05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

SAĞLIKLI YAŞAM GÜNCEL TIP Dr. Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com İstanbul'da kar bastırdı. Geçen hafta alışveriş için gittiğim bakkal “bak hocam” dedi, “küresel ısınma filan diyorlar, hepsi hikâye, hava ne kadar soğuk görüyorsunuz”. Bu konuşmadan sonra kendime sordum. Neden bilim temelli bir mesajı topluma doğru iletemiyoruz? Daha da önemlisi, bunun için yeterince çaba harcıyor muyuz? İdrar yollarında taş oluşumu riski önceden belirleniyor İdrar yollarında taş oluşumu, nedenleri ve dikkat edilecek sağlık önerileri... Geliştirilen bir cihazla insan vücudunda taş daha kristal oluşumu safhasında tespit edilip, taş oluşma riski tanımlanabilmekte. Derleme: Dr. Murat Diren, Üroloji Uzmanı, drmuratdiren@hotmail. com, www.uromer.com Yaltkaya Sempozyumu ve Düşündürdükleri Geçtiğimiz günlerde Antalya'da “Prof. Dr. Korkut Yaltkaya” anısına düzenlenen bir sempozyuma konuşmacı olarak davet edildim. Korkut Yaltkaya, tam 22 yıl boyunca Akdeniz Üniversitesi'nde çalışmış, üniversitenin gelişmesine büyük katkılar sağlamış önemli bir bilim insanıydı. Ama onu benim gözümde asıl değerli yapan “popüler bilim” yazıları ve ona verdiği önemdi. Sempozyumun konusu “bilinç” idi. Bilincin nörolojik, psikiyatrik, sanatsal ve felsefi anlamda tartışıldığı bu toplantı içerik ve konuşmacı kalitesi olarak son derece üst düzeydeydi. Ancak konuşmacılar, sunumlarını yaparken ya çok “İngilizce karışık bir Türkçe” ya da karşılığını İngilizceden daha az anladığım, gündelik yaşamımızda kullanmadığımız sözcüklerden oluşan “türetilmiş bir Türkçe” kullanıyorlardı. Bu nedenle bir tıp adamı olarak kimi sunumları izlerken anlamadım, zorlandım ve yoruldum. Tamam, konuşmacı için de, felsefenin okullarda öğretilmediği, sanatı aslında biraz da hor gören bir toplumun üyesi olabilen dinleyicilere konuşmak kolay olmasa gerek. Ama yine de bu iletişim zorluğunu aşmak için “daha anlaşılır” olmaya çabalamak gerekmez mi? Aslında sözünü ettiğim iletişim zorluğu üniversite mensupları, bilim ve sanat adamları ile ortalama insanlarımız arasında hep vardır. Üniversitelerimizin daha çok yayın yapmaları gerektiği, bilim üretmek zorunda olduğu yıllarca konuşuldu. Ancak sanırım en az onlar kadar önemli olan bir başka konuyu biraz gözden kaçırdık. Üniversiteler toplumu dönüştüren, değiştiren ve aslında “babamızdan, ninemizden öğrendiğimiz doğruların evrensel doğrular olmadığını anladığımız” yerlerdir. Üniversite bunu sağlayamayınca “bir bilgi, bilim ve sanat toplumu yaratmak” konusunda da yol alamıyor. Oysa bilimsel makale yazmak, çalışma üretmek kadar başat bir görevimizin de “bak havalar soğudu, bir de küresel ısınma diyorlar” diyen bakkalın düşüncesini değiştirmek olduğunu gözden kaçırıyoruz. Yani bilimsanat insanlarımızın ve üniversitelerimizin yaşamın içine girmeleri, anlaşılır bir bilim dili geliştirmeleri, insanlarımızın arasına karışmaları ve onlara bilgiden başka yol gösterici aramamayı öğretmeleri gerekiyor. Tüm önemli bilimsel tartışma konuları ile ilgili “google” arama motoruna girerseniz, insanlarımızın neler okuyup, nerelerden bilgilendiklerini görecek ve ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Konuyla ilişkili olduğundan ve yeri gelmişken uzun bir zamandır yazmayı istediğim bir konuya da değinmek istiyorum. Ülkemizin en çok okunan bilim dergilerinden biri olan CBT'nin internet üzerinden web erişimi paralı. Bu nedenle dergiyi okumayan/okuyamayan kişiler bence popüler bilim konusunda en anlaşılır ve doğru bilgilerin yer aldığı kaynaklardan birinden mahrum kalıyorlar. Acaba en azından sadece CBT'nin ve en azından 34 ay önceki sayılarının web üzerinden ücretsiz erişimi mümkün olamaz mı? Bu şekilde derginin ele aldığı birçok bilimsel konunun daha uzun süreyle daha geniş kitlelere ulaşımı sağlanamaz mı? Yaltkaya Sempozyumundan sonra Sayın Prof. Dr. Hilmi Uysal ve Sayın Prof. Dr. Berrin Aktekin ile çok hoş bir sohbet yaptık. Onlar ülkemizde “Yaltkaya” ismiyle “popüler bilim kongresi veya sempozyumu” yapmayı istediklerini belirttiler. Bu düşünce aslında bana da çok çekici bir fikir gibi geldi. Belki böyle bir toplantı ile en azından popüler bilim yayıncılığı yapan dergiler, üniversiteler, toplum kuruluşları ve derneklerin katılımıyla “doğru bilgiyi insanlarımıza nasıl aktarabiliriz” konusunda kafa yorup ortak hareket stratejileri belirlemek için bir adım da atılmış olur. B ilindiği gibi mineraller yerkürenin temel taşlarıdır. Cansız tabiatta kristal şeklinde toprakta, kaya ve madenlerde bulunur. Ancak canlılarda da (biyo)mineral üretebilme özelliği vardır. (Bak: Resim 1) Biyomineralizasyon ürünleri birçok canlıda yumurta kabuğu, sümüklüböcek kabuğu, diş ve kemik gibi hayati önem taşıyan görevler üstlenir. Bu maddeler belli bir genetik programlama sonucu metabolik değişim ile ortaya çıkıyor. Gelişmiş canlılarda ise, bu mineralizasyon ürünleri kısmen daha farklılaşmış bir biyolojik organizasyon derecesi gösterir. Şöyle ki, genelde kalsiyum fosfat ve kalsiyum karbonattan oluşan anorganik kristal yapı içinde daima organik makromoleküller de bulunur. İşte idrar yolu taşları da, insan ve hayvanda en sık görülen patolojik biyomineral üründür ve genetik programlama dışı gelişirler. Bu oluşumlar böbrek ve idrar yolları içinde, idrardan ortaya çıkmaktadır. Böbrek taşlarının oluşma sebepleri çok çeşitlidir: Böbrek fonksiyonunun kısmen bozulması, yanlış beslenme, ilaç zehirlenmeleri, midebağırsak sisteminde emilim bozukluğu, metabolik hastalıklar, enzim veya hormonal bozukluklar gibi. Bunun dışında, idrar akışındaki aksaklıklar, idrar enfeksiyonları, idrar pH'sindeki değişimler de etkili olur. ROLİZER Cihazı: İdrarda titrasyon HALK SAĞLIĞI PROBLEMİ edilen kalsiyum iyonu ve kalsiyum Böbrek taşları değişik faktörlerin etkisinkristalleri oranı ile böbreğin taş yapde ortaya çıktıkları için, birleşimleri de çeşitma eğilimi sayısal olarak tespit li oluyor. Kalsiyum okzalat (Whewellit, Wededilip, bilgisayarda risk endeksi (BRI) bildirilmektedir. delit) ve kalsiyum fosfat (Karbonat apatit, Bruşit), mağnezyum amonyum fosfat (Struvit) ve ürik asit taşları en sık görülenlerdir. İnsan vücudunda metabolik işlevlerin bozulması ve “modern yaşam tarzı” denen stresli, az hareket etme, yanlış beslenme sonucunda ise aşırı kilo alınmaktadır. Eğer uzun bir süreç içinde bu etkenler, idrar birleşenlerinin oranlarını bozarsa, işte o zaman “Ürolityaz” denen idrar veya böbrek taşları oluşumu hızlanır. Bu bağlamda, evcil hayvanlarda da böbrek taşının, yanlış duruş veya fiziksel aktivite, uygun olmayan beslenmeye bağlı arttığını da belirtmek gerekir. İstatistiklere göre Almanya'da böbrek taşı sorunu, halkın % 5'ini, ABD'de % 15'ini, Suudi Arabistan'da ise % 21'ini ilgilendiriyor. Türkiye'de bu yaklaşık % 14. 8 dir. Kısaca ülkemiz, Mezopotamyadan başlayıp Yunanistan üzerinden İtalya ve İspanya'ya ulaşan bir “taş kuşağı” içindedir. BÖBREK TAŞLARI NASIL OLUŞUR? Böbreğin dokusunda bir milyon kadar küçük mikro böbrek (Nefron) olduğunu ve oradan süzülen kandan idrarın ortaya çıktığını biliyoruz. Böylece kandan zararlı maddeler ve aşırı oranlardaki diğer ürünler idrar yolu ile dışarı atılırken, vücut için önemli elektrolit dengesi de ayarlanmaktadır. İdrarı, vücudun metabolizmasının ve beslenme tarzının bir resmi olarak görebiliriz. İdrarın içindeki maddelerin oranının devamlı bir değişim göstermesi normaldir. Ancak taş oluşumuna sebep olan (litojen) kalsiyum, fosfat gibi iyonların konsantrasyonunda beslenmeye bağlı artma ve bu arada sıvı alımında azal CBT 1086/10 11 Ocak 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear