26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hoca bolluğu, mentor azlığı Homeros’un Odise destanında, Odiseus Troya savaşına giderken oğlu Telemakhos’u güvenilir ve sadık dostu Mentor’a emanet edecektir. Günümüzde “mentor”, Anglosakson dillerinde, bilim ve eğitim çevrelerinde sık kullanılan bir sözcüktür. Bizdeki karşılığı “hoca” ya da “usta” olabilir. Dr. Yücel Tangün ngilizce sözlüklerde mentor: “akıllı, güvenilir danışman, yol gösterici ya da öğretmen” olarak tanımlanıyor. Burada “akıllı” derken biraz da “bilge”lik anlaşılmalıdır bence. Bilge; bildiklerini eksiksiz ve doğru bilen, bilgisini yalnız kendisi için değil, başkaları için de yararlı biçimde kullanabilen, iyi ahlaklı, olgun bir kişidir1. Konuyu daraltalım, kendi alanımıza, hastahekim, hekimhekim ilişkilerine odaklanalım biraz. Artık toplumumuzda “doktor” ya da “hekim” ile “hoca” sözcükleri anlamdaş olarak kullanılmaktadır. Bir sağlık kurumunda, hastalar için en kıdemsizinden en kıdemlisine kadar her görevlinin adı hoca’dır. Görevliler de birbirlerine “hoca” diye seslenirler. Hoca salgını o denli yaygınlaştı ki, son katıldığım hematoloji kongresinde oturum başkanları konuşmacılara ya da söz almak isteyen dinleyicilere hemen daima “hoca” diye hitap ettiler. Ama nedense, yalnız yerli konuşmacılara, çağrılı yabancı konuklara değil! Onlara da en azından “master (üstat)” diyebilirlerdi!.. Dikkat ediyorum, hangi konuda olursa olsun, çok konuklu televizyon programlarında, sunucular yönünden her konuk, unvanı, mesleği ne olursa olsun hoca’dır. Hoca aşağı, hoca yukarı!.. Özetle; ülkemizde bir hoca enflasyonundan rahatlıkla söz edebiliriz. Bugünlerde, kâğıt üzerinde de olsa, üniversitesiz ilimiz kalmadığına göre; hiç kuşku yok, bu enflasyon giderek artacaktır!.. Bu yıl Amerikan Hematoloji Derneğinin (ASH) 50. kuruluş yılı. Bu nedenle, derneğin yayın organı Blood’da, her önemli araştırma alanının önde gelen bir uzmanı tarafından o konuya ilişkin tüm eski ve yeni bilgileri içeren toplayıcı makaleler yayımlanıyor. En sonunda, ayrı bir bölümde yazarlar, kanbilime hangi dürtülerle yöneldiklerini, kimlerden etkilendiklerini, nasıl çıraklık yaptıklarını anlatıyor ve hocalarının (mentor’larının) bir bir adlarını sıralayarak onlara karşı duydukları tükenmez gönül borcunu dile getiriyorlar. Nefis kısa yazılar bu sonuncular... Benim gibi serebral sklerozu muhakkak başlamış dinozorların gözlerini yaşartacak satırlar... Bizlerin “hoca” ile onların “mentor” sözcükleri arasındaki kavram ayrımını belirleyen güzel örnekler bunlar... Anlayana tabii!.. Ayrıca ASH, 2006’dan beri, biri klinik araştırma, diğeri temel bilimler dalında olmak üzere, her yıl üyelerinden iki seçkin Çağdaş eğitim ve okul kütüphanesi Çağdaş eğitimin temel amacı, eleştirel düşünme yeteneğine sahip, yaratıcı bireyler yetiştirerek toplumsal ve ekonomik gelişime öncelikle ulusal düzeyde katkı sağlamaktır. Atakan Aydın, Kütüphaneci, [email protected] İ mentor’u ödüllendiriyor. Meraklılar www.hematology.org’dan mentor’luk ölçütlerini öğrenebilirler. Y İKİ TÜR MENTOR Bu arada, öz deneyimlerime dayanarak iki tür mentor olduğunu eklemek istiyorum. Bence bu sınıflama her toplum için geçerli: birincisi örnek alınacak mentorlar (olumlular), bir diğer deyişle usta, kılavuz olarak seçilenler; diğeri örnek alınmayacak mentorlar (olumsuzlar). Algılama yeteneğiniz varsa ya da gelişmişse, ikinciler de sizin için en az birinciler kadar yararlıdır. Çünkü onlardan neleri yapmamanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Ne yazık ki, ülkemizde bu ikinciler çoğunlukta. Şimdiki gençler alınmasınlar; işler bizim zamanımıza göre çok değişti ve kolaylaştı. Şöyle ya da böyle, nadir istisnalar dışında, artık hemen herkes biraz çabayla, öğretim üyesi unvanını kolaylıkla elde edebiliyor. Ne var ki, her unvan sahibi hoca Batıdakilere benzer bir mentor olamıyor. Bir diğer sorun da biraz önce değindiğim Tanrı vergisi algılama yeteneğidir. Çıraklar ya da öğrenciler (İng. mentee’ler) kimi örnek alacakları bağlamında her zaman doğru seçim yapamazlar. Yapmış olsalar da, sizi “idol” olarak gördüklerini sık sık yinelemelerine karşın, bir süre sonra öğütlerinizi dinlemez olur, çıkarları doğrultusunda kolaya kaçar, çizdiğiniz yoldan ayrılırlar. Kim bilir, belki de solukları erken tükenmiştir. “En güzel Türkçe Ödülü” seçici kurulundaki görevim gereği, bu yıl düzenlenen 34. Ulusal Hematoloji Kongresinin 424 bildiri özetini teker teker ve satır satır okudum. Edindiğim ana izlenimi şöyle özetleyebilirim: gençlerin klinik ve laboratuvar çalışmalarında, konu seçiminden bulguların sunum haline getirilmesine kadar, nedense bazı büyükleri yeterince ilgi göstermiyor, yol gösterici olmuyor, hatta bildiri özetlerini bile okumak zahmetine katlanmıyorlar. Oysa yazar sıralamasında, onların da adları var. İşte bu yüzdendir ki, ben en çok, “tutkuyla sevilen, yalnız ve güzel ülkemin” 2 bazı çevresel tıp fakültelerinde ve devlet hastanelerinde, daha seyrek de olsa, bazı büyük kent üniversitelerinde gerçek anlamda mentor’suz yetişmek zorunda kalan, iyi niyetli, ancak şanssız genç arkadaşlarıma üzülüyorum. 1. Ali Püsküllüoğlu: Türkçe Sözlük. Genişletilmiş 6.Basım, Can Yayınları, 2007. 2. Nuri Bilge Ceylan: 2008 Cannes Film Festivali Ödül Töreni. Yazının devamı arka sayfada CBT 1130 / 21 14 Kasım 2008 aşanan hızlı toplumsal, ekonomik ve teknolojik değişme ve gelişmelere uyum sağlayabilmek ve bunları etkin bir biçimde yönetebilmek, 21. yüzyıl insanı için zorunluluktur. Toplumun ve bireyin bu gereksinimlerine yanıt verecek olan çağdaş eğitim sistemlerinde de, bireye temel fikir ve değerleri kazandırmak, gerektiğinde her türlü bilgiye ulaşabileceği yol ve yöntemleri öğretmek ve erişilen bilgiyi sentezleme/değerlendirme yeteneğini kazandırmak esas alınmalıdır. Paulo Freire “bankacı model” adını verdiği geleneksel eğitimde, öğrencileri doldurulması gereken bidonlara benzetir. Bu modelde öğretmen, bidonları ne kadar çok doldurursa, o kadar iyi bir öğretmendir. Bidonlar ne kadar hareketsizse, doldurulmalarına izin veriyorsa, o kadar iyi öğrencidir. Öğretmen öğrenme sürecinin öznesi, öğrenciler nesnesidir. Geleneksel eğitimde, eğitilenin edilgen rolü, çağdaş eğitimde aktif, katılımcı hale dönüşür ve etkileşim sonucu eğitim süreci işler. Çünkü çağdaş eğitim bireyi, düşünen, sorgulayan ve araştıran etkin bir kişi olarak yetiştirmeyi amaçlar. Bilginin önem kazanması, bireysel ilgi ve farklılıklara önem verilmesi, öğrenmeyi öğrenmenin önemi, bilgi kaynaklarının artması, çağdaş teknolojinin kullanılması gerekliliği ve eğitimin araştırmaya ve incelemeye yönelik biçim alması okul kütüphanelerini eğitim sürecinde aranılan temel gereksinim durumuna getirmiştir. Okul kütüphanesi hem öğrenciye, hem de öğretmene katkı sağlayan kurumdur. Öğrenmeyi öğrenmenin merkez alındığı çağdaş eğitimde, kütüphane sağladığı demokratik öğrenme ortamıyla farklı algılama ve anlama yetilerine sahip öğrencilere kendi hızlarında öğrenme olanağı sunmaktadır. Bu açıdan, çağdaş eğitimin öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesinde öğretmenin elindeki en önemli eğitim araçlarındandır. Öğretmen, bu aracı kullanarak hem kendini geliştirme olanağı bulur, hem de öğrencinin araştırarak öğrenmesini, öğrendiklerini pekiştirmesini ve öğrenmeyi sürdürebilmesini sağlamış olur. Çağdaş eğitimin öngördüğü, ilke ve amaçları gerçekleştirmek üzere örgütlenen okul kütüphanesinin işlevsel bir hizmet sunabilmesi, onun her düzeydeki eğitimin yöneldiği amaçlara ulaşmada en etkili araçlardan biri olduğunun içselleştirilmesine bağlıdır. Bu gerçekleştirilemediği sürece işlevsel bir kütüphane hizmeti örgütlenemez. İşlevsel bir kütüphane hizmeti olmadan da, çağdaş eğitim etkinliğinden söz edilemez. Okul kütüphanesi hizmeti için bina, bütçe, personel ve derme gereklidir, ama yeter koşul değildir. Kütüphanenin belirtilen öğeler açısından çağdaş standartlara sahip ol ması, onun okul sisteminin organik parçası olduğunu göstermediği gibi, öğretim programlarının kütüphaneyle bağ kurarak yapılandırıldığını da göstermez. Eğitimkütüphane ilişkisinin kurulduğu en somut yer, öğretim programlarıdır. Öğretim programlarıyla kütüphane arasında bağ kurulmalıdır. Değişik hız ve yollarla öğrenebilen öğrenciler için okul kütüphanesi ideal bir öğrenme ortamı sunar. Bu nedenle, eğitim teknolojisindeki gelişmelerle okul kütüphanesi, bir araç olarak görülmüştür. Kütüphaneci, bu aracı öğretmenle işbirliği yaparak en etkin biçimde yaşama geçirecek kişidir. Aksi takdirde, eğitim–kü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear