22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SÖYLEŞİ TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 9 27 NİSAN 2020 PAZARTESİ NEDEN UĞUR BAYAR? New York Eyalet Üniversitesi Matematik ve İstatistik Bölümü’nü bitirdi. Kariyerine Citibank Türkiye’de başladı. 1997 2002 arasında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yaptı ve halen Anadolu Holding, Tekfen gibi büyük kurumların yönetim kurulu üyesi ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı. Başında bulunduğu WWF, geçen hafta “Doğanın Yok Oluşu ve Pandemilerin Yükselişi” adlı geniş bir rapor hazırladı, bize de sormak kaldı.   Yeni virüslerle karşılaşma ihtimalimiz yüksek Ne zaman ki koronavirüs bizi evlere hapsetti, “Doğaya ne yaptık da başımıza bunlar geldi” diye sormaya başladık. Acı ders alacağımız konusunda hiç kuşkunun olmadığı bu süreci “Dünyamız ne kadar sağlıklıysa biz de o kadar sağlıklıyız” diye yorumlayan ve eski davranışları sürdürme şansımız olmadığını söyleyen WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar ile hastalıkların yayılımında insanoğlunun payını, ekosistemlerin önemini, uyuşturucu ve silahtan sonra en büyük hacme sahip yasadışı yaban hayvanı ticaretini, insanların evlere çekilmesiyle sokakları ziyaret eden yaban hayvanlarını ve çıkış yolunu konuştuk.    n Genelde “Doğa bizden intikamını alıyor” diye özetlenen vakayı WWF bilimsel olarak ortaya koydu aslında. Ebola, AIDS, SARS, kuş gribi ve domuz gribi... Son yıllarda ortaya çıkan bu hastalıkların ortak özelliği nedir? Yeni tip koronavirüs de aslında Ebola, AIDS, SARS, kuş gribi gibi son yıllarda ortaya çıkan hayvan kaynaklı hastalıkların son örneği. Raporumuz insan sağlığı ile doğanın birbiriyle yakın ilişkisini?ortaya koyuyor. Bu hastalıkların yayılmasında özellikle yaban hayvanı tüketimi ve ticareti ile genel olarak doğanın insan tarafından aşırı sömürülmesinin büyük etkisi var. Dünyamız ne kadar sağlıklıysa biz de o kadar sağlıklıyız. n Birçok salgının hayvan pazarlarından ortaya çıkması tesadüf mü? Hayvan pazarlarında, normal koşullarda belki de hiç karşılaşmayacak birçok yabani ve evcil hayvan türü, canlı ya da cansız halde bir araya geliyor. Hijyen şartlarının uygun olmadığı nemli ortamlar, bir türden diğerine, ondan da insana virüs geçişini kolaylaştırabiliyor. Bununla birlikte, yaban hayvanı türlerinin yasadışı ve kontrolsüz ticareti, başta ormansızlaşma olmak üzere doğal ekosistemlerin tahribi, sulak alan, mağara gibi habitatların kaybı, bu tür yaşam ortamlarını tercih eden canlı türlerinin yer değiştirerek daha önce etkileşim içinde olmadığı diğer türlerle temasını ve virüs alışverişi ihtimalini artırıyor. n Bu gerçek ortadayken yaban hayvanı ticareti artarak sürüyor yine de.. Afrika, Uzak Asya, Latin Amerika gibi bazı ülkelerde tarımsal üretimin yeterli olmaması insanların protein ihtiyacını yaban hayvanlarından karşılanmasını zorunlu kılabiliyor. Bazı ülkelerde ise gelenekler veya geçmişten gelen alışkanlıklar var. Örneğin bir türün etinin ya da (gergedan boynuzu örneğinde olduğu gibi) vücudunun bir parçasının tedavi edici olduğuna inanılıyor. Buna karşılık, daha zengin ülkelerde belli bir gelir düzeyine sahip insanlar yüksek ücretler ödeyerek yaban hayvanı eti talep ediyor ya da avcılığı bir hobi olarak görüyor. Avlanan hayvanların eti de avcı için ödül oluyor.   n Kentlerde ve köylerde bu tüketimin aktörleri farklı mı? Evet, küresel ölçekte bakıldığında genel olarak kırsaldaki talebin arkasında yatan neden daha çok hayvansal protein ihtiyacının en ucuz ve kolay yolla karşılanması. Çünkü gelir düzeyi düşük kesimlerin çiftliklerde yetiştirilen evcil hayvana erişimi görece daha zor. Kentlerde ise eski tüketim alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen alım gücü yüksek kesimde, yaban hayvanı etine talebin görece yüksek olduğunu görüyoruz. n Pazarın nasıl bir ekonomik büyüklüğü var? Antroposen Çağı “Bazı bilim insanları, artık “Antroposen” adı verilen yeni bir jeolojik çağa adım attığımızı söylüyor. Bu çağda iklim hızla değişiyor, okyanuslar asitleniyor, canlı toplulukları tamamen yok oluyor ve bütün bu değişimler bir insanın yaşam süresi içerisinde ölçülebilecek bir hızla gerçekleşiyor. Risk altında olan sadece yabani bitki ve hayvan türleri değil; biz insanlar da hızla bo zulan bu koşulların kurbanı olmaya adayız. Harekete geçmediğimiz takdirde Dünya modern insan toplumu için çok daha elverişsiz bir yer haline gelecek. Bu nedenle, gezegenimizin sınırları içinde yaşamayı öğrenmemiz ve eko sistemleri korumamız şart.”   İnsan baskısı azalınca hayvanlar şehre indi Yaban domuzu ailesinin bu fotoğrafı cumartesi günü Muğla’’nın Marmaris ilçesinde çekildi. n Birçok büyük şehre geyikler, domuzlar inmeye başladı. Biz “dünya onlara kaldı” diyoruz ama işin aslı ne? Salgın nedeniyle insan faaliyetlerinin azaldığı bu dönemde yaban hayvanlarının yerleşim yerleri yakınlarında görülmesiyle ilgili birçok görsel geliyor. Yunus ve Akdeniz foku gibi deniz memelilerinin kıyılara yakın yerlerde görülmesi sürpriz değil. Şimdi bu alanlardaki insan baskısının, tekne ve motor hareketliliğinin azalması deniz memelileri için de kıyıları daha güvenli hale getirdi. Kara memelileri için de durum benzer. Örneğin Bursa’da teleferik istasyonuna giren boz ayının rahat tavırları... Normalde gececil bir hayvan olmama sına rağmen insan baskısı onları geceleri insanlar çekildikten sonra aktif olmaya zorluyordu. Ancak daha önce gece ziyaret ettikleri alanları şimdi insanların evlere çekilmesiyle gündüzleri de ziyaret ettikleri görülüyor. Birçok yaban hayvanı için otoyol ağları önemli bir sorun. Yoğun trafik olan yollardan geçmeye çekiniyorlar. Ancak trafiğin durma noktasına geldiği bu dönemde tilki, çakal, yabandomuzu ve karaca gibi birçok yaban hayvanı yeterli yiyeceğe ulaşabilmek için her gün çok geniş alanları dolaşmak zorunda. İnsan baskısı nedeniyle girmeye çekindikleri birçok alan artık onlar için yeni beslenme alanları haline geldi. Yasadışı yaban hayatı ticareti, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra en büyük hacme sahip yasadışı ticaret faaliyeti. Bu pazarın ekonomik büyüklüğü Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre her yıl 7 23 milyar dolar. Asya ülkelerindeki türlere artan talep, gelişen ticaret ağları ve yöntemleri, yaban hayatı kaçakçılığında son 30 yılın en yüksek değerlerine ulaşılmasına neden oldu. n Türkiye’nin bu trafikteki payını biliyor muyuz? Rakamsal veriler yok ancak Türkiye, yasadışı yaban hayvanı ticaretinde transit ülke olması sebebiyle önemli bir konuma sahip. n Yarasaların virüsü yayma hızları çok mu yüksek? İnsanoğlu bu tür durumlarda bir suçlu arama eğilimindedir. Ancak burada hastalığa yol açan yarasa değil. Yarasayı etkileyen tipten daha farklı bir koronavirüs ile karşı karşıyayız. Buna sebep olan da mutasyona imkân veren kontrolsüz ortamlar. Bir başka türde bulunan koronavirüsün insanla teması da risk yaratabilir. Gıda kontrolü olmayan bütün yaban hayvanı etleri için bu risk geçerli. Sadece Çin’deki değil, bütün ülkelerdeki yaban hayvanlarının kontrolsüz tüketimi başka zoonozlara yol açabilir. Genellikle mağaralarda yaşayan yarasalar, aslında madencilik faaliyetleri, ormansızlaşma gibi nedenlerle doğal alan kayıplarından en çok etkilenen türlerden. Bununla birlikte yarasaların tarımsal üretimin ana koruyucularından biri olduğunu unutmama mız gerekiyor. Beslendikleri sinekler, böcekler sayesinde başka taşıyıcılardan koruma görevi üstleniyorlar. Tropikal bölgelerde yetişen kakao gibi birçok ürünün tozlaşmasında rol oynuyorlar. Bir ekosistemden yarasaları kaldırmak arı kovanına çomak sokmak gibidir. Bütün türlerin ekosistem içinde bir görevi var, en baskın tür olan insan, faaliyetlerini bu dengeyi bozmayacak şekilde düzenlemeli. n Şu an üzerimizden kuşlar geçiyor, virüsü taşıyorlar mı? Göç eden türlerin taşıdıkları hastalıkları bulaştırma riski olmakla birlikte eğer bu türler konakladıkları alanlarda insanlardan izole kalırsa, insan etkisi ile konaklama alanları bölünmezse bu risk az olur. Virüslerin özel yöntemleri var n 50 yıl önce antibiyotik ve aşıların üretimi ve yaygın kullanılmaya başlanmasıyla insanlar enfeksiyona karşı savaşı kazandığını sandı. Sistem nasıl işliyor, aşılar, antibiyotikler ortaya çıktıkça virüs de bunlara karşı direncini mi artırıyor? Antibiyotikler bakterilere karşı etkili, virüslere karşı değil. Virüslere karşı, oluşturduğu semptomlara yönelik bir tedavi uygulayabiliyorsunuz. Bunun dışında aşılar var. Ancak virüslerin insan bağışıklık sisteminden kaçmak için izledikleri bazı çok özel yöntemler var. Örneğin bu salgına neden olan koronavirüs milyonlarca yıldır yarasada ve yarasanın bağışıklık sistemine karşı koymak için evrimleşmiş. İnsanın doğa üzerindeki etkisi arttıkça yeni virüslerle karşılaşma ihtimali de artıyor. Dünyadaki tüm canlıların virüs taşıdığını düşünürsek bizim için son derece patojen yeni virüslerle karşılaşma ihtimalimiz de yüksek. YENİ SALGINLAR İSTEMİYORSAK... 4 Her şeyden önce, Çin’de örneğini gördüğümüz yaban hayvanı pazarları kapatılmalı ve insanların yaban hayvanlarıyla kontrolsüz teması kesilmeli.   4 Kaçak avcılık sona erdirilmeli, kara avcılığı salgın döneminde yasaklanmalı ve salgın risklerine göre yeniden düzenlenmeli.   4 Doğal yaşam ortamlarını koruyarak canlı türlerinin ve popülasyonlarının yok olmasının önüne geçilmeli. 4 Uzun vadede ise bozulmuş ekosistemlerimizi restore ederek, yeniden kazanmaya çalışmalı ve tarımsal faaliyetlerde yaban hayatı dostu uygulamaları teşvik etmeliyiz.   4 Ekonomik ve sosyal alanlarda, Covid19 sonrası dönemde kalkınma anlayışımızı yeniden gözden geçirerek sürdürülebilir yatırımlar teşvik edilmeli.   4 Ekonominin canlandırılması için atılacak adımlarda enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, elektrikli ulaşım gibi çevresel olarak sürdürülebilir yatırımlar önceliklendirilmeli.   4 Covid19 krizinde sergilenen kolektif çaba, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizini önlemek için de kararlılık ve dayanışma ile yürütülmeli.   4 Bu nedenle WWFTürkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) olarak, karar vericilerimizden yerel yöneticilerimize, iş dünyasından bireylere çağrımız şudur: Gelin, “Doğa ve İnsan İçin Yeni Bir Başlangıç” yapalım! 50 yılda 3 Van Gölü kadar sulak alan kaybettik n Doğal ekosistemlerin insan eliyle değiştirilmesi de bir başka sorun. Tüketimdeki yükseliş, nehirler, okyanuslar, iklim sistemi nasıl değişikliklere yol açıyor ve sağlığımızı tehdit ediyor? Yaşadıklarımızı doğanın yanıtı ya da intikamı olarak görmektense, kaynaklarımızı aşırı tüketmenin, tahrip etmenin ve kirletmenin sonuçları diye yorumlamalıyız. Son 50 yıl içinde dünya üzerindeki omurgalı tür popülasyonları, avlanma ve habitat kaybı gibi nedenlerle ortalama yüzde 60 azaldı. Habitat kaybı dediğimiz şey, daha önce bitkisi, hayvanı ve mikroorganizmalarıyla diğer canlıların belirli bir etkileşim içinde varlığını sürdürdüğü doğal yaşam ortamıdır; ormansızlaşmadır, sulak alan kaybıdır, denizel ortamların yok olmasıdır. Örneğin, Türkiye’de son 50 yıl içinde, 3 Van Gölü büyüklüğünde (1.3 milyon hektar)?sulak alan?ekosistem özelliklerini kaybetti. Her yıl bu alanlarda konaklayan kuşların bir sonraki yıl aynı gölü bulamayarak ölmesi, bizim için de alarm verici bir durumdur.   n Neden? Çünkü değişen çevresel koşulların ilk göstergesi kuşların davranışlarıdır. Unut mayalım ki, insanoğlunun sahip olduğu ekonomik, sosyal ve kültürel düzen, sunduğu ekolojik temel üzerine kurulmuştur. Sağlığımız, esenliğimiz, refahımız için gerekli temiz havayı, suyu, gıdayı, tıbbi ürünleri doğaya borçluyuz.   n Ormanları yok etmemiz hastalıkların ortaya çıkışında nasıl etkili oluyor?   Ormansızlaşma, dünyadaki habitat kaybının en büyük nedenlerinden biri. Yaşam alanı kaybı da hayvanları göç etmeye, yeni türlere temas etmeye ve dolayısıyla yeni patojenlerle tanışmaya zorluyor. Örneğin, ormanları yok ettiğimizde, ya da madencilik, taşocakları gibi faaliyetlerimizle, yarasaların yaşadığı mağaralara zarar verdiğimizde bu hayvanlar zorunlu olarak göç ediyor, başka alanlara gidiyor ve normal şartlarda karşılaşmadıkları türler ile karşılaşıyor. Sivrisinek ve kene gibi vektörlerle taşınan hastalıkların yeni coğrafyalara yayılma ihtimali artıyor. Hatta insan kaynaklı iklim değişikliğinin diğer türlerle ilişkimizi değiştirmesi enfeksiyon riski açısından önemli... Dünya ısınırken, karada ve denizde yaşayan türler, sıcağın artan etkisiylekutuplara ya da yükseklere yöneliyor. Bayar, endüstriyel tarım uygulamalarının virüslerin bulaşmasını etkilediğini, tarımda ekolojik yaklaşımların şart olduğunu söyledi. n Bu da, normalde temas etmemesi gereken pek çok türün temas etmesi anlamına mı geliyor? Ve patojenlere yeni türlere yerleşmek için bir fırsat doğuruyor. Bozulmamış ve istikrarını koruyan doğal ormanlar bu bakımdan hızlı değişime maruz kalmış ve bozulmuş ormanlara göre daha güvenli. Dolayısıyla, türler arasında ve türlerle insanlar arasında yeni etkileşimlere yol açabilecek her türlü insan etkisi kritik öneme sahip.   n Çevreciler yıllarca “3. köprüyü yapmayın, ağaçları kesmeyin, yeni havalimanı için ekosistemi bozmayın” diye uyardı.. Nicesi var. Hep kulak tıkanıyor. Günün birinde bedelini ödeyecek miyiz? Doğal alanların tahribatına yol açan ve insanyaban hayat etkileşimini artıran tüm faaliyetler aynı zamanda risk faktörlerini de artırıyor. Doğal ekosistemler, sağladıkları temiz hava, içme suyu ve barındırdıkları yaban hayatı ile şehirler için yaşam des tek sistemleri aynı zamanda. Yaşam destek sistemlerinin bozulması, şehirleri hem doğal afetlere hem de salgın benzeri risklere karşı daha kırılgan hale getiriyor. Yaşam alanları bölünen yaban hayvanları, insanla daha yakın temas içine girmek zorunda kalıyor. Bu da bir risk faktörü. Yatırımların fizibilite çalışmaları yapılırken tüm olasılıkların ele alınması, insanın uzun vadeli esenliği için büyük önem taşıyor.   n Hükümetlere düşen görevler neler? Salgın bize artık hayatlarımızı eskiden olduğu gibi sürdüremeyeceğini gösterdi. Her birimizin sorumlulukları var. Ekonomiyi canlandırmak için verilecek kararlar bundan sonra nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek. Geldiğimiz noktada, doğa ve insan için yeni bir başlangıç yapmamız gerekiyor: Düşük karbonlu ve çevresel etkileri azaltılmış bir büyüme mi, yoksa toplumu başka krizlere sürükleyebilecek eski büyüme anlayışı mı? İnsan sağlığı, doğal yaşam ve ekosistemler arasındaki ilişkiyi ne kadar güçlü bir şekilde korursak, gelecekte karşılaşacağımız salgın gibi krizlerin üstesinden gelme olanağımız da o ölçüde artacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear