Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19 TEMMUZ 2021 PAZARTESİ
SÖYLEŞİ 9
NEDEN ÖZDEM SANBERK, SÖNMEZ KÖKSAL, MEMDUH KARAKULLUKÇU VE FİLİZ AKIN? Değerler, Çıkarlar ve Dönüşüm… Bu üç konunun hem
dünü hem bugünü üzerine uzun uzun düşünmek gerekiyor. İşte geçen hafta Türkiye’nin önemli isimleriyle nesiller arası söyleşilerin yer aldığı
böyle bir kitap yayımlandı. Gökberk Kızıltan’ın editörlüğünü yaptığı kitapta emekli Büyükelçi ve eski Dışişleri Müsteşarı Özdem Sanberk,
emekli Büyükelçi-eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile Global İlişkiler Forumu ve İTÜ Teknokent Kurucu Başkanı (E) Memduh Karakullukçu’ya
Türk sinemasının ünlü yıldızı Filiz Akın da konuk oldu. Yaşanmışlıklara dayalı toplumsal gözlemlerden, tespitlerden yola çıkarak Türkiye’nin ve
insanlığın geleceğinde güzel günler olmasını hayal eden üç neslin ortak arayışları bir hediye gibi önümüze geliverdi, bize de sormak kaldı…
Barışçıl olmak pasifistlik değildir
Sönmez Köksal: Dış politika, yapmak Özdem Sanberk: En büyük Filiz Akın: İnsanlar, tüketim Memduh Karakullukçu: İlginç
için yapılmaz. Önemli olan caydırıcılık tehlikelerden biri kapalı cemaatlerin toplumuna geçişte kaybettiğimiz bulduğum bir yaklaşım, insanın hayatta
ve güç yansıtması konularında hükümranlığı altına sürüklenmektir. Bu değerleri eski Yeşilçam filmlerinde kalmak için grup aidiyetine ihtiyaç
“muhasım”ın herhangi bir yanılgıya tür cemaatler yeni kurulan ülkelerin görebildiği için hâlâ o filmleri müthiş duyduğunu ve değişim olmazsa doğal
düşmesi ihtimalini en aza indirmektir. devletleşme sürecini sekteye uğratır. bir özlemle izliyorlar. akışın gruplaşma olduğunu iddia ediyor.
M. KARAKULLUKÇU:
SÖNMEZ KÖKSAL:
BİREY, TOPLULUKLARIN
DIŞ POLİTİKA, YAPMAK
ARKASINA GİZLENİYOR
İÇİN YAPILMAZ
n Gençliğinizden beri Türkiye’de be-
n “Dış politika tek başına amaç değildir”
lirli toplulukların ve cemaatlerin hep
diyor ve üçlü bir bileşenden bahsediyor-
gündemde olduğunu söylüyor, bizim
sunuz... Güvenlik, kalkınma ve demokrasi:
toplumumuzda yapısal olarak bun-
Gerçekleşebilmesinin ana aracı nedir?
ları üretme eğilimi mi var, diye soru-
Benim için bu üç amaç Cumhuriyetimizin
yorsunuz. Bu sorunun sizde bir karşı-
kuruluşundan bu yana gerçekleştirmeye
M. Karakullukçu
lığı var mı?
çalıştığı “Büyük Stratejinin” ana sütunları ve
Aslında bu soru galiba coğrafyamızdaki
en basit anlatımla “muasır medeniyeti ya-
daha derin bir meselenin yüzeye çıkmış
Sönmez Köksal
kalamanın” formülü. Birbiriyle bağlantılı, kar-
hali. Benim gözlemim, bireyin toplum
şılıklı etkileşimle birbirini güçlendiren ve ile-
ve toplulukların arkasında gizlendiği ve-
riye doğru gittikçe Türk ulusunun güven-
ya gizlenmeye mecbur kaldığı yönün-
lik, refah, huzur ve mutluluğunu sağlayan
Özdem Sanberk
de. İlginç bulduğum bir yaklaşım, insa-
unsurlar. Güvenlik kavramı, zamanla içeriği-
nın evrimsel olarak hayatta kalmak için
Filiz Akın
nin değişmesine rağmen özü itibarıyla bire-
grup aidiyetine ihtiyaç duyduğunu ve
yin, ailesinin, içinde yaşadığımız toplumun
geçmişten gelen bu içgüdüyü kıracak
ana dürtüsü. Refah arayışında uygulanacak
güçte bir değişim olmazsa doğal akışın
ekonomik sosyal politikaların reçeteleri bel-
gruplaşma olduğunu iddia ediyor. Bire-
Gökberk Kızıltan
li: Saydamlık, hesap verilebilirlik, bağımsız ku-
yin görece öne çıktığı Batı toplumlarını
rumlar, hukukun üstünlüğü, tarafsız güvenilir
bu doğal akışa istisna olarak konumlan-
yargı sistemi. Bilimsel gerçeklere aykırı oldu-
dırıyor. Harvard Üniversitesi Profesörü
ğu deneylerle de ispatlanmış sırf inançlara
Joseph Heinrich’in geçen sene yayımla-
dayalı ekonomi politikaları yürütmenin ba-
nan kitabı bu tezi savunuyor.
şarı getirmediği ortada.
n Açar mısınız bu tezi?
n Cumhuriyet dönemi dış siyasetinin
Batı’da bireyin öne çıkmasını, tarihle-
“yurtta sulh cihanda sulh” anlayışından ar-
FİLİZ AKIN: DEĞER YARGILARIMIZI YİTİRDİK rinde yaşanan bir güç mücadelesi ne-
tık bugün söz etmek mümkün değil. Peki,
ticesinde bireyin sistematik olarak kö-
Türkiye’nin bu duruma gelmesinde hangi
n “Kadınların eşitlik mücadelesi en kısa za- bir söylemi aklıma geldi: “Kadın gibi doğur- da para harcarız ayrıntılara. Ama çekerken
yünden, ailesinden koparılmasına ve
faktörler etken oldu?
manda başarıya ulaşmalı” diyorsunuz. Tam ganlığı ve yaratıcı gücü olmadığı için erkeğin ‘kalbi’ hedefleriz. Yani duyguları... Onun için
tek başına ayakta kalmaya zorlanması-
Zaman ve koşullar sabit kalmıyor. Her şey
da bu noktada İstanbul Sözleşmesi’nin kal- hep bir öfkesi vardır.” Neşet Ertaş da “Kadın filmlerimizde Eskimo da aynı yerde ağlar, Af-
na bağlıyor. Kısacası, bir toplumda alt
tarihi bir süreç içinde değişime uğruyor.
dırılmasını nasıl yorumlarsınız? insandır. Bizler insanoğluyuz” der. Kadın duy- rikalı da aynı yerde güler, ülkelerde gişe re-
gruplara aidiyet ihtiyacının yaygınlığı ta-
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini yukarı-
İstanbul Sözleşmesi aslında kadın-erkek eşit- gusal zekâsı da eklendiğinde, hele de iyi eği- korları kırar, ödüllerin çoğunu da bizim filmle-
rihin rastlantısal gelişmelerinin sonucu
da andığım stratejinin “modus operandisi”
liği konusunda çok önemli olduğu halde yö- tilmişse muhteşem bir varlıktır. rimiz kazanır” der. Bizim dizilerimiz de KALBE,
olabilir. Evrime dayalı, tarihsel ölçekte-
olarak tanımlıyorum. Başka bir deyişle, ana
netimin birtakım çekinceleri oluştu sanırım. n Neredeyse bütün dizilerde ağlayan ka- yani duygulara hitap ediyor. Başarılarının
ki açıklamalar genelde mevcut du-
stratejiyi gerçeğe dönüştürmek için izlene-
Feminist olmaya gerek yok. Sadece birey dın profili olduğuna dikkat çekiyorsunuz. sırrı bu bence...
rumu kaçınılmaz ve kolayına de-
cek politikaların çerçevesi. Bunun için yurti-
olarak var olmak, kanunlar karşısında hakları- Bu, bize ne söylüyor? n Ya Yeşilçam filmlerinin hâlâ bu ka-
ğiştirilemez hale getirdiği için
çinde etnik, mezhepsel, ideolojik farklılıkları
nın korunması, çalışma koşullarında eşitlik, ay- Ataerkil toplum içinde yaşıyoruz uzun za- dar izlenmesinin sırrı?
benim çok rahat ettiğim açıkla-
derinleştiren/dışlayan değil, tam aksine her
nı işte eşit gelir, kariyer planlamasında liya- mandır. Güç erkekte ve de ağlamak bir za- Üretim ve tüketim araçları çok değiş-
malar değil. Bizi “zatencilik”e sü-
türlü farklılığı grileştiren, bunları ortak yaşam
katin dikkate alınması gibi şeyler istenmiyor fiyet ifadesi: “Erkekler Ağlamaz”. Gerçek ha- ti. Toplum sosyolojik, teknolojik ve psi-
rükleyip elimizi kolumuzu bağlı-
unsuru ve paylaşılan değerler haline geti-
mu? Erkek güçlü, erkek akıllı; kadın anne ve yatta ve özellikle yaşadığımız bu pandemi kolojik bir değişime uğradı, diye düşünü-
yor hissine kapılıyorum. Yine de il-
ren kapsayıcı politikalar gerekiyor. Dış dün-
duygulu, erkeğe yardımcı ve çocuklarını ye- döneminde evin geçimini temin eden erke- yorum. Yalnız biz değil, bütün dünya değer
ginç bulduğum, üzerinde düşündü-
ya ile ilişkilerde ise “meydan okuyucu” olma-
tiştiren kişi olsun isteniyor. “Baba maç seyre- ğin işini kaybetmesi o kadar ağırına gidiyor yargılarını kaybetti veya büyük ölçüde değiş-
ğüm bir tez.
yan, barışçıl, gerçekçi ve akılcı diplomasiyi
der, anne yemek yapar” diyor bir yazar. Hal- ki geçim sıkıntısının bu çaresizliği içinde ağlı- tirdi. Gele gele güç ve paraya tapınılır bir dö-
Bir diğer açıklama, üzerinde yaşadığı-
öncelemek gerekiyor. Son yılların dış politi-
buki kadın nüfusun yarısı üretime katılabilse yor, hatta intihar da edebiliyor. Ev halkına ba- neme geldik. O eski Yeşilçam filmlerinde kal-
mız coğrafyanın geçiş coğrafyası olma-
ka muhasebesi bu çizdiğim parametre için-
ekonomik anlamda çok şey ifade eder. İkin- kan, temel ihtiyaçlarını karşılayan kadınlar da dı nostaljik duygular. Masumiyet, romantizm,
sı sebebiyle uzun süreli istikrar oluşa-
de değerlendirildiğinde ortaya ne çıkıyor?
cisi, kadın ve erkeklerin reşit olma yaşının 18 keza... Fakat dizilerin çoğunda ağlama konu- bir ömür boyu süren büyük aşklar, aşk veya
maması ve bireylerin sürekli değişen
Her okurun bu soruya verilecek yanıt hak-
olması çok da kabul görmüyor. Ne kadar er- su “aşk”la ilgili. O konuda da edebiyatta ve aile içi yapılan fedakârlıklar, ihtiyacı olan dos-
güç dengelerine karşı kendilerini ön-
kında artık bir kanaati oluşmuş durumda.
ken evlilik, o kadar sağlam ve sağlıklı aile gi- şiirde erkek daha çok acı çeker. Bence iki- ta bütün mahallenin maddi manevi destek
görmedikleri egemenlerden koruya-
n Barışçıl olmak hiç savaşmamak mı demek?
bi... Üçüncüsü ise LGBT, yani farklı cinsel ter- si de insan, ikisi de ağlar; biri açıkça biri gizli- vermek için çırpınması, dayanışması... Hiç yok
cak kalıcı grup aidiyetleri araması olabi-
Barışçıl olmak pasifist olmak değildir. Barışçıl
cih ise hiç konuşulmasa daha iyi. Sanki konu- ce, kavuşamamak veya terk edilmek söz ko- değil tabii... Ama genel eğilim böyle... Kişiler-
lir. Tabii bu keskin aidiyet yapılanmala-
olmak “hard” ve “soft” bütün milli güç unsur-
şulmayınca olgu ortadan kalkıyormuş gibi... nusu olunca... Tüm dünyaya satılan dizilerimi- den çok çağın sıkıntısı iletişimsizlik, empati
rının varlığı, toplumdaki istikrarsızlığı ve
larını en üst düzeye çıkarırken yukarıda andı-
Kız çocuklarının okutulmasının öncelikli olma- zin başarısı yabancıları çok şaşırtıyor. Bunda yapamamak, kimlik sorunu ve yalnızlık. Tüke-
güvensizliği doğrudan besliyor ve dai-
ğım büyük stratejinin başarıya ulaşması için
sı aslında çok önemli. Çünkü anne olduğun- Yeşilçam döneminin payının büyük olduğunu tim toplumuna geçişte kaybettiğimiz değer-
resel bir döngü yaratıyor olabilir. Yine
akılcı, çıkarcı, etkin diplomasinin tüm imkân
da çocuklarını kadın erkek eşitliğini gözete- düşünüyorum. Ünlü yönetmen Spielberg’in leri de eski Yeşilçam filmlerinde görebildiği
de bu model evrimsel yaklaşımın aksi-
ve araçlarını kullanarak bu stratejinin önünü
rek büyütür. En önemli konu şiddet. Günü- dediği gibi “Biz Fransız sinemasını, felsefesini için, insanlar sembolik olarak bu değerleri bir
ne değişime alan açıyor. Toplum içeri-
açmaya çalışmaktır. Dış politika, yapmak için
müzde bazıları için erkek, güçlü olmanın bir çok beğeniriz. Ama o hep entelektüeli he- artı olarak bizlere yükledi, onun için “bir da-
sinde ayrışmış gruplara güçten, iktidar-
yapılmaz. Önemli olan caydırıcılık ve güç yan-
tezahürüdür. Güçten düşmemeli, hep gürle- defler, yani ‘kafa’yı. Biz çok özen gösterir, çok ha gelmez sizin gibileri” diyerek hâlâ o filmle-
dan bağımsız herkese eşit uygulana-
sıtması konularında “muhasım”ın yanılgıya düş-
yen olunca sözü dinlenen olur. Çetin Altan’ın uzun çalışmalar yaparız senaryo ile ilgili. Çok ri müthiş bir özlemle izliyorlar.
cak bir hak, hukuk düzeninin kalıcı ola-
mesi ihtimalini en aza indirmektir.
cağı güveni verilebildiği takdirde, kor-
n Kitapta muhafazakârlığa değinirken,
kuya, korunmaya dayalı gruplaşma iç-
şimdi “Siyasal İslamcılık” diye adlandırı-
güdüsünün ortadan kalkabileceği ihti-
lan bir anlayışın toplumun belirli bir kesi-
ÖZDEM SANBERK: KAPALI CEMAATLER İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR
malini, ümidini barındırıyor.
mini etkisi altına aldığını söylüyorsunuz...
n “Hasis çok kutupluluk” diye bir kav-
Ben ne sosyolog, ne de antropoloğum; sa-
n “AKP hükümetinin bir süredir talep etti- neltilen eleştirilerin odağında ise diğer baş- çekiyorsunuz... Tehlikeyi anlatır mısınız?
ram kullanıyorsunuz. Bu kavram bu-
dece devlet yönetiminde çalışma sürecimde
ği uçuşa yasak bölge sürekli reddediliyor” ka neden meyanında ülkemizde Kürt sorunu- Liberal bir demokraside her birey, anayasa-
günün dünyasını nasıl şekillendiriyor?
yaptığım gözlemler var. Ailemizde, toplumda,
diyorsunuz. 1991’deki diplomasimizle karşı- nun köpürtüleceği ve Kuzey Irak’ta bir Kürt nın ve kanunların belirlediği ve kamu düzenini
Bu kavramı özellikle Ortadoğu bağla-
geniş çevremizde “muhafazakâr” deyince an-
laştırsak dış politikanın o zamanki etkinli- Devleti kurulmasına yol açacağı endişesi de ihlal etmeyen, dini veya seküler bir cemaa-
mında kullanıyorum. Bölgede ABD’nin,
laşılan, daha çok, dindarlığın ve yerel koşulla-
ğiyle bugünkü arasındaki farkın görülece- yatmakta. tin üyesi olabilir. Sonuçta, bu tür cemaatle-
Çin’in, Rusya’nın, AB’nin önemli çıkarla-
rın şekillendirdiği yaşam tarzını benimseyen,
ğini söylüyorsunuz. 1991’deki diplomasi bu n “Türkiye’nin dış politika kararlarını ideo- re üyelik, kişisel bir tercih ve bir insan hakkıdır.
rı var. Petrol ve doğalgazın kontrolün-
geleneksel tutum-davranış kültürünü taşıyan
sorunu nasıl aşardı? loji, din ve mezhep gibi rasyonel olmayan Bu üyelikler belli görüşlere bağlı, belli inanç-
den, terör risklerine, İran’ın nükleer si-
kimselerdir. Ancak unutmayalım, Türkiye’de DP
Bu gözlemlerimin tabiatıyla sadece görev- bağlantılar belirlemez” diyorsunuz. Son yıl- lar etrafında birleşen insan gruplarını da kap-
lahlanmasından, göç endişelerine ka-
ile ilk büyük demokrasi rüzgârını estiren, daha
de bulunduğum 1990’lı yıllara ait olacağı açık- larda biraz da öyle... Bu tür dış politikanın sayabilir. Bizim “cemaatçilik” olarak andığı-
dar bir dizi mesele, bu güçleri farklı şe-
sonra AP, ANAP, DYP gibi partileri (aş, iş, ba-
tır. Türkiye’nin talebinin o tarihlerde kabul bir de bedeli olmuyor mu? mız bu tür meşru gruplaşmalar Batı dillerin-
kilde, farklı seviyede etkiliyor. Ancak
rış, adalet, özgürlük) arayışı içinde iktidara ta-
edilmesinde zamanın Cumhurbaşkanı Özal’ın, Hiç şüphesiz bu ifade bir temel prensibi açık- de “communautarisme” olarak adlandırılıyor.
hiçbiri askerini, ordusunu riske atmak
şıyan bu kitleler oldu. O itibarla, muhafazakâr
her biri BM Güvenlik Konse- lamakta. Hayat nasıl doğrusal Tabii bu gruplaşmaların meşruiyetinin koşulu,
istemiyor, hiçbiri mali kaynaklarını sa-
olarak tanımlanan bu kitleler her zaman deği-
yi üyesi olan ABD, İngiltere bir çizgide ilerlemezse, ulusla- üyesi olunan cemaatin anayasal düzenle çe-
vaşta yıkılmış ülkeleri yeniden inşa et-
şimi harekete geçiren dinamik oldu. “Siyasi İs-
ve Fransa liderleri G. Bush, rarası ilişkiler de inişli çıkışlı bir lişmeyen bir amaca yönelik olması, faaliyetle-
mek veya sermaye sıkıntısı çeken işsiz-
lam” denen yaklaşım ise değişim ve medeni-
Thatcher ve Mitterand ile ki- süreçte yaşanır. Geçmişte dış rinin şeffaf bulunması ve söz konusu cemaa-
liğin yoğun olduğu ülkelere destek ol-
yet arayışı içindeki bu kitleleri, inanç duyguları
şisel dostluk ve güven iliş- politika kararlarımızın akılcılık- te katılma gibi, cemaatten ayrılmanın da ser-
mak için kullanmak istemiyor. Sık sık ak-
ile sahiplenme yoluna gitti. Böylece Cumhuri-
kileri önemli rol oynamıştır. tan uzak, ideolojik, hatta duy- bestçe mümkün olmasıdır. Bu nitelikleri ha-
lıma gelen bir soru var: Acaba ABD ve
yetin benimsediği “muasır medeniyet”e eriş-
Özal, aynı zamanda dünya gusal saiklerle alındığı dönem- iz cemaatler açık cemaatlerdir. Bir de kapa-
AB, Arap ayaklanmaları başladığında ha-
me amacı yerine, değişik cemaatlerin kendi-
basınını seferber eden yo- ler yaşandı. O zamanlar çıkarla- lı cemaatler var. Bu cemaatlerin faaliyetleri sis davranmayıp kapsayıcı bir vizyonla
lerine göre yorumladıkları bir İslamiyet anlayı-
ğun bir kamuoyu diplomasi- rımız zarar gördü. Son yıllarda ve amaçları şeffaf olmadığı gibi, bunlardan çı- bu bölgenin kalkınmasına odaklanıp li-
şını bu kesime, yaşam şekli ve değerler siste-
siyle, Irak’ta 37. paralelin ku- bölgede izlediğimiz politikalar kış da mümkün değildir. Liberal bir demokra- beral demokrasi taraftarlarına destek
mi olarak benimsetme yoluna gittiler. On yıl-
zeyinde uçuşa yasak bir böl- bu tür inişli dönemlere tipik bir si için tehlikeli olan cemaatler, bu tür kapa- verse 2010’lu yıllar yıkım dönemi olmak
larca demokrasi ve özgürlük hareketinin itici
ge ihdas edilmesi yolunda örnek oluşturuyor. Bu nedenle lı cemaatlerdir. Bunların bazıları, batıl itikatla- yerine refah dönemi olur muydu? Dün-
gücü işlevi görmüş bu kitle, geleceğe dönük
uluslararası toplumla muta- Türk dış politikasını Türkiye’nin ra, hurafelere dayalı olabilir. Bazıları da açıkça yada çok kutuplu bir güç dağılımı şe-
umut peşinde koşmaktansa mutluluğunu geç-
bakata varmıştır ve böylece güvenlik, siyasi, ekonomik ve suç ve cinayet örgütü haline dönüşen ve ka- killense de büyük oyuncular hem ken-
mişte aramaya başladı. Bu noktada derin bir
Saddam Hüseyin’in zulmün- stratejik çıkarlarının tayin etme- mu düzenini ihlal eden cemaatlerdir. Suç ör- di iç sosyal dengeleri için kaynak ayır-
çelişkiye de dikkat çekmek isterim.
den ailesi ve çocuklarıyla bir- si yolundaki temel kurala müm- gütü amaçlı bu tür cemaatler bazen siyasi bir mak mecburiyetindeler, hem de ileri-
n Buyurun…
likte can havliyle kaçarak kün mertebe sıkıca bağlanmak hüviyete de bürünürler. IŞİD ve El Kaide, siya- ye doğru şeklini ve maliyetini tam ön-
Özellikle Körfez ve diğer Arap toplumlarının
topraklarımıza sığınan tak- gerekiyor. Bu çıkarlarımızı belir- si hüviyete bürünmüş olan kapalı cemaatler göremedikleri güç mücadeleleri için
uluslaşmalarının ve modern devlet yapısına
riben 500 bin Iraklı Kürt, ülkelerine geri dön- leyen faktör ise vizyondur. Türkiye için bu viz- arasındadır. 21. yüzyılda insanlığı tehdit eden yeteneklerini muhafaza etme baskısı-
dönüşmelerinin önündeki en önemli enge-
müştür. Cumhurbaşkanı Özal’ın, Kürt sığınma- yon Cumhuriyetimizin doğuşundan beri ge- en büyük tehlikelerden biri, işte bu kapalı ce- nı hissediyorlar. Dolayısıyla, Ortadoğu
lin bir türlü kırılamayan aşiret yapısı ve yerel
cıları askeri güç kullanmadan kendi ülkeleri- çerli olan barış vizyonudur. maatlerin hükümranlığı altına sürüklenmektir. gibi bölgesel mücadelelerinde mali ve
geleneksel hukuk düzeni olduğu biliniyor.
ne yollayan bu çözümü, uzun vadede ülkemi- n Barışın tesisinde diplomasi yetersiz kalırsa… Bu tür cemaat ve oluşumlar, yeni kurulan ül- askeri yeteneklerini tutumlu veya ha-
Bu ülkelerden bazılarında son dönemde ka-
ze zarar verecek bir dış politika hatası olarak O hallerde ise barış ve güvenliğin askeri güç kelerin devletleşme sürecini geciktirir ve sek- sis kullanmaya devam edeceklerini tah-
mu yaşamında uluslararası hukuk normlarını
zaman zaman eleştiriliyor. Bu karar hakkında kullanılarak gerçekleştirilmesi kaçınılmaz ha- teye uğratır. Oluşmuş devlet yapılarının te- min ediyorum.
benimseme arayışlarının başladığını görüyo-
sağlıklı bir değerlendirme yapmak için zaman le gelir. O zaman hem bölgeyi hem dünya- mellerini çürütür. Cumhuriyetimizin ilk yılla- n Bu, bölgesel oyunculara alan açı-
ruz. Arap ülkelerinde böyle bir dönüşüm ya-
henüz erken. Kesin hükmü daha ileri yıllarda yı kapsayan sağlam bir güçler dengesi tah- rında tüm tarikat, tekke ve zaviyeleri yasak- yor mu?
şanırken bu hukuk normlarını Cumhuriyetin
tarihçiler verecektir. lili gerçekleştirilir. Büyükelçilikler bu görev- laması, temelde bu tür yapıların devletleş- Evet, açıyor. Büyük güçlerin güçlerini
ilk yıllarında benimsemiş Türkiye’de ise ak-
daha tutuk kullanacaklarının, hatta kul-
n Peki, alternatifi durumunda ne yaşanırdı? ler için vardır. Savaş kararı başkasının hayatı- me sürecimizi engellememesi amacını taşı-
si yönde başlayan bir sürece şahit oluyoruz.
lanmayacaklarının bilinmesi, bölge içi
Bizi, 500 bin kişilik bu kitlenin yurdumuza da- nı ilgilendiren vahim bir karardır. Bu neden- yordu. Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da-
Bu süreçte uluslararası normlardan uzakla-
hesapları değiştiriyor, daha keskin hale
ğılarak bugün Suriyeli sığınmacılar konu- le TBMM’nin onayı icap eder. Savaş kararının ki Arap ülkelerinin ve Sahra Altı bir kısım Siyah
şan ve hukuk devleti anlayışına da ters dü-
getiriyor, istikrarsızlık senaryolarını güç-
sunda yaşadığımız ve belki de bugünlerde amacı, sonuçta barışın koşullarını oluşturmak Afrika ülkelerinin yaşamlarını, kapalı cemaat
şen dini ve yerel davranış kodlarını önce-
lendiriyor. Tabii arzu edilen, bölge ülke-
Afganistan’dan akın akın gelmekte olan Af- olmalıdır. Atatürk’ün “Eğer yurt savunmasını ve tarikatlar temelinde kaotik bir ortamda
leyen arayışların başladığını gözlemliyoruz.
lerinin ortak çıkarlarını fark ederek böl-
gan mülteciler dolayısıyla bir süre sonra kar- gerektirmiyorsa savaş bir cinayettir” deme- sürdürmeye çalıştıklarını izliyoruz. Bu ülkelerin
Böylece, normatif hukuk uygulamaların-
gesel güvenlik ve refah için bir denge
şılaşacağımız sorunlara benzer gaileler karşı- si bundandır. devletleşme sürecini henüz tamamlayama-
da açılmaya başlayan gediklerin ve bunla-
bulmaları. Ne yazık ki Ortadoğu’nun ya-
sında bırakacak olması idi. Bu karara karşı yö- n Kapalı cemaatlerin tehlikelerine dikkat malarının temel sebebi budur.
ra adalet sisteminin gösterdiği “anlayış” za-
kın tarihi bu istikamette gidileceğine
manla ulusal birlik ve bütünlüğümüzü aşındı-
dair fazla işaret içermiyor.
ran gelişmelere neden olabilir.