25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 29 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERHAN EREN HABER/YORUM Bölücülük Ülkeleri kutuplaştırarak bölmek, emperyalizmin yöntemlerinden birisidir. Ancak ülkelerin bölünüp parçalanması, sadece coğrafi bir bölünmeden ve parçalanmadan ibaret değildir. Bölünüp parçalanmak, önce toplumsal bağlamda gerçekleşir, bunun coğrafyaya yansıması sonradan olur. Ülkeler durduk yere coğrafi bir parçalanma yaşamazlar. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni, din, mezhep ve etnik kimlik ayrımına değil, vatandaşlık ilkesine dayanarak, üniter bir devlet olarak kurmuştur. Söz konusu üniter devletin omurgası da, anayasada da ifade bulan, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesidir. Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen emperyalist güçler ve onların yurtiçindeki işbirlikçileri ise din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden bir siyaset modeli geliştirmişlerdir. Türkiye’de siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya, yayıncılık kurumları ve üniversiteler, bu kesimler tarafından işgal edilmiştir. İslamcılaik, dindardinsiz, SünniAlevi, TürkKürt ayrımları ve karşıtlıkları üzerinden Türkiye’nin bölünmesi planı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri devam etmektedir. Din, mezhep ve etnik kimlik ile bağlantılı insanın ilkel ve öznel dürtülerine seslenen, kavramsallıktan, kuramsallıktan ve ilkesellikten uzak anlayışlar üzerinden bir ülkeyi bölmek, en kolay yoldur. Emperyalizmin misyonu, insanları ilkelerden uzaklaştırıp ilkelliğe mahkum etmektir. Çünkü sömürgeleri ancak böyle kurabilirler! HHH AKP iktidarının barolara ve hukuk sistemine dayatmaya çalıştığı “çoklu baro” sistemini de bu bağlamda anlamak gerekir. Eğitim sistemini böldükleri gibi, şimdi de hukuk sistemini bölmeye çalışmaktadırlar! 1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve laikbilimsel eğitim modelini tüm vatandaşlar için olanaklı kılan Öğretim Birliği Yasası, imam hatip okulları, Kuran kursları, ilahiyat fakülteleri enflasyonu ve “4+4+4” eğitim sistemiyle nasıl bertaraf edildiyse ve bunun sonucunda ayrı dünyaların insanları olan vatandaşların yetişmesi ve onların karşılıklı olarak kutuplaşması sağlandıysa, şu anda aynı şey hukuk alanında yapılmaktadır. Amaç, farklı siyasi çizgileri temsil eden farklı baroların yaratılması ve baroların siyasallaşmasıdır! Bunun bir sonraki aşaması “çoklu hukuk” sistemidir! AKP’nin ve onun arkasındaki köktendinci tarikatların ve cemaatlerin hedefi, isteyenin “laik hukuka”, isteyenin “İslam hukukuna” tabi tutulmasıdır. Nihai amaç, laikliği tamamıyla ortadan kaldırmak, teokratik bir din devleti kurmaktır! HHH Atatürk’ün adının ülkenin her yerinden silindiği bir ortamda, bir parka “Atatürk” adını vermek isteyen RizeFındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu hakkında soruşturma açılması; Abdülhamit ve Vahdettin gibi, Atatürk’ü ve dava arkadaşlarını hapishanelere atan, onlar için idam kararları alan Osmanlı padişahlarının yüceltilmesi, onları eleştirenlerin hedef haline getirilmesi ve haklarında soruşturma açılması; İstanbul belediye seçimini CHP’nin kazanmasına katkı sağlayan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun baskı altında tutulması, sosyal medyada yıllar önce paylaştığı mesajlardan dolayı, seçimin kazanılmasının birinci yıldönümünde, “hapis cezasının” sözde yargı tarafından onanması; OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın, OdaTV muhabiri Hülya Kılınç’ın ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in tutukluluk durumunun devam etmesine karar verilmesi; işadamı Osman Kavala’nın hakkındaki beraat kararlarına rağmen yasadışı bir biçimde hapiste rehin tutulması; bu geniş çerçevede anlaşılması gereken olaylardır. AKP hükümeti, 1930’larda Almanya’da Nazilerin uyguladığı faşist yöntemlerle, bir baskı ve korku imparatorluğu yaratmaya çalışmaktadır! Ülkenin bölünüp bölünmemesi, AKP’nin umurunda değildir! Ülkeyi bölerek bu hale getiren zaten AKP’dir! AKP adı verilen sözde siyasi partinin tek amacı, Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutarak, teokratik monarşik bir devlet kurmak ve demokratik düzeni tamamıyla ortadan kaldırmaktır! Bunu hâlâ inkâr edenin, aklından veya iyi niyetinden kuşku duymak gerekir! Erdoğan, seçim meydanlarında belki de en fazla şu sözü işitecektir: “Bu ülkeyi sana böldürmeyeceğiz!” Kurucusu olduğu Anadolu Ajansı, ölüm yıldönümünde Nadi’yi andı: Ülkesinin özgürlüğü için yazdı Gazetemizin kurucusu, Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen isimlerinden biri olan Yunus Nadi, ölümünün 55. yıldönümünde fikir babası ve kurucusu olduğu Anadolu Ajansı tarafından hazırlanan bir infografik ile anıldı. Hayatının önemli dönüm noktalarının yer aldığı grafikte, Yunus Nadi için “Öğrencilik yıllarında pek çok gazete ve dergide kuruculuk ve başyazarlık yapan Yunus Nadi Abalıoğlu, 66 yıllık ömrünün 46 yılını ülkesinin özgürlüğü için kalem tutarak geçirdi” denildi. 1879 yılında Fethiye’de dünyaya gelen Nadi, 1897 yılında Süleymaniye Medresesi’nden birincilikle mezun olarak Galatasaray Sultanisi’nde (Lisesi’nde) ve İstanbul Hukuk’ta öğrenimine devam etti. Öğrencilik yıllarında Malumat dergisinde yazı yazarak gazetecilik yaşamına başlayan Nadi, 1910 yılında Selanik’te çıkan Rumeli gazetesine başyazar oldu. Kurtuluş Savaşı’nda birlikte mücadele edeceği Mustafa Kemal ile Selanik’te tanıştı. Mustafa Kemal’in düşüncelerini başyazar olduğu Tasviri Efkâr gazetesinde “Çelik Kalemle Yazılmış Çelik Fikirler” başlığıyla yayımladı. 1918 yı lında çıkardığı Yeni Gün gazetesi, 1920’de İngilizler tarafından kapatıldı, kendisi de Anadolu’ya geçmek zorunda kaldı. Ajans kurma fikri de İstanbul’dan Ankara’ya geçmekte iken Halide Edib ile yaptığı sohbette doğdu. 6 Nisan’da kurulan AA’nın ilk çalışmaları, Nadi ve Halide Edib tarafından başlatıldı. İngilizlerin kapattığı Yeni Gün’ü, Anadolu’da Yeni Gün adıyla yeniden çıkardı ve Anadolu’daki Milli Mücadele’yi desteklemeyi sürdürdü. 1923’te, 29 Ekim’de Cumhuriyetin kurulduğunu Meclis kürsüsünden o okudu. 1924 yılında Cumhuriyet gazetesini kurdu, 1936’ya kadar başyazarlığını yaptı. 1945 yılı 28 Haziran’da tedavi için gittiği Cenevre’de yaşamını yitirdi. ÇMO Başkanı Bozoğlu, ASKİ Genel Müdür Yardımcılığı’na atandı… ‘Doğrudan katkı vereceğiz’ SENA YAŞAR TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Baran Bozoğlu, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdür Yardımcılığı’na atandı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın imzasıyla ÇMO Başkanı Bozoğlu, ASKİ Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirildi. Beş dönemdir ÇMO Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Bozoğlu, yeni görevine başlamadan önce Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Meslek yaşamı ve oda başkanlığı görevi boyunca Türkiye’nin çevre sorunlarına çözüm üretmek için mücadele ettiklerini belirten Bozoğlu, “Mücadelelerimiz sonunda önemli başarılar da elde ettik. En son Ankara’nın bir parçası olan Tuz Gölü’ndeki yoğun madenciliğin durdurulmasına ilişkin bir dava kazanmış ve Tuz Gölü’nün kurtulmasını sağlamıştık” dedi. Bu zamana kadar doğrudan “su yönetimi” konularında yoğun çalışmalar yaptıklarına dikkat çeken Bozoğlu, “Bu birikimin, başkent Ankara’nın Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne aktarma fırsatı verilmesi beni onurlandırdı. Sayın Mansur Yavaş’a teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, seçildiği günden bu yana Ankaralıların daha sağlıklı çevrede yaşama hakkı için oldukça önemli hedefler koymuş ve bizi çok heyecanlandırmıştı. Artık bu hedeflerin hayata geçirilebilmesi için doğrudan katkı verme fırsatımız var” ifadelerini kullandı. Mesleki ve bürokratik deneyimi, akademik ve idari bilgi birikimini büyükşehir belediyesine ve ASKİ’ye aktaracağı Baran Bozoğlu nın da altını çizen Bozoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “ASKİ’deki yeni görevimde çevreye karşı her zaman duyduğumuz sorumluluk bilinciyle Ankara’nın çevre sorunlarının çözülmesine yönelik elimden gelen tüm katkıyı sunacağım. Çevre sorunlarına, iklim krizine dair akademik, teknik ve toplum yararı gözeten gönüllü çalışmalarım, yazılarım ve mücadelem devam edecek.” l ANKARA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eskiden kuduz ilacı olarak kullanılmış yaban teresi. 2/ İşsiz, aylak... Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz. 3/ Bir ilimiz... Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 4/ Muğla’nın bir ilçesi. 5/ Sarımtırak nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş... Maksim Gorki’nin bir romanı. 6/ Sodyum elementinin simgesi... Küçük erkek kardeş... İskambilde bir kâğıt. 7/ Kendisine inanılan, sır verilen kimse... Polonya’nın plaka kodu. 8/ “Mecliste ol, kelamı dinle / El iki söylerse sen birin söyle” (Karacaoğlan)... Yunan abecesinde bir harf. 9/ “Kirpiotu” da denen ve çay gibi haşlanarak içilen şifalı bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’nun yerel buğday türlerinden biri. 2/ Düz ve geniş 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 PAF TA İ SO 1 2 3 4 ATE LANE T F EVKAN İ U T KOT A ER 2 3 5 A LATURA U 4 6 ANARŞ İ ZM 5 7 8 9 İ Nİ A İ LE SE E ZETA O T URUM A Z 6 7 8 arazi... Ekmek parçası, lokma. 9 3/ Gemilerin mizana direğinin gerisindeki yelken... Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. 4/ Önü hendekli siper... Boya sanayisinde kullanılan zehirli bir madde. 5/ Çoğunlukla hidrojen ya da helyumla şişirilmiş güdümlü balon... Bir nota. 6/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Kalın bükülmüş sicim. 7/ Mersin’in Mut ilçesinde bir yayla... Romanya’nın para birimi. 8/ Lüfer balığının irisi... Tantal elementinin simgesi. 9/ Bir tür iskambil oyunu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 29 HAZİRAN 2020 SAYI: 34596 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:28 05:28 13:13 17:12 20:47 22:38 Ankara 03:21 05:16 12:57 16:55 20:28 22:15 İzmir 03:54 05:43 13:20 17:14 20:46 22:28 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Kabotaj, Mavi Vatan ve vatanseverlik Vatan, kara parçasından ibaret değildir; o kara parçasının üstündeki hava sahası da vatandır, denizlerimiz de... Peki, denizlerimiz derken Akdeniz’in, Ege’nin, Karadeniz’in ne kadarı bizimdir, ne kadarı Mavi Vatan’ımızdır? Deniz yetki alanları Karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge, bir ülkenin deniz yetki alanlarıdır. Karasuları; egemen devletin topraklarına bitişik, egemenliği kendisine ait olan deniz alanıdır. Türkiye’nin Akdeniz ve Karadeniz’de karasuları 12 mil, Ege’de 6 mildir. Kıta sahanlığı; ülkeyi oluşturan kara parçasının denizaltındaki uzantısıdır, derin deniz yatağına kadar olan mesafedir ancak 350 mili aşamaz. Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ise 200 deniz mili mesafeye kadar olan bölgedir. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre kıyı devletine Münhasır Ekonomik Bölge içindeki canlı ve cansız kaynaklar üzerinde bazı ekonomik haklar verilmiştir. Karasularının deniz yatağı, deniz yatağının altı, denizaltı, deniz yüzeyi ve üstü tamamen egemen devletin mülküdür; Münhasır Ekonomik Bölge ise mülk değildir; kıyı devletinin bazı ekonomik haklarının olduğu bölgedir. O nedenle kelimenin gerçek anlamı içinde Mavi Vatan karasularıdır. Ancak yetki varlığı nedeniyle bunun ötesindeki alana da Mavi Vatan demek sorun değildir; nihayetinde denizcileşme politikasına bakış açısı kazandırmaktadır. Deniz egemenliği Kabotaj, kelime anlamı itibarıyla “Bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi”dir. Kabotaj hakkı, bu işi yapmaktaki egemenliktir. I. Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı Devleti’nde deniz ulaşımının yüzde 90’ı yabancıların elindeydi. 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile Türk devleti denizdeki egemenliğini eline almış oldu. Böylece Cumhuriyetin kurucularının “ulusal ekonomi” anlayışı, denizcilik alanında da uygulamaya geçmiş oldu. Ki kanunun temeli daha Cumhuriyetin ilanından önce, 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde atılmıştı. Nitekim ancak bu “egemenlik ve ulusal ekonomi” anlayışı ile iskeleler ve limanlar kamulaştırılabilirdi, millileştirilebilirdi... Bugünkü tablo Atatürk ve İnönü’den sonra, neredeyse denizle arası “çok iyi” olan tek bir cumhurbaşkanı, tek bir başbakan göremedi Türkiye... Hatta son 20 yılda, denizde fotoğrafı olan bir başbakan ya da cumhurbaşkanımız bile olmadı! Bunun denizcilik kültürümüze nasıl olumsuz yansıdığı ortada... O kültür, koy kapatmak, denize nazır ormanları imara açmak, oteller için ranta dönüştürmek ve deniz manzaralı villalar yapmakla sınırlı neredeyse... Kuşkusuz eksiklik sadece deniz kültürünün olmamasından kaynaklanmamaktadır. Esas sorun, “ulusal ekonomi” anlayışındaki eksikliktir. O anlayışın varlığı nasıl ki limanları kamulaştırmış, millileştirmiş ise olmaması ya da eksikliği de limanların özelleştirilmesi, hatta bazılarının ortaklık yoluyla yabancılaştırılması sonucunu doğurmuştur! Üç denizdeki sorunlar Üstelik bugün üç denizimizde de büyük sorunlarla karşı karşıyayız: Doğu Akdeniz’de, AKP hükümetinin Annan Planı’nı desteklemesi ve çözümün önünde engel gördüğü Rauf Denktaş’ı devre dışı bırakmasıyla başlayan yanlışlar, sonrasında kimi doğru hamleler yapılsa da düzeltilemedi. Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan hidrokarbon yataklarının nasıl paylaşılacağı sorununda, Kıbrıs sorunundaki yanlışlara eklenen bir dizi sorun, bugün Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırmış durumda. AKP hükümetinin Doğu Akdeniz’in kıyı devletleri olan Suriye’de Şam yönetimini devirme hedefi ve Mısır’da Müslüman Kardeşler karşıtı diye Kahire yönetimini tanımaması, Ankara’yı müttefiklerinden etmiştir. Nitekim yine Libya’da ABD ve Fransa’yla birlikte Kaddafi’yi devirme operasyonuna dahil olan AKP hükümeti, şimdilerde durumu düzeltmek adına “sorunlu ve pahalı bir çözüm” yolu izlemeye yönelmiştir. Öte yandan Ege’de işgal edilmiş ada ve adacıkların iktidarın umurunda olmadığı bir tablo yaşıyoruz. Dahası genel başkan yardımcısının milletvekillerine gönderdiği bilgi notundan da biliyoruz ki, bu sorun artık ana muhalefet partisinin de umurunda değil! Karadeniz’de ise AKP hükümetinin Kanal İstanbul projesi nedeniyle potansiyel bir sorun bizi beklemekte. Yapay bir boğaz, mevcut boğazlara dair 1936’da imzalanmış Montrö Anlaşması’nı delmek için yıllardır pusuda bekleyen emperyalist ABD’ye, o anlaşmayı yeniden masaya getirme fırsatı doğurmaktadır. Egemenlik milletindir Kısacası üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde üç denizde de “yanlış dış politikalardan” kaynaklı sorunlarla karşı karşıya olduğumuz bir süreçte kutluyoruz 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramımızı... 1876 I. Meşrutiyet Devrimi ile başlayan, 1908 II. Meşrutiyet Devrimi ile gelişen, 1920 Türk Devrimi ile yükselen ve 1923 Cumhuriyet Devrimi ile taçlanan sürecin şu günlerde “yeni rejim inşası ve yeni tarih yazımı” ile kesintiye uğraması kimseyi heveslendirmesin. En nihayetinde egemenlik, karada olduğu gibi denizde de kayıtsız şartsız milletindir! Vatanseverliğin en önemli ölçütü, ulusal bağımsızlığa ve egemenliğe sahip çıkabilmektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear