01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

u$maEditöre Mektup "SADER"kapatılmamalıydı! SADER; savunma sistemlerinde teknolojinin önemini, Orgeneral Cömert'in de deüiği gibi silah sistemlerinde yazılım ve donanımın ulusal olması gerekliliğini yansıtmayı misyon olarak üstlenmiş bir dernekti. Yazık ki kapandı.. "Bilim ve onun ürünü olan teknolojiyi üretmeyen toplumlar, bağımsızlıklartnı, dolayısıyla mutluluklarmı yitirirler." ne sahip olmak, sistemin istediğiniz amaç için kullanılabilmesini, değişen taktik durumlara göre uyumlu hale getirilebilmesıni sağlar. ABD Kongresinde "diğer ülkelere sattığımız silah sistemlerinin içine öyle bir çip koyalım ki bu silahı kullanacak olan ülke, ilerde bunu bizim istediğimiz amaçların dışında kullanmaya kalkarsa, bir sinyal göndererek silahı işlemez hale getirelim" diye konuşmaların yapıldığı bir dünyada "artık başkalarından alınan silahlara güvenilmemektedir". Elbette bütün bunlar hükümet ve bürokrasi tarafından da bilinir. Ama örneğin, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert, "en mükemmel sistem bile ulusal yazılım olmadan işe yaramaz", "aldığımız birçok silah sistemindeki yazılımların kaynak kodlarını giremediğimiz için bu silahları arzu ettiğimiz hedeflere kullanamıyoruz" demektedir. (1) Aynı konuda yazar AIvin Toffler de şöyle yazmaktadır. "... gelecekte başkalarından alınan akıllı silahlara kim güvenecektir? Amerikan, Fransız veya Rus silah üreticileri veya diğer ileri ekonomilerinkiler, ihraç ettikleri uçaklara, roketatarlara, tank veya füzelere, satın alanın sonradan düşman olması veya silahı başka bir düşmana satması durumunda, gizli "kendini yok etme" çipleri yerleştirebilirler. Gizli talimatlar bir pilotu uçağından dışarı fırlatabilir ya da uçağı patlatabilir. Küresel yer belirleme uydu verilerine dayanan geleceğin teknolojileri bir silah sistemini, önceden belirlenmiş coğrafı sınırlar dışına çıktığı anda bozabilecek şekilde satıcısı tarafından programlanabilir. Bu tür varsayımlar sadece bilimkurgu mudur? Yüksek düzey bir savunma sanayi yetkilisine göre, değildir. Kendisi bize şöyle demişti: "Sattığımız bütün uçakları şifreleyebilirdik. Ortadoğu'ya sattığımız bütün uçakları yöneten çiplere bir tanıtıcı koyabilirdik. Düşmanca bir davranışla karşılaştığımızda o çipi, yollayacağımız sinyallerle işlemez duruma getirebilirdik. Bunun öyle ya da böyle yapılması gerekir". Ve bunu söyleyen sadece o yetkili değildi. Satın alan kişi o gizli virüsü bulabilir mi? "Çok güç" diyor yetkililer. "İmkânsız derecede güç." (2) İşte savunma sistemlerine güvenebilmek için bazı sistemlerin veya sistem bölümlerinin; hem teknolojilerinin hem de üretimlerinin mutlaka "milli"(ulusal) firma Ord.Prof.CahitM larda yapılması şarttır. Avrupa Birliği içinde "Savunma Tedarikleri" konusunu irdeleyen; son güncelleme tarihi 4.11.2004 olup amacı Avrupa'nın savunma sanayii ve teknoloji tabanını güçlendirmek olan "Green Paper"da; savunma tedariğinin; sektörün özelliği dolayısıyla "AB Kamu Tedarik Kuralları"ndan ayrı ve tamamıyla "Ulusal" kurallara göre yapıldığı belirtilmektedir. (4) yasamızda milli şirketlere bir avantaj sağlayan 28/4 maddesi hiç uygulanmadı. (5) 3. 1998 Yılında Bakanlar Kurulu tarafından yayımlanan Türk Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi "Milli Ana Yüklenici" uygulamasını bir zorunluluk olarak öngörüyor. "Yerli Firma" tanımı başlangıçta "Milli Firmaları" ifade ederken, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde yayımlanmış yeni Kamu İhale Yasasında bu ifade Türk Ticaret kanununa göre teşkil edilmiş bütün firmaları içerecek şekilde değiştirilmiştir. Bu Politika ve Strateji Esaslarında her yıl yayımlanacağı belirtilen "milli olması gereken teknoloji ve sistemler" listesi MSB'lığınca yayımlanmıyor. Dolayısıyla; ulusal teknoloji geliştirilmesini tedarik işlevine bağladığı için çok önemli olan, bu Bakanlar Kurulu Kararı uygulanmamaktadır. A macı, "Türk Milli Savunma Sanayiini bir bütünlük içerisinde geliştirerek dünyada mevcut en ileri teknolojik düzeye çıkarmak, Savunma araç ve gereçlerinin yurt içerisinde geliştirilmesini, üretimini ve gerektiğinde ihracını sağlamak için çalışmalar yapmak, Turk Silahlı Kuvvetleri'nin dışa bağımlılığıru ortadan kaldırarak milli gizliliği ve güvenilirliği sağlayacak bir savunma sanayiinin kurulabilmesi için her türlü çalışmayı yapmak ve bu çahşmaları ambargo, olağanüstü hal ve savaş halinde de aksaksız olarak sürdürmek" olan Savunma Sanayicileri Derneği'nin (SADER) kapanmasının ne anlama geldiğini irdelemek yararlı olacak. ULUSAL ŞİRKETLERİN DESTEKLENMESİ: Bu amaçlara ulaşabilmek için hükümetler, satın almalarda hep ulusal şirketlerini kayırmaktadır. Almanya'nın savunma sistem ihalelerinin sadece %15'i açık ihale SADER: SADER; ilgililere ve kamuoyuna savunma sistemlerinde teknolojinin önemini, Orgeneral Cömert'in de dediği gibi silah sistemlerinde yazılım ve donanımın ulusal olması gerekliliğini yansıtmayı misyon olarak üstlenmiş bir dernekti. Unutmayalım ki, ülkemizde savunma sanayi sektöründe bile milliyetçi görüşler yeterince önemsenmiyor, "silahların kendileri değil, o silahların nerede, nasıl, ne yoğunlukta kullanılıyor olması gizlidir" diye konuşan dernek yöneticisi, savunma sanayicileri de vardır. Sistemlerinin büyük bir kısmı yazılım kontrolünde çalışan savunma sektöründe, Orgeneral Cömert'in de belirttiği gibi yazılımına egemen olunmayan bir sistemi kullanabilmek mümkün değildir, hatta kullanılması daha sakıncalı da olabilir. Dolayısıyla savunma sistemlerinin içeriklerinin gizli olmadığı görüşü artık çağdışıdır. Ama böyle düşünenler veya ihalelerde üzerlerine bir şaibe düşer diye yazılımın milliliği konusunda ısrarcı olmayanlar halâ vardır İşte, SADER, görev yaptığı sürece bu tip yanlışlıklar konusunda yetkilileri uyarmak, düzeltici önerilerde bulunmak, diğer ülkelerdeki uygulamalar hakkında ilgilileri bilgilendirmek için gayret gösterdi. Ülkemizde yabancı ortaklı şirketlerin veya sadece ABD şirketleriyle ortaklıkları bulunan şirketlerin ortak çıkarları için kurulmuş dernekler de bulunmasına karşın, sadece milli şirketlerin oluşturduğu ve sadece milli olması gereken teknolojilerin geliştirilmesi yolunda çalışan bir derneğin kapanması hem yazık hem düşündürücü. Şimdi SADER'in misyonunun kimler tarafından, nasıl üstlenileceğini ve SADER'in amaçlarının yaşatılıp yaşatılmayacağını takip etmek "Ulusal Savunma Sanayii" fıkrine bağlı herkesin görevi oldu. Yetki ve sorumluluğu olanlar bu fıkri sadece kulağa hoş geldiği için mi dile getirmekte, yoksa gerçekten bu fıkre sahip mi çıkacaklardır, göreceğiz. Aytekin Ziylan E. MaTuğgeneral Kaynakça : (1) Cumhuriyet gazetesi , 12 Mart 2005 *" "* Çünkü; SADER, amacında "milli gizliliği ve güvenilirliği" belirten tek dernekti. Bugün ülke sanayimiz teknolojik olarak, çoğunlukla dışa bağımlıdır. Gerçi son hükümet, içinde bulunduğumuz yılın bütçesine önemli bir ArGe destek fonu koymuştur ama, bu destekle geliştirilecek teknolojileri ürüne dönüştürebilecek ulusal şirketlerimiz özelleştirme kapsamında birer birer yabancılara satılmaktadır. Burada büyük bir çelişki vardır. Türk üniversite ve ArGe kuruluşlarına teknoloji geliştirme projelerini ancak Türk şirketleri verebilir. Yabancı şirketler teknoloji geliştirme projelerini kendi ülkelerindeki kuruluşlara verirler. Dolayısıyla, ulusal ArGe kuruluşlarımızda hükümetimizce desteklenerek üretilecek teknolojiler ortada ulusal bir şirket kalmadığında, en iyimser durumda, sadece teknolojiyi geliştiren kişi veya ekip üyeleri tarafından yabancı bir şirkete satılarak bireysel bazı kazançlar elde edilebilecek, ama bu teknolojiyle üretilecek üründen ülke olarak kazanım tamamen teknolojiyi satın alan yabancı şirkete bağımlı olacaktır. Bu yabancı şirket ürünün tamamını veya bazı kısımlarını istediği herhangi bir ülkede ürettirebilecek, fıyatı ve kâr oranını dilediği şekilde belirleyecek, rekabet üstünlüğü onda olacak. Bugün; bir endüstriyel üretimin katma değer yaratan, "teknoloji geliştirmetasarım", "üretim", "pazarlama", "satış sonrası hizmetler" gibi dört bölümü arasında en fazla katma değer sağlayanın teknoloji geliştirme ve satış sonrası hizmetler olduğu genel kabul görür. ile, geri kalanı çağrılan "tek" veya "birkaç" milli şirket ile "pazarlıkla" sözleşmeye bağlanır ve Almanya'da yabancı şirketlerin ihaleye katılmaları prensip olarak mümkün olmakla beraber, tedarik sözleşmelerinin dörtte üçü milli şirketlerle imzalanır. İngiltere'de savunma sistem tedariklerinde söylem olarak "best value for money" yani uluslararası rekabet ile "en iyiyi en ucuza alma" kuralının uygulandığı söylense de, incelendiğinde bu uygulamanın 80+10+10 formülüne uygun olarak yapıldığı görülür (Bu formülün anlamı şudur, savunma sistem tedariklerinin ortalama %80'i İngiliz firmalarından, %10'u Avrupa ülkeleri ile ortak projelerden, %10'u da ABD'den yapılmalıdır.) Nevvyork Times gazetesinde yayımlanan bir habere göre de, ABD'de son 6 yılda yapılan savunma sistem tedariklerinin sadece %36'sı açık ihale ile yapıldı. Yani savunma ihalelerinin %64'ünde açık ihale yöntemi uygulanmadı. BİZDEKİ UYGULAMALAR: 1. Milli ve ulusal kelimelerinin savunma sanayii için bile kullanılması yadırganıyor. 2. 2886 sayılı bir önceki kamu ihale » Savunma sistemlerinde ise teknolojinin apayrı bir önemi vardır. Bazı teknolojilerin kesin olarak "milli" olması gereklidir. Savunma sistemlerinin tasarım teknolojisi 957/20 23 Temmuz 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear