05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ANADOLU PARSITARİH Anadolu Parsı’nın 9 bin yıllık öyküsü “Leopar” sözcüğünün kaynağı “Leo (aslan)” ile “panter” anlamında kullanılan “Pard”ın birleşimidir. İlk doğa bilimciler; leoparı, aslan ve panterin melezi bir hayvan olarak düşünüyorlardı. Türkçe’de leopar anlamında kullanılan “pars” sözü ise Farsi kökenli bir sözcük olup Erken HintAvrupa dillerinden, Türkçe dahil, öteki pek çok Asya diline bu biçimde geçmiştir. Arkeolog Sergen Çirkin 5. Çatalhöyük’ten ele geçen leopar kemiği 4. Çatalhöyük’ten leopar biçimli mühür “A nadolu parsı” hakkında ilk bilgileri İÖ. 1.yy’da Kilikya’nın (MersinAdana yöresi) Roma valisi Marcus Tullius Cicero toplamıştır. Fransız zoolog Achille Valenciennes, Romalı valinin çalışmalarına dayanarak Anadolu parsına “Fellis tulliana” adını vermiş ve 1856’da parsı ilk kez bilim dünyasına duyurmuştur. Anadolu parsına ilişkin basit “morfolojik” tasnifler dışında ne yazık ki elimizde fazla bilgi yok. İs 8 İzmir Kemalpaşa mozaiği 9Büyük Saray mozaiği tanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Turhan Baytop, 1972 yılında KarsAğrı bölgesinde vurulan ve incelediği 2 Anadolu parsına ait şu ölçümleri vermiştir: Erkek birey için baş dahil gövde uzunluğu 125 cm; kuyruk uzunluğu 85 cm; baştan kuyruk ucuna toplam uzunluk 2,10 m’dir. Öteki çalışmalara göre ise Anadolu parslarının ortalama 20 yıl yaşadıkları; dişilerinin 3550 kg, erkeklerin ise 4570 kg ağırlıklarında olduğu biliniyor. Prof. Dr. Ali Demirsoy’a göre doğal yaşam alanları; ormanlar, vadiler ve makilik kayalıklar olan bu hayvanlar, çiftleşme dönemleri dışında tek başlarına yaşarlar. Geyik, yaban keçisi, yabandomuzu, kemirgenler ve küçük memeliler ile beslenen parslar genellikle gece avlanan hayvanlardır. Anadolu parsının geçmişine ilişkin en eski ve en geniş kataloğu Konya’nın Çumra ilçesinde bulunan Çatalhöyük sunuyor. Yaklaşık 9.000 yıl öncesine ait Çatalhöyük buluntuları arasında pars betimlerinin işlendiği: duvar resimleri, heykelcikler, kabartmalar ve damga mühürler bulunmuştur. Anadolu arkeolojisinin simgelerinden Çatalhöyük’ün ünlü “Ana Tanrıça” heykelciği, Anadolu parsının betimlendiği en erken örneklerden biridir. Tamamı çıplak vücuduyla bereketin simgesi ve doğanın egemeni olan tanrıça, her iki kolçağı da leopar/pars biçiminde yapılmış bir tahtta oturmaktadır (1). Fakat leoparlı “Ana Tanrıça”mız yalnız değildi, tanrıçayla aynı yerde “fallik” gücü simgeleyen bir de “Baba Tanrı” heykelciği bulunmuştur. Ayrıca leopar postuna sarılmış başka erkek heykelcikleri de bilinmektedir (2). Çatalhöyük duvar resimlerinden birinde devasal boyutlarda gösterilmiş bir boğa ve boğanın çevresinde ellerindeki silahlar ile boğayı vurmaya çalışan avcılar resmedilmiştir. Avcılar, bellerine tek parça olarak dolanmış leopar postları giymiştir . Bir başka duvar resminde ise karşılıklı iki leopar bu kez duvar kabartması olarak betimlenmiş, leoparların yüzleri ve benekleri farklı renklerde boyanmıştır (3). Çatalhöyük, nüfusu binlerle ifade edilen bir yerleşimdi. Bu nedenle kısmen de olsa bir mülkiyet anlayışı gelişmişti. Höyükte mülkiyet kavramının varlığına işaret eden onlarca damga mühür bulunmuştur. Mühürlerden birinde, üzeri halka benekler ile işlenmiş bir leopar yer alır (4). Çatalhöyük’te çok sayıda leopar betimi görülmesine karşın höyükte şimdiye kadar leopar avcılığı ile ilgili herhangi bir kemik ele geçmemiştir. Kazı başkanı Prof. Dr. Ian Hodder bu durumu şöyle yorumluyor:“Leopar bir totem olarak görülmekteydi ve avlanan leoparların yerleşim yerine getirilmesi muhtemelen bir tabuydu”. Bugüne değin Çatalhöyük kazılarından yalnızca bir leopar kemiği bulunmuştur. Günümüzden 8.500 yıl öncesine ait bu kemik üzerinde delik açılmış bir leopar/pars pençesidir. Mezar armağanı olarak bulunan pençe, koruyucu bir muska gibi kullanılmış olmalıdır. Çatalhöyük pençesi, bugün için bilinen en eski Anadolu parsının DNA’sını araştırmaya adaydır (5). Çatalhöyük ile çağdaş Burdur Hacılar Höyüğünde ise leopar biçimli bir tahtta oturan ve kucağında bir leopar yavrusu taşıyan ana tanrıça heykelcikleri ele geçmiştir (6). Yalnız İç ve Batı Anadolu’dan değil, Doğu Anadolu’dan da leopar betimleri biliniyor. “Hakkari Dikilitaşları”na ait bir örnekte; savaş silahları eşliğinde bir insan betimi ve dikilitaşın sol üst köşesinde ise bir leoparkeçi mücadelesi canlandırılmıştır. “Avrasya Balbal geleneği” ile bağlantılı ve İÖ. 1514. yy’lara ait bu dikilitaşlar bölge “faunasına” ve yaşantısına ilişkin önemli bilgiler sunuyor (7). İzmir Kemalpaşa’da bulunan son mozaiklerin zenginliği ise bu yöreye “Ege’nin Zeugması” adının verilmesine neden oldu. Bu mozaikler arasında çok iyi işçilikli bir de Anadolu parsı yer alıyor (8). Urfa Haleplibahçe’de bulunan Roma mozaiğinde bir Amazon Kraliçesi elindeki kılıçla bir leoparı öldürürken betimlenmiştir . Bizans İmparatoru I. Konstantin’in İstanbul’da yaptırdığı “Büyük 7 Hakkari Dikilitaşından leoparkeçi mücadelesi 1. Çatalhöyük Ana Tanrıça 2Çatalhöyük leoparlı erkek heykelciği 12 Erken Cumhuriyet dönemi leopar avcıları farklar dışında aynı kökene sahip olduklarını belirtiyorlar. 3 Çatalhöyük leopar kabartmalı duvar 6. Kucağında yavru leopar taşıyan Hacılar tanrıçası Saray”da ise bu kez iki leoparın bir ceylanı öldürmeleri görülüyor (9). Son günlerde, Denizli Laodikya antik kentinde 1.800 yıl öncesine ait bir de leopar kabartması bulundu. Orta Çağa gelindiğinde Anadolu parsına artık minyatürlerde rastlanır. Matrakçı Nasuh’un kaleme aldığı, Topkapı Sarayı’nda bulunan “Süleymanname” minyatürlerinde sürek avına çıkan Kanuni; at, ceylan, geyik ve leopar gibi hayvanları avlarken KANUNİ DE ANADOLU PARSI SON ANADOLU PARSLARI AVLAMIŞ gösterilmiştir (10). I. Ahmet döneminde Kalender Paşa’nın yazdığı “Falname” minyatürlerinde ise Lokman Hekim elinde tuttuğu şifalı bitkilerle bir leoparın üstünde betimlenmiştir (Bakınız kapak fotoğrafı) Binlerce yıldır avlanılan Anadolu parsı, ne yazık ki bugün yalnızca bir efsane olarak yaşıyor. 1950’li yıllarda 15 parsı öldürerek, son dönemlerin en büyük pars avını “Mantolu Hasan” adıyla ünlenen ve av kürklerini sırtında taşıyan İzmirli avcı Hasan Bele yapmıştır (12). Anadolu parsını doğal yaşamında görüntüleyen tek fotoğrafı ise Profesör Curt Kosswig 1949’da Malatya Gölbaşı’nda çekmişti (13). Bilinen son Anadolu parsı 1974 yılında Beypazarı’nda avlandı. Doldurulan bu leopar Maden Teknik Arama (MTA) Tabiat Tarihi Müzesi’nde sergileniyor (14). Anadolu parsı, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da avlanan pars ile tekrar gündeme gelmiş fakat TÜBİTAK’ın incelemeleri sonucunda bu parsın İran kökenli olduğu anlaşılmıştı. Anadolu parsının mevcut genetik bilgileri olmayışına karşın, bazı biyologlarzoologlar Anadolu ve İran parslarının ufak 10 Kanuni’nin sürek avı 1942 yılında yavruyken yakalanan ve İzmir Hayvanat Bahçesinde “Zoza” adıyla korumaya alınan pars, canlı olarak ele geçirilen tek Anadolu parsı örneğiydi. Geçtiğimiz günlerde İzmir Yeşilova Höyüğünde, üstünde leopar kabartmaları yer alan 8.000 yıllık seramik parçaları bulundu. Kazı başkanı Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin buluntuları Zoza’nın en eski ataları olarak değerlendirdi. Anadolu parsına ait en son arkeolojik bulgular ise Denizli Buldan’dan geldi. Tripolis antik kentinde Roma dönemine ait bir yapının duvarlarında Anadolu parsının resmedilmiş olduğu görüldü. Koşar durumda betimlenen pars figürü, ilçeliler tarafından çabuk benimsenmiş durumda. İlçelerine ait bir simgeleri olmayan Buldanlılar, Tripolis parsının ilçe ZOZA’NIN ATALARI BULUNDU 15. Buldan’da 1954’te vurulan Anadolu parsı CBT 1407/10/ 7 Mart 2014 Şanlı Urfa Haleplibahçe mozaiği 13 Doğal hayatında çekilen tek Anadolu parsı 1949 Malatya simgesi yapılmasında kararlılar (15). Oysa yakın döneme kadar Anadolu parsı Buldan’da yaşamaktaydı. İlçedeki son pars 1954 yılında vurulmuş ve postu doldurularak bir hatıra fotoğrafı çektirilmişti. CBT 1407/11/ 7 Mart 2014 14. Beypazarı’nda vurulan pars halen MTA müzesi’nde sergilenmektedir ANADOLU PARSITARİH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear