23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 17 HAZİRAN 2020 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ölümünün 5. yılında 9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMIREL TANJU CILIZOĞLU Demirel yüz yıllık Cumhuriyet döneminin 9. Cumhurbaşkanı. Gazetecilik sürecimde kendisiyle olan anılarım içerisinde özenle biliyorum ki bu Cumhurbaşkanlığı’nı Demirel bir siyasi mühendislik olarak kurgulamadı. Demirel, siyasete kendi isteğiyle bir çalışma yaparak, gayret göstererek de katılmadı. Kendisinin siyaset konusunda söylediği çok önemli bir söz vardır. “Siyaset nasip ve sabır işidir.” Menderes’in 10 yıllık siyaset deneyiminde kendisinin başbakan olmasının en küçük bir heves ve ihtirasının bildiğim kadarıyla hiçbir etkisi olmamıştır. 27 Mayıs İhtilali Demirel’i de Devlet Su İşlerinde buldu. İhtilalin o aşamada en ciddi hatalarından biri, ihtilali yapanların henüz 39 yaşında olan siyasi sorumluluğu ve siyasi deneyimi olmayan DSİ Genel Müdürü Demirel’i sorumlu tutmalarıydı. Tıpkı Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil gibi. İhtilali hükümete yapan konseyin tüm sorumluluğu devletin bürokratlarına da yüklemişti. Annesine verdiği söz Demirel, projesini kendisinin çizdiği Seyhan Barajı’nın 8 Nisan 1956 tarihindeki açılış töreninde konuşma yapan Başbakan Adnan Menderes’in yanında gururla dikiliyordu. Bizzat gazeteci olarak takip ettiğim törende bir anda konuşmasını kesen Menderes, “Ben niye bilgi vermeye çalışıyorum ki. Projeyi yapan mühendis burada diyerek Demirel’i kürsüye çağırdı. Demirel’i ilk siyasete adım attıran konuşması işte budur. Tören bitmiş Menderes alandan ayrılmıştı. Demirel’i gözlemliyordum. Suyun başına gitti ve belki de ilk kez ağlıyordu. Şu sözlerini hiç unutmuyorum, “Annemin kolları çeşmeden su taşımaktan uzamıştı. Şükür ki ona verdiğim sözü tutabildim” Çünkü Demirel annesinin bu durumuna çok üzülmüş ve birincilikle kazandığı İTÜ’de baraj mühendisliğini seçmiş ve üstün başarı göstererek mezun olmuştu. Onun gözyaşları yıllar öncesine dayanan duygu patlamasıydı. Demirel’in siyaset serüveni nasıl rastlantılarla başladıysa öyle de devam etti. Çok çalkantılı dönemlerde ülkeyi yönetti. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle siyasi yasaklı olan Demirel, yasakların kalk Demirel, cumhurbaşkanı olduktan sonra siyasete müdahale etmeyeceğini belirterek bu konuda partisinden gelen her türlü öneri ve teklife karşı aynen şunu söylüyordu: “Ben Cumhurbaşkanlığı’nı kabul ederken yaptığım yemine harfiyen uyacağıma halkıma söz verdim. Bunun aksi bir şeyi bana düşündüremezsiniz” masından sonra 1991 yılında girdiği seçimden birinci parti olarak çıktı ve tekrar Meclis’e girdi. Demirel 30 Kasım 1991’de SHP Genel Başkanı Erdal İnönü ile birlikte 49. hükümeti kurdu. Ve bu hükümet o güne kadar kurulmuş en başarılı ve uyumlu hükümetti. 17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatıyla bu koalisyon bir bakıma son buldu. Özal’ın vefatı ile Demirel’i Cumhurbaşkanlığına götüren seçim son derece sancılı bir seçimdi. Demirel yıllarca yasaklı kalmış, o yasaklı süreçte parti kadrolarında bazı erozyonlar ve aşınmalar olmuştu. Yemine harfiyen uyacağım Beşiktaş’ta Genç İş Adamları Derneği’nin verdiği yemekli bir toplantıda; Demirel’le şöyle bir olay yaşamıştık. Demirel, o toplantıda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı, bundan çıkış yollarını anlatmış ülkenin ekonomik sorunlarının rakamsal analizlerini yapmıştı. Toplantı bittikten sonra bir genç iş adamı Demirel’e şu soruyu sordu: “Sayın Başbakanım, biz sizin Türkiye’ nin sorunlarını, bu sorunlara olan çözümsel yaklaşımlarınızı biliyoruz. Şu anda sizin de belirttiğiniz gibi ülkenin ekonomik bir zorluğu var. Bu zorluğu dünkü yol arkadaşlarınızla nasıl aşacağınızdan endişelerimiz var” Demirel, bu soruya aynen şu cevabı verdi; “Onlar bu partinin ideolojisine bağlı vefakâr, siyasetin cefasını çeken partililerdir. Seçimlere gidildiğinde ben sorunu çözecek bir kadroyu seçmenimin önüne çıkaracağım” dedi. Bu süreçte Çiller’in Demirel’in kabinesinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak yer almıştı. Ne var ki o dar zamanda Çiller in akademik yapısı ile ekonomideki ülke şartlarına fazla uyumlu olmadığı Demirel tarafından saptanmıştı. Demirel’in o süreçte öngördüğü olayı Türkiye, bu pandemi sürecinde düşünememiş, o dönemde gerek kamu bankaları ve gerekse özel bankalar kredi verirken kredi verilecek kişilerin borçlarını sıfırlamış ve ekonomide soluk alınmasına neden olmuştur. 16 Mayıs 1993’te yapılan seçimde Sü leyman Demirel hiçbir planlaması, çalışması olmamasına ve böyle bir sonucu arzu etmemesine rağmen cumhurbaşkanı oldu. Demirel’in cumhurbaşkanı olmasından sonra DYP’nin başına Prof. Dr. Tansu Çiller seçildi. Demirel, cumhurbaşkanı olduktan sonra siyasete müdahale etmeyeceğini, bu konuda partisinden gelen her türlü öneri ve teklife karşı aynen şunu söylüyordu, “Ben Cumhurbaşkanlığı’nı kabul ederken yaptığım yemine harfiyen uyacağıma halkıma söz verdim. Bunun aksi bir şeyi bana düşündüremezsiniz” diyerek, hem partisinin iktidarını hem de cumhurun başı olmayı sürdürmeyeceğini açıklıkla beyan etti ve bunu harfiyen uyguladı. Cumhurbaşkanlığı dönemi Demirel, cumhurbaşkanlığı döneminde son derece başarılı, Mustafa Kemal’in Cumhuriyet ilkelerine ve demokrasiye sıkı sıkıya bağlı kaldı. Bir gün kendilerini kutlamak için randevu talep ederek Çankaya’ya gittim. Oraya vardığımda gelen konuklarına uyguladığı şekilde Çankaya’nın bahçesini gezdim. Makamına kabul ettiğinde “Sayın Cumhurbaşkanım nasıl yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz. Ziyarete gelenlere bahçeyi gezdiriyorsunuz. Bunun yapılmasının nedeni ne” diye sordum. Demirel de bana “Bunun yapılmasını gerekli görüyorum. Geldiğimiz gün ilk yaptığım şey, buraya çay bardağı aldırmak oldu. Burada gelen konuklar için az sayıda altın yaldızlı bardaklar vardı. Biz onların zayi olmaması için çay bardağı takviyesi yaptık” dedi. Ve hiçbir gün partisiyle ilgili hiçbir toplantı ve çalışma yapmadı. Bunda da çok titiz ve dikkatli davrandı. Belediye başkanları arasında hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin yapabileceği her türlü katkıyı sağladı. Bunun en ciddi örneklerinden biri İzmit’te yarım kalmış olan Yuvacık Barajı’nın yapılmasını sağlamak oldu. Ödenek yokluğundan yarım kalmış bu baraj çok kısa zamanda tamamlandı ve özellikle yaz aylarında yaşanan su kesintileri ve şehrin susuzluğu böylece önlenmiş oldu. Kıdem tazminatı kırmızı çizgi! MAHMUT ASLAN DİSK GENELİŞ SENDIKASI ÜYESI AKP iktidarında emekçilerin gelirleri günden güne erimektedir, emekçilerin çoğu yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Buna rağmen AKP iktidarı ne zaman parasız kalsa gözünü emekçilerin birikimlerine dikmiştir. Kıdem tazminatı işçinin güvencesi olduğu için işçi sendikaları kamuoyuna açık ve net olarak kıdem tazminatının fonuna karşı olduklarını genellikle açıklamaktan imtina etmişlerdir. AKP iktidarı kıdem tazminatı fonu ile neler getirmek istiyor? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istihdam paketi adında yeni bir çalışmaya başladıklarını belirten bir açıklama yaptı. “Tamamlayıcı Emeklilik” adı altında Kıdem Tazminatı Fonu ile entegre edilmiş zorunlu bireysel emekliliğin yeni versiyonunu gündeme getirdi. Kısacası bu değişiklik ile emekçilerin emeklilik güvencesinde yara açılacak. İşçilerin her bir yıl çalışmasına karşılık 30 günlük ücreti (bu ücret toplu iş sözleşmesi ile artırılabilmektedir) işveren tarafından işten haksız çıkarılması, işçinin haklı fesih sebebi ile işten ayrılması ve 1475 sayılı İş Kanunun, 14. maddesinde yazan diğer hallerde işçiye ödenmektedir. Yeni getirilmesi düşünülen fon ile bu uygulama tamamen ortadan kaldırılacaktır. Gündemdeki birinci formülde 30 günlük kıdem tazminatının 19 gününün mevcut sistemdeki gibi devam etmesi, 11 günün ise Kıdem Tazminatı Fonu’na devredilmesi öngörülüyor. Bu formül için 11 günlük brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı fonuna prim kesilecek. İşçinin her bir yıllık hizmete karşılık alacağı 30 günlük Kıdem Tazminatının 19 günü mevcut sistemdeki kurallar çerçevesinde ödenecek, 11 günü ise kıdem tazminatı Fonu’nda birikecek. İkinci formülde ise Kıdem Tazminatı fonu için yüzde 6 oranında prim kesilecek. Bu nun 4 puanı işveren, 0.5 puanı işçi priminden oluşacak. Devlet 1 puan katkıda bulunacak. Vergi indirimi yoluyla da 0.5 puanlık ilave prim katkısı yapılacak. Böylece toplam prim tutarı yüzde 6 olacak. 30 günlük ücret üzerinden ödenen mevcut kıdem tazminatı aylık yüzde 8.33'e karşılık gelmektedir. Fona yüzde 6 oranında prim kesilmesi, 21.6 günlük kıdem tazminatına karşılık geldiğinden. Yeni sisteme geçilirse her yıl için işçi 8.4 günlük tazminatını alamayacaktır. Cumhuriyet gazetesinden muhabir Mustafa Çakır’ın haberine konunun biraz daha anlaşılması için burada göz atmakta fayda var: “İşçi 75 yaşına kadar toplu para alamayacak. 60 yaşında ancak kıdem tazminatının yüzde 25’ini alabilecektir.” Kısacası Saray İktidarının düzenlemesinin arkasında yatan ana amaç; kamusal emeklilik sistemi parçalayarak, iş güvencesi olan kıdem tazminatı, fona dönüştürmek ve böylelikle işçilerin işverenler tarafından kolayca kapının önüne konulmasını sağlamaktır. İşsizlik Sigorta Fonu’nda yapılan usulsüzlükler İşçiler kıdem tazminatının fona dönüştürülmesine neden karşıdır? İki uygulamayı hatırlamakta fayda var. Birincisi Konut Edindirme Yardımı (KEY), bu yardım için emekçilerden toplanan paralar uzun yıllar sonra halk deyimi ile pul edilip emekçilere verilmiştir. İkinci olarak hatırlanması gereken şey, İşsizlik Sigortası Fonu’dur. Kanuna göre, işsizlik sigortası Fonu’ndaki para “işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak amacıyla” kullanılması gerekmektedir. Bu paranın nerelere harcandığını geçmişte gazetelerde çıkan bir iki habere göz atarak işçilerin neden yeni bir fon sistemine güvenmediğini ve güvenmemesi gerektiğini görebiliriz. Bu konuda hafızamızı tazelemekte fayda var. 12 Ekim 2015 tarihinde basında yer alan habere bir göz atalım: “Mart 2002 tarihinden, 31 Ağustos 2015 tarihine kadar işsizlere sadece 10 milyar 60 milyon lira ödeme yapılırken, Fon'dan GAP'a yapılan ödemenin 12 milyar lirayı aşması dikkat çekti.” 4 Ekim 2018 yılında basında yer alan haberlere göre İşsizlik Sigorta Fonu’ndan 11 Milyar TL kanunsuz olarak kamu bankalarına aktarıldığı iddia edilmiştir. Bu haberlerle ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Geçen sene de birtakım kaydırmalar yapılmıştı” diyerek iddialarının doğru olduğunu kabul etmiştir. İşçilerin emekli olduktan sonra kurduğu ev ya da araba alma hayali olan kıdem tazminatı kıdem tazminatı uygulaması işçiler için hayati önemdedir ve bu nedenle de sendikaların kırmızı çizgisidir. Ne yapılmalı? Peki, ya kıdem tazminatı ile ilgili ne yapılmalıdır? Genelİş Sendikamızın konuyla ilgili açıkladığı 4 madde çok önemlidir: 1. Kıdem tazminatı tüm işçiler için, çalışma yılı şartı olmaksızın kullanılabilen bir hak olmalıdır. 2. Kıdem tazminatı, her türlü işten ayrılma durumunda işverenler tarafından ödenen ve ödenmemesi durumunda devlet tarafından güvence altına alınan bir hak olarak yeniden düzenlenmelidir. 3. İşyerinin iflas etmesi ve icra durumunda işçi alacakları öncelikli olmalıdır. 4. İşveren için bir koruma olan kıdem tazminatı tavan uygulaması kaldırılmalıdır. Kıdem tazminatı işçilerin aylık kazançları üzerinden hesaplanmalıdır. "="/ $". ø@:F´K 30.00 TL 18.00 TL Server "1ÿ//ÿ Voltaire ve 40.00 TL 24.00 TL "Ô=µFD:FE: 25.00 TL 5(ÿ1 15. +/%+=2ô/8 00 TL 2´FA¨$:LAPE Mehmet "#"6"."/ .ÅJCAÔ´?FAF °´EGCJ:¶A µF:Mµ 30.00 TL 18.00 TL 60"ÿ/ "..+ 21(8ã 20.00 TL 12. *´¶K:DGPPA Çocuklar 00 TL Köyü İ1&5 81$&5 ³L¶K:>: ¬´E:D?AF :M:LD:Jµ 35.00 TL 21.00 TL /8ã İ5."1 #JE´FA GJLFLFL "FD:E:C 32.00 TL 19.20 TL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear