21 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

kitap Hollanda Altın Çağı’nda Sanat ve Ticaret Michael North Çeviren Taciser Ulaş Belge, İletişim Yayınları Bugünün Avrupa’sının zenginliğini ve yaratıcılığını anlayabilmek için gücünün kaynaklarına inmek gerekir. Hollanda Avrupa’da sanatın en çok yeşerdiği ülkelerin başında gelir. Ülke küçüktür, nüfusu azdır, ama neredeyse tamamı kentlidir! Nüfusu en çok okuma yazma bilen ve yılda 70 bin resim üreten bir ülke! Taaa altın çağ zamanlarında! Çünkü tabollar bir takas aracıdır aynı zamanda.. Yazar bu ülkenin ticarette ve sanatta 1.yüzyılda yaşadığı altın çağının ana damarlarından biri olarak da bu kentli nüfusu görür. Deniz ülkesi, kentli, aynı zamanda gemicilik ve savaşçılık geniş bir sömürge yaratır, coğrafi açılım şüphesiz ticareti alabildiğine geliştirir. Tüccar sınıftır sanatın en büyük müşterisi.. Güzel ve rahat bir hayat süren büyük tüccar sınıf resimle hayatını keyiflendirir aynı zamanda.. Şöyle bir düşünün, Hollandalı ressamları! Hollanda’nın o yüzyılda iki karakteri vurulanıyor kitapta: Ticarileşme ve yenilikler ve bu iki özelliğini Hollanda toplumunu betimlediği belirtiliyor. Hollanda günümüzde de bu özelliğini korumuyor mu? Bu kentli nüfus, ayrıcalığı dayalı toplumsal ilişkilerin çözülmesiyle ortaya çıkıyor. Feodalite çözülüyor ve özgür köylü v epazar ilişkileri ortaya çıkıyor; çalışma yeteneği insanınköylünün, kentlinin mala ve paraya dönüştürebileceği bir güç haline geliyor. Sanat tüccarlığında İtalyanlar daha 15.yy’da uzmanlaşmış. Resimde seküler konuların 1980’de toplam resimlerdeki oranı %5’i iken, 1530’larda %22’ye çıkmış. Hollanda’da ise 17.yy başında resimde dindışı konuların oranı %65; yüzyıl sonunda ise%90’a ulaşıyor! 200 sayfalık kitabın konu başlıkları: Hollanda resmi üzerine tarihsele yorumlar; Hollanda ekonomisi; Hollanda toplumu; Sanatçıların kökeni v etoplumsal statüsü; Himaye ve sanat pazarı; Koleksiyonlar ve koleksiyoncular... Sonuç. araştırma bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Budapeşte’deki Eötvös Üniversitesi’nden Tamas Vicsek’in yürüttüğü çalışmada, sürüde son derece hassas bir lidertakipçi ilişkisinin bulunduğu anlaşıldı. Vicsek, “Liderin ve takipçilerin varlığı kolektif karar alma aşamasında sürüye ciddi bir avantaj sağlıyor” diyor. Ancak bu olguyu izlemek oldukça zor. Son yıllarda ileri teknoloji ürünü araç ve gereçlerle lider ve takipçilerinin arasındaki etkileşimi izlemek mümkün olabiliyor. Vicsek ve ekibi bunun için minyatür GPS’lerden ve model uçaklardan yararlanıyor. landırmak için senkronize bir şekilde tetikleniyor olabilir. ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYEL Sürü dinamikleri, çevre ile ilgili değişiklikleri de önceden haber veren bir uyarı sistemi gibi çalışıyor. Örneğin balık sürüleri küresel sıcaklıklar arttıkça küçülür. Sıcak denizlerde suda erimiş oksijen daha az olduğu için sürünün önündeki balıklar varolan oksijeni tüketir, dolayısıyla arkadakilere bir şey kalmaz. Küçülmüş sürülerde bu sorun yaşanmaz. KOLEKTİF ZEKÂNIN UYGULAMA ALANLARI SEÇİMLERDE SONUÇLARI BİLİNÇSİZ SEÇMEN BELİRLİYOR Couzin bu son çalışmalarınİnsan topluluklarını, düşünen bireylerin oluşturduğu gruplar dan elde ettiği bulguları şimdi olarak değil de akılsızca sürüklenen kitleler olarak görme eğilimi Atlanta’daki Georgia Teknoloji artık geçersiz. Fakat kolektif karar alma süreçlerinde insanların Enstitüsü’nde sensörlerden oluşan da çoğunlukla sürü şeklinde davranışlar sergilediğini biliyoruz. robot sürüsü tasarımında deniyor. Seçim kampanyaları sırasında insanlar, sesini yeterli ölçüde Robotik sürüler atmosferdeki duyuran azınlıkların sonuçları etkileyecek bir güce sahip olduğukarbon dioksit düzeyini, okyanus na inanır. Iain Couzin ve meslektaşlarına göre bu olası değildir. sıcaklığını, yosun patlamasını Seçmen kitleleri üzerine kurdukları modellere göre azınlıklar, ne izleyecek. Minimal elektronik ayar kadar etkili olursa olsun, çoğunluğun kararı karşısında etkisini ve programlama ile bu basit senyitirir. Ancak bu durumun ortaya çıkması için, seçmenlerin arasör ordusu, maksimum yoğunluk sında bilinçli oy kullanmayan yeterince geniş bir kitlenin olması bölgelerini saptayarak, kirliliğe yol ve kararsızların komşularını taklit etmesi gerekir. Bu da cehaleaçan kaynakları ve çevre sorunları tin demokrasinin işleyişinde ne denli önemli bir rol oynadığının hakkında bilgi verecek. kesin bir göstergesidir (Science, vol 334, p 1578). Ayrıca kolektif zekâ tıbbi uygulamalar da kullanılabilecek. Kolektif zekâ konusundaki çalışmalar daha Çok karmaşık gibi görünen sistemlerin altında emekleme evresinde. Ama sürüleri, toplam zekâsı aslında sürü benzeri davranışlarının olabileceğini kendini oluşturan bireylerin zekalarının toplamındüşünen bilim insanları, yaraların iyileşmesinde rol dan daha büyük varlıklar olarak görmek bile sürü oynayan hücreleri inceliyor. Hücreler tek başlarına yapamadıkları karmaşık işleri, sürü içindeyken balık dinamiklerinin içinde ne kadar büyük bir potansiyel sürülerinde izlenen evrimsel programlama sayesinde barındırdığının işareti. İşte bu nedenle Couzin, sürü içindeki bireylerin, basit birer piksel olarak değil, yapabiliyor. Aynı mekanizma embriyo gelişiminde duyusal varlıklar olarak değerlendirilmesi gerektiğive kanser tümörlerinde de geçerli. ne vurgu yapıyor. Couzin beyindeki nöronların da sürü davranışı Derleyen: Reyhan Oksay sergilediğini ileri sürüyor. 86 milyar nöronun fiKaynak: New Scientist, 1 Şubat 2014 ziksel, kimyasal ve elektriksel kanallarla birbirine http://www.wisedemocracy.org/papers/political. bağlandığı beyinde, her nöronun basit bir sensör life.html gibi çalışıp çalışmadığını araştıran Couzin, bu senhttp://edge.org/conversation/collectiveintellisörlerin bir ağ oluşturdukları zaman, bilinci oluşturgence duklarına inanıyor. http://danerwin.typepad.com/mywebSürü dinamikleri, ayrıca bellek ve tanıma gibi spesifik zihinsel süreçlerin nasıl çalıştığını da bizlere log/2012/12/collectiveintelligenceorcollectivestupidity.html açıklayabilir. Örneğin bir grup nöron bir anıyı can Türkiye’de Doğal Radyasyon Kaynakları ve Tıbbi Jeolojik Etkileri Eşref Atabey Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Yer Bilimleri ve Kültür Serisi10, Ankara 2013. Bünyesinde uranyum ve toryum gibi radyoaktif elementlerden birini veya ikisini değişik oranlarda içeren minerallere radyoaktif mineraller denmektedir. Ülkemizde bazı yörelerde uranyum yatakları vardır. Toryum yatağı ise sadece Eskişehir Beylikova ilçesinde bulunmaktadır. Ayrıca ülkemizin jeolojik özellikleri dolayısıyla birçok yerde sıcak su kaynaklarına bağlı radon gazı çıkışları olabilmektedir. Bu uranyum ve toryum yataklarının ve radon gazlarının oluşturduğu doğal radyasyon kaynakları, insan sağlığını olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir. Jeoloji Yüksek mühendisi ve Tıbbi Jeolog Dr. Eşref Atabey, Türkiye’de Doğal Radyasyon Kaynakları ve Tıbbi Jeolojik Etkileri adlı eserinde, radyasyonun özellikleri ve kaynakları, insan vücudundaki doğal radyasyon, radon gazı, sudaki doğal radyasyon ve kozmik ışınlar hakkında bilgiler verdikten sonra radyasyonla sağlık ilişkileri üzerinde durmakta ve radyasyondan korunma yöntemlerini anlatmaktadır. Eserin daha sonraki bölümlerinde ise, radyoaktif mineraller, uranyum ve toryum yataklarının oluşumu ile dünyada ve Türkiye’deki uranyum ve toryum yataklarını anlatmaktadır. Bu yataklardaki kaya, toprak ve sularda yapılan ve başka hiçbir kaynakta bulunamayacak radyasyon ölçüm sonuçları da kitapta yer almaktadır. Böylece Dr. Atabey, çok ayrıntılı bir biçimde hem ülkemizin radyasyon haritasını çıkartmakta, hem de içinde yaşadığımız doğal radyasyon ortamı içerisinde almamız gereken sağlık önlemlerinin neler olabileceğini açıklamaktadır. Bu bakımdan Dr. Atabey’in eseri büyük bir ulusal önem ve değer kazanmaktadır. CBT 1407 15 /7 Mart 2014
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear