23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 12 NİSAN 2020 PAZAR İstanbul Müzik Festivali eylül ayına ertelendi Bu yıl 225 Haziran tarihleri arasında yapılması planlanan 48. İstanbul Müzik Festivali, “salgın nedeniyle içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullar göz önüne alına rak eylül ayının ikinci yarısına” ertelendiğini duyurdu. 1973 yılından bu yana haziran ayında yapılan festival, mümkün olduğunca aynı içerikle mü zikseverlere nitelikli ve zengin bir program sunmayı hedefliyor. Festival ekibi, Beethoven’ın Aydınlık Dünyası temasıyla kurgulanan, yaşamı yeniden renklendirecek konserlerde bir araya gelebilmek için çalışmalarını sürdürüyor. Program ve diğer ayrıntılar haziran ayında iksv web sitesi ve sosyal medya hesaplarından duyurulacak. 48. İstanbul Müzik Festivali için alı nan biletler, konserlerin düzenleneceği yeni tarihlerde geçerli olacak. İzleyicilerin, festival tarihlerinin değişmesi nedeniyle daha önce alınan biletleri iade ve değişim hakkı bulunacak. İade, değişim veya destek süreçleriyle ilgili ayrıntılı bilgilendirme haziran ayı içinde eposta yoluyla yapılacak ve bilgiler İKSV ile İstanbul Müzik Festivali web sitelerinde açıklanacak. ÇİĞDEM Erken’in 4. albümü ‘Uyandım Yoksun’ ile müzikseverlerle! Tiyatro oyun müziklerinde piyanist, müzik direktörü, besteci olarak yer alan ve son yıllarda film müzikleriyle de adını duyuran Erken’in yeni albümünün, prodüktörlüğünü Redd grubundan Doğan Duru, Mix ve mastering’i Erim Arkman, kayıtlarını Hayyam stüdyolarında Sinan Sakızlı yaptı. “Sanki Bir Masalmışız” ve “Kafamız Yıldızlı Pekiyi” adlı şarkıların sözleri ve bestesi albümün aranjörlüğünü de üstlenen Duru’ya, diğer şarkıların hepsi Erken’e ait. “Ben Seçtim Yolumu” şarkısında Halil Sezai, “Bir Kutuya Topla ve At Beni” şarkısında ise Çağan Irmak sanatçıya eşlik ediyor. Yönetmenliğini Onur Özcan’ın üstlendiği “Yeniden Doğar mıyım” klibi de tek kişi tarafından sosyal mesafe kurallarına uyarak ev ortamında çekildi. Mariinskiy Tiyatrosu Rus dansçılardan mutfakta bale Rusya’nın St. Petersburg kentindeki ünlü Mariinskiy Tiyatrosu’dan yedi balet ve balarin evlerinin mutfak ve salonlarında sahnedeki dönüşlerini sergileyerek oluşturduğu video sanatseverleri eğlendirdi. Besteci Ludwig Minkus’a ait bir parçanın eşlik ettiği video, sosyal medyada paylaşıldı ve binlerce kez izlendi. Tiyatronun sayfasında videoyla birlikte, “Tiyatroda seyircilerle etkileşime girme imkânları yokken, evleri sanatçılar için bir sahne ve yaratıcı bir platform görevi görüyor” ifadeleri kullanıldı. Açıklamaya göre, fikir, balerin Maria Vinogradova’yı salonda elinde tencereyle taşıyan baş dansçı Ivan Vasilyev’den geldi. Videoda gerçek bir sahne performansı gibi selam ve alkışlar yer aldı. Garip akımının öncüsü şair Orhan Veli Kanık 106 yaşında Şiiri sokağa taşıyan şair: Orhan Veli SARP SAĞKAL “Şiiri sokağa taşıyan şair” Orhan Veli, tam 106 yaşında. Garip akımının öncülerinden olan şair, şiirin üstündeki “zincirleri” kırdı ve serbest ölçüyü şiire taşıdı. Bir şiirinde “İş olsun diye” yazdığını söyleyen Veli, edebiyat dünyasına her konunun şiir olabileceğini gösterdi... Yazar Haluk Oral’ın “Bir Roman Kahramanı Orhan Veli” kitabında anlattığına göre, Orhan Veli, 14 Nisan 1914’te doğdu. Öğrenim hayatına İstanbul’da başlayan şair, Cumhuriyetin ilanıyla Ankara’ya taşındı. Ankara Erkek Lisesi’nde eğitimine devam eden Orhan Veli, burada ömrü boyunca dost kalacağı Oktay Rifat ve Melih Cevdet’i tanıdı. Şairin lisede yaşadığı en unutulmaz anılardan biri de, mezuniyet sınavını ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yapması oldu... Atatürk’lü tarih sınavı Oral’ın kitabında anlattığına göre, gazetemiz Cumhuriyet’in 1933’te “Büyük şeften intibalar” başlığıyla duyurduğu yazı, Atatürk’ün Ankara Erkek Lisesi’ne yaptığı ziyareti konu alır. Atatürk’ün öğrencilerin tarih sınavında bizzat sorular yönelttiği belirtilen yazıda, öğrencilerin sınavla ilgili görüşlerine de yer verilir. Sınava giren öğrencilerden Orhan Veli de, Atatürk’le yaşadıklarını gazetemize şöyle anlatır: “Aradan saatler, günler geçti. Bu satırları yazarken damarlarımda hâlâ o saatlerin ateşi, kaynayışı ve ürpermesini duyuyorum. Bir talebeyi en çok korkutan hadise imtihan bile Gazi’nin karşısında zevkli bir hadise oluyor. Yalnız tarih değil, bütün bildiklerimi onun kaşısında anlatsaydım, saatlerce o sorsaydı ben cevap verseydim. Gazi’nin karşısında imtihan verme şerefini ömrüm boyunca saklayacağım.” ‘Taşımı isterim...’ İlkokuldan beri edebiyata meraklı olan şair, en iyi arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat’la yazdığı şiirleri dergilere yollar. Yazar Sunay Akın’ın “İstanbul’un Nazım Planı” kitabında, o dergilerden birinin Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı “Ağaç” dergisi olduğu görülür. Akın’ın anlattığına göre, Orhan Veli’nin dergide yayımlanması için Kısakürek’e gönderdiği şiir kullanılmaz. Üstelik şiirinin geri verilmesini isteyen şair, onu da alamaz. Bunun üzerine Orhan Veli de “Ağaç” başlıklı şiirinde şu dizeleri yazar: “Ağaca bir taş attım, Düşmedi taşım, Düşmedi taşım. Taşımı ağaç yedi; Taşımı isterim, Taşımı isterim!” ‘İş olsun diye...’ Öncülüğünü yaptığı “Garip” akımıyla şiiri özgürleştiren ve serbest ölçüyü getiren şair, aynı zamanda her konunun şiirleştirilebileceğini kanıtladı. Sadece başına gelen olayları değil, gelmeyenleri de yazdığını, “İş olsun diye” şiirinde şöyle anlattı: “Bütün güzel kadınlar zannettiler ki; Aşk üstüne yazdığım her şiir Kendileri için yazılmıştır. Bense daima üzüntüsünü çektim. Onları iş olsun diye yazdığımı Bilmenin...” ‘Kolay değil kuyruk sallaması...’ Şiirlerinde işsizliği, açlığı ve yoksulluğu da sıklıkla işleyen şair, “yandaş” ve “halk” ayrımını da “Kuyruklu Şiir” ve “Cevap” adlı şiirlerinde şöyle anlattı: “Kuyruklu Şiir uyuşamayız seninle yollarımız ayrı; sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi; senin yiyeceğin kalaylı kapta; benimki aslan ağzında; sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik ama seninki de kolay değil, kardeşim; kolay değil hani; böyle kuyruk sallamak tanrının günü. Cevap ciğercinin kedisinden sokak kedisine açlıktan bahsediyorsun; demek ki sen komünistsin. demek bütün binaları yakan sensin. İstanbul’dakileri sen Ankara’dakileri sen... sen ne domuzsun, sen!” l ANKARA muratbeser@muratbeser.com Renk ‘Kıyı’ Mirage Renk topluluğunun tohumları 10 yıl önce henüz Pink Floyd, Dire Straits, Deep Purple, Led Zeppelin kavırları çalarken atılmış, 2013 sonrasında da bestelerine yönelmişler. Geçmişlerinde çaldıkları müziklerden hayli etkilenmişler ama onlardan neyi süzeceklerini ve kendilerini nasıl ifade edeceklerini iyi hesaplayıp kitaplamışlar. Ankara’nın Kızılay gençliğinden onlar, bunalım dolu ergenlikleri kafelerde geçen milenyum kuşağından. Bir yandan çalıp eğlenirken öte taraftan kafa kafaya verip 15 şarkılık bir konsept oluşturmuşlar. İlk albümleri “Kıyı” bu dönemin bilançosu. Konsept albüm “Kıyı”. Hayatın kıyısın da duran, aidiyet duygusu olmayan sıradan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Her şarkı adım adım var olma sürecini işliyor, sonsuz bir yaşam döngüsü çiziyor. Dertleri müzikle öyküler anlatmak. Bu nedenle iyi şarkı sözlerine rağmen enstrümantal parça yapmayı da seviyorlar. Müziği zihinsel bir aktivite olarak gören, enstrümanlarını iyi çalan, iyi kompozisyon yazan çocuklardan oluşuyor Renk. Her şeyden önemlisi de düşünen varlıklar olarak kolektif hareket ederek müzik yapmaları. “Kıyı” ise bir kuşağın 10 yılının son damlasına kadar damıtılmış hali. Yılın şimdiye dek çıkan en iyi albümlerinden biri. Hayvanlar alemi ‘Psychedelia in Times of Turbulence’ Hayvanlar Alemi çoğunuza yeni bir topluluk adı gibi gelebilir. Oysa 21 yıldan beri ayaktalar ve sevdikleri müziği yaparak doğru bildikleri yoldan yürüyorlar. Az bilinmelerinin bir nedeni de enerjilerini bir parça yurtdışına vermiş olmaları. Hayvanlar Âlemi dışarıda içeriye oranla daha fazla izlenen bir topluluk. Geride bıraktıkları yıllara oranla da az sayıda albüm yaptılar; 2006 yılında “Gaga”, 2018 yılında “Altın Serüvenler”, arada da birkaç kısacalar. Topluluğun üçüncü stüdyo albümü, yedi enstrümantal parçadan oluşan “Psychedelia in Times of Turbulence”, İtalyan firması Subsound Records etiketiyle CD ve plak formatında basıldı, dijital format Subsound Records larda yayımlandı. Ankaralı topluluk 2017 ilkbaharında kendini birkaç gün boyunca küçük bir İtalyan kasabasında stüdyoya kapatarak kayıt biriktirmiş, zaman içinde de bu oturumlardan çıkan malzemeleri kompoze ederek albümü oluşturulmuş. Hayli katmanlı bir albüm, biraz Amerikan tarzı deneysel bir iş. İlk iki albüme göre daha kasvetli, ama daha olgun ve tutarlı. Yerel motiflerin de duyulduğu doom atmosferli bir müzik. Uyuşturan tekrarlar, akılda kalıcı kısa melodiler… Anıştırdığı şeyler olsa da, bu progresifsaykodelikrock topluluğunun kesinlikle özgün bir tarzı var. Sosyal Medya Temizliği Birinci oldu Norveçin başkenti Oslo’da Toonsmag karikatür portalınca düzenlenen “Sosyal Medya” konulu uluslararası karikatür yarışmasında Türkiye’den Halis Dokgöz “Sosyal Medya Temizliği” karikatü Halis Dokgöz rü ile birincilik ödülünü kazandı.Yarışmada Cezayir’den Youcef Aimeur ikinci ve Belçikadan Luc Descheemaeker use üçüncü oldu. Karikatürler ekitap haline getirilerek toonsmag sitesinde sergilenecek. Lara Kamhi’nin belgeseli online gösterilecek Lara Kamhi, yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli festivallerde gösterilen “Transparency of Being” adlı deneysel belgesel filminde, gündelik hayat, teknolojik iletişim ve ulaşım platformlarının istilasıyla tinsellik üzerine karşılaştırmalı gözlemlere aynı zamanda bireysel izolasyona da değiniyor. 10 yılı aşkın bir süredir sinematik sanatlar alanında üretim yapan çağdaş sanatçı ve yönetmen Kamhi, ses, mekâna özgü yerleştirme ve görsel anlatım üçlüsü üzerine çalışmalar yapıyor. Belgesel, YouTube ve Vimeo üzerinden izlenebilir. Lara Kamhi Dünyanın en tuhaf mahlukuyuz... ya da Bana göre Beethoven... Dünyanın en tuhaf mahlukuyuz! (Tıpkı Nâzım’ın o muhteşem şiirinde dediği gibi.) Kral ya da “sokaktaki adam” olsun; ister yöneten, ister yönetilen, fark etmiyor... Cuma akşamı, başlamasına iki saat kala ilan edilen sokağa çıkma yasağı, uzmanlara göre bir ayda yayılacak virüsü, 2 saatte yaymak açısından son derecede başarılıydı!!! (Zeynep çevir sayfayı, kötü yoldasın! Tamam çevirdim! Baştan başlıyorum!) HHH Koronavirüs yılı olmadan çok önce 2020, dünyada “Beethoven Yılı” ilan edilmişti. Malum büyük bestecinin 250. doğum yılı... Türkiye’nin 24 saat klasik müzik yayını yapan ilk ve tek özel radyosu Borusan Klasik Karnaval Radyosu’ndan Füsun Özgüç güzel bir sesarşiv çalışmasına girişti. Dinleyicilerden ve müzisyenlerden “Bana göre Beethoven” diye başlayan sesli ve yazılı mesajlar istedi. Bunlar peyderpey yayımlanıyor. Yıl sonuna dek sürecek... (Katılmak isteyenler için adres: borusanklasik@karnaval.com) Umutsuzluğa meydan okuyan, engelleri yok sayan bestecinin direnme gücü, azmi, yaratıcılığı, “İçinde bulunduğumuz salgın günlerinde bize ilham vermeye, yol göstermeye devam ediyor” diyen Füsun Özgüç, bana kimi yanıtları yolladı. İşte birkaç örnek: Müzik terimleriyle değil, duygu sözcükleriyle yazılanları seçtim: Viyolonsel Sanatçısı Çağ Erçağ : Bana Göre Ludwig van Beethoven, gelmiş geçmiş en büyük devrimcidir, laiktir, aynı zamanda tınılarındaki o demokratik anlayış kanımıza işlemiştir. YazarEleştirmen Asuman Kafaoğlu Büke: Benim için Beethoven tarihsel olarak, sanatçıya algıyı değiştiren kişidir. Beethoven öncesi sanatçılar zanaatlardan ayrılmazken, Beethoven sonrasında sanatçı yaratıcı olarak ayrı bir değer kazandı. Piyanist Emre Şen: Hani içimizde yaşadığımız duygusal deneyimler doğa olaylarına benzer ya; içimde bir fırtına koptu deriz, gök gürledi deriz, cik cik oldum kuşlar gibi hafifledim, çiçek açtım deriz. İşte Beethoven bu deneyimleri içimizden çıkarıp müzikle tasvir etmekte emsalsiz bir noktaya ulaşmıştır. Chopin piyanonun şairiyse, Beethoven dünyanın müzik açmış halidir. İlknur Dereli (dinleyici) “Bana göre Beethoven özgürlük, bağımsızlık ve ruhu dinlendirmedir.” Gökçer Gökçe (dinleyici) Yalnızlığının hüznünü, hayal kırıklıklarının zulmünü ve hırçınlığının en ateşli öfkesini, notalarla en muazzam şekilde harmanlayan eşsiz besteci ve aydınlık bir düşün insanı! Büyük besteciler içerisinde müziğin son sınırlarına ulaşabilen, tartışmasız en büyüklerinden biri olan deha! Birçok büyük eseriyle birlikte, Pathetique Sonata’ın kudretli yaratıcısı! Eserlerinin gücü, her daim var olacak! Ben dinleyici Zeynep Oral’a göre: “Fırtınalar kopuyor, volkanlar patlıyor, seller sular, akarsular, denizler okyanuslar taşıyor, yer gök uyanıyor sarsılıyor, kükrüyor, kendini aşıyor, coşuyor coşuyor coşuyor... Hem doğada, hem insanın iç dünyasında... Sonra, sonra müthiş bir sessizlik, dinginlik, huzur, en derin, en dipsiz kuyulardan daha derinde, daha dipte duran minicik bir su damlası beni bekliyor... Sonra o su damlası, yeryüzünün tüm duygularına dönüşüyor; o su damlası yeryüzünün tüm düşüncelerine dönüşüyor... Bana göre Beethoven özgürlük, eşitlik demek... Coşku ve aşk demek... İnsan, doğa sevgisi ve yaşam tutkusu demek... Bütün bunlardan güç alan mükemmeliyet demek, idealler demek... Yaratıcılığın gücü demek...” Efes ve Pamukkale gece müzeciliğine açılacak Turizm ve Kültür Bakanlığı’na bağlı müzelerin bilet satış hizmetlerini yürüten SICPA’nın CEO’su Aykut Ferah, çalışanlarını bu süreçte işten çıkarmadıklarını, ücretsiz izne göndermediklerini, bunun yerine online eğitimler verdiklerini söyledi. Yabancı dil, müşteri ilişkileri, satış ve kişisel gelişim konularında çalışanların kendilerini geliştirmeleri için imkân yarattıklarını belirten Ferah; Efes ve Pamukkale ören yerleriyle ilgili de bir bilgi verdi: “Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un desteğiyle Efes ve Pamukkale ren yerlerinin ışıklandırılarak gece müzeciliğine açılması konusunda çalışmalar devam ediyor. Yaklaşık 30 milyon liralık yatırımlarımıza devam ediyoruz.” Ferah, ayrıca Türkiye’de 5 Milyar TL’lik yatırım kapasiteli yerli projeler için ARGE Merkezi oluşturma çalışmalarını hızlandırdıklarını, burada 3 bin kişiye ilave istihdam sağlayacaklarını da açıkladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear