Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 19 NİSAN 2020 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/yorum Baharı görmeden yaz geldi geçti (Karantina günlüğü 5) Neyse beklenen itiraf geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın vatandaşlarına şöyle seslendi: “Sokağa çıkma yasağının ekonomik maliyeti çok ağır olur.” Hah şöyle açık açık konuşmaya başlayalım. Şimdi cümleyi açalım: Tüm dünyada bu salgını önlemek, yoğunluğu azaltmak için en etkili yöntemin, belli bir süre tüm yurttaşların bulundukları mekânlardan çıkmaması olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Hemen her ülke sokağa çıkma yasağını uyguladı, uyguluyor. Kalabalık Hindistan’da, yoksul Nijerya’da bile. Ülkemizdeyse bir ayın sonunda ancak hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulanabiliyor. Bu durum benim aklıma yarım gebelik olur mu olmaz mı sorusunu getiriyor. Öyle ya gebelik ya vardır ya da yoktur. Tıpkı gebelik gibi sokağa çıkma yasağı da ya vardır ya da yoktur, iki gün var, beş gün yok olmaz. Bu yarım sokağa çıkma yasağı belli ki mecburiyetten. İtiraf edildi artık, yasağı uygulayan ülkelerde devlet ülkenin kefen parasını çarçur etmediği için, çalışmayan yurttaşlarına şak diye nakit para ödüyor. Biz de kıskanarak onlara bakıyoruz. Ben bunları yazarken penceremden bütün bir hafta boyunca canhıraş bir biçimde çalışan inşaat işçilerini izliyorum. Hiçbir önlem almadan, tuğlaları diziyorlar, tahtalardan kalıplar yapıyorlar, kocaman bir masanın çevresinde toplanıp ekmeğin içine biraz peynir, biraz salam koyarak kola eşliğinde yemek yiyorlar, sonra yer yataklarına yatıp dinleniyorlar. Diğer penceremden ise yol işçilerinin harıl harıl çalıştığını görüyorum, çok büyük ses yapan makinelerle hâlâ ne yaptıklarını çözemediğim bir iş yapıyorlar. Yorulduklarında ellerinde sigara, birbirlerine cep telefonlarından fotoğraf gönderiyorlar ve ben sonunda onları kıskanmaya başlıyorum. Neden mi? Ben ve çevremdeki evlerde yaşayanlar, marketten gelen limonları, portakalları bile dezenfektanla yıkarken, maskem de maskem diye tuttururken onlar en azından iş yapma özgürlüğüne sahipler. Böyle düşünürken aklıma mahkum iki Barış’ın yüzkarası İnfaz Yasası’yla salınan tecavüzcülerin, katillerin dışarı çıkışlarını izlerken nasıl bir acı duydukları, kendileri için değil, ülkeleri için nasıl kahroldukları geliyor ve kendime kızıyorum. Sonra birden geçen gün gördüğüm rüyayı anımsıyorum. Rüyamda Atatürk Havaalanı’nda dev iş makineleri pistleri gaddarca kırıyorlardı ve ben o pistlerden birinin üstünde yatıyordum, dehşetle uyandım. Ve sokaklara çıkıp bağırmak istedim: “Bu kin neden?” Haklıydım, o alanda sahra hastanesi yapılacak pek çok boş bina var, neden pistler kırılıyor? Neden? Bir savaş ya da deprem olduğunda ilk sulara gömülecek ya da bombalarla yok edilecek yerlerden biri İstanbul Havaalanı ve siz koskoca bir kentin kaderiyle oynuyorsunuz. En kötü zamanlar için onu tek bir alana (Sabiha Gökçen) mahkum ediyorsunuz. Birden bu soruları sormanın hiçbir işe yaramadığını gördüm, çünkü iktidar ve yandaşları hiç ölmeyeceklermiş gibi yaşıyorlar. Belki de haklılar çünkü işte salgın, bize gösterdi ki yurttaşlar, sağlık çalışanları, emekçiler ölebilir. Nasılsa yerlerini alacak çok insan var. Yeter ki onlar şatafatlı hayatlarına devam etsinler. Bu nedenle Salda Gölü’nün nadir kumlarını evlerinin yüzme havuzlarına taşıtıyorlar, bu nedenle elektrik şirketleri üç aylık ortalama diye üç ay içinde hiç verilmemiş miktarda yüksek elektrik harcadığımızı gösteren faturalar gönderiyorlar. Bu nedenle öyle çok para basıyorlar ki dolar ve altın inanılmaz yükseliyor ve fiyatlar uçuyor. Sarmısağın kilosunun 90 lira olduğunu onlar bilmiyor, limon 19 lira, bilmiyorlar, et 90’ı geçti bilmiyorlar, bilseler de umurlarında değil, çünkü onlar son derece korunaklı konutlarında kebap partisi yapıp Instagram’da paylaşmakla meşguller. Şimdi gelelim televizyon kanallarını kuşatan reklamlara. Reklamlar birden şaha kalktı. Son derece sağlıklı çocuklar, çok hoş mutlu anneler, sürekli gülümseyen babalar, en çok da çocuklar için takviye besin reklamı yapılıyor. Aman aman evde kaldıkları için nasıl da mutlular. Ülke gerçeğini bu denli saptıran reklamları epeydir görmüyorduk, şimdi insanları en zayıf yerlerinden yakalayıp (çocukları için) para kırmaya çalışan ilaç şirketlerine gün doğdu. Evlerinde canları sıkılan kendilerini asla işçiden saymayan beyaz yakalı köleler, internetten sürekli alışveriş yapıyorlar. Evden çalışıyorlar ya, oh be! Arkadaşlar ufaktan size gelen paralar da azalacak. Çünkü evde kalmanın telaşıyla fütursuzca kullanılan kredi kartlarının limitleri ansızın bitecek. Hiçbir banka kredileri ertelemiyor, yanlış söyledim; erteliyor ama üç ay sonra üstüne faiz binerek sizden onları alacaklar. Ev sahiplerinin merhameti bir iki aylık. Sonra hep birlikte şu şarkıyı söyleyeceğiz: “Baharı görmeden yaz geldi geçti.” Belli ki bu yazıyı yazan yazarın canı epey sıkılıyor. Nasıl sıkılmasın, Diyarbakır’da gencecik bir kız çocuğu korona olmuş, babası “eve gelme” diye emir vermiş, annesi de kızı sıkıştırıyormuş: “Sakın hastalığını söyleme sonra evlenemezsin.” 19 NİSAN 2020 SAYI: 34528 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:38 06:12 13:08 16:53 19:55 21:22 Ankara 04:27 05:58 12:53 16:37 19:38 21:03 İzmir 04:54 06:23 13:16 16:59 19:58 21:21 Yıl 1303. Avrupa’yı kasıp kavuran kara veba, yıkılış sürecine giren Roma İmparatorluğu’nun dokuz yüz elli üç yıldan beri başkenti Konstantinopolis’e henüz uğramamış. İmparator İkinci Andronikos’un, cesetler karardığı için “kara veba” denilen salgından başka dertleri var. Ekonomisi çöken ve egemen sınıfı yozlaşan Kutsal Roma mülkü, bir yanda kurtarıcı diye gelip hükümranlığını vesayet altına alan Cenevizliler, öte yanda topraklarını kemirerek ilerleyen Türk boyları arasında ezile büzüle küçülüyor. Devletin savaş gücü kalmamış. Askerini besleyemiyor. Ordusu bozgun. Sadık komutanlar harcanmış, kalan kifayetsizlerin hepsi yoz... O yıllarda Katalonya’da konuşlanan kiralık askerlere, Almogoveres deniyor. Çoğu Haçlı seferlerinin artığı bu başıbozuklara Germen kökenli, Sicilya doğumlu, afarozlu Malta şövalyesi bir soylu komuta ediyor: Roger de Flor. Kılıcı keskin, gözü kara, acımasız bir savaşçı. 1291’deki son Haçlı seferine Malta şövalyesi olarak katılmış, yağma parasının büyük bölümünü iç ettiği anlaşılınca şövalyelikten atılmış. Paralı asker olarak Katalonya ve Sicilya’nın da hükümdarı Aragon Kralı Federico’nun emrine girmiş. Mayorka ve Valensiya’yı fetihle Aragon’a bağlayınca, kral tarafından Almogoveres bölüklerine başkomutan atanmış. Konstantinopolis’te Katalan bölüğü Roger de Flor, tıpkı silah arka raman, Saruhan, Germiyan beylik güçlerini yeniyor lar. Vura kıra ilerli yor ve Türk boyla rını Kilikya’ya ka dar geriletiyorlar. İmparator And ronikos, Kata Kiralık iktidarlar lan savaşçılar fetih bölgelerinde yaptıkları yağma daşları gibi kuralsız, maceracı, ser ve talanda Rumla seri ve çapulcu ama iyi komutan. ra zarar verseler de hâlâ memnun. Parayı bastırana ordusuyla hizmet Komutan Roger de Flor’a Mega veriyor. dük unvanıyla emperyal donanma Zor durumdaki Konstantinopolis kaptanlığı ve kardeşi İrena’nın kızı tahtına mektup yazıp yardım öne Maria’yı zevce veriyor. riyor. İmparator Andronikos, kabul Ancak zafer sarhoşu Roger de ediyor. Flor’a artık böyle ödüller yetmiyor. Eylül ayı başında Barselona’dan Anadolu’da aldığı topraklarda hü yola çıkan 39 kadırga, bir küm sürmek istiyor. Andronikos kaç gün sonra Haliç’e demir atı korkmaya başlıyor ama çaresiz. Al yor. Roger de Flor komutasın takke ver külah pazarlıklar sonra daki 4 bin Almogoveres’ten olu sı, Katalan serdengeçtiye Emperyal şan “Büyük Katalonya Bölüğü” ön Sezar unvanıyla, kentler haricindeki ce Ceneviz vasiliğine saldırıyor. fetih topraklarında, zamanın özerk Konstantinopolis’te yaşayan üç bin bölgesi diyebileceğimiz derebeylik Latin Katoliği kılıçtan geçiriyor. Ce hakkı veriyor. neviz vesayetinden yaka silken Ro Ancak veliaht oğlu Dokuzun ma İmparatoru, çok memnun. Ro cu Mihailos, davet gerekçesiyle ger de Flor’dan Anadolu’ya geçip Edirne’ye getirttiği Roger de Flor ve ilerleyen Türkleri geri püskürtmesi beraberindeki 150 şövalyeyi 5 Ni ni istiyor. san 1305 gecesi, bir ziyafet sofra Avrupa’dan gelen paralı as sında öldürtüyor. Veliahtın niyeti, kerlerle mevcudu büyüyen başı başıbozuk ordunun kafasını kopar bozuk Katalan ordusu, gemilerle Kapudağ’da karaya çıkıyor. dıktan sonra kuyruğunu ezmek. Anadolu’da Katalan derebeyliği Katalan öcü Ne var ki kuyruktaki Almogoveres’lerin içinden, öldürülenle Askerlerin teçhizatları hafif, çok rin öcünü almaya yeminli yeni baş hızlı ve dehşetengiz savaşçılar. Ro lar çıkıyor. Kiralık askerler ordu ger de Flor komutasında Karesi su, Katalan soylusu Berenguer Türkmenleri, Aydın, Menteşe, Ka d’Entença’nın komutasında Trak ya ve Makedonya’yı yakıp yıkarak Konstantinopolis’e giriyor. Sarayda söz sahibi olup iç çekişmelerden yararlanarak Atina ve Neopatria dükalıklarını Aragon Krallığı’na bağlıyorlar! Roger de Flor’un Roma’ya hükmü hepi topu iki yıl sürüyor ama tarihte “Katalan öcü” diye anılan süreçte elden çıkan iki dükalık, Konstantinopolis’teki imparator tarafından ancak 1390’da geri alınabiliyor. Çok da elde durmuyor. Anadolu’nun fethini tamamlayan Türkler, 1390’ı izleyen 60 yıl içinde Roma İmparatorluğu’ndan geri kalanı yutuyor. Alman tarihçi Hieronymus Wolf’un, salt Kutsal Roma’yı Türkler fethetti dememek için 1562’de uydurduğu Bizans etiketi yapıştırılan Roma İmparatorluğu, bin yıldan fazla hüküm sürdüğü toprakları kiralık asker, kiralık orduyla savunmak zorunda kaldığı zaman bitmişti zaten! Türkiye’de korona salgını gerekçesiyle yapılan infaz yasasının kiralık silahşorları salıp, kiralanamayan kalemşorları tuttuğuna bakıyorum da... Bu topraklardaki bir egemenliğin daha kiracı kontratı bitiyor, galiba. Baharsız Bahar Nasıl hayal ettik bu baharı bir dal nisan yağmuru bir dal badem çiçeği sevdiklerimizin elleri sıcacık yürekler gökyüzü bile karantinada yok olmuş sokaklar bir baktık karşımızda baharsız baharlar A.KADRİ ERGİN İsrailli ünlü toplumbilimci Harari BBC’ye açıkladı, biz de geçen pazar yazdık: “Koronavirüs sağlıktan ziyade siyasi bir krizdir!” HHH Meclis’te iken, çok özel bir sohbette açıklamıştı hemşerim Binali Yıldırım. Onun yalancı Yerçekimsiz sıyım. Reyiz, bendenizi pek sevmese de uzaktan takdir edermiş. O nedenle Cumhuriyet’i daha da “vi ritük” sayması muhtemeldir. Ve “korana siyasi krizdir!” açıkla masını belli ki BBC’den öğrenip müj denge deyi öyle verdi: “Ülkemiz koronavirüsten de medya ve siyaset virüslerinden de kurtulacaktır inşallah.” HHH Böylece Covid19 ile medya ve siyaset arasındaki bağı ve bulaşıyı keşfeden ilk dünya lideri olmakla kalmadı, bu belaya çare bulunacağnıı ilan etti. Yaşasın! HHH Mikrobik ve bakteriyel bir soru sayılmazsa sorabilir miyiz? “Korona için aşı ve ilaç.. Bizdeki medya ve siyaset virüsüne karşı ne yapılıyor?” “En seçkin dünya lideri” seçilmiş olması boşuna değil. (01.01.2019 Hürriyet) Leb demeden leblebiyi anlıyor: çekimsiz bir ortamda” mı hazırlandı? Ki pompalı tüfek, tabanca, balta satırla suç işleyenlerle sadece kalemklavye tutup haber ve kitap yazanlar arasındaki “yaptırım dengesi” ters kuruluyor? Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç gibi sayısı yüzleri aşan tutukluhükümlü gazeteci içeride tutulurken, aralarında azılı ve azgın on binlerce hükümlü sokaklara salınıyor veya evlerine gönderiliyor. “Evde Kal” tavsiyesine uymayan vatandaş açığı böylece kapatılıyor. HHH Meclis’teki “Suç ve Yaptırım” çalışmasına 330 milletvekili maske takarak “Ceza kanunumuzdaki suç ve yap katıldı. AKP ve MHP’li vekil, 279 pozi tırım dengesini tümüyle yeniden ele tif oy verdi. 51 vekilin sonucu da ne alacağız. Kapsamlı bir çalışmaya şim gatif çıktı. Şükretmeliyiz. diden başladık.” Hiç değilse CHP’li toplam 139 ve HHH kilden 19’u oylamaya katılmış. 48 saat geçmeden dediğini de ya Meclis’e gelmeyen 120 CHP’liyi pıyor: Meclis’te “İnfaz düzenleme zor duruma düşürmemek için olmalı, si” maskesi altında “suç ve yaptırım dengesi” acilen sağlanıyor ve 24 saat geçmeden uygulamaya konuluyor. Uyuşturucu, hırsızlık, gasp, yağma ve cinayete teşebbüs suçlusu 90 bin dolayında hükümlü tutuklu serbest bırakılıyor. Yasanın en iğrenç yanı, sonuçta cinsel suçlara sağlanan infaz indirimi ile kadınların, kız çocuklarının cinselliğinin öne çıkarılarak cinsel suçlara sağlanan infaz indiriminin yazı ve haber yazanlardan esir 61 HDP’liden 37’si, 39 İYİ Partiliden de 8’i de dayanışma gösterdi. Oylamada bulunmadı. Korona “pozitif” lafını bile enfekte etti. Biz yine de risk alıp pozitif düşünelim, maske bulamadıkları için de gelemediklerini yazalım! HHH İktidar her musibetten siyasi bir saadet üretebiliyor. Lanetullah Fethullah’ın, 15 Temmuz kahpe girişiminden bile bin türlü yarar üretilebildi. Olan ve ölen ga genmesidir. rip gureba 250 şehit ile yakınlarına ol HHH du. İştenaştan, gelecekten mahrum Acaba “suçyaptırım dengesi”, “yer bırakılan on binlerce kişi hapislere tı kıldı. Bizzat itiraf ettikleri üzere kurunun yanında yaş da yakıldı. HHH Koronavirüs 10 Mart’ta patlak verdi. Adalet Bakanlığı da 20 Mart’ta açıklama yaptı: “Cezaevlerinde, 257 bini hükümlü ve 43 bini tutuklu olmak üzere 301 bin kişi yatıyor.” Ardından da bir haber seli: “Cezaevleri tıkış tıkış!” “Bir ranzada nöbetleşe uyunuyor.” “Yataklarda ikişer üçer yatılıyor.” Hapishanelerin insanlık dışı koşulları son on yılın artan sorunu. 45 günde havaalanı pistleri üzerine 1000’er yataklı hastaneler kurabilen devlet nedense bu konuda hiç parmak kıpırdatmadı. Maksat musibetten saadet üretmek, yandaş suçlulara özgürlük sağlamaksa başarıldı. Ama acayip bir karar alındı. Hapishaneler boşaltılıyorken, nedense askerdeki 600 bin gencin vakti gelmiş terhisi durduruldu. Asker sayısı da mı virüse karşı bir önlem? HHH Suç üretmek için yıllar öncesine gidiliyor. Delilden suçluya değil de suçlu ilan edilip delile gidiliyor. Arşivler, tweet’ler karıştırılıyor. Eğlence olsun diye ben de karıştırdım. Adları lazım değil, Sabah’ın bazı köşe yazarlarını ihbar etmek gibi olmasın, uzun boylular için eskilerin malum bir sözü üzerine peş peşe yazı döşenmişler. (8 Kasım 2012/Sabah) Turgut Özal’ın malum patavatsızlığı ile Erdal İnönü için şakaya getirip “Külli tavilün ahmak! (Bütün uzunlar ahmaktır!)” dediğini anlatmışlar. Önceki gün Özal’ın ölüm yıldönümüydü. Uzunlarla ilgili lafın nerelere uzayacağını bildikleri için, artık zinhar böyle bir şey atasözünden söz edemezler. Ama benzer bir yazıyı o tarihte bile olsa arkadaşımız Barış Terkoğlu yazmış olsaydı savcı bey iddianamesine o yazıyı da dahil ederdi. HHH “Suç yaptırım dengesi yeniden ele alınıyor!” Ama hukuk adalet ayaklar altına alınıyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr BAŞKAN ODABAŞI TEPKİ GÖSTERDİ Kaymakamlık, sosyal mesafe kuralına da uyarak bir bando ekibi, ses yayın aracı ile şarkılar ve marşlar eşliğinde kutlama yapılmasına izin vermedi. Kadıköy’de 23 Nisan etkinliklerine yasak Kadıköy Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 100. yılında sokaklarda sadece bando ekibi ve ses aracıyla düzenleyeceği etkinlik Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Yasak kararına tepki gösteren Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, “Kadıköy halkına nasıl bir gerekçe sunacaklarını merak etmekteyiz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 100. yı Odabaşı lında koronavirüs salgını nedeniyle toplu kutlamalar yasaklandı. Kadıköy Belediyesi ise eve kapanan yurttaşların 23 Nisan coşkusunu yaşaması için sadece sokaklarda sosyal mesafe kuralına da uyarak bir bando ekibi ve ses yayın aracı ile şarkılar ve marşlar eşliğinde kutlama etkinliği düzenledi. Kadıköy Kaymakamlığı’na görevli personel isimleri de bildirilirken etkinliğe gerekçe gösterilmeksizin izin verilmedi. Konuya ilişkin açıklama yapan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, belediye olarak toplu kutlamaları daha önce iptal ettiklerini anımsatarak “Salgın nedeniyle toplu kutlamaları iptal ederken Kadıköy sokaklarını bundan mahrum bırakamazdık. Biz de hem Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı hem en kıymetlimiz olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış kutlamalarını bugün itibarıyla başlattık. Sadece sokakta bir bando ekibi ve ses yayın aracı eşliğinde marşlarla yapacağımız etkinlikle ilgili resmi makamlara bilgi vermemize ve görevli personel listesini iletmemize rağmen gerekçe gösterilmeden yasak geldi. Mülki idarenin, bu kararı hangi refleksle aldığı bizce malum. Ama bu zor günlerde, birazcık da olsa yüzlerini güldürmeyi başardığımız çocuklara ve Kadıköy halkına nasıl bir gerekçe sunacaklarını merak etmekteyiz. Kadıköy halkı, kutlamalardan mahrum bırakılmıştır ancak içimizdeki ulusal egemenliğimizi kutlamamıza kimse engel olamayacak” dedi. Tüm etkinliklerin iptal edildiğini söyleyen Odabaşı, takdiri yurttaşlara bıraktıklarını belirtti. l İç Politika ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com