Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 5 TEMMUZ 2020 PAZAR PAZAR YAZILARI Korona travması... “Paryalar ülkesi” (Ayaktakımı ülkesi) diye yazdı New York Times. Herhangi bir üçüncü dünya ülkesi için değil. İsveç için yazdı. Öteden beri itibarı zirvede olan ülke pandemi ile mücadelede şaşkınca bir politika yürütüp, en çok kurban veren ülkeler arasına girince, dünya medyasının diline düştü. New York Times hiç acımadı. Bu kadar ağır vurmasalar da diğer ülkelerin gazeteleri de geri kalmadı. İsveç’in karizmasını çizmek için adeta yarışa kalktılar. Batı’da çok kullanılan (Almancada Schadenfreude olarak geçen), başkasının acısından sevinç payı çıkarmak diye bir kavram vardır; tam buna tanık olduk. Rasyonel, katı düşünceli bu insanların “düşene vurulmaz” diye insani bir davranıştan haberleri olmasa gerek. Neyse ki İsveçliler devletlerine güvenir, politikacılarına inanır. Alaycı yayınlara rağmen başlarını eğmediler. Hâlâ dünyanın en iyisi olduklarına inanmaktalar. Politikacıların da hakkını yememek gerek. Dışişleri Bakanı Ann Linde, Deutsche Welle’nin canlı yayınında, pandemi hezimetine rağmen İsveç’in politikasını savundu. Veriler açıklanmıyor İsveçliler kendi aralarında, başkaları duymayacak şekilde “Rezil olduk”, di ye konuşsalar da Bakan ba Björn Olsen, 2013’te, pan şını bir santim bile eğme demi olasılığına işaret ede di. Takdir etmeli. Politika rek İsveç’in buna hazırlıklı ya soyunanlar utanma duygusundan arınarak sahne OSMAN İKİZ olmadığına dikkat çekmiş. Artık başarısız stratejisiyle ye çıkıyorlar galiba. Bu ko dünyaca tanınan epidemi lay bir şey olmamalı. Örneğin Başbakan yolog Anders Tegnell ise bu uyarıyı “Biz da basın toplantısında, bütün gazeteci hazırız” diye yanıtlamış. lerin gözünün içine bakarak “Dünyanın Anders Tegnell’in özgüvenine hayranım. en kötüsü değiliz” diye konuştu. Geçenlerde, Dünya Sağlık Örgütü’nden, İsveçli gazeteciler de anlayışlı olmala İsveç’in durumunun iyi olmadığı yolunda rından dolayı takdiri hak ediyorlar. Hiçbi bir açıklama yapıldı. Tegnell hemen yanıt ri, “İsveç durumu kötü olanlarla mı yarı layarak, “Onlar bilmiyorlar. İsveç’in duru şıyor’’ diye sormadı. Diğer İskandinav ül mu iyi” dedi. Epidemiyolog en iyi savun kelerinin İsveçlilere sınırlarını kapaması manın saldırı olduğunu biliyor. Dünyanın gazetecileri de rencide etmiş olmalı ki, bütün epidemiyologları Anders Tegnell’i Başbakan’a soru yöneltilirken “İsveç’in örnek almalı! aslında komşu ülkelerle kıyaslanması ge rekmiyor mu” diye sormadılar. Sistem sorgulanıyor İsveç’te bireyler ‘öğretilmiş çaresizlik’ Bu korona denen virüs çok mikrop kurbanı mı diye düşünüyor olabilirsiniz. luk etti. Yüz binlerce insanın ölümüne Tümüyle değil. Basında çıkıntılık yapan yol açtığı gibi toplumsal huzuru da boz lar var. Aftonbladet gazetesi, yaşlı ba du. Ne güzel lay lay lom yaşıyorduk. Hiç kımevleri sorumluluk alanlarında oldu unutmam; dalgalı bir deniz yolculuğun ğundan bütün belediyelere ölüm istatis dan sonra, ne kadar korktuğumu anla tiklerini sordu. Neyse ki belediyeler di tınca, İsveç’te uzun yıllardır yaşayan ar rençli çıkarak “gizlidir” gerekçesiyle is kadaşım, “Hiç korkma, burası İsveç, tatistikleri vermedi. İskandinavya’nın en anında ekipler gelir herkesi kurtarır” de etkili gazetesi, Dagens Nyheter’in ya mişti. 1994’te Estonya gemisi Baltık’ta zarları da, devletin yönetim sistemini battı. 854 kişi öldü. Hava koşulları kö çok eleştirdiler. Gazete eski defterleri tüydü falan diye geçiştirildi. de karıştırmaya başladı. Meğerse Prof. Bazılarına göre yürürlükteki devlet yö netim sistemiyle, krizlerin üstesinden gelmek mümkün değil. Korona hezimetini fırsat buldular eleştiriyorlar. Münafıklık yapıyorlar. Moral bozuyorlar. Karolinska Tıp Fakültesi’nden Prof. Martin Ingvar’ın, 30 Haziran’da Dagens Nyheter’de “Özerk belediyecilik pandemide can kaybına yol açıyor”, başlıklı uzun bir analizi yayımlandı. Profesöre göre belediyeler büyük krizlerde, adeta bir duvar gibi devletin etkin müdahalesine engel oluyorlar. Profesör, pandemiyle mücadele sürecinin, belediyelerin şov mecrası olamayacağına dikkat çekerek ulusal krizlerde, devlet tarafından ulusal strateji izlenmesi gerektiğini savunuyor. Savunma Bakanlığı’na bağlı FOI araştırma enstitüsünün 1 Temmuz’da yayımlanan raporunda, devlet yönetim sistemindeki çok merkezliliğin, korona krizinden daha ciddi sorun olduğuna işaret edildi. Aslında, bütün bu aksaklıkları, yanlışlıkları görmek için kriz gerekmiyordu. Çürümenin, yozlaşmanın kılcal damarlara yayıldığını yıllardır yazdım. Korona, her şeyi su yüzüne çıkardı. Reformlar kaçınılmaz oldu. Bu da en az beş, belki on yıl demektir. Sonra temsili demokrasinin de sorgulanacağı günler gelecektir. osman.ikiz@gmail.com Kızıl gezegene yolculuk Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait Umut (Al Amal) adlı uzay aracı yakında Mars’a doğru yo la çıkacak. Bir aksilik olmazsa 15 Temmuz’da Japonya’nın Tanegashima Adası’ndan fırlatılacak uy du, gezegenin yörüngesinde iki yıl kalıp atmosferde ki hareketliliği gözlemle yecek. Toplayacağı bil giler dünyanın gelece ğini yakından ilgilendiriyor. Umut projesi uzay çalışmalarında sıra dı Birleşik Arap Emirlikleri (Dubai) şı bir adım, çünkü Av REMZİ GÖKDAĞ rupa Uzay Ajansı ya da NASA dışında ilk kez bir Arap ülkesi Mars’ın keşfine dahil oluyor. Umut’un hedefi sadece uzayın gizem li bir kapısını aralamakla sınırlı değil, aynı zamanda BAE’yi de uzay liginde bir üst kümeye terfi ettirmek. Yolculuğun başlamasına sayılı günler var. Sü re azaldıkça heyecan artıyor. Sadece yöneticilerin değil halkın da projeye ilgisi büyük. Ne virüs salgı nı, ne petrol fiyatları ne de bölgesel krizler. Gaze te sayfalarında, televizyon ekranlarında, sohbet lerde hep Umut’tan bahsediliyor. Proje BAE’nin geleceğini yakından ilgilendiriyor çünkü bu tür uzay araştırmaları evrenin derinliklerindeki gizemi çözmek kadar ilgili ülkenin ulusal prestiji ve stra tejik gücünü de etkiliyor. Fırlatma işleminde so run yaşanmazsa Umut’un yaklaşık 55 milyon ki lometrelik uzun yolculuğu başlayacak ve 2021’in şubat ayında Kızıl Gezegen’in yörüngesine ulaşa cak. 2021 BAE’nin kuruluşunun 50. yıldönümüne denk geliyor. Hedef, şehir kurmak Dünyanın ve insanoğlunun kaderi bu yolculuğun sonuçlarına göre değişebilir. Umut’un toplayacağı bilgilerle Mars’ta kurulması planlanan koloninin temeli atılabilir. BAE, 2117’ye kadar Mars’ta bir şehir kuracağını ilan etmişti. Uzay şehrinin bir kopyasını birkaç yıl içinde Dubai yakınlarında inşa edecekler. 30 futbol sahası büyüklüğünde planlanan şehrin maliyeti 135 milyon dolar. Konu fantastik bilimkurgu hikâyeleri gibi ama gelişmeler gerçek hayatta bire bir yaşanıyor. Artık uzay ziyaretlerinden çok, başka bir gezegene taşınma işlemi tartışılıyor. Bunu gerçekleştirebilmek için öncelikle ulaşım sorununun çözülmesi gerekiyor. Seferler masrafsız, güvenli ve düzenli olmalı. Mars’ta koloni kurmak isteyen Elon Musk’ın SpaceX’i seri seferlerin başlangıcı olabilir. İkinci aşamada kaynakları kullanıp ortam yaratmak, yani taşınacak evi planlayıp inşa etmek var. BAE’nin uzay aracı ve Dubai’de yapımı planlanan “Mars Kenti” bu aşamanın parçası. Bir sonraki adım uzay yaşamının kurallarını belirlemek. NASA’nın hazırladığı Artemis Anlaşması’na göre Ay’ın nasıl ve ne kadarının kimler tarafından paylaşılacağı konuşuluyor. Kanada, Japonya ve Avrupa ülkelerinden sonra anlaşmaya dahil olan son ülke BAE. Ay üslerinde planlanan güvenlik bölgelerinin benzerlerini yakın bir gelecekte Mars’ta görmek sürpriz olmayacak. Geçmişte yeni toprakları keşfeden uygarlıklar gibi uzayı keşfeden güçler de buldukları hazinenin sahibi olacak. Çölden Mars’a uzanan yol BAE kalıplarını aşıp dünyayı şaşırtmayı bilen bir ülke. Teknolojiyi ve yeniliği dışlamadı. Geçmişten gelen ticari zekâsını kullanıp Abu Dabi ve Dubai gibi şehirleri finans merkezleri haline getirdi. Yaratıcı fikirler, mimari projeler, dev yatırımlar bu şehirlerde hayat buldu. Turizmdeki başarısı pek çok ülkeye örnek oldu. Ancak çölde zaman zaman beliren görüntüler bazen gerçeği yansıtmaz. Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu anlamakta zorlanabiliriz. Araplar çölün bu kuralını herkesten iyi biliyor. Petrol ve doğalgaz kaynakları hızla tükeniyor. On yıl sonra yeraltı kaynaklarına ulaşmaları şimdiki kadar kolay olmayacak. Yeni kaynaklara ihtiyaçları var. Bölge tarihi, çölün yuttuğu medeniyetlerin hikâyeleriyle dolu. O gün gelmeden değişime adapte olmaları gerekiyor. Akıllı kentler ve Mars’ın keşfi bu planın parçası ve onlar bütün detaylarıyla hesapladıkları bu yolda sessizce ilerliyorlar. remgok@gmail.com IRKÇILIĞA HAYIR... Avustralya’da ırkçılık karşıtları dün ülke çapında meydanlardaydı. ABD’nin Minneapolis kentinde siyah George Floyd’un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesi ve yerel halk Aborjinlerin gözaltında öldürülmesi protesto edildi. Eylemciler, “Her zaman Aborjin toprağıydı, her zaman öyle olacak”, “Adalet yoksa barış yok” sloganları eşliğinde yürüdü. Avustralya’da gözaltındaki ölümleri araştırmak için kurulan Kraliyet Komisyonu, 1991’den bu yana 432 Aborjinin gözaltında hayatını kaybettiğini açıklamıştı. ‘Unutkanlık Ağacı’ vahşeti Son günlerde kendimde ve çev siz bırakılarak hayatını kaybeden remde sürekli bir bezginlik hisse George Floyd gibi. Amerikan top diyorum. Pandemiden sonra sanki lumunda henüz çözüme kavuştu hiçbir şey eskisi gibi olmaya rulamamış ırkçılığın ağır yü cakmış, düzelmeyecekmiş kü nesilden nesile katlana gibi... Sürüncemedeyiz. rak artıyor. Yaşanan geliş Bu ruh hali içinde her sa meler, kölelik zamanın bah bilgisayarımın kar da işlenen günahların şısına geçip dünyadaki hayaletlerinin ülkeye ve ülkemdeki gelişmeleri takip ederek olan bite ELİF GÜNSEL musallat olmasıdır.” İngiltere’ye de sıçra ne akıl sır erdirmeye ça yan ırkçılık karşıtı pro lışıyorum. Geride bırak testolarda köle tacirine tığımız ilk yarıyı değerlendirirsek, ait bir heykelin yıkılıp, nehre atıl 2020 yepyeni dönüşümlerin başla masına Formula 1’in tek siyah pi dığı bir yıl olarak tarihe iz düştü şim lotu Lewis Hamilton’dan benzer diden. Umarım ki; ikinci yarı ilk yarı bir açıklama geliyor. “Heykel ne yı aratmaz. hirde kalmalı. O insanları ailelerin İnsanoğlu, Covid19 salgınının den, ülkelerinden çaldı ve onur sosyolojik ve ekonomik etkilerini landırılmamalı. Yolculukta ölen ve daha tam olarak hazmedememiş herhangi bir cenaze ya da tören ken şimdi de siyah Amerikalı Ge yapılmadan denize fırlatılıp atılan orge Floyd’un polis şiddeti sonu yirmi bin Afrikalının ruhu gibi...” cu hayatını kaybetmesi üzerine ül ke genelinde başlayan ve ardından Afrika’ya Dair Avrupa’ya yayılan gösterileri anla Her iki açıklama zihnimde sürgü ma gayreti içinde. Afrikalı insanların ne gönderdiğim; 1986 yılında No beyaz üstüncülüğe karşı mücadele bel Edebiyat Ödülü’ne layık görü sinin yakın geçmişte en yoğun ve len ilk Afrikalı yazar olma unvanı rildiği Güney Afrika’da yaşamış ol nı elinde tutan Wole Soyinka’nın mam, ırkçılık karşıtı başlatılan pro “Afrika’ya Dair’’ kitabında yer alan testo gösterilerini daha yakından ta “Unutkanlık Ağacı” ayinini hatırla kip etmeme neden oluyor. tıyor bana. Kahrolası ayin, bugün Medyada tarihin yanlışlarını dile kü Benin Cumhuriyeti’nde bulu getirme ihtiyacı duyan sanatçılar, nan tarihi Ouidah şehrinin tam or toplumun önde gelen isimleri, ba tasında “Unutkanlık Ağacı” ismi şarılı sporcular ve düşünürler ırk verilen alanda yapılıyormuş. Ba çılık hakkında düşündüklerini bu tı Afrika’nın iç kesimlerinden satıl dönemde kamuoyu ile paylaşmak mak üzere getirilen zincirlere bağ tan imtina etmiyor. lanmış “köleler”, gemilere bindiril Bu sanatçılardan biri de ABD’de meden önce meşhur ağacın etra ezilenlerin sesi, dünyaca ünlü rock fında daireler çizerek yürütülüyor star Bruce Springsteen. Spring larmış. Ayini tamamlayan “kölele steen, gösteriler devam ederken rin” memleketlerini, evlerini, sev gerçekleştirdiği radyo programına diklerini, mesleklerini unuttuğu ve “American Skin41 shots’” (1999 geçmişlerinin tüm izlerinin silindi yılında kimliğini göstermeye çalı ğine inanılırmış. şırken New York polisi tarafından Bir başka inanışa göre “köle av 41 kurşunla öldürülen Gineli göç cıları” kurbanları sürgünde ölür men Diallo’ya ithafen yazılan) ad se, huzura kavuşamayan ruhları lı şarkısını seslendirerek başlıyor. nın onlara musallat olacağına ina “Söylediğim şarkı, yaklaşık sekiz nıyormuş. Tarihte “köle kıyısı” ola dakikaydı tıpkı sekiz dakika nefes rak bilinen Nijerya sahillerinin gü neybatısında yer alan Badagry kentinde ise Unutkanlık Ağacı’nın yerini “Etkisizleştirme Kuyusu’’ almış. Topraktan yapılmış kuyunun içindeki suyun amneziyak bir iksir olduğu düşünülürmüş. Her köle burda durdurulur ve bu sudan içmeye zorlanırmış. Hafıza kaybına uğradığı düşünülen kölelerin hatıraları hemen oracıkta kaybolur, yeni bir varoluş sürecine hazır hale getirilirlermiş. Ardından “Geri Dönüşü Olmayan” (The Point of No Return) noktada, kölelerin gemiye biniş kapısına doğru kumsalda zorla yürüyüşüne geçilirmiş. Kaçmaya, direnmeye veya ayaklanmaya çalışan kölelerin sonu iyi olmazmış. Gemilere bindirilenlerin üçte biri Transatlantik köle ticareti seyrinde, kimi kargo bölümlerinde havasızlıktan yaşamını yitirmiş kimi yaşadığı eziyete son vermek için kendini denize atarak canına kıymış. 1800 yılına kadar 1015 milyon Afrikalı siyah Amerika Kıtası’na getirilmiş, tahminen 50 milyon köle yolculuk esnasında hayatını kaybetmiş. İnsan hakları savunucusu, hayatını siyahların mücadelesine adamış, bu uğurda yıllarca hücre hapsinde tutulmuş Komünist Partili Angela Davis’in tespitini önemsemek gerekli. Davis, protestolarda bu sefer değişen bir şeylerin olduğunu, bunun da kendisine ilham verdiğini söylüyor. “Bugüne kadar tanık olduğum en geniş katılımlı ve farklı kesimlerin bir araya geldiği protesto gösterileriydi. Minneapolis’ten Washington’a kadar uzanan gösterilere ilişkin yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı demografik datalarda, protestolarda yer alan güruhun içinde çok sayıda beyaz ve iyi eğitimli bireyler yer alıyor.” Bir grup insanın başka bir gruba karşı uyguladığı zulüm ve hor davranmasının yaralarını sarmak yüzyıllar alır. Arafta kalan ruhların huzura kavuşabilmesi için yaşananların yok sayılmaması, geçmiş ile yüzleşilmesi gerekiyor... elifgunsel@yahoo.com Fransa’da yerel seçimlerde Cumhurbaşkanı Macron’un lideri olduğu Cumhuriyet Yürüyüşü Partisi hezimete uğramıştı. Bir Avro’ya izolasyon Çevreci, yeşil bir dünya için eylemler her geçen gün artıp kimi ülke de küresel ısınmaya karşı güçlü müca dele başlatılırken ko nu dünya siyasetine de yön veriyor. Bu nun son örne ği Fransa’da ge çen hafta yapılan yerel seçimlerde görüldü. Fransa SÜLEYMAN TOSUNOĞLU tarihinde ilk kez Yeşiller Partisi ya da desteklediği isimler ülkenin kimi önemli büyük şehirlerinin belediye başkanlıklarını kazandı. Sonuç yeterli olmasa da yine de umut verici... Küresel ısınmayla daha etkili bir şekil de mücadele etmek için Paris, 2015 yı lında önemli bir zirveye ev sahipliği yap mıştı. BM bünyesinde 195 ülkeden li derlerin de katılımıyla düzenlenen Pa ris İklim Zirvesi’nde küresel ısınma ya karşı tarihi bir uzlaşıyı varılmıştı. Kü resel ısınmayla mücadele için 200 mil yar Avro’luk bütçe ayrılmıştı. Hedef ilk beş yıl içinde hava sıcaklığını iki dere ce aşağı çekmekti. Ne kadar yol alındı ğı ise tartışmalı... Dünyayı en çok kir leten sanayileri barındıran ABD’nin, Trump yönetimiyle birlikte Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararını da ha tırlamakta fayda var. Devlet desteği Fransa’da oluşturulan bütçenin bir kısmı, konutların daha çevreci olması, enerjiısı tasarrufu için kullanılıyor. Devlet bu çerçevede izolasyonu olmayan konutlara ücretsiz destek veriyor. Paris zirvesinden 2 yıl sonra devlet, ilk olarak izolasyonu olmayan konutların çatı yalıtımı ile mantolama masraflarını üstlenme kararını aldı. Ardından mücadelenin yetersiz olduğu düşünülerek 2019 yılında yeni bir enerji yasası daha yürürlüğe konuldu. Bu, konutlara yeni nesil ısıtma sistemlerinin yerleştirilmesine ilişkin masrafların da devlet tarafından karşılanmasını kapsıyor. Uygulamanın başlamasından bu yana ise telefonlarımız bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerden gelen çağrılarla dolu. Telefonu açtığınızda size gelişmiş, çevreci sistemler konusunda bilgi verirken tüm masrafların devlet tarafından karşılanacağını, cebinizden ise sadece bir Avro çıkacağını anlatıyorlar. Bu yoğun telefon aramaları koronavirüsün ilk çıktığı dönemlerde susmuştu, şimdilerde yine arayan arayana... Kuşkusuz bu kez virüs kâbusuyla birlikte birçoğumuz doğanın önemini daha da farkına vararak enerji tasarrufu, yeşil teknolojiye daha bir ilgiliyiz. Paris’in yoğun trafik ve gürültüsünden uzaklaşmak için şampanyanın memleketi sayılan Şampanya Bölgesi ailecek kaçış noktamız. Buradaki evin izolasyonunu yaptırmak için biz de bir şirketle randevulaşıyoruz. Görüştüğümüz şirket sahibiyle sohbette onun Türk kökenli olduğunu öğreniyoruz. Yakup, uzun yıllar önce Iğdır’dan kaçak yollardan gelip Fransa’ya yerleşmiş. Zorlu süreçlerle birlikte zaman içinde gerekli izinlerini almış, ardından da kendi şirketini kurarak ticari hayata adım atmış. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle işleri yoğun. Çalıştıracak eleman bulamamaktan yakınıyor. Fransa’daki yaşamından memnun olsa da gözünde memleket özlemi var... Yeni nesil sistemler Sohbetimizden sonra işe dönüyoruz. Elinde dijital bir metre, evin dört bir yanını ölçtükten sonra toplam fiyatın 12 bin Avro olduğunu, bu masrafın tamamen devlet tarafından karşılanacağını anlatıyor. Birkaç hafta süren çalışma sonunda evin izolasyonu tamam. Tek sayfalık bir evrakı imzaladıktan sonra sembolik olan bir Avro’luk ödeme yapıyorum. Daha sonra kalorifer işleri yapan başka bir şirketle temas, ısı sistemlerinin değişikliği... Önceleri doğalgaz ile çalışan şofben sökülerek yerine ısıyı tamamen dışarıdaki havadan sağlayan bir sistem yerleştirildi. Bu makine az miktar bir elektrik harcayarak kaloriferlere giden suyun ısınmasını sağlıyor. Yaptırdığımız bu iki büyük iş için cebimizden sadece iki Avro çıkmış oldu. Yeni yapılan konutların çoğunda da artık doğalgaz yerine yeni nesil enerji sistemleri döşeniliyor. Fransa yıllık 43 milyon 770 bin metre küp doğalgaz kullanımıyla dünya sıralamasında Türkiye’nin ardından 23. sırada. Fransa, doğalgazın yüzde 85’ini Cezayir’den temin ediyor. Şimdi hayata geçirilen yeni nesil enerji sistemi sayesinde ilerki yıllarda doğalgaz ihtiyacını oldukça aşağılara çekerek ülke ekonomisine büyük bir katkı sağlamış olacak. tosunoglu.sul@gmail.com