01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Darülfünun Nutku Sesini Türkiye 'den dışarı işittirmeyi başaramayanlar vasattan aşağı bilim sahipleridir. Necmeddin Sadık GönüldenBilime Bilgi ile Olmak wet Inam arülfünun'un doğal reisi(dekanı) olan Maarif vekilimiz dün bu yüksek bilim kurumumuzda çok güzel bir nutuk söyledi. Bizzat bir bilim adamı olan Cemal Hüsnü Bey, bu kısa fakat o nisbette kuvvetli nutkunda, Cumhuriyet'in ve inkılabın Darülfünun'dan neler beklediğini hiç şüpheye yer bırakmayacak bir açıklıkla anlattı. Diyebiliriz ki, Cemal Hüsnü Bey, bu yüksek bilim ve uzmanlık kurumunda, müderrisler zümresi karşısında, gerçek bir Darülfünun'dan ülkenin ümit ettiği ve çoktan beklediği görevi açık, kesin bir ifade ile söyleyen ilk Maarif vekilidir. Bunu söylemekle de, Maarif vekilimizin en büyük görevlerinden birini yerine getirdiğine eminiz. D Darülfünun görevlerini yapmıyor mu? Kendisiyle ülkemizin Avrupa karşısında bile gerçekten iftihar ettiği bir profesör olan Darülfünun Emini (rektörü) Dr. Neşet Ömer Bey'in, bilim adamlarına yakışan bir alçak gönüllülükle söylediği gibi, henüz yarım asırlık bir geçmişe sahip olmayan Darülfünun, görevini tam manasıyla gerçekleştirmekten uzaktır. Düşünmeli ki, Batı'nın büyük darülfünunları (üniversiteleri) üç dört asırlık bilim kurumlarıdır. Esasen bir darülfünunun gelişimi, başarısı yalnız ömrünün uzunluğu ve kısalığı ile de ölçülemez. Bir bilim mabediyle o ülkenin genel ilerleme düzeyi arasında da sıkı ilişki vardır. Bilimin, fennin yasak, milli hars akımının tamamiyle meçhul olduğu ve devletin kuvvetini, varlığını cehalet ile sağladığı dönemden çıkalı daha 20 yıl oldu. Bu 20 yıl süresinde de, müderrislerimiz daima takdir, teşvik edilerek, bilimin anlamı ve zorunlulukları anlaşılarak çahşmak imkânını bulamadılar. Zorluklar ile pençeleşerek, yoksulluk içinde, tehlikeler karşısında cenkleşerek uğraştıÜlkeye çok şeyler vaat eden, bilimlar. Darülfünun'umuzun leri ve irfanlarıyla asıl gelişimi, Neşet Ömer kendilerinden çok Necmeddin Bey'in dediği gibi, Cumhizmetler bekleSadık (Sadak) huriyet devriyle başladı. mekte haklı oldu(18901953) ğumuz DarülfüGalatasaray Fakat bütün bunLisesi'nl ve Lyon nunlu arkadaşlarılara rağmen bulunduğu Üniversitesi Edebimız bu beklentiyi ortam ve koşulların izin yat Faküllesi sosyolojl bölümiinü bitirdi. Franboşa çıkarmayaverdiği ölçüde Darülfüsa'da bulunduğu yıllarda, Lyon'da yayınlanan caklardır. Yardınun, kendinden bekleProgres gazeteslnde yazılar yayımladı. Bu gazetema, teşvike ihtinen semereyi verdi, daha deki özellikle Türk kadınları hakkmdaki yazılarıyyaçları olduğunu doğrusu geçirdiğimiz inla ilgi çekti. Ülkesine döndükten sonra bir süre da unutmayalım. kılablar esnasında kendiTelif ve Tercümekurulunda çalıştı. Darülfiinun'da Bu yardımı bizzat sinden beklenen hareket sosyoloji öğretim iiyesi olarak görevlendlrildi. Zldarülfünun ve hayatiyeti gösterdi ya Gökalp'ln ölü'münden sonra aynı kiirsüye mii bir adamı olan Maarif mi? Bu soruya olumlu cederris (profesör) olarak atandı. vekilinden ve vap vermek güçtür. Vakit gazeteslndeki yazılarıyla gazeteciliğe Cumhuriyet hübaşladı. 1918'de arkadaşlarıyla birlikte Akşam Cemal Hüsnü gazeleslnl kurdu ve basyazar olarak yazdığı yazıkümetinden daBey'in pek güzel söyledilarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 192750 yılima güvenle bekği gibi; "Darülfülannda Sivas milletvekili olarak TBMM'ne girdi. leyebilirler. nun'umuzun varlığı talebesiyle değil, yarattığı bilim ve irfan cereyanlarının sürekli yansımalarından hissedilir. DarülfüCenevre Sllahsızlanma Konferansı'nda(1932) ve Montreux'de toplanan Boğazlar Konferansı'nda (1936) Türkiye delegesi olarak yer aldı. 194750 yıllarında Dışişleri bakanlığı yaptı. Tedavl olmak amacıyla gittiği New York'la öldü. Sayı 141, 15 Teşrini evvel (Ekim) 1929, Ankara. nun profesörleri, ülke hayatının çeşitliliğini ve biçimlerini laboratuvarlarında, dimağlarında kristalleştirebilen, açıklayabilenlerdir." Maalesef itiraf etmeliyiz ki, Darülfünun ülkede hem bilim cereyanlarının, hem milli hareketlerin dışında, kendi binasına kapanarak yaşamıştır. Gerçek müsbet bilimle, uygulama ve pratik hayat arasında ilişki olmadığını bilim adına iddia edenler çıkabilir. Fakat unutmamalı ki, ülkemiz müthiş bir girdabın içinden sıyrılmış, aydınlarının, düşünürlerinin her an ışığına muhtaç, sürekli hareket ve inkılap halinde yaşamış bir ülkedir. Bunun içindir ki, "Türkiye Cumhuriyeti'ni şiddetle ilgilendiren toplumsal, ekonomik ve özellikle milli meselelerde, Darülfünun'u yanda değil, daima çok önde görmek isteriz" diyen muhterem vekilimizi gerçeğin tam içine adım atmış gördük. Milli görevler dışında daha doğrusu yine milli ve çok büyük bir görev olarak Darülfünun'umuzun uluslararası bilim yaşamında da göze çarpan bir mevkii olmalıdır. Hiçbir bilim kurumu, gerçek hiçbir bilim adamı olmaz ki, etkisi ve eserleri yalnız vatanın sınırları içinde kalmaya mahkum olsun. Sesini Türkiye'den dışanya, Türkçeden başka dilleri konuşanlara işittirmeyi başaramayanlar, vasattan aşağı bilim sahipleridir. Cemal Hüsnü Bey'in dediği gibi "Bilim vasattan aşağı olamaz." Eğer Darülfünun'umuz, gerçek bir bilim ocağı olarak yaşayacaksa, sesini mutlaka hem ülke içinde, hem de sınırlarımız dışında duyurmak zorundadır. Burada Maarif vekilimizin veciz cümlesini tekrar etmekten kendimizi alamayacağız; "Bilimin vatanı olmadığını çoktan beri biliyoruz. Artık istiyoruz ki, vatanımızın da bilimi olsun." Evet, artık Türk vatanının Türk alimlerinin de uluslar arası bilim abidesine ara sıra bir taş koymalarını istiyoruz. Şuna bütün gönlümle inanıyorum: Ahlâk elbette bilgi ile çok ilgilidir ama nasıl bir bilgi ile? umek olabilme bilgisi ile. Biz bunu çok denedik; liselere ahlik dersleri koyarsınız, ahlâk konusunda nutuklar atarsınız, semınerler verirsiniz, kurumlar oluşturursunuz, kitaplar yazarsınız, bunlann elbette faydasıyokturdemiyorum, ama örnekgerekiyor. Bundan 2500sene önce Aristoteles'in haklı olarak vurguladığı gibi, ahlâk bilgisi ayrı bir bilgidir ve bunun en iyi öğrenme şekli, örneklerdir. 0nun için biz akademisyenler, biz araştıncılar, bilgimizletemasımızda, bilgimiz ile güzelleştiğimizi, bilgimizle kâmil insan olabildiğimizi, eğer genç insanlara gösteremiyorsak, ahlâk konusunda bütün söylediklerimiz boştur ve tutarsızdır. Önce çuvaldızı kendımize batırmamız gerekir. Ahlâk konusunda attığı nutukların ardında duran bir insan olarak, ben kimim? Ben gerçekten gece yatarken ve bütün dürüstlüğümle kendi kendimi sorguya çektiğim zaman, yanıtı arayabilirim. "Ben ahlâkın neresinde duruyorum, içimdeki çirkinlikler nedir, söylediğim yalanlar nedir, bilmediğim halde bildiğimi sandığım veya bıliyormuş gibi göründüğüm şeyler nedir?", sorulanyla kendimi gerçekten sigaya çekebiliyorsam, kendimle yüzleşebiliyorsam, kendi iç dünyamla derinlikler âlemimle karşı karşıya gelebiliyorsam, ben işte o zaman bilgimle ahlâkımı bütünleştirmiş bir insan olabilirim, yoksa olamam. GENÇAKADEMİSYENLEREAŞILANMALI 0 halde hem noeziyatrik sağlık açısından, anlam sağlığı açısından, hem bilgi sağlığı açısından deneyimli araştırıcıların bütün insan olması, kâmil insan olması kaygısını, bilgi ile teması olan genç araştırmacılara aşılamak gerekir. Siz bu araştırmayı akademik merdivenleri çıkasınız veya size verilen bursların karşılığını ödeyesiniz diye yalnız bunun için yapmıyorsunuz. Siz, bu dünya gezegeninde bütün kainata borçlu, insanlığa borçlu insanlarsınız. Dikkat edin, genç araştırmacıya çok geniş bir ahlâk bilinci vermeye çalışıyoruz; çünkü ahlâk, bilinçle başlar. Bu genç insanlar, bu bilinci sizlerde görerek edinebilirler. Bu bilinç sadece içinde bulunduğumuz, kuruma karşı bir ahlâk sorumluluğu getirmez bize, bu bilinç bütün bilim âlemine, Türkiye ve Türkiye dışındaki bütün dünyadaki bilim dünyasına karşı bir sorumluluk demektir. Bu bilinç yalnız bilim dünyasına değil, bütün insanlığa karşı bilinç demektir, sorumluluk demektir. Bu bilinç, insanlığın yalnız bugünkü haline karşı sorumluluk denıek değildir, geçmişe, atalarımıza ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluk demektir. Bizim bilim âleminde yaptığımız bir küçük hata, bir küçük dikkatsizlik, bir küçük tembellik, hırsızlık, kolaycılık, hem geçmişteki bizi yetiştirmiş insanlara, çok uzaktaki atalarımıza karşı bir sorumluluk hem bizden yüzlerce sene sonra doğacak insanlara kaşı sorumluluktur. Bu sorumluluk sadece dünya gezegenine karşı duyulan sorumluluk değildır, bu sorumluluk kainata karşı duyduğumuz sorumluluktur. Çünkü biz, belki, inşallah, kıyamet kopmazsa, bu gezegenden de öbür gezegenlere doğru ıleride yolculuk yapacağız, dolayısıyla insan türü olarak bütün kainattan, bütün varlıktan, topraktan, böcekten, buluttan da sorumluyuz. EN İYİYOLYÛZYÛZE İLİŞKİ Bunlar size belki çok edebi sözler gibi gelebilir ama öyle olduğunu düşünmüyorum. Çünkü araştırıcı olmanın hangi bilgi dalında olursa olsun getirdiği sorumluluk budur. Bilmek bunu gerektirir, bilmek sorumlu olmak demektir ve bilmek bizim kültürümüzün köklerinde bulunan bir deyimle, olmak demektir. Bilmek, üzerinizden kötü birgiysı gibi dökülen, akan veya dersten çıktıktan sonra unutacağınız veya yayın yaptıktan sonra sizin olmayacak olan, yalnızca çıkannızla ilişkide bulunduğunuzbilgilerle ilişkiyegeçmekdeğildir. Bilmek, bilgi ile yaşamak demektir. Bilginizi içselleştirmek demektir. Bilginizin sorumluluğunuzu duymak demektir. Bilgi ile olmak demektir. Bilgi sağlığını gözeten ahlaktan nasibini almamış, çıkarcı, çirkin insanlar, bilgisi ile olmaya çalışan genç araştırıcıların karşısına çıkacaktır. Onların çirkinliklerini yüzlerine vurma cesaretine sahip olunmadıkça bu çirkinlik toplu halde yaşanacaktır. Ahlâk kıvılcımı içine düşmüş bir genç insanın, bir mşlmcım içinde bulunduğu araştırma topluluğunu da etkileyeceğini düşünmekteyim. 0, karşısındaki diğer araştırıcıların, araştırıcı olma havasındaki insanların boşluklannı, çirkinliklerini, tembelliklerini yüzlerine vurabilecektir. En iyiyol, ahlâk alanında yüz yüze ilişkilerdir. 0nun için bilgileri öğretirken bilgimizin ardında duran ahlâki kaygıları da nutuk atarak değil, olarak göstermeli. Güzel ahlâk sahibi olan bir insan olarak iyi bir araştırmacı örneğini kendi akademik topluluğumuz, kurumunuz içinde oluşturabilirsek; bu, hem araştırmacı insanlara hem o kuruma hem de insanlığa, insanlığın geleceğine, çok büyük birarmağan olacaktır, diye düşünüyorum. 957/11 23'Iemmuz 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear