23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 5 9 NİSAN 2021 CUMA AÇIKLAMALARI ILE TEPKI ÇEKEN AYASOFYA BAŞIMAMI BOYNUKALIN ISTIFA ETTI ‘Laiklik kaldırılsın’ demişti Cumhuriyetin değerlerine ve laikliğe karşı söylemleriyle tepki çeken Ayasofya Başimamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın istifa ederek Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki akademik görevine geri döndü. Boynukalın’ın istifa gerekçesindeki 104 amiral ayrıntısı dikkat çekti. “Şeyhülislam” gibi davranmakla da suçlanan Boynukalın, istifasının ardından yaptığı ilk açıklamada, “İki gün önce, akademik/ilmi çalışmalarıma daha fazla vakit ayırabilmek için Ayasofyai Kebir Camii Şerifi’ndeki başimam hatiplik görevimden affımı ve görevlendirmemin sona ermesini istedim. Aldığım kararın bir diğer sebebi ise milli iradeye karşı pervasızca yayımlanan malum bildiriyle ilgili yorumlarda yalan yanlış kıyaslamalara gidilerek ‘Ayasofya İmamı konuşuyor da biz niye konuşmayalım’ gibi hezeyanlara meydan vermemektir” ifadelerini kullandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesi “laikliğin” anayasadan çıkarılmasını talep eden Ayasofya Başimamı Boynukalın’ın sosyal medya hesabından yaptığı siyasi yorumlar AKP içerisinde dahi tepkilere neden olmuştu. Kadın cinayetleri ve İstanbul Sözleşmesi gibi konularda da tepki çeken yorumlarda bulunan Boynukalın’a yanıt veren dönemin AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Herkes kendi işini yapmalı” demiş bu sözler gerilime yol açmıştı. Boynukalın’a en son iktidar partisinin bir diğer grup başkanvekili Bülent Turan’dan eleştiriler getirilmişti. Boynukalın, “Faizin azaltılması ve sonunda tamamen kaldırılması hem İslamın hem de aklın gereğidir” açıklamasıyla da çok konuşulmuştu. l Haber Merkezi Ankara, geçen salı günü yaşanan oturma düzeni tartışmasında topu AB’ye attı: AB’nin isteği uygulandı Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyaretindeki protokol tartışmalarına ilişkin Ankara’dan açıklama geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanlığı’ndaki görüşmede oturma düzeninin, AB yetkililerinin taleplerine göre yapıldığını söyledi. Michel ve Von der Leyen’in salı günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la yaptıkları görüşmeye, uygulanan protokol damgasını vurmuştu. Görüşmenin başlangıcına ilişkin görüntülerde Michel’in Erdoğan’ın yanına konulan koltuğa, buna karşılık Erdoğan’ın yanında yer bulamayan Von der Leyen’in yaşadığı kısa süreli bir şaşkınlığın ardından Erdoğan ve Michel’in uzağında bulunan Çavuşoğlu’nun karşısındaki kanepeye oturduğu görülüyordu. Görüntülerin yayımlanmasının ardından Von der Leyen’in yaşadığı kısa süreli şaşkınlık sosyal medyada gündem yaratmış ve “sofagate” (kanepe skandalı) etiketiyle paylaşımlar yapılmıştı. AB Komisyonu Sözcülüğü, AB Komisyonu Başkanı’na Erdoğan’ın yanında yer verilmemesinin şaşkınlık yarattığını, ancak buna karşın Von der Leyen’in görüşmelerin içeriğine öncelik vermeyi tercih ettiğini belirtirken AB Konseyi Başkanı Charles Michel, oturma düzeniyle ilgili, “Türk yetkililerin protokol kurallarını katı yorumlaması nedeniyle rahatsız edici bir durum ortaya çıktı” ifadelerini kullandı. ‘AB’nin talebi buydu’ Bakan Çavuşoğlu, yaşanan tartışma ve eleştirilere dün yanıt verdi. Çavuşoğlu, “Biz bu konuda açıklama yapmak istemezdik ama Türkiye’ye yönelik son derece haksız ithamlar var” dedi. Çavuşoğlu, görüşme öncesi iki tarafın protokol yetkililerinin bir araya geldiğini belirterek “AB tarafının talepleri doğrultusunda böyle bir oturma düzeni ayarlanmıştır, nokta. Bunu, Türkiye’ye yönelik ithamlar olmasaydı bu kadar net açıklamayacaktık. AB’nin kendi içindeki diğer konulara biz girmek istemiyoruz. Ama protokol birimlerimiz önceden bir araya geldi ve onların talepleri karşılandı” dedi. AB’de kurumlar arasında çekişme gündemde Ankara’da Erdoğan ve AB liderlerinin yaptığı görüşmedeki protokol tartışmasından, AB Konseyi Başkanı Michel’in ekibinin sorumlu olduğu görüşü hâkim. Görüşme öncesi Michel’in protokol birimi Türkiye’ye geldi ve Türk yetkililerle birlikte oturma düzeni kararlaştırıldı. Von der Leyen’in ekibi ise koronavirüs salgını tedbirleri nedeniyle Ankara’ya gelmedi ve Michel’in protokol biriminin isteği doğrultusunda oturma düzeni sağlandı. Türkiye ziyaretindeki protokol tartışmaları, karmaşık bir yapısı olan AB içindeki kurumlar arası rekabeti de bir kez daha gündeme getirdi. AB Komisyonu ve AB Konseyi, protokolde eşit düzeyde bulunuyor. l ANKARA/Cumhuriyet İTALYA İLE ‘DİKTATÖR’ GERGİNLİĞİ İtalya Başbakanı Mario Draghi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik olarak ‘diktatör’ ifadesini kullandı. İtalyan elçi Dışişleri’ne çağrıldı. Draghi, AB liderlerinin Ankara’da Erdoğan ile görüşmesi sırasında AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in bir süre ayakta kalmasıyla ilgili olarak “Erdoğan’ın von der Leyen’e karşı davranışına kesinlikle katılmıyorum. Bu uygunsuz bir durum, bu aşağılama için çok üzgünüm” dedi. Draghi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik olarak “Açık sözlü olarak onların ne olduğunu, diktatör olduklarını söyleyelim. Ancak ülkelerimizin çıkarları için onlarla işbirliği ve koordinasyona devam edelim” diye konuştu. Çavuşoğlu’ndan tepki Dışişleri Bakanlığı, İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Gaiani’yi Türk Dışişleri’ne çağırdı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da sosyal medyadan açıklama yaparak, “Atanmış İtalya Başbakanı Draghi’nin kabul edilemez popülist söylemini ve seçimle göreve gelmiş Cumhurbaşkanımız hakkındaki çirkin ve hadsiz ifadelerini kuvvetle kınıyor, kendisine iade ediyoruz” dedi. l Haber Merkezi CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, SİNOP’TA ERDOĞAN’A SESLENDİ: Bakanlarını al, vatandaşı dinle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Sinop’ta çeşitli ziyaretlerde bulunarak esnafın sorunlarını dinledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bir konsey oluşturup yurttaşları dinlemeye davet eden Kılıçdaroğlu, “Esnaf orada, sanayici orada, KOBİ’ci orada, işçi orada, çiftçi orada, emekli orada. Hepsini çağır ve bakanlarını da bir bir sıraya dizerek sen de başlarına otur. Öbür tarafa da vatandaş otursun, anlatsın derdini. Sorunlarını dinle. Ama bunu yapmıyorlar. ‘Benim söylediğim doğrudur, Kılıçdaroğlu’nun söylediği her şey yanlıştır’ diyor. Kılıçdaroğlu da demiyor, ‘Bay Kemal’ diyor. Siz yaşadığınız şeylerden dolayı kimin doğru söylediğini görüyorsunuz. Siz geliriniz olsa, imkânınız olsa iyi bir emekli aylığı alsanız niye şikâyet edeceksiniz” diye konuştu. Siyasetin zenginleşme aracı olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Ben siyaseti zenginleşme aracı olarak görmedim. Ben politikaya atıldığımda mal varlığım neyse bugün de mal varlığım odur. Ben siyasete girdikten sonra mal varlığım azaldı. Ama birileri siyasete girerek köşeyi döndü. Peki, bu para nereden geliyor? Siyasetçi topluma örnek olmalı. Biz buna uygun bir hayat sürüyoruz. Eğer siz bunu yapmazsanız, öyle lüks içinde yaşayarak memleketin sorunlarını çözemezsiniz” ifadelerini kullandı. Boyabat’ta esnaf ziyaretinin ardından Sinop Limanı’nda bulunan tersaneye de giden Kılıçdaroğlu, balıkçılarla sohbetin ardından Sinop Belediyesi’ne geçti. l İç Politika Pazar esnafı, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik duruma isyan etti: 5 liralık peynir alıyorlar CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, Denizli Tavas’ta esnaf ziyareti yaptı. Pazarcıların sorunlarını dinleyen Karaca, “Üretimin bitirilmesi, desteklenmemesi pazarcıyı, esnafı, tüketiciyi içinden çıkılamaz bir hale sürükledi. Pazardan meyve sebzeyi korka korka tarttıran halkın bu hale düşmesinin izahı olamaz. Lebaleb kongreleri yapanlar, halkın arasına karışmıyor, acı tabloyu görmezden geliyor” ifadelerini kullandı. Karaca’nın pazarda tezgâhına uğradığı peynirci Necati Önür, de müşterilerin gramla peynir almaya başladığını belirterek “Peynirin kilosu 30 TL oldu, insanlar 5 TL’lik peynir alabiliyor. ‘Halimize şükür’ diyoruz ama iyi değiliz. Betonlara para yığarken, nakit parayı binalara yığarsan, sabaha kadar asfalt, köprü yap, para getirmiyor. Fabrika yapmalı, çiftçiye destek verilmeli. ‘Mazotu vergisiz vereceğim’ deseler bak çiftçi nasıl üretiyor” ifadelerini kullandı. Vergilerden bellerinin büküldüğünü söyleyen pazarcılar, “Dertlerimizi kimse duymuyor. Kendimizi sıka sıka sıkacak dişimiz dahi kalmadı” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı Yıl 1945. Cumhuriyet kurulalı 22, Atatürk öleli 7 yıl olmuş. Meclis’teki tek parti CHP, başında da İsmet İnönü. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün ilk baskısında darbe kelimesinin karşısında sadece “Vuruş” yazılı. Yıl 1955. Türkiye artık çok partili parlamenter sistemle yönetiliyor. CHP ilk seçimi kaybetmiş, Demokrat Parti iktidarda. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün ikinci bakısında darbe kelimesinin karşısında yine “Vuruş” ona ek olarak bir de “Çarpış” yazıyor. Yıl 1959. Ülkede gerginlik had safhada. Muhalifler fişleniyor. Öğrenciler dövülüyor. Gazeteciler hapse atılıyor. Kimse iktidar aleyhine tek bir kelime bile edemiyor. Cumhuriyet ve devrimlerine karşıtı hareketler yükseliyor. Dini siyasete alet eden politikalar hâkimiyet alanlarını genişletiyor. Ülkenin tarihindeki ilk darbe bir yıl sonra askerden gelecek. Henüz bunu kimse bilmiyor. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün üçüncü baskısında darbe kelimesinin karşısında “Vuruş, çarpış. Hükümet darbesi. Hükümeti kanunsuz yollardan ele geçirme” yazıyor. 60’lı yılların darbe tanımı Yıl 1966. Aydınların, sanatçıların, laikliğe sahip çıkanların, cumhuriyeti ve devrimlerini savunanların, solcuların, komünistlerin, memurların, köylülerin, akademisyenlerin hep birlikte sevinçle karşıladığı ve askerin de sol hassasiyetleri olabileceğine, çağdaş bir gelecek için tehlikeyi bertaraf ettikten sonra, görevi biter bitmez hemen köşesine geri çekilebileceğine bir an için olsun inanan halkın canı gönülden alkışladığı ilk darbe tecrübesinin üzerinden altı yıl geçmiş. Darbenin hemen ardından mükemmel bir anayasanın hazırlanıp da asla hayata geçirilmemesinin üzerinden de beş yıl. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün dördüncü bakısında darbe kelimesinin karşısında hâlâ aynı şey yazıyor. “Vuruş, çarpış. Hükümet darbesi. Hükümeti yasadışı yollardan ele geçirme.” Yıl 1969. Sol artık fraksiyonlara bölünmüş. İki kutuplu dünyanın coğrafyaya yansıyan gerilimi ülkeyi çok sert bir sağsol çatışmasına doğru hızla götürüyor. İktidarda başarısız koalisyonlar. CHP, sonunda yerini Demokrat Parti’nin devamı olarak algılanan Adalet Partisi’ne kaptırıyor. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün beşinci bakısında darbe kelimesinin karşısında hâlâ “Vuruş, çarpış. Hükümet darbesi. Hükümeti yasadışı yollardan ele geçirme” yazıyor. Yıl 1974. Askeri Muhtıra’nın üzerinden üç yıl geçmiş. CHP artık İnönü ile değil, Ecevit ile sahnede. Erbakan ve Türkeş siyasetin yeni aktörleri. Kıbrıs Barış Harekâtı başlamış. Amerikan ambargosu var. Sol fraksiyonlar bölünerek çoğalmış.. Sokak çatışmaları artıyor. Ülkede komünist avı yapılıyor. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün beşinci bakısında darbe kelimesinin karşısında yeniden sadece “Vuruş, çarpış” yazıyor. 80 sonrasının postmodern darbeleri Yıl 1983. 12 Eylül’ün darbeci askerleri tarafından hazırlanan 1982 Anayasası halkoylaması sonucu yüzde 91.37 oyla kabul edilmiş. İlk seçimlerde Anavatan Partisi iktidara gelmiş ve Özal dönemi başlamış. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün altıncı bakısında darbe kelimesinin karşısında “1. Vuruş, çarpış. 2. Bir ülkede zor kullanarak yönetimi devirme eylemi: Hükümet darbesi. 3. Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay” yazıyor. Yıl 1988. Özal hâlâ başbakan. Türkiye’de yeni değerler pazarlanmaya başlanmış. Hızlı bir liberalleşme ve beraberinde özelleştirme rüzgârı çıkıyor. Rusya Afganistan’dan çekiliyor. Komünist blokun dağılmasına ramak kalmış. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün yedinci bakısında darbe kelimesinin karşısında aynı şeyler yazıyor. Yıl 1998. İrticaya karşı 28 Şubat kararları alınmış. 12 Eylül sonrası kurulan ve 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan, Erbakan başkanlığındaki Refah Partisi “Laik, Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün o yıl yapılan sekizinci bakısında... Darbe kelimesinin karşısında... Bir önceki tanımlara ek olarak artık bir de “ ‘Demokratik yollardan yararlanarak’ hükümeti istifa ettirmek veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirmek” yazıyor. Sonrası... Bildiğiniz gibi, AKP’nin önlenemez yükselişi ve rejimin türlü iktidar suikastlarına kurban edilişi... Bugün hâlâ Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünün on birinci son baskısında... Darbenin kelime anlamları arasında... “Demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirmek veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirmek” yazıyor. “Darbe”nin devamlı değişen kelime anlamıyla, bizim için değişen anlamı arasında geçen şu 76 yıldan sonra şu soruları demek ki daha dikkatli sormak gerekiyor. Asıl darbe nedir, nasıl yapılır ve kim yapar? Devlete ait kurumlarda hazırlanan şu sözlükler, darbe kelimesini, darbe yapılmadan önce mi yoksa yapıldıktan sonra mı tanımlar? Oran: Seçmeni iknaya uğraşın Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, muhalefete iktidarın saldırılarına cevap vermeme çağrısı yaparak “AKP’yi değil seçmeni ikna etmeye uğraşın” dedi. Yazılı açıklama yapan Oran, “Çok acıdır ki 2002’den beri popülist parti deneyimi yaşayan Türkiye’de, muhalefet bloku, AKP’yi ve kodlarını doğru analiz edememiştir. Hâlâ ‘Yazıklar olsun! Bu da olur mu! Bari bunu yapmayın!..’ gibi cümleler hergün kullanılmaktadır. Muhalefet, adeta tüm mesaisini AKP’yi ‘demokrasiye ikna etmek için’ harcamaktadır. Oysa bu çaba nafiledir” dedi. l İç Politika Ankara’da Halk Ekmek 1 lira Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, 250 gramlık normal ekmeğin, ramazan ayı boyunca 1 lira 25 kuruş yerine 1 liradan satılacağını açıkladı. Öte yandan ABB Meclisi’nde konuşan Yavaş, Uygur Türkleri’ne yönelik Barın Katliamı’na ilişkin yaptıkları anma sonrası Çin Ankara Büyükelçiliği tarafından verilen tepkiye yanıt verdi. Yavaş, “Kimsenin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ama nerede bir kardeşimize ateş düşmüşse, tarihte olduğu gibi bugün de Türk milletinin derdi olacaktır” dedi. l ANKARA Acı kaybımız Necmettin Serttaş Em.Hv.Kd.Bnb Covid19 nedeniyle 7 Nisan 2021 çarşamba akşamı aramızdan ayrıldı. Tüm ailesine ve devre arkadaşlarımıza baş sağlığı dileriz. Ruhu şad olsun. Hava Harp Okulu 1976 devresi ANMA Sevgili Ablamız, Halamız Akçay ailesinin değerli büyüğü, İyilik meleği, Cumhuriyet aşığı AYTEN AKÇAY’ı Vefatının 2. yılında saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. Ruhu Şad olsun. KEMAL, CANDAN, ÖZLEM, CİHAN, SARP, UMUT
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear