23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 9 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE gorus@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: SERPİL ÜNAY OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Çoklu baro anayasaya uygun Bbgyeaaarğrpeoıımkslaıisnrrıl.azaÇldıioğlakgıüilvlunieiybttaaaeprrroaıylfamascıpozaıldksııeğnblıi”idrTaildükuüreykzsgeiiuynnenli’enzdmeiendeğenidlliedenvmirl“.eeytmatreegsşıikniılnat mu? AV. SEMA AKSOY ESKI ANKARA BAROSU BAŞKANI Devletin temeli adalet ise adaletin temeli de savunmadır. Avukatlar ve onların örgütlü gücü barolar, tüm hak ve özgürlüklerin herkes için eşit şekilde uygulandığı, çağdaş bir toplum olma, herkesin kendini güvende hissettiği hukuk devletine ulaşma mücadelesinin en baş temsilcileridir. “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM’de görüşülecek. “Belli bir mesleğe mensup olanların ortak çıkarlarını korumak ve kollamak, aralarındaki dayanışmayı kuvvetlendirmek gibi amaçlarla kurulmuş bulunan mesleki teşekküllerin; giderek etkili bir baskı grubu haline gelmeleri, öte yandan bu şekilde örgütlenen menfaat grupları arasındaki dayanışmanın toplum çıkarları aleyhine gelişmesi tehlikesi; bunların kamu hukuku kural ve usulleriyle yönlendirilmesini zorunlu kılmış, meslek kuruluşları anayasal bir kurum haline dönüştürülmüşlerdir.” Üniter yapıya uygun değil Avukatlık Kanunu ve anayasanın 135. maddesine göre barolar, TBB tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olup idari teşkilat bütünü içerisinde ayrı bir kategoride yer almaktadır. Anayasamız kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşların teşkilatlanmasında üyelerinin müşterek ihtiyaçlarının karşılanması ve meslekte birliğin sağlanmasını hedeflemiştir. “Çoklu baro” ile bir il içerisinde kamu idarelerinin teşkilat yapısına aykırı şekilde birden fazla baro kurulması, baroların bir dernek gibi bölünmesi kamusal niteliğine de ters düşecektir. Başka ülkelerden çoklu baro örnekleri Türkiye’nin devlet teşkilat yapısına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısına uygun değildir. Kamu hukukundan doğan hakları, görev ve yetkileri bulunan baroların üyeleri “yargı mensubu” sıfatını taşıyan avukatlardır. Barolarla ilgili yapılacak bir düzenlemenin “yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı” ilkesini zedelememesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, “merkezi idarenin ve devletin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının özerkliği ile bağdaştırılamayacak müdahalelerine yol açabilecek yasal düzenlemelerin ana yasa madde 135’e aykırı olacağını” belirtmiştir. Tekliği ve birliği bozulmuş, muhataplık noktasında zayıflamış, bölünmüş bir yapının kamusal özelliğinin de zaman içinde yok olacağını ve meslek kuruluşlarına dönüşeceğini unutmamak gerekir. Türkiye’deki siyasete göre şekillenecek, belki etnik kimlik, inanç temelinde örgütlenecek olan baroların evrensel hukuk değerlerini benimsemiş üyeleri barındırmasından ve bu değerleri savunmasından bahsedilemez. Bu yapıların kontrol dışına çıkmayacağını, hukuka ve ülke aleyhine çalışmayacağını kim garanti edecektir? Birlik ruhunu yok eder Getirilmek istenen çoklu baro sitemi; avukatlar arasında da dayanışma ve birlik ruhunu yok edecek, dağınık, kontrolsüz ve disiplinsiz yapıları ortaya çıkaracaktır ki bundan en büyük zararı gören de devletin temeli olan adalet olacaktır. İşçi avukatlar açısından bir mobbing aracı haline gelecek, liyakati ve çalışma özgürlüğünü de kısıtlayan bir baskı unsuru olabilecektir. Baroların uygulamaları /lehealeyhe kararları yeni tartışmaların adresi olacaktır. Baroların “Asgari Ücret Tarifesi” iş sahibinin avukata yönelimini/tercihini etkileyecek, barolar arasında haksız rekabete/çatışmaya neden olacaktır. Bu durum, baroların güç odakları veya farklı gruplar tarafından desteklenerek güçlendirilmesi çabasına yol açacaktır ki bu da çok büyük bir tehlikedir. Baroların adli yardım hizmeti, vatandaşın adalete erişiminin en önemli aracı olup sosyal devlet ilkesinin bir yansımasıdır. Bu kamusal hiz metin çoklu baro düzenlemesi ile bölünmesi verimliliğini ve denetimini engelleyecek, bundan en büyük zararı da vatandaş görecektir. Meslek ilke ve kurallarının uygulanmasında tutarlılığı, birliği ve dengeyi sağlamak mümkün olamayacaktır. Disiplin kurullarının kararları çerçevesinde uygulama ve içtihat birliğine ulaşmış pek çok kural ve hüküm bu durumda anlamını kaybedecek ve farklı uygulamaların kapısı açılmış olacaktır. Ortaya korunan, gözetilen/dışlanan, göz ardı edilen avukat/baro ayrımı çıkacaktır. Baroların siyasallaşması en az hâkim ve savcıların siyasetten talimat alıyor görüntüsü kadar yargı bağımsızlığına zarar verecektir. “Çoklu baro” sisteminin iller arasında üye transferine kadar gideceği ve siyasi hesaplaşmalara yol açacağı kuşkusuzdur. Bunun, baroların ihtiyacından doğmuş bir çalışma olmadığı açıktır. Çelişkili kararlar Baroların delege sayıları ile ilgili düzenlemenin temsilde adalet ilkesi çerçevesinde tartışılabileceği, ancak bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin Türk Eczacıları Birliği ve Türk Diş Hekimleri Birliği ile ilgili verdiği kararların birbiri ile çeliştiğini de belirtelim. Mahkeme önünde avukatların bağlı olduğu baro ve dolayısı ile siyasi görüşü ile yer bulacağı, avukatın kayıtlı olduğu baronun tercih sebebi sayılacağı “çoklu baro” sistemi, çoklu kutuplaşmalara ve çekişmelere ortam hazırlayacak ve bu karanlıktan medet umanlar öne çıkacaktır. Bütün bu yanlışlıklara engel olacak şey ise adaletin üstünlüğü, yargının bağımsızlığı tarafsızlığı ve birlik ruhudur. Gelecek inşasında geçmiş Toplumlar için hem kendi geçmişlerinin hem de insanlık geçmişinin öğrenilmesi çok önemlidir: Geçmişte yapılan hataları tekrarlamamak için... Daha özgür, daha müreffeh, daha mutlu bir gelecek inşa etmek için... Tarihin, ama doğru ve gerçek tarihin, ayrıntılı olarak bilinmesi, özümlenmesi gereklidir. Son zamanlardaki Osmanlı ve Abdülhamit tartışmaları bu açıdan çok açıklayıcıdır! Salı günü Sevgili Ali Sirmen geçmişimizin değerlendirilmesi konusunda çok önemli bir makale yazdı. HHH “Toplumlar, bu yanlışlara düşmeden sağlıklı yarınlara ulaşabilmek için bakarlar geçmişlerine. Tabii bu bakışta, nasıl bir gelecek amaçladığınız belirleyicidir. Bu kural bizim için de geçerlidir. Örneğin olanaklarını, bölgenin ‘abi’si olmak için seferber eden, görünüşte Ortadoğu’nun egemeni, aslında gerçek egemenlerinin taşeronu olmak istiyorsanız, kendi toprakları üzerinde vergi toplamak hakkını bile emperyalizme kaptırmış, ama unvanıimparator olan, Abdülhamit’i yüceltir, hatta kutsarsınız. Yok, eğer gelecekte Türkiye’nin Cumhuriyet kazanımlarının geliştirilmesiyle laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti olarak refah toplumuna evrilmesini öngörüyorsanız, tarihinize yurtta barış, dünyada barış diyen görüşün açısından bakmalısınız. Çünkü tarih geleceğe yö nelik amaçların gözlüğüyle okunur. Sansürün, baskının, sürgünün, siyasi karşıtlarını içeri tıktırmanın, öldürtmenin egemen olduğu Türkiye’yi özleyip önerenler, tabii ki Abdülhamit’i kutsayacaklardır. Eğer bir ülkede kimileri Abdülhamit’e sataşıldığı için ekran karartıyorlarsa, bilin ki bunlar geçmişin değerlerini kendilerince savunmak değil, geleceğimizi de Taif zindanlarıyla bezeli bir karanlığa mahkum etmek amacıyla hareket ediyorlardır.” HHH Bütün otoriter eğilimli yönetimler, geleceği de planlamak iddiasındadırlar. Bu amaçla kendi günlerini kafalarındaki toplum modeline göre baskı altına almaya ve geçmişi de planladıkları geleceği meşrulaştıracak biçimde değiştirmeye çalışırlar. Türkiye’deki tarih tartışmalarına bu açıdan bakarsak, pek çok saptırmanın ve Osmanlı’nın çöküş dönemini simgeleyen Abdülhamit hakkındaki yersiz, temelsiz ve tarihsel gerçeklere aykırı olan “Ulu Hakan” söyleminin arkasında yatan “Toplum Mühendisliği” çabalarını daha iyi görebiliriz. HHH Dün de, bugün de, yarın da her zaman Özgürlükten ve Demokrasiden yanayız: KAHROLSUN İSTİBDAT... YAŞASIN DEMOKRATİK CUMHURİYET! HÜNER TUNCER Savaşları ÇIKTI Öfkeyle kalkmanın sonu BURHAN CENKCİ ESKİ TATVAN BELEDIYE BAŞKANI Anadolu’da asırlar boyu süregelen törelerimiz, geleneklerimiz vardı. İnsanların birlikte ve kardeşçe yaşayabilmesinin temel harcı bu geleneklerimiz, göreneklerimizdi... Ovada iki köy birbirine mi girdi? Ya da kentte iki mahalle bir anda birbirlerine hasım olup çatışmaya mı girdi? Olaylar kan davasına dönüşmeden çevrenin hatırı sayılır insanları devreye girerdi. Töreler kavgaların, itilafların çözümünde anahtar rolü oynardı... Şimdilerde bize bir şeyler oldu... Gençlerden başlayarak en yaşlısına dek “Hık!..” demeden kılıçlar çekiliyor, ortam geriliyor. Nerede ise en basit bir olayda bile birbirimizin gözünü oymak istiyoruz... İnsanlar hoşgörüsüz... İnsanlarımız gergin... İnsanlarımız her an patlamaya hazır barut fıçılarına döndü. Ne gelenek kaldı ne görenek. Halkımız birbirinin boğazını sıkmak için hazır... Bu ayrıcalıkların, bu kutuplaşmaların, millet olarak bizi nerelere götürüp nerelere savuracağı belli değil... Tehlikeli boyutta kutuplaşma Ortadoğu’daki ateş çemberinin orta yerinde yaşarken etrafımızdaki belalar yetmezmiş gibi “Covid19 virüsü” vurdu bizi. Halk panik içinde yaşam mücadelesi verirken şimdi de hükümetle barolar birliği birbirine girdi. Gerek Hükümet kanadından, gerekse barolar birliğinden karşılıklı tehditler, meydan okumalar derken kılıçlar çekildi. Ortada aynı kandan, aynı soydan gelen, aynı milletin fertlerinin olduğunu söylemeye bin şahit lazım. Orta yerde sanki iki düşman devlet, ayrı ırklardan gelen iki ayrı mil let varmış gibi nefret ve intikam çığlık ro başkanları, gerek barolar birliği yıl ları atılıyor... lardır hep aynı grupların elinde. Barola Dinleyen olsa çözüm kolay! rı temsil mekanizmasının hukuki dayanağı yoktur. Örneğin İstanbul’da baroya Örneğin, bu hukuksal kavgayı dua kayıtlı 48 bin avukat var. Baro seçimleri yen devlet adamı, eski TBMM Es ne katılım 8 bin civarındadır. Bu ki Başkanı Hüsamettin Cin hukuksuz işleyen bir yapı doruk bir uzlaşma ile çözebilir. Ama dinleyen Şimdilerde bize dır. Biz bu hukuksuzluğu gidermek istiyoruz...” kim! bir şeyler oldu... Genç Her iki taraf da Oysa birbirimize saygı ile yaklaşıp iyi niyetle bir masanın etrafında bir araya gelindiğinde bu kavga lerden başlayarak en yaşlı söylediklerinde sına dek “Hık!..” demeden kı samimi iseler, lıçlar çekiliyor, ortam geriliyor. Nerede ise en basit bir olayda bi bu kavgaya çözüm bulmak kolay: Baro seçim le birbirimizin gözünü oymak isti lerinde elektro nın çözümü çok yoruz... İnsanlar hoşgörüsüz... İnsan nik seçim siste basit. Çözüm için önce tarafların ne istediklerini kısaca inceleyelim: Barolar birliği: larımız gergin... İnsanlarımız her an mine geçmek... patlamaya hazır barut fıçılarına dön Her avukat bu dü. Ne gelenek kaldı ne görenek. Halkımız birbirinin boğazını lunduğu yerden oyunu kullansın. Mazeret sıkmak için hazır... Bu ayrıcalık siz oy kullanma 81 İlin baro baş ların, bu kutuplaşmaların, mil yan avukatlara da kanlarına göre “Hü let olarak bizi nerelere götü ceza sistemi devre kümet bu konuda sa rüp nerelere savuracağı ye girsin. mimi değil... Hükümetin esas amacı önce baro belli değil... Cumhurbaşkanı lar birliğini parçalayıp güç göreve ten düşürmek, sonra da kendi Bu sistem, başta Amerika Bir ne bağlı bir hukuk denetim kurumu leşik Devletleri olmak üzere birçok na dönüştürmek. Başka bir söyleyişle, devlette kullanılmaktadır. Türkiye’nin barolar birliğini parçalayarak kendi ba teknolojisi de bu sisteme uygundur. rosunu kurmak istiyor. Yine barolar bir Burada arabuluculuk görevi Recep liğine göre, hükümet önce kendi yargısı Tayyip Erdoğan’a düşer. Tarafları bir nı kurdu. Şimdi de kendine bağlı savun masa etrafında toplar, her iki tara ma gurubunu kurmanın peşindedir.” fı da tatmin edecek bu formülü devre Hükümet tarafı: “Hâşâ... Bizim Tür ye sokabilir. Bizim güzel bir atasözü kiye barolar birliğini parçalamak gibi müz var: “Öfkeyle kalkan zararla otu bir niyetimiz yok... Bazı büyük kentleri rurlar”. Taraflar daha fazla zarar gör mizde baro başkanları seçimlerinde çok meden Sayın Cumhurbaşkanı’nı göre az katılım oluyor. Bu yüzden gerek ba ve davet ediyoruz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear