Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 17 OCAK 2021 PAZAR YORUM/HABER Tutku en çok kadınların işidir Sevgili okurlarım haftada tek gün yazınca benim açımdan pek çok şey söylenmiş oluyor. Aşı tartışmaları, hain koronanın sınıfsal niteliği ve zenginin dostu olması, 65 yaş üstüne uygulanan faşist yaptırımlar, artık toplu taşımaya da binemiyoruz. Neyse ki gazetem ıslak imzalı çalışma kâğıdımı gönderdi, hiçbir biçimde örtülemeyen yoksulluk, genç işsizliği, kadın cinayetleri, doğaFotoğraf: Işıl Özgentürk. nın yok edilmesi, kayak merkezleri, büyük otellerin barlarının açık olup tiyatroların, sinemaların, kahvelerin kapalı olması. Gittiğim pazarda yaşlı, genç kadınların satılamayan meyve ve sebzeleri tek tek ayıklayıp poşetlere doldurması. Kısaca say sayabildiğin kadar. Ben de uzundur yazmak istediğim bir konuyu yazayım dedim: Başlığım da oldukça iddialı. Tutku en çok kadınlara yakışır. Tartışmaya açıktır. Epey zaman önce anladım, “Erkek ya da kadın yazar yoktur, iyi ya da kötü yazar vardır; erkek ya da kadın yönetmen yoktur, iyi ya da kötü yönetmen vardır” diretmeleri boşuna, biz ne yaparsak yapalım cinsiyetimiz, mesleğimizin başına şak diye oturmaya devam ediyor ve belli ki yüzyıllar boyunca yeni biyolojik bir devrim gerçekleşip erkekler de doğurana kadar devam edecek. Öyleyse işin keyfini çıkarmaya bakalım. İşin keyfini çıkarmaya başlayınca, şaşırtıcı sürprizler yolunuzu kesiyor. Bunlardan biri karşıma Ankara’da yapılan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde bir belgesel olarak çıkmıştı. Önce adını sevdim, “Tutkuyu Filme Almak”. Belçika’da doğan, Afrika’da, ABD’de büyüyen yönetmen Marie Mandy yapmıştı bu belgeseli. Çok basit bir sorudan yola çıkmıştı. Şu dünyanın kadın yönetmenleri tutkuyu, aşkı ve cinselliği nasıl anlatıyorlar? Erkek yönetmenlerden farkları ne? Fark mı bilmem ama ben şapka çıkardım, belgeseldeki kadın yönetmenler son derece cesur ve acımasızlardı! Tutkunun ve cinselliğin o karanlık labirentlerinde gözü kara dolaşıyorlardı. Bu cesareti, bu gözü karalığı açıkça kıskandım. Fransız yönetmen Agnes Varda’nın Simone de Beauvoir’ın “Kadın doğulmaz kadın olunur” sözüyle başlattığı film, dünyanın her köşesinde film yapan kadın yönetmenlerin oluşturduğu bir tutku şöleniydi. Kadınlar bütün bildik söylemleri sarsacak görüntülerle herkesi, kendini ve cinselliğini sorgulamaya davet ediyorlardı. İngiliz yönetmen Sally Potter “Tango Dersi” adlı filminde ellisine yakın bir kadının yirmili yaşlardaki öğrencisine duyduğu tutkulu aşkı, pervasızca görüntülüyor ve yaşından ötürü bu aşktan utanması gerektiği düşünülen kadının, tutkuya ve aşka sarılarak yaşamın en canlı damarlarından birine nasıl dokunduğunu anlatıyor, taraf tutuyor ve kadının bu eyleminde sonuna kadar hakkı olduğunu vurguluyordu. Öylesine cesurdu ki filmin kadın kahramanını da herkese inat, yüzündeki kırışıklıklara bakmadan sapına kadar sahici bir biçimde kendisi oynuyordu. Hayata ve tutkuya ait her şey, kimi Senegalli, kimi Tunuslu, kimi Amerikalı, kimi İtalyan bu kadınların ilgisi dahilindeydi. Politik tavrı ve cesur filmleriyle bildiğimiz İtalyan yönetmen Liliana Cavani’nin ana meselelerinden biri faşizm ve cinsellik arasındaki o ince, bıçak ucu çizgiydi. Faşizmin temel dürtülerini araştıran Wilhelm Reich’ın görüşlerini benimsediğini bildiğimiz Lilian’ın ülkemizde de gösterilen neredeyse vahşi filmi “Gece Bekçisi”nden en sert bölümler bu muhteşem belgeselde su gibi birbiri arkasından akıp gitti. Çocukluğunda Nazi kamplarında, genç Nazilerin cinsel objesi olan genç bir kadın, yıllar sonra rastladığı bir Nazinin arzu objesi olmayı yeniden bu kez gönüllü olarak istiyordu. Anlatılan tüyler ürpertici, ama bir o kadar da insana yakın bir tutku ilişkisiydi. Burada belgeseldeki bütün kadın yönetmenleri ve onların filmlerini anlatmam olanaksız, arzuyu anlatan o muhteşem görüntülerini de... Yani sözün kısası, bu belgeselde cesareti seyrettim ve kendi sinemamız kendi edebiyatımız adına biraz umutsuzluğa kapıldım. Böylesine cesur olmak bizde mümkün mü? Müslüman bir toplum olduğumuzdan mı, çocukluğumuzdan beri cinsellik ve arzu bize yasaklandığından mı, kendi kişisel tarihimizi örselemekten korktuğumuzdan mı bizde bu cesaret yok? Varsa da çok cılız ve ifşa düzeyinde, tutkunun ve arzunun kadın anlatımı henüz yok. Yani fazlasıyla pembeyiz.. Artık kırmızıya geçmenin zamanı. Bütün utanmalardan ve iç sansür denilen o inanılmaz baskıdan kurtulmanın zamanı. Ve bize sadece ifşa değil, cesur görseller, cesur hikâyeler gerekir. Yazımı sevdiğim kadın şair Gülten Akın’ı anarak ve ondan bir dörtlük söyleyerek bitirmek istiyorum: “Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi/ Bir şeycik kalmadı Deneyin lütfen/ Aydınlığım, deliyim, rüzgârlıyım/ Günaydın kaysıyı sallayan yele/ Kurtulan dirilen kişiye günaydın.” 17 OCAK 2021 SAYI: 34798 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:49 08:19 13:19 15:47 18:09 19:34 Ankara 06:32 08:01 13:04 15:34 17:57 19:19 İzmir 06:54 08:20 13:26 16:01 18:23 19:44 Yıl 1999. Türkiye’nin iyi yürekli insanları, kan kanseİngiltere’de yaşıyor.” Emin Emniyetçi ri olduğu iddiasıyla gazetelere ilan verip ilik nakli tedavisi için de olurmuş gönüllü donörler arayan genç 1999 yılı sonunda İstanbul Ordoktora çok acıyor. Otuz yedi ganize Suçlar Şubesi’nin yaptıyaşındaki Oktar Babuna’nın ğı operasyon ve açılan davada, yüzüne ahlaksızlığa adanan Adnancılara aynı yılın başında Cürmün kanı, adaletin teri bir yaşamın tefessüh* ifadesi henüz yerleşmemiş. Masum ve çaresiz görünüyor. toplayıp ABD’ye sattıkları 160 bin ünite kan bağışının hesabı sorulmadı. Çünkü Sağlık BaKurumlar kan toplamak, insanlar kan vermek için seferber oluyor. turuyor. kanı Osman Durmuş’un açtırdığı soruşturma, aradan geçen birkaç ayHenüz kimse Babuna’nın kanser olduğu yalanı ve sonuçta ABD’ye gönderilecek Tetikçi muhabir da her nasılsa “gerek yoktur” diye kapatılmıştı. 160 bin kan ünitesiyle Adnan Oktar ceSonrasında yaşadıklarını Mustafa Sonuçta Adnan Oktar suç çetesini maati arasında ilgi kurmuyor. Hoş’tan dinleyelim: çökerten polis birimi, İstanbul EmniyeZamanın Sağlık Bakanı Osman Dur“Ertesi gün haber merkezindeyim. Ka ti Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürmuş, “Kan örneklerinin yurtdışına gön nalın Oktar Babuna haberleriyle öne çı lüğü oldu, değerli okurlarım. 2018 yılınderilmesi, genetik şifremizin çözülmekan ve ödül alan kadın sağlık muhabi daki operasyondan sonra açılacak dasi açısından Türkiye için stratejik tehliri, ‘Sen benim arkadaşlarıma nasıl engel vaya müdahil olmak üzere mali şubeke oluşturur” diye yırtınıyor ama MHP’li olursun?’ diye bağırarak üstüme yürüdü. ye şikâyet dilekçesi vermeye gittiğimolduğu için kimse sözlerine değer vermiyor. Delirmiş gibiydi. Kendisine, ‘Sen muhabir falan değil, pis bir tetikçisin. O kasedi vermeyeceğim!’ deyince, fiziki anlamda de, hiç ummadığım donanım ve kararlılıkta polislerle karşılaştım: Şube müdürü Furkan Sezer ve amiri Baybars DüzArşivde hırsız var! Türk medyasının az sayıdaki başı eğilmez yiğitlerinden gazeteci ve yazar Mustafa Hoş, kan bağışı furyasında Korkmaz Yiğit’e ait Kanal 6’da Metin Uca’yla birlikte başarılı bir sabah programı yapmakta. Mustafa Hoş, kanalın kilitli arşiv bösaldırdı. İttim, yere düştü, bu sefer ‘bana saldırdı’ diye feryada başladı. Haber merkezinde bulunanlar her şeyi görmüştü. Arşive gittim, kasedi aldım ve masama kilitledim. Kasette, Adnan Oktar’ın 1986’da ilk kez gözaltına alındığı operasyon sonrası savcılıkta verdiği ifadeler ve itiraflarıyla ilgili haber vardı. Aynı gün, birçok teledemir. Operasyona çok uzun zamandır hazırlandıklarını, kimseden talimat almadan yaptıklarını söylüyor ve biz devletin hizmetindeyiz, diyorlardı. Kelle koltukta, inançlı ve kararlıydılar. Türkiye’de görmeyi özlediğim sakin, güçlü ama namluya sürülmüş mermi gibi sağlam polislerdi. Onlara güvendim. lümüne girdiği bir gün, içeride takım elbiseli iki genç erkekle burun buruna geliyor. Arşivlenmiş kasetleri karışvizyon kanalında olduğu gibi Kanal 6’da Başarılı polis, itinayla da Oktar Babuna için kan bağışı toplanıyordu. Tabii ki kan vermedim, başkalarısürülür! tıran adamlara kim olduklarını, herkenın vermesini de elimden geldiğince enZaten bağımsız hareket ettikleri çok sin giremediği bu özel bölüme nasıl gir gelledim. geçmeden anlaşıldı! diklerini soruyor. Aldığı “Seni ilgilenAdnancılar, beni işten attırmak için Emniyet teşkilatının en entedirmez. İzin aldık. Adnan Bey’in habeepeyce uğraştılar, ama başaramadılar. lektüel amiri, üç yabancı dil bilen, rinin olduğu bir kasedi alacağız!” yanı Çünkü Metin Uca’yla yaptığımız prog Strasbourg’da eğitim görmüş Baytı, Mustafa’yı sindirmek şöyle dursun, ram çok izleniyordu. Bana saldıran ka bars Düzdemir, dava başlamadan içindeki “Ordu”luyu tetikliyor! Arşiv hır dın muhabir, bir süre sonra gazetecili Ankara’ya tayin edildi. sızlarını ite kaka arşiv odasından çıkarı ği bırakıp Adnan Oktar tarikatı tarafınAdnan Oktar’ın suç şemasını soruştuyor ve bina güvenliğini çağırıp rapor tut dan yurtdışına gönderildi. Sanırım halen rurken pek çok siyasetçinin örgütle ilişkisine dair bilgilere erişen müdür Furkan Sezer ise davanın başladığını gördü. Adnancıların inanılmaz iftiralarına ve hakaretlerine maruz kaldı. Ve mahkeme sürecinin ortasına doğru, Adnancıların deyimiyle Kilis’e “sürüldü”. Halen Kilis’te. Rütbesi resmen tenzil edilmedi, ama İstanbul Mali Şube Müdürü’yken Kilis Polisevi’ne müdür atanmak, herhalde ödüllendirmek değildi! Furkan Sezer başta, Baybars Düzdemir ve onların emrindeki mali şube polislerine, Adnan Oktar çetesinin silahlı organize suç örgütü olduğunu ortaya çıkardıkları için teşekkürü borç bilirim. Yargıya güven tazeleyen mahkeme İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Mehmet Galip Perk başkanlığındaki yargı heyetine de minnetimi ifade etmek isterim: Ağır baskı altındaydılar, mıh gibi durdular ve hinliklere sabırla göğüs gerip aldatmacalara, şaşırtmacalara karşın hatasız bir yargılamayla adaletin gereğini yerine getirdiler. Türkiye’de hâlâ yargıçlar var, dedirttiler! Var olsunlar, başımızdan eksik olmasınlar. Adnan Oktar ve şürekası, binlerce yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ama işledikleri suçların hepsinden yargılandılar mı? Hayır. Siyasal işbirlikçileri ortaya döküldü mü? Hayır. İngiltere, ABD ve İsrail’e dönük casusluk faaliyeti açıklandı mı? Hayır. Peki, YÖK, Adnancılara para karşılığı mütalaa yazmaya abone hukuk profesörlerine karşı yaptırım düşünür mü? Tabii ki hayır. Yurtdışına kaçan suçlular hâlâ aktif mi? Evet. Kan satışı ve Yaratılış Atlası dahil, henüz kapatılmamış tüm hesaplar günün birinde sorulur mu? Evet! Hem de mutlaka. “Kategorize etmek”, sınıflandırmak demek. Aristoteles’ten beri akılda tutulacak bilgi miktarını azaltmak, öğretme, öğrenme ve belletme kolaylığı için “sınıflandırma” yapılıyor. Siyaseten “kategorize” etmeSezen Aksu ve ye bayılması bundan. “Benim başörtülü bacım”, “alnı secde görmemişler”, onlar, ah onReyiz’siz yazı lar, yine onlar.. Halin icabına göre de sınıflamayı siyaseten çeşitlendiriyor: “Dolara yatırım yapanlar”, “hayır oyu verenler”, “rektör beğenmeyenler” duruma göre “hain” ve “terörist” de olabiliyor. Şimdilerde, tıbben de bir fırsat çıktı: “Kategorizasyon” tam gaz! HHH MKYK’sinin mübarek kollarına aşılar yapılırken, Sağlık Bakanlığı da “aşıda öncelik programı”nı açıkladı. Kaderimiz de burçlarımız gibi, Çin takvimine ayarlı. Programda ne yer adı var ne zaman ne de tarih! ENabız’dan bildirilmesi bir ihtimal. Niyet ise çok halis: Meşguliyetle toplu terapiye devam! Kategorizasyon şahane. Anında ezberlemelik!: 1 Sağlıkçılar, 2 Yaşlı bakımevlerinde kalanlar, 3 65 yaş üstü. Araya dirsek bile atmadan girecek çakallar elbette çizelgede yer almıyor. “Büyüklerimiz” ise bu kez üçe ayrılmış. (85 ve üstü), (8480), (7975), (7470), (6965). Bu “kategorizasyon” hiç yapılmamıştı, 45 yaşındaki çocuk ile 1920’lik genç yaşıt sayılıyor. 65 yaş ile 85 yaş üstünün akran sayılması gibi.. Hep birlikte aynı kümese sokulması gibi. Hafta içinde, aynı 3 saatlik özgürlük. Polis, dışarı adım atanı yakalarsa alnına 3 bin 150 TL cezayı yapıştırıyor. (Kırmızı ışıkta geçerek ölüm saçan beton kamyonuna bile böyle bir ceza yok!) Bari 2 bin 825 TL, yani asgari ücret kadar olsaydı. Herhalde “Asgari ücret de zaten bir tür ceza!” diyen çıkar diye tedbiren 325 TL yüksek tutulmuş. “Sinekten yağ, virüsten de kar çıkarmaya” devam. Ceza makbuzlarına sokak köpekleri çişlerini yapar da insafınız kurumaz inşallah! HHH Kategorize etmek, belletme, öğretme kolaylığı için. Ama bu sayede hükmetmek, yönetmek ve gütmek isteyenlerin işini de kolaylaştırıyor. Kulaklara küpe olsun diye bu gerçeği, Bülent Ortaçgil’in sözleriyle zihinlere yerleştiren Sezen Aksu oldu. Kendisini ihbar etmiş sayılmayız. Reyiz’in esamesi okunmuyordu. Zira, 1980’li yılların sonuydu. Sezen Hanım yüreklere işleyen sesiyle Reyiz’in bugünkü hallerindeki “sevgilisine” isyan ediyordu: “Beni kategorize etme, benle oynama Yaftayı yapıştırıp bana isim koyma Karikatürleştirme beni, ilahlaştırma Tabulaştırma sakın, tapulaştırma!!” Huysuz sevgililer ile hükmetmeye şerbetli liderler benzeşiyor demek ki.. İsyan aynı. Oysa ortalarda ne kupon arazi tutkunluğu var ne de beton obezliği tavan yapmış bir iktidar. Ve hatta “Yüzde 50’lik kitleyi evlerinde zor tutuyorum!” lafı bile söylenmemiş ve “yüzde 50 artı 1” hükmü de anayasaya girmemiş. HHH Sezen Hanım müneccim olmuş. Otuz yıl öncesinden bir reyiz çıkacağını ve 2023’ün ötelerine hükmetmek aşkıyla yanıp tutuşacağını bilmiş gibi, keman, ut, piyano eşliğinde sahnelerde parmak sallamış duruyor: “Matematikleştirme beni, çarpma, bölme Toplama, çıkartma sakın beni hesaplaştırma Mekanikleştirme beni otomatikleştirme Yarıştırma sakın onla bunla karşılaştırma!!” HHH Korona mahpusluğumuzun yakında bir yılı dolacak. Kovid’zedelik hallerimizi de hikâye ediyor: “Duygularım yok oldu, yüreğimi nasırlaştırma Beni demoralize etme, depolitize etme Her işten kaçar oldum, illegalize etme!” Kategorize etme, benle oynama Yaftayı yapıştırıp bana isim koyma!” HHH “Patlıcansız yemek yapamayan aşçı” misali Reyiz’siz yazı yazmak da kolay değil. Her taşın altından o çıkıyor. Zaten ülkenin tüm taşlarının üstünde de o! Şarkı sözleri desteğinde yasaklı bir pazar yazısı için otursanız da lafın ucu ne yazık ki Reyiz’e uzanıyor. Oradan da dileyelim mahkeme kapısına, milyonlukyarım milyonluk tazminatlara ya da evinizin önünde sopalı tabancalı bir saldırıya uzamasın. HHH Mesleğe birlikte başladığımız, değerli arkadaşım Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’na saldırıp onu yaralayanlar, dün akşam serbest bırakıldı. Mahkeme tabii ki Reyiz’in, Uğuroğlu’na “geçmiş olsun” telefonu etmemiş olmasının etkisinde kalmadı. “Reyiz’e vekâleten” bendeniz de zaten Uğuroğlu’na geçmiş olsun demiştim. Buna da hakkım var. Zira Reyiz’le herkesin pek sahip olmadığı bir hukukumuz var. 23. dönemde İstanbul 1. bölgeden birlikte milletvekili seçilmiş, aynı kürsüde, peş peşe aynı yemini etmiştik. 20072011 arasında Yüce Meclis çatısı altında dört yıl görev yapmıştık. Ayrıca gerçekten kamil bir insan olan Kamil diye, çok eski ortak bir dostumuz var. Benim Vefa Lisesi orta 1’den, Reyiz’in İskender Paşa Dergâhı’ndan. HHH Mühim Not: Bu gereksiz açıklamanın nedenine gelince: “Vekâleten” telefonu etmemin izahı kadar, “vekâleten” bir saldırıya maruz kalmamak içindir. Saygılarımla. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 170 akaryakıt istasyonunda usulsüzlük tespit edildi. 5 YILDA 15 MILYAR LIRA ZARAR Tarihi vergi kaçakçılığı operasyonu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında, İstanbul merkezli 50 ilde eşzamanlı operasyon düzenlendi. İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, akaryakıta bağlı vergi kaçakçılığı ve nitelikli dolandırıcılık yapan suç örgütüne yönelik Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), Gelir İdaresi Başkanlığı ve Vergi Denetim Kurulu işbirliğiyle yapılan operasyona “Silici” adı verildi. Soruşturma kapsamında 220 şüpheli gözaltına alındı. Cumhuriyet tarihinin en büyük “akaryakıta bağlı vergi kaçakçılığı” operasyonunda 170 akaryakıt istasyonu, 23 akaryakıt dağıtıcı firması, bir istasyon teknik destek firması, 2 otomasyon yazılım firması ve bağlı bir şubesi olmak üzere 242 noktada vergi müfettişleri ile gelir uzmanlarının katılımıyla yapılan aramalarda mali belgelere, bilgisayar ve cep telefonu gibi dijital materyallere el konuldu. Akaryakıt istasyonlarından 608 milyon litrelik akaryakıt satış verisinin otomasyon sistemlerine müdahale edilerek silindiği belirlendi. Verileri silinen akaryakıtın güncel maddi değerinin yaklaşık 3.6 milyar lira olduğu ve MASAK raporuna göre devletin yılda 3’er milyar lira olmak üzere 5 yılda 15 milyar lira zarara uğratıldığı tespit edildi. l ANKARA/Cumhuriyet 4.5 MİLYON AVRO ELE GEÇİRİLDİ Bilgi sızdıran şüpheli tutuklandı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) bazı projeleri hakkında yabancı firma temsilcilerine bilgi aktardığı iddiasıyla gözaltına alınan şüpheli Yusuf Hakan Ö, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 6 şüpheliden 4’ü mahkemeye sevk edildi. E.Ö., E.A.D. ve M.S.A. yurtdışına çıkış yasağı konularak adli kontrolle serbest bırakıldı. SSB’de uzman olarak görev yapan eski proje müdürü Yusuf Hakan Ö. ise “göreve ilişkin sırrı açıklama” suçundan tutuklandı. Yusuf Hakan Ö’nün, evinde bulunan 1.5 milyon Avro’nun yanı sıra kiralık kasasında da 3 milyon Avro olduğunu beyan ettiği belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet Gazeteci Atalay’ı haberi olmadan AKP üyesi yaptılar Gazeteci Fergün Atalay, başvuru yapmadığı halde 11 yıldır AKP’ye üye yapıldığını açıkladı. Olayı Twitter hesabından duyuran Atalay, “Siyasi partilerle haber dışında hiçbir bağlantım olmadı. Sırf meraktan baktığımda, 11 yıldır AKP üyesi olduğumu gördüm. Bu sahtekârlığı kim yaptı?” dedi. Konuya ilişkin Halk TV’ye konuk olan Atalay, “Ben bunu duyurduktan sonra yüzlerce kişi haberleri olmadan üyelik yapıldığını söyledi. Suç duyurusunda bulunacağım” diye konuştu. l Haber Merkezi