliği"ne bağlayabiliriz. Belirli "Kişi üzerine bütün belgeleri, yazıları, söylenenleri, tanıklıkları, onun yazdığı ve ona yazılan mekıupları önce loplamak, sonra ayırmak, sonra sır.ı' "îak, sonra en zoru seçmek, sonra değerlendirmek, sonra yorumlamak, sonra birlcştirip yazmak gerekir. Türkiye'nin koşulları yüzünden hiçbır profesyonel yazarın böyle boyutlu bir çalışmaya girişme olanağı yoktur. Amatör yazarlannsa işi değildir." Burada bir parantez açarak, Necati Cumalı'nın yeni oyununa (Vatan Diye Diye, İnkıl.îp Kitabevi) yazdığı önsözden de birkaç cümle aktarabilirız. Cumalı, Namık Kemal'in yaşamından kesitler veren oyununun yazılış öyküsünü anlatırken şöyle diyor: "Gerçekleri doğru yansıtabilecek böyle (yaşamöyküsel) bir romanın en azından yedi sekiz, belki de on yıllık bir çalışmayı gerektıreceğini anladım." Aziz Nesin, Nâzım Hikmet Vakfı'na düşen görevlerden bırinin de "kesinlikle bir mit olarak değil, eksiği gediğiyle tam bir insan olarak Nâzım Hikmet'in yaşamöyküsel romanının yazılmasına destek olmak ve bunun için de belgeleri toplamak" olduğunu yazıyor. 25 Eylül günü görüştüğümüzde, Aziz Nesin'e, kendisindeki Nâzım Hikmet'le ilgili belgeleri Nâzım Hikmet Vakfı'na verip vermeyeceğini sormuştum. "Düşüneceğim" demişti. "Nesin Vakfı'nda mı daha iyi korunur, Nâzım Vakfı'nda mı daha iyi korunur, bakacağız ona, güvencesi var mı bu vakfın..." (Aziz Nesin, TÜYAP, 1990). Yirmi bir gün sonra 16 ekimde yazdığı yazıda, "Bendeki Nâzım'a ilişkin bütün belgeleri ölümünden sonra Nâzım Hikmet Vakfı'na bırakıyorum" diyor. Nâzım'dan Armağan'da büyük ozanımızın şiirlerinden seksen kadarı da yazılış tarihi sırasıyla yer alıyor. Böylece kitap, aynı zamanda bir Nâzım Hikmet seçkisi niteliği taşıyor. Son bölümde, Nâzım Hikmet'in kitaplannın ve Nâzım Hikmet üstüne kitapların verildiği bir kaynakça var. Buraya iki küçük ek yapmak ısterim: Oğuz Akkan'ın hazırladığı Yayımlanmamış Eserler (Cem Yayınevi, İst. 1977) kaynakçada yer almamıştır. Alman Faşizmi ve Irkçılığının ilk baskısı 1936'da yapılmıştır. Nâzım Hikmet'in adı kitabın son sayfasında, "Theodor Balk, B.M. Bernadiner ve Ernst Henri'den iktibas edip toplayan" olarak anılır. Nâzım Hikmet Vakfı'nın kurulmasına katkı sağlayacak "Nâzım sevgisiyle dolu" kitaptan Afşar Timuçin'in değerlendirmesini aktararak yazıya son verelim: "Nâzım Hikmet'in şiiriyle yüz yüze gelen kişi, onun uyumlu çeşitliliğinden etkilenirken bakış açısının genişliği karjısında şaşkınlığa düşecektir. Buna göre Nâzım Hikmet gerçek anlamda çok yapılı bir bütünselliğin yaratıcısıdır. 'Bana göre büyük adam odur ki, sanattan politikaya kadar kendi işinde, en önde yürür, dönemeçleri önde geçer, olanı kavrar, olacağı sezer ve bu kavrayışla sezişe dayanarak yaratır.' Nâzım Hikmet bu tanıma uyan kişiliğiyle şiirimizin en büyük anıtı va doruk noktasıdır. Onda her zaman koskoca bir tarihin insani özünü, şimdinin bütün boyutlarıyla ve bütün sancılarıyla kuruluşunu ve tam anlamıyla bir gelecek inancını buluruz." ü S A Y F A 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear