29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

BilimDüsünce Tarihi veSanat İki tür insan tin yaptığı insandır. Bizim cemiyetimizde bu tür insan maziyi temsil eder. Sü're/f// ilerleme halinde olan demokratik cemiyette en zararlı kurumlar sabit kahplardır Avni ir tür insan vardır ki, bütün maneviyatında adeta madeni bir kalıptan alınmış, katı, değişim kabul etmez bir biçimlilik gösterir. Hareketi, yürüyüşü, oturuşu tekdüze, düşüncesi sınırlıdır. Fikirleri belirli ve sayılıdır. Muhakemesinin kriter ve ölçekleri sabittir, maneviyatının sert inzibati heyecanlarını bile zapturabt altına almıştır. İçgüdüleri başkalaşmış, bilincın sınırları dahiline girmiştir. Böyle insan sanki bilinçli bir makinedir. Maneviyatını idare eden mekaniklik kolaylıkla kavranır ve bir defa öğrenildi mi bu tür insanın herhangi bir hadise karşısmda göstereceği tepki, gerçekleş. mesinden önce matematiksel bir kesinlikle belirlenebilir. B DÖKME ÎNSAN Bu tür insan adeta dökme insandır. Tıpkı dökme demir gibi. Nasıl eritilerek istenilen bir kalıpta döktürülmek suretiyle demire istenilen şekil kendisinden beklenen faydaya göre verilebilirse, bu tür insanın ruhu da böyle bir kalıpta döktürülmek suretiyle belirli bir şekle sokulmuştur. Dökme insanlarda dökme demirlerin bazı özellikleri vardır. Katılıkları fazladır, elastikiyetleri azdır, bükülemezler. Buna karşılık metanetleri azdır, kolay kırılırlar. İdareleri de son derece kolaydır. Çünkü uyarım yetenekleri sabit ve belirlidir. Tepkileri tekdüze ve muntazamdır. Yaşamları için gereken ortam kolaylıkla > denetim altına alınabilir. Dökme insanlarda mücadele kabiliyeti asgari çizgide ve yalnız sakin bir şekilde yaşamı sürdürmeye yetecek miktardadır. Dökme insanları yaratan kalıplar elbette sosyal çevrelerdir. Nisbeten sakin ve durgun cemiyetlerde, işbölümünün gereklerine göre çeşit çeşit kalıplar vardır. Her iş kendi kalıbına, ihtiyacına göre ruh döker ve döktürür. Bu kalıplarda mesleki ihtiyaçların gerektirdiği farklar nisbeten ikincil mahiyettedir. Kalıbın asıl şeklini küçük mesleki camialar değil, büyük cemiyet verir. Büyük cemiyetin bütün kıymetleri sabit ve kesindir. Bu kesin kıymetlerin hepsi de hiç değişmeyen adeta ezelden belirli otoritelere dayanır. Böyle durgun cemiyetlerde bireysel çeşitliliklere pek nadir rastlanır ve genel kalıpların şekline uymayan tek tük bireyler, kalıplı camia tarafından daima şüpheli görülür, hatta bazen camiadan dışlanır. Bakışlarımızı yakın bir geçmişe çe virir, 1015 sene kadar önceki cemiyetimize bakarsak dökme insanlann canlı misallerini kolaylıkla bulabiliriz. İşte Saray; padişahından en küçük şehzadesine kadar aynı kalıptan çıkma insanlar. İşte Babıali ve mensupları, mümeyyizler, kalem efendileri vb. İşte ilmiye heyeti; şeyhülislamından en küçük çömeze kadar. Hepsinde aynı hassasiyet, aynı düşünce, aynı irade. İşte esnaf, sanayi ve ticaret adamları, işte köylüler, işte eşraf vb. Başlardaki fesler, o zamanki kafalara ne manalı bir simge olmuştu. Fes esasında birdi. Yalnız kalıbında zümreye göre küçük bir fark vardı. Mabeyin kalıbı, Babıali mensuplarının kalıbı, Ulemanın sarık altı kalıbı birbirinden biraz farklıydı. Bu da aynı kafanın, aynı ruhiyatın, mesleki zümrelerin gerekliliklerine göre uğradığı ufak bir farklılıkla timsal olunurdu. Durgun cemiyetlerde en hakim mefkure "kalıp" uygunluğudur. Cemiyetin hep dökme insanlardan oluşmuş olmasıdır. Cemiyetin bütün kurumları çelik kalıplar halinde ruhları sıkar, yoğunlaştırır ve döktürür. Böyle cemiyetlerde okulların en büyük görevi de ruhları bu sabit kalıplara uydurmak ve bu kalıplar içinde döndürmektir. Dökme insan, sükunetin ve atale DÖVME İNSAN Diğer bir insan türü de vardır ki, bu kalıp ürünü değildir. Ruhunun şeklini hayatın olayları içinde dövüle dövüle almıştır ve bu şekil sabit ve kesin değildir. Maneviyatı daima bir oluşum halindedir. Bu tür insanda içgüdüler körlenmemiştir, heyecanlar bilincin vesayeti altında değildir. Zihin dar bir çemberle sınırlanmamıştır. Tepkiler sınırsızdır, uyarım kabiliyeti sonsuzdur. Elbette mücadele kudreti yüksek ve irade metindir. Bu tür insanların maneviyatı, olaylar içinde çarpışmak suretiyle oluşur. Bunları yaratan da yine sosyal çevredir. Lakin bu çevre durgun değildir. Sürekli bir hareket ve ilerleme halindedir. Böyle çevreler ruhları kalıplamaz. Tam tersine onlara sürekli bir uyum yeteneği ve bir de yön verir. Bu ikinci tür insanların idareleri zordur. Çünkü bunlar adeta maneviyatları henüz kalıplanmamış çocuklar gibi sürekli bir şekil halindedir, bu nedenle, sürekli tepki ve karşı tepki verirler, sükun ve bükülmek bunların elinden gelmez. Dövme insanlar, dövme demire benzetilebilir. Dövme demir şeklini kalıpla almaz. Örs ile çekiç arasında ve sürekli darbelerin basıncı altında adım adım biçime girer. Katılıkları azdır, lakin metaneti çoktur, çünkü elastikidir ve eğilmesi mümkündür. Dövme insanda cemiyet örslük, yaşam olayları da çekiçlik yapar. 0, bunlar arasında ve olayların darbeleri altında adım adım şeklini alır. Böyle olduğu için metaneti fazladır ve uyum yeteneği yüksektir. Dövme insan faaliyetin ve mücade Avni Başman (18871965) Darülfünun Hukuk şubesini bitirdi. Öğretmen okullarında coğrafya öğretmenliği, milli eğitim müdürlüğü, başmüfettişlik, ortaöğretim genel müdürlüğü, Talim ve Terbiye ve Teftiş Kurulu başkanlığı, öğrenci müfettişliği, eğitim bakanlığı müsteşarlığı yaptı. Demokrat Parti'den İzmir milletvekili seçildi(1950). Bu parti iktidarının ilk Milli Eğitim bakanı oldu fakat 2 ay 12 günlük bakanlığının sonunda DP'nin eğitim politikasıyla bağdaşamayacağını anlayınca bakanlıktan istifa etti ve politikadan ayrıldı. 1960 sonrası yeni bir Anayasa hazırlanması için oluşturulan Kurucu Meclis'e MBK temsilcisi olarak katıldı. Eğitim konusunda pek çok yaymı vardır. Teşekkür: Yazılarmı Avni imzasıyla yazan yazann Avni Başman olduğunu bize bildiren Sayın Prof. Dr. Zeki Ankan'a ve Malatya'dan telefonla arayarak aynı bilğiyi bize ulaşüran ismini bilmediğimiz okurumuza çok teşekkür ederiz. lenin yaptığı insandır. Bu tür insan bugünkü hayatın insanıdır. Durgun ve sakin cemiyetleri, hareketli ve ilerleyen cemiyetler haline sokan ihtilal ve inkılabları daima bu ikinci tür insanlar yapmışlardır. Abdülmecid devrindeki durgun cemiyetin kalıplaşmış insanları bitkisel hayatlarını yaşarken, Makedonya'da milletler arasındaki çetin yaşam kavgasında Türkleri temsil eden genç subayların maneviyatlan, düşman çetelerle çarpışa çarpışa oluşmuştu. 1908 ihtilalini yapanlar da işte bunlardı. Balkan Harbi, 1908 ihtilalinin yeterli derecede harekete getiremediği durgun camiamızda ilk sarsıntı idi, büyük harp Türk gençliğini harekete geçirdi, o zamana kadar yalnız içinde bulunduğu küçük camiaya, köyüne veya şehrine uyum sağlayıp kalmış olan Türk gençliği geniş imparatorluğun dört köşesinde, imparatorluk dışındaki harplerde, hatta esarette hayatın binbir çetin olayı ile karşılaşmak, türlü türlü koşullara uyum sağlamak zorunda kaldı. Onbinlerce Türk gencinin canına mal olan bu büyük savaş geri kalanlara dövme çelik ruhu verdi. İstiklal mücadelesi ve muazzam Türk inkılabı işte dövme çelik maneviyatlı insanların eseridir. Sarayın ve Babıali'nin dökme insanları yabancı bir yönetimi kolaylıkla kabul edebiliyorlardı, lakin maneviyatlan mücadele içinde oluşan dövme ruhlu insanlar, yeni olaylar karşısında tepki gösterebilecek yetenekteydiler, bükülmediler, direndiler ve başardılar. Bunun içindir ki, büyük Türk ihtilali dış düşmanı ezdikten ve vatanı kurtardıktan sonra bütün hızıyla ruhları sabit kalıplarda tutan eski otoritelere hücum etti ve bir iki hamlede bunları kökünden kazıdı. Bu eski ruh kalıbının dış sembolü olan fesi bile yok etti. Çünkü sürekli bir ilerleme halinde olan demokratik cemiyette en muzır kurumlar sabit kalıplardı. Yeni neslin terbiyesinde öğretmen ve eğitimciler için inkılabımızdan alınacak ruh işte asıl bu ruhtur. Demokraside kalıp yoktur, yön vardır. Yeni neslin maneviyatı, her türlü kesin ve sabit etkilerden uzak olarak özgür bir şekilde gelişecektir, demokraside bireyleri cemiyete intibak ettiren etkiler, sabit kalıpların dış basınçları değildir, bireylerin maneviyatlarındaki yön ile cemiyetin yönü arasındaki birliktir. Daima ilerleme halinde olan demokratik cemiyet, kendisine mensup olan bireyler üzerinde sürekli eğitici tesirler yapar. Bu tesirlere engel olmamak ve eski durgun cemiyetlerden arta kalan fosil kalıpların genç ruhlarda durdurucu ve döndürücü etkiler yapmasına engel olmak eğitimcilerin en önemli görevidir. Türk camiasını asırlarca yerinde saydıran dökme ruhlu, dar kafalı, bükük insanlara artık hiçbir ihtiyaç kalmamıştır; yeni nesil milli yön üzerinde, hayat içinde, hayatın faaliyetleri içinde gelişecek ve büyük milli camiaya daha çok hayat katacaktır. Sayı 4, 23 Kanunievvel (Aralık) 1926, Cilt 1, Ankara. 958/16 30 Temmuz 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear