22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 24 HAZİRAN 2020 ÇARŞAMBA Kuşlar asla şarkı söylemez Son zamanlarda, özellikle ikişer günlük sokağa çıkma yasağında kuş seslerine dikkat ettiniz mi? İstanbul’un kara, hava ve deniz trafiği bitince meydan yunuslara ve kuşlara kaldı. Kuşlar gündüz olduğu kadar gece de şakıyor. Belki hep şakıyorlardı da kentin gürültüsü onları duymamıza fırsat vermiyordu. Zaten artık neredeyse kaz kadar büyüyen yeni nesil martılar da bırakın şakımayı, Meclis’te kavga eden siyasetçiler gibi bağrışıyorlar. Oysa eskiden bülbül sesi ve kuş şakımaları üstüne ne şiirler yazılmış, ne ezgiler bestelenmiş. Hani insanların bir zaman “romantik” duygulara sahip olduğu dönemde! Kuşların şakımasındaki teknikten ilham alıp besteler yapan, aynı zamanda bir “ornitolog” (kuşbilimci) olan Fransız besteci Olivier Messiaen (19081992) geldi aklıma. 1950’lerde kuş şakımalarını inceleyip notaya dökmesi Avrupa’da büyük yankılar uyandırmış. Fransa coğrafyasında yaşayan kuşları tanımak ve ayrımsamak için onların seslerini günlerce, saatlerce büyük bir sabırla ormanda kayda almış, notaya aktarmış ve değişik yörelere göre sınıflandırmış. Messiaen, Paris konservatuvarında çağın en ünlü öğretmenleriyle çalışmış. Besteciliği ve hocalığı bir yana, org yorumculuğuna da yıllarını vermiş, hatta Paris’teki St.Trinité Kilisesi’nin tam 61 yıl orgcusu olmuş. İlk gençliğinde eski Yunan ve Hint müziklerindeki ritmik dokuyu, yalın ezgileri ve değişik halk müziği renklerini incelemiş. Savaş suçlusu olarak 194041 yıllarını Almanların tutsak kampında geçirmiş ve en güzel yapıtlarından biri olan “Zamanın Sonu için Dörtlü”yü bestelemiş. 194178 arasında Paris Konservatuvarı’nın efsane hocalarından birisi olmuş. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Boulez, Xenakis, Stockhausen, Nono gibi 21. yüzyıla yön veren, köşe başı besteciler vardır. Kuşların özgürlüğü Paris çevresindeki ormanlara gidip günlerce kuşların şakımasını dinleyen besteci, 1960’lardan sonra yapıtlarına kattığı kuş seslerini artık bloklar halinde, salkım notaların dokusunda işler. Bütün bestelerini bundan sonra ileriye akan bir yapı değil, statik bir sanat dalı olarak ele alacaktır. Böylece müzik cümlelerinin ileriye doğru akması önlenince, yapıtın melodik karakteri ortadan kalkar. Messiaen’e göre kuş şakımasında sesin yol alması, kısacası kuşun şarkı söylemesi, melodi yaratması söz konusu değildir. Şakımalardaki anafikir gelişime uğramaz, aynı düzlemde, gırtlak süslemeleriyle derinlemesine doğru çoğalır. Messiaen aynı kuşun aynı ağacın dallarında, günün aynı saatinde, aynı şekilde şakıdığını da kanıtlamıştır. Ciltlerle nota defterini bu kayıtlarla doldurmuştur.   Katolik inanca bağlılığı, insan ve doğa sevgisi, özellikle kuş şakımalarına müzik dünyasında yer vermesi, onu 20. yüzyılın kendine özgü bir sanatçısı haline getirmiştir. Hem antik çağdan modernizme kadar bütün bir müzik tarihini dikey olarak incelemiş hem de dünya coğrafyasını tarayıp yatay olarak, değişik kültürlerin karakterini araştırmış. Müziğinde ortaçağın gizemli yalın ezgisinden Uzakdoğu ritimlerine kadar geniş bir yelpaze vardır. 20. yüzyılı önceki çağların bir birikimi olarak kabul etmiştir. Kuşların şakıma tekniğinin etkisinde yazdığı Turangalila Senfonisi (1948), Kuşlar Kataloğu (1958), Egzotik Kuşlar (1956) gibi yapıtlardan kimi piyano solo için kimi orkestra ve piyano için bazıları da flüt ve piyano içindir. Günlerce gecelerce, “Hangi kuş şimdi hangi dala kondu? Bu aynı kuş mu? Eğer oysa bu gece başka türlü mü şakıyor acaba” sorularını sormuş. Sonra onları müzik olarak düşündüğünde, yansıtmak için son derece girift yöntemler seçmiş. Turangalila Senfonisi’nde seslerin kuş şakıması gibi dikey yol alışını duyarsınız. Akşam olunca kuşları dinleyin. Asla bir şarkı değil onlarınki. Kuşaklar boyunca ta derinlerden, uzak çağlardan gelen bir felsefe saklamışlar. Ve hep özgürlüğü simgeliyorlar. “Kuşlar kadar değil, kuşlar için özgür olmak lazım” der Nâzım Hikmet. Günübirlik yaşayan müzisyen aç kaldı Örgütlü ve sigortalı olmayan müzik sektörü çalışanları, pandemi dönemine en hazırlıksız ya kalanan işçiler. Geçmişleri yanlıştı, gelecekleri ise belirsiz oldu. Çünkü müzik sustu. Ruhun iyi leşmesi için müzik tekrar olacak, müzisyenler yine, hem de akıllanmış olarak çalacak! YAZGÜLÜ ALDOĞAN Çok inandığım bir atasözüdür: Her şerde bir hayır vardır! Pandemi döneminin de bir şer olduğu kesin. Sadece bizim ülkemizde 5 bin yurttaşımız hayatını kaybetti. On binlercesi iyileşti ama işini kaybedenlere ne demeli? On binlerce kişi, yoksullaştı, geleceğini de göremiyor. Krize dayanmak için birikimi olmayan, ne zaman nasıl çalışacağını bilmeyen bir işkolu da eğlence sektörünün emekçileri, müzisyenler! Bir başka deyişle “Sahne emekçileri!” Nedenini, niçinini en iyi anlatabilecek bir sanatçı çifte sordum. Nazmi Sunal, baterist, müzisyen. Eşi, Zeliha Sunal şarkıcı, müzisyen. Biri önünde sahnenin, biri onun arkasında. Üstelik Zeliha Sunal, POPSAV’da yönetimde ve zor durumdaki emekçiler için de yardım çabası içinde. Niye böyle hazırlıksız yakalandılar, sorunun temelinde ne yatıyordu? Herkes şapkasını önüne koyup ben nerede hata yaptım diye düşündü mü, bu krizden nasıl çıkacak sektör? “Müzik sektörü, dersine çalışmadığı yerden yakalandı, sınava” dedi. Zeliha Ama sonra anlattıkları belli ki zaten ders çalışmak gibi bir düşünceleri de hiç olmamıştı. Müzisyen parayı kazanır, eve gitmeden harcar! Kim bunlar? Düğünde, pavyonda, barda çalan müzisyenler. Sanatçının arkasındakiler. Bunlar zaten az para kazanır. Kazandığını da yer, kalanı eve bırakır. Günübirlik yaşar. Ekipteki diğerleri de böyledir, sesçi, ışıkçı, vokalist, rodi denilen müzik aleti taşıyıcılar, makyöz, kuaför, asistan. Ve şimdi hepsi bir anda, sıfır birikimle işsiz! İşlerin ne zaman açılacağı konusunda da hiçbir fikir yok. Düğünlerde dans yok madem, artık bir DJ yeter. Otellerde canlı müzik olacak mı? Kongreler ne zaman yapılacak? Fuarlar, belediye konserleri başlayacak mı? Sosyal mesafe engeli var. Zamanı belli değil. Müzisyenler hiçbir zaman örgütlü çalışmayı, güvenceyi de ciddiye almadıkları için ne meslek örgütlerine girdiler, ne de sigortalı oldular, çok azı sigortalı. Kurumsallaşırlarsa işin içine vergi girecek, kayıt girecek, sosyal güvenceli olursak vergi veririz diye hep kaçtılar. Ama ilk kez pandemi yüzünden birlikte çalışmanın gerekliliğini gördüler, biraz olsun Ö PmOüPzSisyAyaeVerln,idluıemzrareutldmtauınş8b9ir’dvaarzaakkflıuıfntaolarak yönetim değişikliği yapıp Metin Özülkü’nün başkanlığında müzik akademisi kurmak gibi projeler hazırlarken kriz başlayınca zor durumda kalan müzik emekçilerine yardım etmek ilk icra atları oldu. Davetlerini kabul eden 72 sanatçı, evlerinde hazırladıkları bantlarla konsere katıldı. Sezen Aksu, şarkılarının çalınmasına onay verdi, Ajda Pekkan ise katılmadı. Herhalde Cumhurbaşkanlığı konserinde daha çok ilgi göreceğini düşünüyordu! 15 sinema sanatçısı söyleşileriyle destek verdi. P and G ana sponsor, DenizBank sponsor, Migros küçük sponsor oldu. YouTube’dan milyonlarca kişi izledi. POPSAV, şu anda ihtiyaç sahibi müzik emekçilerine doldurttuğu formlarla yardım taleplerini topluyor. Başvuranların içinde gerçekten ihtiyacı olanlara destek olacaklar. Bu desteğin ne kadar olacağı sayı ortaya çıkınca belli olacak. POPSAV şu ara İBB’nin Yenikapı Etkinlik alanında yapmayı düşündüğü konserlerde mentorluk yapmak, katkıda bulunmak için umutlanıyor. “Projelerimiz çok, ama önümüzü göremiyoruz, müzik dünyası olarak çalışmaya başlamadık. Ne zaman başlayacağımızı da bilemiyoruz, ama ruhun da iyileşmesi için müzik gerekir. Herkesin müziğe ihtiyacı var. Müzik üretimi de durdu. Kendi stüdyosu olanlar yola devam edecek, güçlü olan ayakta kalacak. Hep beraber ayıklanacağız.” Diyorlar. Müzik ve eğlence hayatımıza geri dönecek ve belki eskisinden daha çılgın ve akıllı olacak! VEDAT ARIK Pandemi, müziğin tarihte ilk kez susmasına neden oldu ama bu da ders oldu; müzisyenler üç ayrı platformda örgütlendi. Tüm bu süreçi, Nazmi Sunal, (baterist, müzisyen) Eşi, Zeliha Sunal’a (şarkıcı, müzisyen) sorduk. Nazmi Sunal Zeliha Sunal akıllandılar ve birleşerek bazı platformlar kurdular. Örgütlü olmanın gücü POPSAV, MESAM, MSG, Müzisyenler Sendikası, MÜYOR 1 zaten vardı ama çok da etkin değildi. Hiçbir yere bağlı olmayan, müzik yapan ama esnaf olarak bile gözükmeyenler bir anda birkaç platform oluşturdu. Her birinde 35 bin kişi var. Türkiye Müzik ve Sahne Emekçileri Platformu’nun Başkanı Turhan Yükseler, on bin kişiye yakın sahne emekçisini örgütledi. Türkiye Etkinlik ve Gösteri Sanatları Platformu, örgütleyen Serkan Hak kı Ertunç, “Rodi” müzik enstrümanlarını taşıyan çocuklar, vokalistler, dansçılar burada da yaklaşık 2 bin kişi görünüyor. Sanatçı Destek Platformu’nu Hüseyin Aygün yürütüyor. Düğün müzisyenleri daha çok burada örgütlenmiş. 2 bin 500 kişi kadar da burada. Kendi de müzisyen olan Nazmi Sunal, meslektaşlarını açık sözlülükle eleştiriyor. Her şey yanlıştı diyor. Bu insanlar çalıştığı sürece var, çalışmadıkları zaman yoklar. Müzisyenin kendisinin de sanatçısının da sistemin içinde olmayı kabul etmesi ve ona göre disipline olması lazım. Bundan sonra artık müzisyen de si gortasız, kayıtsız çalışmaz. Örgütlü olmanın gücünü anladılar. Bu yıllardır yapılan yanlışlığı düzeltmemizin zamanıdır, fırsattır, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sosyal güvencenin, birbiriyle dayanışmanın, birinin işini almak için fiyat indirmemenin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bir sınav oldu. Müzik her koşulda çalardı, ramazanda da çalardık, savaşta da. İlk kez sustuk. Ne zaman tekrar çalarız bilmiyoruz. Devlet de bizi hiçbir zaman sektör olarak görmedi. Ama bu, devletin müzik aletlerine, üstelik de pandemi döneminde yüzde on ek gümrük vergisi getirmesini engellememiş! KADININ SESINI DUYMAK IÇIN! “K’nın Sesi”, aslında Kadının Sesi! Salgın döneminde kadınların sesi çıktıysa da karantinada kaldıkları evin içinde boğuldu, duyulmadı. Şimdi yeni bir projeyle kadının sesi olmaya hazırlanan tiyatro sanatçısı Duygu Dalyanoğlu ve akademisyen Özlem Aslan, İngiliz York Üniversitesi’nin de desteklediği bir programla üçboyutlu ses tasarımı ile oyunlar hazırlayarak dinleyicinin hayal gücünü harekete geçirmeyi he defliyor. Bunda da ses tiyatrosu formunda kısa oyunlarla dinleyiciyi tiyatro izleme deneyimine yaklaştırıyorlar. Oyunlarda Karantina psikolojisi ve toplumsal cinsiyet; Korona Sürecinde LGBTİ deneyimleri, Şiddet, Kadın Emeği, Yaşlı Hakları ve Sağlığı, Salgın Tarihinde Kadınlar gibi temalar ele alınacak. Oyunları Duygu Dalyanoğlu monolog formunda ele alacak ve seslendirmeyi de BGST Tiyatro’dan bir oyuncu yapacak. Oyunların ses tasarı mı ve müziği Beril Sarıaltun’a, jenerik seslendirme Feryal Öney’e, her bölüme özel hazırlanan görsel tasarımlar ise Dilek Şenyürek’e ait. Bir zamanların radyo tiyatrosu dinleyicisi olarak heyecanla beklediğimizi söyleyebiliriz, tabii şimdiki teknoloji farklı, sizler 22 Haziran’da başlayan oyunlara K’nın Sesi adı ile Spotify ve Soundcloud platformlarından ulaşabilirsiniz: https://open.spotify.com/ show/0MKneITVib6WJeCCVurWmW?si= BYgCb1dPS1S5Xgk6ze5Q7w https://soundcloud.com/kninsesi Cam ve zeytinyağı üretilecek IKI BIN YIL ÖNCESININ TEKNIĞIYLE Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve katkılarıyla Sabancı Vakfı tarafından 30 yıldır sürdürülen Metropolis antik kenti Kazıları, bu yıl da Temmuz ayında yeniden başlayacak. Bu yıl sadece kazı yapılmayacak ayrıca o dönemin üretim faaliyetleri de yeniden hayata geçirilecek. Deneysel arkeoloji çalışmaları ile antik teknoloji keşfedildi. Bu yöntemlerin ziyaretçilere anlatılması ve hatta özel alanlarda deneyimlenmeleri de hedeflenenler arasında. Antik kentin yakınlarında bulunan üretim araçlarından biri olan zeytinyağı pres taşının kendi dönemindeki malzeme ve teknikle tekrar yontulması ve kentin temel geçim kaynaklarından biri olan zeytinyağının yaklaşık 2000 yıl önceki teknoloji ile yeniden üretilmesi planlanıyor. Geçtiğimiz kazı sezonunda yapımı tamamlanan cam fırının da bu kazı sezonunda çalıştırılması ve yaklaşık 1.500 yıl önce üretilen Metropolis’e özgü cam bardakların yeniden üretilmesi planlanıyor. Kazı Başkanı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim üyesi Serdar Aybek, 2 bin yıl öncesinin teknikleri ile üretim yapmanın heyecanını yaşıyor. Bu yıl ayrıca Büyük Roma Hamamı’nın da ziyarete açılması planlanıyor. SOSYAL MESAFEYE UYGUN Festivallere koronavirüs ayarı Koronavirüs salgını sırasında düzenlenecek açık hava festivallerinde geniş önlemler alınacak. Nakit parayla alışveriş sayısı düşecek, festivaller sosyal mesafeye uygun hale getirilecek... İstanbulAnkara Coffee Festival, İstanbul Comics And Art Festival gibi etkinlikleri düzenleyen Dreams Sales Machine organizasyon şirketinin başkanı Alper Sesli, festivaller hakkında bilgi verdi. Alper Sesli, “Gerçekleştireceğimiz festivallerde birtakım düzenlemeler yaptık. Gerek kendi tarafımızda gerek dünyadaki örneklerle, gerek ESA Event Safety Association yeni regülasyonları ile Sağlık Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın yönetmelikleri üzerinde itinayla çalıştık” dedi. BATMAN’IN YÖNETMENI Joel Schumacher hayatını kaybetti Kostüm tasarımcılığından yönetmenliğe geçiş yapan; yönettiği filmler arasında Batman başta olmak üzere St. Elmo’s Fire, The Lost Boys, Falling Down gibi önemli yapımlar olan Joel Schumacher 80 yaşında hayatını kaybetti. Schumacher’in moda geçmişini filmlerinin stiline taşıması 1980’ler 1990’larda eleştirmenlerce fazla beğenilmese de o, çağının seyirciler tarafından en sevilen yönetmenlerinden oldu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear