23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 9 19 ŞUBAT 2021 CUMA Hem özerklik Seçilmişlikten atanmışlığa giden sürecin mağdurlarından biri olan Prof. Dr. Raşit hem özgürlük Tükel, ‘Üniversiteler siyasi iktidarın güdümüne girdi’ diyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak AKP’li Prof. Dr. Melih Bulu’yu atamasının ardından başlayan protestolar sürüyor. Bulu’ya yönelik protestoların temeli Cumhuriyet kazanımlarının biZEHRA ÖZDİLEK rer birer yok edilmesinden kaynaklanıyor. Cumhuriyetin ilanından 10 gün sonra şimdiki adı İstanbul Üniversitesi olan Darülfünun’a ilk üniversite rektörü seçildi. 12 Eylül darbesinin ardından YÖK’ün kurulmasıyla özerkliğine darbe vurulan üniversitelerin dönüşüm süreci başladı. AKP iktidarı ile birlikte darbe döneminin de gerisine gidilerek 2016 yılında çıkarılan KHK ile rektörlerin seçimle gelme koşulu kaldırıldı. Seçilmişlikten atanmışlığa giden sürecin mağdurlarından biri olan Prof. Dr. Raşit Tükel, “Üniversitelerde rektörler 12 Eylül darbesi öncesinde 35 yıl boyunca öğretim üyeleri tarafından seçilirken günümüzde rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması, üniversitelerde özerkliğin tümüyle kalktığının, üniversitelerin siyasi iktidarın güdümüne girdiğinin en somut göstergesidir” dedi. 2015’te İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne ilk sırada seçilmesine rağmen atanmayan Prof. Raşit Tükel, akademideki değişim süreci ve Boğaziçi Üniversitesi protestolarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. n 2015’te yapılan seçimde birinci olmanıza karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlüğe Prof. Dr. Mahmut Ak’ı atamıştı. Bu, bir değişimin başlangıcı mıydı? 2015’te İstanbul Üniversitesi rektörlük seçimi sürecinde yaşadıklarımız üniversitemize özgü değildi. Üniversitelerde uzun yıllardır rektörlük seçimleri sonrasındaki YÖK değerlendirmesinde sıralama değiştirilmekte, en yüksek oy alan adaylar alt sıralara kaydırılabilmekte ve Cumhurbaşkanı en çok oy alanların dışındakileri atayabilmekteydi. O dönemde İstanbul Üniversitesi’nde yapılan seçime yönelik antidemokratik müdahalelere karşı çıkmış, üniversite iradesini savunmuştuk. Oylarımızın takipçisi olarak sürdürdüğümüz o dönemdeki mücadele, yıllardır benzer rahatsızlığı yaşayan üniversitelerden gelen desteklerle büyümüş, güçlü bir ses olmuştu. Demokratik, özgür, özerk bir üniversite talebinin bu sesi, bugünlerde Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan kayyım rektör atamasıyla daha da güçlendi. İstanbul Üniversitesi’nin 2015 yılında yapılan rektörlük seçimlerinde en çok oyu alan Prof. Dr. Raşit Tükel yerine, ikinci sıradaki Prof. Dr. Mahmut Ak, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektörlüğe getirildi. Akademisyenler, öğrenciler ve sivil toplum kuruluşları süreçte Prof. Dr. Tükel’e büyük destek vermişti. İLK REKTÖR SEÇİMİ CUMHURİYET’İN İLANINDAN 10 GÜN SONRA Osmanlı döneminde 1870’li yıllarda Avrupa’daki örneklerine benzer şekilde kurulan ilk üniversite Darülfünun’a ilk rektör Cumhuriyet’in ilanından 10 gün sonra 1923 yılında seçildi. Türk eğitimci, yazar, hattat, siyasetçi İsmail Hakkı Baltacıoğlu Darülfünun Emini ‘seçilerek’ Cumhuriyetin ilk üniversite rektörü olmuş oldu. Rektörlük seçimlerini kaldıran iki önemli tarih var, 1981 ve 2016. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, 4 Kasım 1981 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile birlikte, devlet üniversitelerinde rektör, YÖK tarafından önerilen profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanmaya başlandı. Böylece, 1946 yılında yürürlüğe giren 4936 Sayılı Üniversiteler Kanunu ile 35 yıldır uygulanmakta olan rektörlerin üniversitelerin profesörleri tarafından seçilmesi koşulu, 12 Eylül darbesinin sonrasında kaldırılmış oldu. 1992 yılında 2547 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak seçim geri getirildi. Ancak yasanın ilgili maddesi, üniversitelerde rektörlük seçimi sonucunda en çok oyu alan altı adayın YÖK’e bildirilmesi, YÖK’ün altı aday arasından üç adayı Cumhurbaşkanlığı’na sunması, cumhurbaşkanının da YÖK tarafından sunulan üç adaydan birini rektör olarak ataması şeklinde düzenlenmişti. Yasa değişikliği sonrasındaki ilk yıllarda seçim sonucuna bağlı kalarak rektör atamaları gerçekleştirilirken, 2000’li yıllarla yani AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte rektör atamalarında üniversite öğretim üyelerinin tercihleri dikkate alınmadan atamalar yapılmaya başlandı. nin kararı ve hatta bilgisi dışında açılacak olan iki fakültenin Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğretim üyesi dengelerini değiştirmek dışında bir amacı görünmemektedir. ‘Siyasi iktidarın güdümünde’ n Boğaziçi süreci akademinin geldiği nokta konusunda bize ne söylüyor? Özerklik ve akademik özgürlüklerin sonu mu? Üniversitelerde araştırma, üretme, yaratma, öğretme gibi bilimsel etkinlikler ancak tam bir akademik özgürlük ortamında mümkün olabilir. Akademik özgürlüğü sağlamanın koşullarından biri de akademik özerkliktir. Akademik özerklikten anlaşılması gereken öncelikle, üniversitelerin kendi üyelerinin demokratik usullerle oluşturdukları organlar eliyle yönetilmesi ve siyasi iradenin müdahalesinin dışında yer almaları olmalıdır. Bu doğrultuda, üniversitelerde eğitim veren, okuyan, araştırma yapan ve çalışanların, yani tüm bileşenlerin aktif katılımını sağlayan bir yönetim anlayışı hâkim olmalıdır. Dolayısıyla üniversite bileşenlerinin iradesini yansıtacak şekilde yapılacak rektörlük seçimleri üniversitelerde özyönetimin, diğer bir ifadeyle karar verme ve verdiği kararları uygulamada bağımsız davranabilmeyi ve dış baskılardan etkilenmemeyi garanti eden akademik özerkliğin önkoşuludur. Üniversitelerde rektörler 12 Eylül darbesi öncesinde 35 yıl boyunca öğretim üyeleri tarafından seçilirken günümüzde rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması, üniversitelerde özerkliğin tümüyle kalktığının, üniversitelerin siyasi iktidarın güdümüne girdiğinin en somut göstergesidir. ‘Tepki yılların birikimi’ n Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan atamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Öğrencilerin ve akademisyenlerin tepkisi neden bu kadar sert oldu? Boğaziçi Üniversitesi’ne KHK ILE seçim yapılmadan rektör atanması mevcut KALDIRILDI yasalara uygun ancak meşru ve kabul edilebilir de15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 29 Ekim 2016 tarihli 676 sayılı KHK ile 1992 yılı öncesine dönülerek üniversiteğildir. Boğaziçi lerde rektör seçimleri kaldırıldı. Yapılan düÜniversitesi’ne zenlemede, devlet üniversitelerinde rektörektör atanmasının rün, YÖK’ün önerdiği profesör olarak en az üç öncesinde ve son yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurrasında çok sayıbaşkanı tarafından atanması koşulu getirilda üniversiteye benzer şekilde atamalar yapılmıştır, yapılmaya di. 2 Temmuz 2018’de kabul edilen 703 sayılı KHK ile daha da ileri giderek devlet üniversitelerine rektör, doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından da devam edilmektedir. atanmaya başlandı. Boğaziçi Üniversitesi’ni diğer üniversitelerden ayıran, başta öğretim üyeleri ve öğrenciler olmak üzere üniversite bileşenlerinin bu duruma sessiz kalmamaları olmuştur. Boğaziçi Üniversitesi’nden çıkan bu güçlü sese, diğer birçok ünidesi olarak alınmalıdır. Öğrencilerin ve akademisyenlerin tepkisi, üniversitelerde yıllardır sürmekte olan antidemokratik uygulamalara, üniversiteversitenin verdiği destek ve lerin üniversite olmaktan çıkadayanışma mesajları, demok rılıp siyasi iktidarın güdümünratik, katılımcı, özgür ve özerk de bir kurum olarak yapılandıbir üniversite talebinin bir ifa rılmasına güçlü bir tepki olaProf. Dr. Tükel rak görülebilir. n Atanmış rektöre tepkiler sürerken hukuk ve iletişim Fakültesi kurulmasına karar verildi. Bundaki amaç nedir sizce? Fakültelerin kurulma kararı, üniversite içinde konuyla ilgili değerlendirmeler yapılmadan, üniversite senatosunda görüşülmeden alınmıştır. Sonuçta, üniversite iradesinin tamamen dışında alınan bu karar, demokratik teamüllere aykırıdır. Ancak, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten hemen sonra değiştirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, Cumhurbaşkanına üniversitenin teklifi ya da görüşü olmadan fakülte açma yetkisini vermektedir. Bu durumda, üniversite‘Sahip çıkılmalı’ n Akademinin durumu konusunda siyasilere neler söylemek isterdiniz? Eleştirel düşünmeyi öğrenme ve yaratıcılığı geliştirmenin üniversite eğitiminin temel amacı olması gerektiğidir. Üniversiteler kamusal konumlanışa sahip olmalı, toplumla ilişkilerini geliştirmeli, kâr ve ekonomik çıkar için değil toplumsal amaçlar ve toplumun gereksinimlerinin karşılanması için çalışmalıdır. Son olarak da üniversitelerine sahip çıkarak kurum dışından meşru ve liyakat uygun olmayan rektör atanmasına karşı çıkarak barışçıl biçimde tepkilerini gösteren akademisyenlere ve öğrencilere yönelik baskıların kaldırılmasını, bazı öğretim üyeleri ve öğrenci topluluklarının hedef gösterilmekten vazgeçilmesini ve anayasal haklarını kullanırken gözaltına alınan, tutuklanan ve konut hapsi ile cezalandırılan öğrencilerin serbest bırakılması talebini buradan ifade etmek isterim. l İSTANBUL ÖĞÜT’ÜN TEZINDE YÜZDE 51 ‘BENZERLIK’ Tartışmalı tezin danışmanı Kuran dekan oluyor GİZAY ÇELİK yapıştır yapılarak intihal yapıldığı belirtildi. Tezin ilerleyen bölümBoğaziçi Üniversitesi Hukuk lerinde ise tırnak kullanılmasına Fakültesi’ne dekan olarak ata rağmen kaynak belirtilmemesi, nacağı öğrenilen Marmara Üni uluslararası APA, MLA, Chicago versitesi Kamu Hukuku Bölügibi alıntı formatlarına uymuyor. mü Milletlerarası Hukuk AnabiHalihazırda Türkiye’deki tezlerlim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sela de genel olarak kabul edilen benmi Kuran’ın, AKP’deki “Pelikan zerlik (intihal raporu) oranı yüzcı” ekibin önde gelen isimlerin de 20. Bu açıdan bakıldığında teden olduğu öne sürülen Selman zin kendisi zaten özgünlük kriteÖğüt’ün 2010 yılında teslim et rini taşımıyor. Öğüt’ün yüksek litiği, akademik kriterler açısın sans tezindeki intihali iddia oladan kabul edilemez rak gündeme geti“benzerlikteki” yüksek lisans tezinin danışmanı olduğu ortaya çıktı. ÇİFTE PARTİLİ! rilmişti. Öğüt, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’a yeMedipol Üniver Kuran’ın da Bulu gibi si ni tez jürisini şikâyet sitesi ile ilişkisi ke yasi yaşantısıyla tartış etmişti. WikiLeaks’in silen Öğüt’ün, malı bir ko sızdırdığı maillere Marmara numa sa göre Öğüt, “Berat Üniversitesi’nden 2010 yılında tez jürisinden geçen, “The sea politics of the EU in the framework of 1982 un conhip olduğu ortaya çıktı. Selami Kuran’ın, MHP MYK Kuran yedek üyeliğinin bulunmasının yanı sıra, Abi” diye hitap ettiği Albayrak’a tezini inceleyen jürinin kendisini bırakmasını bir “mason” komplosu olarak nitelendirmişti. vention on the law 2015 genel seçimlerinde Konu ile ilgili bilof the sea” (Birleş AKP’den İstanbul 3’ün gileri sormak için miş Milletler De cü bölge milletvekilliği ulaşmaya çalıştığıniz Hukuku Sözleş aday adaylığı listesinde mız Öğüt, sorularımesi çerçevesin yer aldığı belirtildi. mızı yanıtsız bırakde AB’nin deniz potı. Öğüt’ün yüksek lilitikası) başlıklı yüksek lisans te sans tezi tartışma yaratırken, yezinde “Turnitin benzeri Scribbr” ni kurulan Boğaziçi Üniversiteadlı uygulama yüzde 51 oranın si Hukuk Fakültesi’ne dekanı olada “benzerlik” tespiti gerçekleş rak atanacağı belirtilen Selami tirdi. Kaynak belirtmeden alın Kuran’ın, teze nasıl onay verditılar kapak, içindekiler, tablo ği merak konusu oldu. Marmalar ve kısaltmalar bölümleri hariç ra Üniversitesi Sosyal Bilimler 130 sayfalık Öğüt’ün yüksek li Enstitüsü’nün tezlere ilişkin orjisans tezinde tespit edilen yüzde nallik raporunda “Benzerlik oranı 51 “benzerlik” oranının, akade yüzde 30’u geçmemelidir” madmik kriterler kapsamında geçerli desi yer alıyor. Raporda ayrıca, olmadığı belirtildi. Tezin ilk 7 say bu oranların üzerinde çıkan tezfasının bazı bölümlerinde, kaynak lerin belirtilen oranlar sağlanana belirtilmeden özne veya yüklem kadar tez savunmasına alınmayadeğiştirilerek doğrudan kopyala cağı belirtiliyor. POLISLERIN DARP EDEREK BIRAKTIĞI BELIRTILDI Ankara’da ‘3 üniversite öğrencisi kaçırıldı’ iddiası Ankara’da üç üniversite öğrencisinin polisler tarafından kaçırıldığı öne sürüldü. Gençlerin karakola götürülmediği ve darp edilerek 3 ayrı noktaya bırakıldığı iddia edildi. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğrencisi olan, Türkiye İşçi Partisi (TİP) il yöneticisi Ali Ayduğan’ın Gölbaşı’nda boş bir araziye, Öğrenci Kolektifleri üyeleri Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Uğurcan Baynal’ın Pursaklar’a, Sena Bademli isimli öğrencinin ise Sincan’a bırakıldığı ifade edildi. Ayduğan’ın avukatı Eren Gönen, “Ali evden çıkınca kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli kişiler Ali’nin yanına gelerek kimlik istemişler. Genel Bilgi Tespiti (GBT) yapıldıktan sonra beyaz renkte Sedan bir araca bindirmişler. Müvekilimin darp edildi bilgisi var” dedi. Gönen, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ve Ayduğan için darp raporu alacaklarını vurguladı. ‘Kayıt yok’ İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi’nden yapılan açıklamada, “Bugün 3 üniversite öğrencisi Ankara’da GBT gerekçesiyle gözaltına alındı ama buna dair resmi kayıt bulunmamakta ve nerede oldukları bilinmiyor. Bu hukuksuzluklara derhal son verilsin” denildi. l Haber Merkezi ‘CEZAEVI MÜDÜRLÜĞÜ OLAYIN ÜSTÜNÜ KAPADI’ Barış Pehlivan’ı darp eden memur ‘uyarı’ aldı Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubunun cenazesine ilişkin OdaTV’de yayımlanan haber nedeniyle 6 Mart 2020’de tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilen OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ı cezaevinde darp eden memur Muhammed Baştürk’e, cezaevi müdürlüğü tarafından ‘uyarı’ cezası verildiği ortaya çıktı. Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, savcılığın etkin bir soruşturma yürütmediğini, Adalet Bakanlığı müfettişlerinin de ceza olarak infaz koruma memuru Baştürk’e ‘kınama’ cezası verilmesi yönünde görüş bildirdiğini söyledi. Bianet’e konuşan Ersöz “Silivri Cezaevi Müdürlüğü, şüphelinin geçmişteki iyi halini gerekçe yaparak ‘uyarı’ cezası uyguladı. Çok daha ağır bir ceza gerekiyordu. Darp olayının üstü kapatıldı” dedi. Silivri Cumhuriyet Savcılığı dosyayı geçen aylarda takipsizlikle sonuçlandırmıştı. l Haber Merkezi 500 ÇİFTÇİNIN YERINDEN EDILECEĞI ILERI SÜRÜLDÜ Gürsel Tekin: Kanal İstanbul sürgünleri başladı Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin hukuki girişimler ve kamuoyu tepkisi sürerken, tarımcılıkla uğraşan 500 ailenin sürgün edileceği ileri sürüldü. CHP Milletvekili Gürsel Tekin, açıklamasında 16 Şubat Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla Arnavutköy’den 500 çiftçi ailesinin sürgün edileceğini belirterek “Bu hem İstanbul’a hem de çiftçimize ihanettir. İstanbul, 20 yıl önce kendi kendine yetebilen bir şehirken, şimdilerde hiçbir üründe tüketim ihtiyacını karşılayabilecek durumda değildir. Bu karar ile İstanbul halkının sağlıklı tarımsal ürün ve gıdaya ulaşması bir kez daha engellenmiş olacaktır” ifadelerini kullandı. Tekin, “Geçimini hayvancılıktan sağlayan çiftçiler ve yöre halkı sürgün edildikten sonra beton lobilerinin ve rant çetelerine uygun alanlar oluşturulacak. Ama biz müsaade etmeyeceğiz” dedi. l İç Politika
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear