17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

TartışmaEditöre Mektup Universitelerde dilbilimin yeri üzerine G ünlük yaşantımızda, uğraşlarımızda, eğitimde dille kuşatılmış durumdayız. Dili kullanma biçimimiz, okumuşluğumuz ya da bilisizliğimiz, düşüncelerimizin saydamlığı ya da bulanıklığı, inceliğimiz ya da kabalığımız, kısacası kimliğimize ilişkin ipuçları veriyor; anlaşmanın ya da anlaşmazlığın temelinde dil var. Aynı dili konuşsak da kimi zaman anlaşamıyoruz. Bunun elbette birden çok nedeni var ama temel nedenlerden birisi dil, çünkü sözcüklerin anlam boyutlarını çoğu zaman gözardı ediyoruz, tümce vurgusunu yanlış yere yerleştiriyoruz, sözün eylem boyunu görmezlikten geliyoru/ ya da bunun ayırdında değiliz. En yalın konuları kullandığımız çapraşık anlatım biçimiyle içinden çıkılmaz bir hale getiriyoruz. Aile içi çatışraaların, okuldaki başarısızlığın büyük bir bölümü, toplumdaki çekişmeler hep dille ilgili; o nedenle 'önce dil' diyen Konfüçyıis'e katılmamak elde değil. Dil ve iletişimin gündelik polemiklerden uzak biçimde tartışılabilmesi için dil çalışmalannda bilimsel yaklaşıma, dilbilime öncelik vermek zorundayız. Neden dilbilim sorusunu şöyle yanıtlayabiliriz: •• Türban: Çözülebilir mi? Türban, başörtüsü gibi sözcüklerle ifade edilen soruna neyin yol açtığı sağlam bir kavramsal temele oturtulmadıkça çözülemeyecek, hatta derinleşecektir. asit bir trafik kazasında dahi doğru tartışma yolu benimsenmez, hele hele konu kaza ile doğrudan ilgili olmayan yan konulara çekilirse ne umulmaz sonuçların doğabileceğini hep biliriz. Türban işi de benzer gelişmelere gebedir. Toplumun bir bölümünün "türbanın siyasal simgeleştirilmesi", diğer bölümünün ise "milletin dinine tasallut" olarak adlandırdığı sorun aslında her iki bölümün de tamamen uzlaşı içinde bulunduğu başka bir kavramdan kaynaklanmaktadır. Bu kavram "koşullandırma"dır. lumdilbilim gibi alanlara kapalı olmak, konuşma dilini hemen hiç dikkate almamak insan dilini ve kendi dilimizi anlamamız için yetersizdir. Birçok yönden örnek almaya çalıştığımız batı ülkelerinde sözbilim(rhetoric) önemli bir inceleme alanıdır ve son elli yılda bu konudaki çalışmalara ilgi yeniden artmıştır. 2. Üniversite düzeyinde dilbilime uzaklık Türkçe bölümleriyle de sınırlı değildir. İngiliz dili ve edebiyatı gibi yabancı edebiyatların okutulduğu bölümlerde, iletişim, hukuk ve eğitim bölümlerinde de dilbilime yeterli ilginin gösterildiği söylenemez. Dilin olanaklarını ve gücünü iyice kavramadan bu alanlarda nasıl etkili bir iletişim sağlanacağının sorgulanması gerekir. 3. Universitelerde asıl üzerinde durulması gereken ise bilim söyleminin işleyişidir. Bilim dilinin öğretimini salt terimler ve bu kesitte yaygın yapılar ile sınırlandırmak bilim söylemini bütünüyle biçimsel, yapısal bir düzleme indirgemektir; oysa bilim söylemi varsayım, veri araştırması, bulgulann tartışılması, tanım, gerekçelendirme, karşı çıkma, önerme gibi iç içe girişik alt söylemlerden oluşur. Bunların yapısal boyutları yanında düşünsel çerçevelerinin anlaşılması, hiç değilse araştırma tekniği ve temel Türkçe derslerinde dilbilimde sözü edilen yeni gelişmelerin dikkate alınmasını gerektirir. Açıkçası, bilim dilinin öğretilmesi yalnızca üstdilin, terimlerin, öğretilmesiyle sınırlandırılamaz, konu dilin işleyişinin (sözgelimi, tanım ya da özet yazımında kullanılacak biçemin) de öğrenilmesi gerekir. Özetle, bilim söylemini anlamanın temeli bilim dilinin işleyişinin bilincinde olmaktır. Bilimsel tanımlarda, yazınca (literatür) özetlerinde, bulgu tartışmalannda, araştırma önerilerinde etkili ve yerinde dil kullanımı için bu alt söylemlerdeki dilin işleyişini iyi bilmemiz gerekir. Bunu yapabilmek içinse söz konusu alanlarda doğru ve eksiksiz bir dil betimlemesi yapılmış olmalıdır. Bu betimleme en eksiksiz biçimde, dilin yapısal boyutu yanında anlam ve işlev boyutunu da göz önüne alan bir dilbilim anlayışı ile başarılabilir. Ahmet Kocaman HÜ, dilbilim bölümü emekli öğretim üyesi. B İnsanlık, aykırı düşünce taşıyanların içinden şeytanın çıkarılması için yakıldığı dönemlerden geçip ilerleyen bir süreç yaşıyor. Bu nedenle bugünlere de, bu sürecin geride kalan ve birçok bakımdan ilkelliğine hayretle bakılacak dönemler olarak bakılması gerekir. Her ne kadar bugün kimseyi içinde şeytan var diye pek yakmıyor isek de pekala başka yöntemlerle içindeki şeytanı çıkarmaya uğraşıyor, sonra da kedisini yıkarken değil de sıkarken öldüren çocuk gibi masum tavırlar takınıyoruz. İnsan beyni koşullanmaya uygundur. Çünkü öğrenmeye uygundur. Ama, doğal koşullarda ihtiyacı olan bilgi, beceri, tutum ve davranışları yine doğal yollarla yaparak, yaşayarak öğrenmeye göre uygundur. Çünkü evrimini öyle sürdürmektedir. Koşullandırma, eğitımin açtığı kapıdan sızmıştır. İnsanlar, kendi isteklerine uygun tipte bir örnek insanlar yetiştirebilmek için "eğitim"i, "hakkında eleştiri yapılamaz" kavramlar sınıfına koymuşlardır. Dikkat edilirse, eğitim ve onun dışındaki koşullandırmalar daima aynı yöntemi kullanmaktadır: tekrar! Eğer, "isteyen dinler, istemeyen dinlemez" mantığı doğruysa, mesela, düşünme gücünü yavaşlatıp ikna olmayı kolaylaştıran belirli bir kimyasalı güzel çöreklerin hamuruna katıp piyasaya sürmek, sonra da "istemeyenler yemesin" demek de o kadar doğrudur. Sağlık sorunları diye adlandırdığımız, giderilmesi için de büyük kaynaklar ayırdığımız sorunlar aslında, fiziki ve ruhsal yapımıza hiç de uygun olmayan bir yaşam biçimini «medeniyet» adı alünda benimseyip yaşamaya kalkışımızdan doğuyor. Bireysel ve toplumsal ölçekli birçok sosyal sorunuz da, benzer şekilde benimseyip tartışmaya kapadığımız «değerler kümesi»nin sonuçlarıdır. KOŞULLANMAMA HAKKI Günümüzde, insanın temel hak ve özgürlüklerinin neler olduğu belirlenip bir evrensel bildirgeyle ilan edilmiştir. Ama bildirgede öyle bir^ ^ ( kaç nokta atlanmıştır ki, bugün yaşadığımız ve o atlanan noktalar insanlar tarafından farkedilmedikçe de yaşanacak olan temel hak ve özgürlük ihlalleri bütün Dün| , t s ya'da sürecektir. Bu noktalardan birisi, "koşullanmama hakkı" adı verilebilecek bir haktır. Yaşamımıza dikkatli bakılırsa, önemli bir bölümünde, bizim dışımızdakilerce ve çeşitli konularda sürekli olarak koşullandınlmaya çalışıldığımız görülecektir. Çamaşır tozu ya da kola sabcısı, kendi malının iyi olduğunu düşündüğü özelliklerini öne çıkararak bizi koşullandırmaya çalışır. Tüm reklamların yapmak istediği ve büyük ölçüde yaptığı da budur. Politikacı, kendi yaptıklarının en iyiler olduğu konusunda çeşitli yollara başvurarak insanları koşullandırmaya çalışır. Eğitim ise başlıbaşına bir koşullandırma sürecidir. Bütün bunlara karşı genel kabul görmüş savunma, "isteyen dinler istemeyen dinlemez" biçimindedir. Acaba gerçekten böyle midir? Herhangi bir konudaki koşullandırmanın etkisinde kalmak istemeyen bir kişi, bunlardan kendisini kurtarabilir mi? Sokakta ve evde, reklamlar, çeşitli propaganda araçları, gazeteler, TV programları ve bu gibi kanallarla insanları koşullandırmaya çalışan onca «saldırı» varken acaba birisi çıkıp da "ben bunları dinlemiyor ve etkisinde de kalmıyorum" diyebilir mi? 957/21 23 Temmuz 2005 KOŞULLANDIRMA YANLIŞ Türban ya da herhangi bir diğer ideolojik öğreti koşullandırma amacı ile birleştiğinde yanlışür. Yoksa tabii ki herkes, koşullandırma amacını taşamayan hallerde o'rneğin evinin içinde türbanlı ya da çıplak dolaşabilir. Koşullandırma amacı taşıyıp taşımadığını ölçebilen bir alet (!) geliştirilene kadar ise her türlü ama her türlü ideolojik öğretinin herhangi bir yolla sergilenmesi, insanın bu çabuk öğrenen yönünün istismarı anlamına gelir. Nitekim tüm ahlaki norm sistemleri insan ve diğer varlıkların istismara açık yönlerinin etkilenmesini bunun için yasaklamışlardır. Bu yaklaşımın toplumun neredeyse bütünü tarafından reddolocağı kesindir. Çünkü hemen herkes kendi ideolojisinin doğru diğerlerininkinin yanlış olduğunu varsaymaktadır. Çözüm ise doğrularımızı askıya alabildiğimiz, doğru sanıp ölesiye ve öldüresiye sarıldığımız inançlarımızı sorgulamaya başlayabildiğimiz zaman mümkün olabilecektir. NEDEN DİLBİLİM? Kişisel ve toplumsal boyutu ağır basan dil konusunda yanılgılardan olabildiğince uzak durabilmek için bilimsel bir tutumu benimsemek zorunluluğu var; dilbilim dil incelemelerinde yansızlığı,sürekli araştırmayı, dizgeli bir yaklaşımı simgelediği için dil konularında dilbilimden vazgeçilemez. Dilbilim kişisel beğeni temelli kuralcılık yerine verilere dayalı betimleme yolunu seçer. Dilin bütününü ve değişik katmanlarını incelemeyi, kendi dilimizin ötesinde insan dilinin genel niteliklerini kavramamızı sağlar; bu yolla bizi dilsel bağnazlıktan kurtarır, bütün dillerin kendilerine özgü değerleri olduğunu anımsatır; öteki dillere ilişkin kavrayışımızın artmasına, genel olarak dil bilincimizin ve anadili bilincimizin gelişmesine katkıda bulunur. Dildüşünce, dilzihin, diltoplum ilişkilerinin kavranmasını kolaylaştırır. Bundan önemlisi dil duyarlığımızm artmasını hızlandırır. 1. Üniversitelerimizin çoğu Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde, sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizim, anlambilim gibi dilbilimin yapısal boyutu ile ilgili alanlar da içinde olmak üzere, dilbilimdeki yeni gelişmelere uzak durulması düzeltilmesi gereken bir durumdur. Özellikle 1950'lerden sonra gelişen tümce üstü, söylem düzeyi ile ilgili metin dilbilgisi, söylem çözümlemesi, edimbilim, zihinsel dilbilim, top MEN DAKKA DUKKA Üzerindeki bütün uzlaşıya karşın koşullandırma bir insanlık ayıbıdır. İnsanın, evrenin ve tabii ki Tann'nın tam bir modeli olduğunun reddi, onun kendi dar kalıplanmıza göre yeniden şekillendirilmesi girişimidir. Geçmişte benzer şekillerde üzerinde uzlaşılmış doğrulan bugün barbarlık, çağdışılık olarak değerlendiriyoruz. Yarınlarda koşullandırmanın da aynı sınıfa gireceği beklenmelidir. Çok masum bir doğruyu benimsetmek için dahi izin verilebilecek koşullandırma, başkalarının da kendi doğrularını aynı yöntemle benimsetmeye kalkmasma yol açacaktır. Bugün, ezbere bellediği doğrulara dayanarak o doğrulan ezberlememiş olanları dışlayanları ayıplamak yerine bunun niye olduğunu anlamaya çalışmak daha doğrudur. TınazTitiz x <
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear