23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR YAZGÜLÜ ALDOĞAN İyi ki doğmuş Nâzım, (15 Ocak 1902 Selanik. Selanik’te doğanlar da iyi çıkıyor sonunda!) Galatasaray Lisesi ve Heybeliada’da Bahriye Mektebi’nde okumuş. İyi bir eğitim almış, “elitist” olabilirmiş yani! Ama ah o sevdalı başı, ah bu şiirler! Şiir yazmaya o yaşlarda başlamış. Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu derken insanını tanımış, yollarda. Bir de kalbi solda atıyor ya! Ekim devrimi heyecanlandırıyor onu, SSCB’ye gidip gördükleri daha da heyecanlandırıyor ve şiirine başka bir boyut katıyor. Dönüşte yazdığı şiirler artık hem edebi, hem içerik olarak da daha başka. İyi ki yazmış. Ama şiirleri ve düşünceleri ona sadece beğeni ve ün olarak değil, soruşturmalar, mahkemeler olarak geri dönmeye başlamış. Orduyu isyana teşvikten 28 yıl ceza yemiş! Acılar, hapishaneler, tutsaklıklar birbirini takip etmiş. İyi ki acılar çekmiş, pişmiş! Bu ülke, sanatçısının, aydınının, düşünen insanının, gencinin, çocuğunun, kadınının, yaşlısının kıymetini mi bilmiş ki şair BIR YÜZYIL DAHA GEÇSE ŞIIRLERI YAŞAYACAK İyi ki doğdu, iyi ki o şiirleri yazdı! Nâzım’ın kıymetini bilsin? Sürüm sürüm süründürmüş şairini. İstanbul, Bursa, yatırmış. Ama o hapishane koşullarında bile şiirini yazmış, âşık olmuş, parmaklıkların arasından güneşe bakmış, resim yapmış; bir ressam, bir hikâyeci çıkarmış koğuş arkadaşlarından! Var olmuş! İnsanını tanımış yollarda, koğuşlarda, sokaklarda. İnsanını yazmış “Memleketimden İnsan Manzaraları” destanında! Yazdıkça şiirleri uçup gitmiş parmaklıkların arasından. Sınırların bile ötesine ulaşmış Nâzım’ın şiirleri, ünü ve çektikleri. Sonunda hapisten çıkarmışlar bir afla ama başına daha kötü şeyler gelecek korkusuyla Tarabya önlerinden bindiği bir küçük motorla başlayan kaçışı onu memleket özlemi, sürgün yaşamına yollamış, kanlı canlı kalmasının diyeti olarak! Her yıl denize açıldığı o rıhtımdan karanfiller bırakılıyor suya. Nâzım’ın yaşamı SSCB’de, Avrupa’da devam eder ama vatan hasretiyle. 1951’de Türk vatandaşlığından çıkarılır, kitapları yasaktır. Dünyanın her yerinde okunan şiirleri Türkiye’de gizli gizli okunur, tavan aralarında, Bulgaristan baskılı kitaplardan. (Kendisiyle ilk tanışmam da öyle olmuştur!) Bu ülke ne zaman özgür oldu ki? Nâzım Hikmet’i 1963’te kaybettik, Türk vatandaşlığına yeniden 2009’da kazandık. Mezarı halen Moskova’da bir çınar ağacının altındadır. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı 30 yıldır, hem kitaplarını yayımlamakta hem de adına düzenlenen etkinlikler yapmakta. Bu yıl, pandemi koşullarında bütün etkinlikler çevirimiçi yapılacak. Hep beraber Türkiye’nin en büyük şairlerinden birine, İyi ki doğdun Nâzım, iyi ki o şiirleri yazdın, iyi ki o şiirlerden şarkılar yapıldı, hep beraber söyledik, iyi ki kitaplarınla sonsuza kadar yaşayacaksın diyeceğiz! Ataşehir’in etkinlikleri gün boyu sürecek Nâzım Hikmet, 119. doğum gününde çeşitli çevrimiçi etkinliklerle anılacak. Ataşehir Belediyesi’nin “Dünya Şairini Selamlıyor” adı altında düzenleyeceği etkinliklerde Nâzım Hikmet’in kendi sesinden şiirler dinletilip farklı dillere çevrilmiş şiirleri okunacak ve onun anısına şarkılar söylenecek. Üç bölüm halinde bugün Ataşehir Kültür Youtube hesabından yayımlanacak etkinliklerde, “Nâzım Hikmet Şarkıları” saat 10.30’da, “Nâzım Hikmet’in Sesinden Şiirler” saat 14.00’te ve “Dünya Nâzım Hikmet Şiirleri Okuyor” saat 16.00’da başlayacak. Etkinliklerin “Nâzım Hikmet Şarkıları” bölümünde Grup Gündoğarken “Nâzım Hikmet Memleket” isimli şarkıyı, Erdal Güney “Sevdamız Bir Uzun Bakış” şarkısını, Doğan Canku “Gecelerim”i ve MetinKemal Kahraman “Deniz Koydum Adını” isimli şarkıyı seslendirecek. Etkinliklerde ayrıca Japonya Kültür Ataşesi Takumi Suemitsu, Macaristan Kültür Ataşesi Balâzs Szöllössy ve Institut Français Türkiye’den Ghislain Vidal’ın Nâzım Hikmet için gönderdiği mesajlar yayımlanacak. ÇANKAYA’DAN OYUN VE DINLETI Çankaya Belediyesi de Nâzım Hikmet'i çevrimiçi etkinliklerle anıyor. “İyi ki Doğdun Nâzım Hikmet” başlığıyla yapılacak etkinlikler kapsamında ilk olarak Rüştü Asyalı'nın sahneleyeceği şiirli müzik dinletisi “Rüştü Asyalı ile Nâzım Hikmet 119. Yaşında” bu akşam saat 20.00'de Çankaya Belediyesi’nin YouTube kanalında sanatseverlerle buluşacak. Büyük ustayı anma günleri kapsamında yapılacak ikinci çevrimiçi etkinlik ise Nâzım Hikmet'in büyük aşkı Piraye'ye yazdığı mektuplardan yola çıkılarak hazırlanan “Piraye” isimli tiyatro oyunu olacak. Oyun, yarın saat 20.00'den itibaren www.youtube. com/cankayabelediye adresi üzerinden izlenebilecek. ‘Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan’ İş Sanat’ın aralık ayında düzenlediği Nâzım Hikmet dinletisi de sezon sonuna kadar İş Sanat’ın sosyal medya hesapları ve internet sitesinden ücretsiz bir şekilde izlenebiliyor. Atilla Birkiye’nin hazırladığı “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan” başlıklı dinletiyi Mehmet Birkiye sahneye uyarladı. Müzik yönetmenliğini Serdar Yalçın üstlendi. Nâzım Hikmet’in 1940’larda yazdığı “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserinden bir seçkiyle sunulan “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan” başlıklı dinletide şiirleri Tilbe Saran, Hümay Güldağ, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek seslendirdi. Etkinlik İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz kaydedildi ‘Dünya var yşybbaYeaiünarynyişsibü,baienykmükactbalüaşeYikapnrmmşcgiAeşaiaididbknnŞdeiaıignnmyyAü,aedectıgsMlüşeeeınnllyamAdya,aaeşşYzava,yemAaöcatakekDsosiılnAnadceaİkRh.içbir yhzhhaiboeynmeyeşYemrasmaamlaeyhaanmşsaudmniddaeztaeloeeamalkagkremydh,öaooniükeiymçıcçlşzordıgiaknüellkcuümelecnaiiğzöğmdnerüaeuilıdd,nennlsbniebleeyibeugl,ineelaösöebbğezaggcyiillrlnlöeılüedaeialrrkkiacsmçğbrslabikeeiuninekoanrknedisdr,hnaaşıiaknğa,etnii,ul,ynd,aisenirnı.drstaıanndlaurviaçridna, , yiöhnyaYleeamşamntanmemmik,diaaöşteedikynnölıeğdyyksaıelneionnbrıiçeçkialoietcnğcu,iı,duğrmdkubelinayasesrheataalıağflldaa,ınlcezadeanöayklntsküiı.anmnlıdekriidkyeiayceşeadkmesiağnyil,ı,, Nâzım Hikmet oldukça1947 Nâzım Hikmet’te ÖZNUR var olacak’ OĞRAŞÇOLAK Yurdaer Okur’un, Nâzım Hikmet’in şiir ve mektuplarından uyarladığı oyunu bugün dijital olarak izleyiciyle buluştu. Herkesin bir Nâzım Hikmet’i vardır. Daha ortaokulda okumaya başladığım şiirleriyle bana şiiri sevdiren büyük şair, bana babamdan sonra, haksızlığa karşı susmamayı, bozuk düzene boyun eğmemeyi, cesareti öğretti. Onun şiirlerini her okuduğumda daha bir cesaretlendim... Aşkı daha iyi anladım, vicdan kelimesini daha bir önemser oldum... Memleket sevgisini ve hasretliğin ne olduğunu şiirlerini her okuduğumda derinden hissettim. Çok şey öğretti usta şair bu ülkenin gençlerine. Nâzım Hikmet Ran, bu ülkenin vicdanın sesidir. Bir çocuğun, bir kadının, insanlığın sesi... Bugün usta şairin doğum gününü kutluyoruz. ‘Ran’... Yurdaer Okur, Nâzım Hikmet’in şiir ve mektuplarından “Ran” adlı bir oyun sahneye uyarladı. Yeni değil oyun, birkaç sezondur sahneleniyor. “RAN” 5 Mayıs 2017’de Londra Milfield Tiyatrosu’nda dünya prömiyerini yaptı ve Türkiye’de de birçok kez sahnelendi. Bugün ise pandemi nedeniyle dijital olarak izleyiciyle buluştu oyun. Şiirleri nasıl belirlediniz diye sorduğumda kalbimle diyor Okur ve ekliyor, “Nâzım’ın şiirlerini okumaya dinlemeye her zaman olduğu gibi bugün de ihtiyacımız var. Bugünümüze yarınımıza adeta büyüteç tutuyor. Bunu seyircimizle paylaşmak, onu sahnede dile getirmek, ruhuna ortak olmak için bu oyunu sahnelemeye karar verdim.” O kocaman bir dünyayı anlatmış dizelerinde, bizim ise Nâzım Hikmet’i anlatmaya kelimelerimiz yetmez tabii ki ama önce anlamak sonra anlatmak lazım elimizden geldiği kadar... Okur, “Dünya var oldukça Nâzım Hikmet’te var olacak” diyor ve şöyle devam ediyor; “Nâzım Hikmet’in bütün evreni kaplayan o kadar kocaman bir yüreği var ki ağacı, toprağı, suyu, çocukları, tüm dünya halklarını sadece bu yüreğe sığdırmakla kalmamış, güzel Türkçemizle kelimelere dökerek tüm dünyaya armağan etmiş.” Kumbaravan’da gösterime giren, Taylan Aygar’ın müzikal testere ve viyolonsel ile eşlik ettiği oyunun biletlerine “Sanata Destek Dijital Dönüşümle” projesi kapsamında, “kumbaravan.com.tr” adresinden ulaşılabiliyor. İzleyici biletini aldıktan sonra istediği saatte oyunu çevrimiçi olarak izleyebiliyor. 15 15 OCAK 2021 CUMA Sağır kulaklara... Dilde gelişmişliğin incelikli, eşitlikçi kanıtı sayıyorum “kapıcı”ya görevli, “hizmetçi”ye ev emekçisi denmesini. Çoğu kadın binlerce insan evlerin, büroların, satış yerlerinin, caddelerin, geniş alanların temizliğini yapıyor. İnsan, kalıptan dökülme değil, ev emekçilerinin değerini bilen de var, onları köle gibi kullanıp bayatlamaya yüz tutmuş yemek, kuru ekmekle doyurmaya kalkanlar da. Ev ya da işyerinde unuttuğu saatlerini, yüzüklerini arayıp bulmayanlar, gözünün yaşına bakmadan onları hırsız yerine koyup kapı dışarı edebiliyor... Üç beş lira için, çocuğunu birilerine bırakıp otobüsle gitmek varken, o parayla ekmek alırım diye düşünen, kör karanlıkta uyanıp ağzına lokma sokmadan sokaklara düşenler az değil. İşe öyle başlayan nice kadının, açlıktan bayılıp sokak köşelerine yığıldığı görülmüştür. Sahip çıkma Dertlilere derman erdemli liderlerde aranmalı, işçileri açlık sınırlarında bunaltıp umarsız kılanlarda değil. Sanırım Kemal Kılıçdaroğlu salgın yüzünden bir araya gelemeyince, video konferans yoluyla ev emekçilerine görüntüyle seslenen liderlerin ilkidir. Kültürümüzün atası Dede Korkut, kadını “başımızın bahtı, evimizin tahtı” sayar. İster ev, ister iş, ister bilim kadını, sanatçı, usta, hangi konumda olursa olsun, her darlığa katlanacak denli sabırlıdır. Öyle ki o hali, ibret alınacak atasözü bile olmuştur: “Kan kusar, kızılcık şerbeti içtim der.” İnsan yerine koyup derdini dinleyen biri çıkınca da onu can yoldaşı sayar, yürek paralayıcı sözcüklerle içini döker. İşte örnekleri! “Yeri geldi, soğukta ayazda çocuğumu kucağımda sarıp sarmalayarak işe gittiğim oldu. Onu anasınıfına yazdırmak için para talep edilince verecek durumda olmadığımı söyledim. Kız çocuğu olduğu halde bana dedikleri şuydu: ‘İsterseniz okutmayın!’ Yaşadığım en büyük dramdır bu!” Şunu nasıl yorumlamalı?.. “Üniversite mezunuyum. Yirmi yıldır bu işi yapıyorum. Bazen iki günde, gece yarısına dek iki evin temizliğini yaptığımı da bilirim.” “Eşime yardımcı olmak için gündeliğe gitmeye başladım. Oysa pandemi dolayısıyla çokları evlerine bile sokmak istemiyor bizleri.” Gece gündüz çalışsalar da evlerinin kirası bir yana, elektrik parasını bile ödeyemeyenler, başta aileleri, çevreden destek görmeyenler, güvencelerini yitirip huzurları bozulanlar da var. Örgütleri de yok, bir sigortaya bağlı değiller. İş bulma olanağından da yoksunlar. Sigortalı olup güven içinde çalışmak onların da hakkı değil mi? Sonuç Kılıçdaroğlu bu yaklaşımıyla onlara umut aşılıyor: “Bu düzeni değiştirmek, insanca bir düzen kurmak zorundayız. Benim görevim, sağır kulaklara sizin feryadınızı aktarmaktır. Bir annenin en büyük dramı çocuğunu yatağına aç yatırması olduğunu da biliyoruz. Çok sık ifade ederim, bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, her anne çocuğunun karnını doyursun ve her anne çocuğuyla beraber evinde huzur içinde yaşayabilsin. Oysa evlerde dram var, acı var, yoksulluk var, biliyorum. Ama bunları aşmak hepimizin elinde olan bir şey.” Şu ayrıntıyı gözden kaçırmayalım; Kılıçdaroğlu akıl vermiyor, kadınların feryatlarını sağır kulaklara duyurup, onları insanca yaşatan bir düzene kavuşturmak amacıyla eyleme geçiyor. Oysa toplumu ilgilendiren olaylarda girişim yalnızca muhalefetten beklenmemeli, sorumluluk duyan herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir. Örneğin darmadağın yaşayan işçi kesimlerini örgütleyip onlara güven sağlamak, sivil toplum örgütleri kadar, konuya kafa yoran bilim insanlarının da temel görevi olmalıdır. SARIYER BELEDIYESI’NDEN DE ÇEVRIMIÇI ANMA Sarıyer Belediyesi, Nâzım Hikmet için her yıl 15 Ocak’ta Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı işbirliğiyle düzenlediği anma programını pandemi nedeniyle bu kez dijital platformlara taşıdı. Nebil Özgentürk ve Bir Yudum İnsan ekibinin katkılarıyla hazırlanan program bugün saat 11.00'de www.sarıyer. bel.tr ve Sarıyer Belediyesi’nin tüm sosyal medya mecralarından izlenebilecek. FRANSIZ SINEMASI BİR AY BOYUNCA EVLERDE! UNIFRANCE tarafından düzenlenen ve dünyanın genç yönetmenlere adanmış ilk frankofon çevrimiçi sinema festivali olan 11. MyFrenchFilmFestival 15 Ocak 15 Şubat tarihleri arasında yapılıyor. Filmlerin tamamı “MyFrenchFilmFestival.com” adresinden ve partner platformlardan, kısa metrajlı yapımlar ise festivalin Facebook sayfası ve YouTube kanalından ücretsiz izlenebilecek. Sinemaseverler bir ay boyunca 10’u yarışmacı olmak üzere 13 uzun metrajlı filmi ve yine 10’u yarışmacı olmak üzere 17 kısa metrajlı filmi izleyebilecekler. Fransız, Belçika, Kanada ve İsviçre yapımı filmlerden oluşan seçki, “Forever Young”, “Crazy Loving Families”, “True Heroines”, “French Ghost Stories”, “On the road” veya “Love” gibi konulara göre oluşturuldu. Çocuk Köşesi’nde ise çocuklar, beş kısa metrajlı sessiz animasyon filmden oluşan çocuk seçkisini takip edebilecek. Ayrıca bu yılki French Ghost Stories seçkisini iki büyük eser tamamlıyor: “Orphée” ve “La Vie des morts”. Filmler izleyici tarafından puanlanacak ve yorumlanacak. En yüksek puanı alan uzun metrajlı ve kısa metrajlı filmler İzleyici Ödülü’nün sahibi olurken, yanı sıra iki ödül daha verilecek: Yabancı sinemacılardan oluşan uluslararası bir jüri tarafından verilen Jüri Ödülü ve beş gazeteciden oluşan jüri tarafından verilen Uluslararası Basın Ödülü. KISA FILMLERE ÖDÜL Sabancı Vakfı’nın “Kısa Film Uzun Etki” sloganıyla bu sene beşincisini düzenlediği Kısa Film Yarışması’nın kazananları belli oldu. “Değişen İklimler, Değişen Hayatlar” temasıyla bu yıl ilk kez online düzenlenen yarışmada birincilik ödülü “Cansuyu” isimli filmiyle Anıl Gök’ün oldu. “Taze Süt” filmiyle Ömer Faruk Güler ikinci olurken “Tatile Gidiyoruz” filmiyle Aral Ariel Goldenberg üçüncülük ödülü kazandı. Mansiyon ödülllerine ise “Kimin Umurunda” filminin yönetmeni Yeliz Gürkan ve “Hayır!” filminin yönetmeni Can Yeşiloğlu değer görüldü. Dereceye giren filmlerin birincisi 20 bin TL, ikincisi 15 bin TL, üçüncüsü 10 bin TL ile ödüllendirildi. Bu sene de genç sinemacılardan ilgi gören yarışmada 13 eser finale kalmaya hak kazandı. Ödül almaya hak kazananlar; 5. Kısa Film Yarışması’nın jürisi Türkiye’den yönetmen ve senarist Tayfun Pirselimoğlu ve ödüllü oyuncu Belçim Bilgin’in yanı sıra yurtdışından dünyaca ünlü Gürcü yönetmen Ana Urushadze, sinema yazarı Barbara Lorey de Lacharrière ve Saraybosna Film Festivali kurucusu, festival direktörü ve film yapımcısı Mirsad Purivatra’nın değerlendirmeleriyle belirlendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear