23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 9 24 OCAK 2021 PAZAR 28. ölüm yıldönümünde Mumcu’yu ailesi, sevenleri ve okurları anıyor Bir mum da sen yak Ankara’daki evinin önünde, aracına konan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, katledilişinin 28. yıldönümünde, ailesi, sevenleri ve okurlarınca anılacak. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag), bu yıl yurttaşları yasaklar nedeniyle evinde mum yakmaya davet etti. “Bir mum da sen yak” çağrısıyla yapılan duyuruda, tüm yurttaşlar bugün saat 20.00’de, Mumcu anısına evlerinde mum yakmaya çağrıldı. Karlı Sokak’ta anma Mumcu için her yıl olduğu gibi bu yıl da yaşamını yitirdiği evinin önünde anma töreni gerçekleştirilecek. um:ag çalışanları ve Mumcu’nun ailesi, saat 13.00’te, Karlı Sokak’ta bir araya gelerek, katledildiği noktaya mumlar dikecek, karanfiller bırakılacak. um:ag ayrıca yurttaşları, saat 20.00’de, Mumcu anısına evlerinde mum yakmaya davet etti. Bugün saat 13.45’te, Mumcu’nun Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında bir anma töreni de düzenleyecek. BASIN ÖRGÜTLERİ: HALKI BILGILENDIRDIĞI IÇIN KATLEDILDI Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Yaşadığımız ülkede yıllardır gazetecilere, bilim insanlarına, sendikacılara, aydınlara, öğrencilere karşı düzenlenen saldırıların tek bir amacı var: Halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek ve topluma korku salmak. Mumcu araştırmacı gazeteci olarak yaşadığı çağa tanıklık etmiş, halkı bilgilendirme görevini cesurca yerine getirdiği için öldürülmüştür. Saldırıları gerçekleştirenlere karşı cezasızlık uygulaması sürüyor” denildi. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada da “Mumcu, Türk basının en cesur kalemlerindendi. Gerçeğin halka iletilmesinden, hakikatlerin bilinmesinden korkanlar ona kıydılar. Uğur Mumcu gazeteci ve yazarlığının yanında, Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin ve aydınlanmanın yılmaz savunucusuydu. Aradan geçen 28 yılda ne yazık ki bu suikastın planlayıcıları, azmettiricileri, bombayı koyan tetikçileri ortaya çıkarılamadı. Bu ayıp maalesef hâlâ devam ediyor. Onun araştırmacı gazeteciliğini devam ettiren genç meslektaşlarının çabalarının varlığı ile teselli buluyoruz” ifadeleri kullanıldı. l Haber Merkezi MUMCU SUIKASTI 28 YILDIR AYDINLATILMAYI BEKLİYOR Dosyası hâlâ ‘faili meçhul’ Etkinlikler sosyal medyada 4 Bu yıl yurttaşların katılımına açık olan etkinlikler ise salgın nedeniyle sosyal medya üzerinden gerçekleştirilecek. Sanatçı Gürsel Gökçen’in “Sönmeyen Işık Uğur Mumcu” adlı fotoğraf gösterisi, Gökçe’nin YouTube hesabından hafta boyunca yurttaşların ziyaretine açık olacak. 4 Bu yıl söyleşiler de sosyal medya üzerinden gerçekleştirilecek. Sosyal Demokrasi Derneği, zoom hesabı üzerinden, saat 14.00’te, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu ve avukat Kemal Akkurt’un katıldığı “Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk Devletinin Neresindeyiz?” söyleşisini yayımlayacak. 4 CHP Parti Okulu ise saat 18.00’de, CHP’nin YouTube hesabı üzerinden “Uğur Mumcu’nun İzinde Pandemide Gerçekleri Sorgulamak” başlıklı söyleşiyi yayımlayacak. Söyleşinin konukları Prof. Dr. Aytuğ Atıcı ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu olacak. 4 Akşam saat 20.00’de ise Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı, zoom hesabından “Gençler Konuşuyor” başlıklı söyleşiyi yayımlayacak. Söyleşide Emel Sungur, Sezer Uğuz ve Doğa Önder konuşmacı olarak yer alacak. l ANKARA/Cumhuriyet SEFA UYAR Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden 28 yıl gibi bir süre geçmesine karşın suikast hâlâ aydınlatılamadı. 1990’lar, Türkiye’nin “en karanlık yılları” olarak da biliniyor. Bu yıllarda özellikle Türkiye birbiri ardına gelen “aydın cinayetleriyle” sarsıldı. 19902002 yılları arasında Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Prof. Dr. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan ve Necip Hablemitoğlu katledildi. Mumcu, yazdığı yazılar nedeniyle birçok kez tehdit aldı. 1992 yılında da “Beni öldürecekler” diyerek, başına gelecekleri haber vermişti. O sözünden bir yıl sonra, 24 Ocak 1993’te, bombalı saldırıya uğradı. Mumcu’nun katledildiği yerde o dönem inceleme yapan uzmanların, “delillerde tahrifat yapması” dikkat çekerken, cinayeti İBDAC ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlense de aradan yıllar geçmesine karşın Mumcu suikastının üzerindeki sır perdesi aralanmadı. Cinayetin ardından açıklama yapan dönemin bakanı İsmet Sezgin, “Bu cinayeti çözmek, devletin namus borcudur” demişti. BOMBACININ DOSYASI AYRILDI 11Temmuz 2000’de, 15’i tutuklu 17 sanık hakkında, Ankara 2 No’lu DGM’de başlayan UMUT davasının iddianamesinde, Mumcu’nun aracına konan bombanın Ferhan Özmen tarafından hazırlandığı ve Necdet Yüksel’in gözcülüğünde, Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği belirtildi. 2005’te sonuçlanan davada, sanıklar Yüksel, Özmen ve Rüştü Aytufan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. “TevhitSelam/ Kudüs Ordusu” örgütü üyesi oldukları belirtilen sanıklar Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral ile Mumcu’nun aracına bombayı yerleştiren Demir’in dosyaları ayrıldı. Diğer sanıklara ise değişen yıllarda cezalar verildi. Değişen yıllarda ceza alan 6 sanığın, Anayasa Mahkemesi’nin “yargılanma haklarının ihlal edilmesi” kararı vermesi nedeniyle 2017’de yeniden yargılanmasına hükmedildi. ..Ve beraat Dosyaları ayrılan Akbulut, Eş, Cansız ve Koral’ın yargılanmasına ise 2009 yılında başlandı. Bu 4 sanığın hakkındaki yakalama kararı, ifade vermeleri amacıyla kaldırılırken, Türkiye’ye geldiklerinde de “tutuklanmama garantisi” verildiği ortaya çıktı. Cansız dışındaki üç sanık, Türkiye’ye geldi ve savunma yaptı. Davada karar ise 8 Aralık 2020’de çıktı. Akbulut, Eş ve Koral, beraat etti. Söz konusu dava kapsamında firari durumda olan Cansız ve bombayı yerleştiren Demir’in dosyaları yeniden ayrıldı. 28 yıldır firari olan Demir’in davası ise 5 Mayıs’ta görülecek. Ancak yıllar sonra, 2010 yılında, Sezgin, bir türlü çözülemeyen suikast için “Bu borcu maalesef ödeyemedik” demek zorunda kalmıştı. Soruşturmayı yürüten ve cinayeti kimin işlediğine dair “İstihbarat örgütleri, biraz mafya ve karanlık güçler” ifadeleri ile dikkat çeken savcı Kemal Ayhan da 26 Haziran 1995’te evinde ölü bulunmuştu. Aradan geçen yıllara karşın davada somut gelişmeler yaşanmaması üzerine 14 Ocak 1997’de, Meclis’te, Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu kuruldu. 4 Haziran’da görevini tamamlayan komisyon tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde, eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nusret Demiral ve eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’un soruşturmayı savsakladığı ve görev kusuru olduğu; Ankara Valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililerin, Mumcu’yu koruma konusunda gerekli önlemleri almadığı vurgulandı. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar da Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu evinde ziyaret ederek, Mumcu’nun cinayete ilişkin soruları üzerine dikkat çeken “Bir tuğla çekersek, duvar yıkılır” ifadesini kullandı. Bu cümle davanın “en flaş ve somut” ifadeleri arasında yer aldı. 7 yıl sonra da davaya ilişkin kayda değer bir gelişme sağlanamadı. Krokiler ele geçirildi Ocak 2000’de, terör örgütü Hizbullah’a yönelik gerçekleştirilen bir operasyonda, Mumcu cinayetine ilişkin krokiler ele geçirildi. Bu ipucu ile birlikte davada yeni bir adıma geçildi: Uğur Mumcu Uzun Takip (UMUT) Operasyonu. İncelemelerin ucu ise “TevhitSelam/Kudüs Ordusu” adlı örgüte uzandı. Aksoy, Üçok ve Kışlalı cinayetlerinin de dahil edilmesiyle UMUT Davası açıldı. l ANKARA KATİLLERİ BİLİNİYOR, MAŞALAR ARAMIZDA Uğur Mumcu, Buca Belediyesi’nin düzenlediği programla anıldı. Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi’nde, koronavirüs tedbirleri kapsamında, çevrimiçi “Uğur Mumcu’yu Anıyoruz” etkinliği düzenlendi. Moderatörlüğünü Mazlum Vesek’in yaptığı program, Buca Belediyesi Başkan Yardımcısı Barış Özreçber ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen’in katılımıyla gerçekleşti. Özreçber, “Katledilişinin ardından Uğur Mumcu geride onurlu bir yaşam, ilkeli ve dürüst gazetecilik, bu uğurda feda edilmiş bir hayat ve hâlâ günümüze dahi ışık tutan ölümsüz eserler bırakmıştır” dedi. Dikmen ise “Mumcu’nun katilleri biliniyor aslında, maşalar bile aramızdalar. Adaletle yargılanıp, cezalandırılmadılar. Mumcu, duruşuyla yaptıklarıyla hâlâ hafızalarda yaşamaya devam edecek” diye konuştu. l İZMİR TRT’deki görüntüleri kaldırıldı Mumcu’yu arşivden sildiler Journo yazarı Emre Kızılkaya, TRT’nin Uğur Mumcu’nun katıldığı tarihi programları çevrimiçi arşivinden sessizce kaldırdığını açıkladı. Kızılkaya, “Eski Türkiye’nin çoksesliliğini yansıtan, eleştirel gazeteciliği de içeren görüntülerin yerine, Hülya Koçyiğit, Alev Alatlı gibi isimlerin videoları konuldu” dedi. Kızılkaya’nın yazısının ilgili kısmı şöyle: “TRT’de 1979 yılında yayımlanan Ayın Getirdikleri programını arıyordum. Biraz daha araştırınca TRT Arşiv internet sitesinden sadece bu programın değil, Uğur Mumcu ile ilgili tüm görüntülerin son dönemde kaldırıldığını gördüm. Mumcu’nun cenaze törenini konu alan haber videosu da uçmuştu. Her partiden siyasetçilerin katıldığı açık oturumlar ve seçim münazaraları gibi daha önce sitede gördüğüm birçok video artık yoktu.” l Haber Merkezi ‘Sakıncalı Piyade’yi okuyunca ‘Ne çok ‘güler misin ağlar mısın’ denilecek olay yaşamışız’ dedirtiyor Hem gülümsetti hem düşündürdü... SARP SAĞKAL Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade” adlı eseri, 12 Mart darbesi döneminden bir yargılamayla başlıyor. Yargılanan kişi ise bizzat Mumcu’nun kendisi. Yargılamaya konu ise bir yazısında orduya atfen yazdığı “Uyanık ol” yazısı. Oysa davanın bilirkişi raporunda da yer aldığı gibi “Ordu uyanıktır ve uyarıya ihtiyaç duymaz.” Mumcu, bu ifadelerinden dolayı tutuklanma istemiyle yargılanıp, beraat ediyor. Beraatını arkadaşlarıyla yemek yiyerek kutlamak isteyen Mumcu’nun keyfi, çalan telefon ile kaçıyor. Annesi arayarak, “polislerin onu tutuklamak üzere geldiğini” söylüyor telefonda. Teslim olmanın yollarını arayan Mumcu, o anı yapıtında şöyle anlatıyor: “Karakola gidip teslim olsam, ‘Kaçıyordu’ der, vururlar.” Evden çıkmak yerine Sıkıyönetim Komutanlığı’na telefon eden Mumcu, “Alo, beni arıyormuşsunuz, nereye teslim olayım?” diye soruyor. Ancak gelen yanıt hayli şaşırtıcı: “Bizim bir bilgimiz yok.” Bunun üzerine ikinci telefonu da Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne açan Mumcu’ya, bu sefer de “Bizde adınız yok. Herhalde sıkıyönetimin işi...” yanıtı veriliyor. Mumcu, “kendini yakalatmak için yaptığı” aramaların sonucunda, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltına alınıyor. Çıkarıldığı mahkeme de onu “kaçma şüphesi olduğu” gerekçesiyle tutukluyor. ‘Doçentin ishali’ Resmi Gazete’de Mumcu, gördüğü “trajikomik” olayları anlatmaya, kendi okulundan tanıdığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mukbil Özyörük ile devam ediyor. Özyörük, yine bir 12 Mart döneminde gözaltına alınıyor. “Gizli örgüt toplantılarına katılmak” suçundan da yargılanıyor. Toplantılara katıldığını inkâr etmeyen Özyörük, “Efendim, ben o gün ishaldim. O eve gittim ama ishal olduğum için sık sık banyoya gittiğimden ne konuşulduğunu duymadım” savunmasını yapıyor. Mumcu’nun aktardığına göre, dava Anayasa Mahkemesi’ne kadar gittiği için bu “ishalli savunma” da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan metinler arasında yerini alıyor. ‘Bayraklı’ dava Mumcu’nun yargılamalarla dolu bir başka anısını da “Hoş gelişler ola” türküsü oluşturuyor. Bir yazısında, türkünün “Soldan sağa, salla bayrağı, düşman üstüne” dizelerini kullanan Mumcu, “komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağını belirtmek” suçundan yargılanıyor. Mumcu, savunmasında, türkünün radyolarda sürekli çalan bir türkü olduğunu belirterek, “Eğer türküyü olduğu gibi aktarsaydım, yazı içinde ‘sol’ sözcüğü iki kez kullanıldığı için cezam artmaz mıydı?” diye soruyor. Ancak Mumcu sözlerini bitiremeden, duruşmanın savcısından yargıcına, salondaki herkes gülmeye başlıyor. Mahkeme de ileri bir tarihe erteleniyor. Mumcu tekrar yargılanmak için mahkemeye çıktığında ise mahkeme heyetinin tamamen değiştiğini görüyor. Yeni heyet, Mumcu’yu, “komünist propagandadan” suçlu buluyor. l ANKARA GÖZLEM UĞUR MUMCU Sesleniş Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım unutma bizi!.. Yoksulluğun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık, kışlık katlarımız, arabamız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi!.. Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı, bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım unutma bizi!.. Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat Yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde, öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezartaşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!.. Kanserdik. Ölüm her gün bir sinsi yılan gibi, dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında, bırakıp gittik bu dünyayı ecelsiz. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi!.. Giresun’daki yoksul köylüler. Sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım unutma bizi!.. Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle, başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. “Amerikan üsleri kaldırılsın” dedik, sokak ortasında sorgusuzsualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!.. Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk: Komünist dediler. “Ülkemiz bağımsız değil” dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda, emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı, daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler bizi... Vurulduk ey halkım, unutma bizi!.. Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki, korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik, boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi!.. Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi!.. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi... Cumhuriyet, 25 Ağustos 1975
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear