25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 23 MART 2020 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR olaylar ve görüşler Çin’in salgınla mücadelesi nasıl başarılı oldu? Fan Xun Gazeteci Bu yıl başından beri, yeni koronavirüsu (Covid19) salgını dünyada hızla yayılıyor. İki ay boyunca dünya genelinde 150’den fazla ülkede 200 bin Covid19 vakası tespit edildi ve virüsten dolayı 10 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Bazı ülkelerde bu sayılar hızla yüseliyor. Çok hızlı yayılan ve dünyanın birçok ülkesinde de görülen salgın riskine karşı bazı ülkeler benzeri görülmemiş kontrol ve önleme tedbirleri aldı. Ancak koronavirüs salgınının eski merkez üssü olan Çin’de 18 Mart’ta ilk defa lokal vaka tespit edilmediği açıklandı. Tedavilerinin ardından taburcu edilenlerin sayısı ise toplamda 70 bini aştı. Çin’in çoğu bölgesinde üretim ve yaşam düzeni normale dönmeye başladı. Şüphesiz ki, Çin’deki ifadesiyle “salgının kontrolünü ve önlenmesini amaçlayan halk savaşında” ilk başarılar elde edildi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Sekreteri Tedros, diğer ülkelerin, salgının yayılmasını engellemek için Çin’in salgınla mücadele tecrübelerini öğrenmelerinin değerli olduğuna işaret etti. “Çin’in tecrübeleri” nedir Çin salgınla mücadeleyi nasıl başardı? Birleşik komuta mekanizması oluşturulması Covid19 salgınının ortaya çıkmasının ardından, Çin’in salgınla mücadele savaşının başkomutanı olan Cumhurbaşkanı Xi Jinping, ardı ardına en üst düzey toplantılar düzenleyerek salgınla mücadelenin etkilerine yönelik düzenlemeler yaptı. Merkezi Hükümet Yeni Tip Koronavirüs Salgınıyla Mücadele Çalışma Grubu ‘Bahar Bayramı’nın ilk günü kuruldu. Çin Başbakanı Li Keqiang da söz konusu grubun lideri sıfatıyla Wuhan kentinde incelemelerde bulundu. Çin’in 1.3 milyarlık nüfusun yaşadığı 31 eyalet, merkeze doğrudan bağlı şehir ya da özerk bölgesi Çin Devlet Konseyi’nin ortak kontrol ve önleme çalışma Mekanizması’na dayanarak koronavirüsü salgınını “birincil müdahale gerektiren acil durum” ilan etti. Çin liderlerinin salgını bizzat yönetme hamlesi yerel halkın moralini yükseltti, salgının bertaraf edilebileceğine dair inancını ve cesaretini güçlendirdi. Ülke çapında malzeme ve personel dağıtımı gibi önleme ve kontrol çalışmaları etkili ve düzenli bir şekilde yapıldı. Salgının yayılmasının engellenmesi Çin hükümeti, salgına karşı en sıkı karantina önlemlerini aldı. Salgının merkezi olan Hubei eyaletinin merkezi Wuhan kentinin 23 Ocak’ta giriş ve çıkışlara kapatıldığı ilan edildi. Virüsün, ülkenin diğer yerlerine yayılmasını engellemek için Hubei eyaletinin diğer kentlerin giriş ve çıkış noktaları geçici bir süreliğine kapatıldı. Ayrıca Hubei dahil olmak üzere Çin’in çoğu bölgesi gerekli durum dışında dışarı çıkmayı kısıtlama kararı aldıklarını açıkladı. Çin hükümeti, kişisel verilerin gizliliğinin korunması temelinde her gün tespit edilen vakaların yol haritalarını duyurdu. Yakın temas kurdukları tüm kişilerin takip edilerek müşahede altında tutulduğu aktarıldı... Salgının ortaya çıkmasının ardından, toplumun tüm kesimlerinin seferber edilerek mahallelere hatta köylere kadar uzanan bir salgınla mücadele ağı kuruldu. Çin’in aldığı bir dizi tedbir, salgınla mücadelede verimli neticeler elde edilmesini sağladı. Sağlık kaynaklarının birleştirilmesi Hubei’ye yardım için ilk sağlık yardım ekibi 26 Ocak’ta eyaletin Xiaogan kentine ulaştı. Bundan sonraki bir ay içinde, Çin’in farklı bölgelerinden gelen 40 bin kişilik sağlık ekipleri, yeni koronavirüsünden kaynaklı salgından en ağır oranda etkilenen Hubei eyaletine ulaşarak çalışmalara destek vermeye başladı. Öte yandan Wuhan’da 10 gün kadar kısa bir süre içinde inşaları tamamlanan iki hastanenin yatak kapasitesi 2 bin 500’den fazla olarak kaydedildi. Hubei eyaletinde hafif hastaları kabul etmek için 13 kabin hastane kuruldu. Sağlık personeli ve uzmanlar gibi kaynakların birleştirilmesi sayesinde yerel hastaların ölüm oranının en yüksek nokta olan yüzde 9’dan yüzde 5’in altına düşmesi sağlandı. Koordinasyonun seferberlikle güçlendirilmesi Salgının kontrolü ve önlenmesinin anahtarı tüm insanların katılımıdır. Çin’in farklı bölgelerinde toplumun tüm kesimlerinin seferber edilmesi için modern yöntemler hayata geçirildi. Salgının bilgileri, kontrol ve önleme önerileri, bilimsel makaleler ve salgınla mücadele hikâyeleri günlük yaşamı ve sosyal medyayı kapladı. Mahalle, salgın önleme ve kontrolünün kritik ön cephesidir. Çin’de toplam 4 milyon 500 bin kişi mahallelerin salgınla mücadele çalışmalarına katıldı. Onlar mahalleye giren ve çıkan kişilere ateşlerini ölçerek sakinlere maske takması çağrısı yaptı ve evde karantinada olan insanlara günlük ihtiyaçlarını gönderdi. Toplumun tüm kesimlerinin seferber edilmesi, vatandaşların salgının kontrolü ve önlenmesindeki farkındalığını artırdı. Farklı bölgelere yönelik farklı müdahale önlemleri uygulanması Ulusal Sağlık Komisyonu öncülüğünde kurulan önleme ve kontrol mekanizması kapsamında farklı bölgelere yönelik farklı müdahale önlemleri uygulandı. Farklı risk seviyesine göre, işletmelerin üretime yeniden başlaması doğru ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi. “Sağlık QR Kodu” Çin’in salgınla mücadele çalışmalarında önemli bir rol oynadı. “Sağlık QR Kodu” kullanan kişi sayısı yaklaşık 900 milyona ulaştı. Vatandaşlar sadece kendi telefonlarındaki “Sağlık QR Kodu”nu göstererek dışarı çıkabiliyordu. “Sağlık QR Kodu” sahibi olan göçmen işçiler de farklı yerlere gidebiliyordu. Şu ana kadar, Hubei eyaleti dışındaki işletmelerin yüzde 90’ından fazlasında işbaşı yapıldı. Çetin çabalar sonucunda Çin’de salgınla mücadelede aşamalı başarılar sağlandı. Uluslararası işbirliğinin derinleştirilmesi Covid19 salgının, ortaya çıkmasının ardından, Çin merkezi hükümeti vaktinde müdahale ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda DSÖ ve diğer ülkelerle işbirliğini güçlendirmeyi sürdürdü. ÇinASEAN Covid19 salgını konulu özel dışişleri bakanları toplantısı şubatta Laos’un başkenti Vientiane’de düzenlendi. Çin ile Güney Kore arasında ortak salgının kontrol ve önleme işbirliği mekanizması kuruldu. Çin hükümeti ayrıca salgından en çok etkilenen İtalya ve İran’a sağlık uzman ekipleri gönderip tıbbi malzeme sağladı ve DSÖ’ye 20 milyon ABD Doları bağışta bulundu. Zaman daralıyor, iyi sınav vermiyoruz... Dünya kilitlendi, Türkiye kilitlendi. “Sağlık emekçileri” direniyor. Sağlık dünyası “alkış yetmez” diyor, hastanelerde “malzeme bulamıyoruz” şikâyeti artıyor. Bilim insanları uyarıyor... Her gün bıkmadan usanmadan bilim insanlarının uyarılarını manşetimizden veriyoruz. Çare, kurtuluş bilimde!.. Ama öyle bir hafta sonu manzarası yaşadık ki... Bilimsel uyarılar işe yaramıyor. İnsanlar sahillere, piknik alanlarına akın ediyor. Koşan mı dersiniz, balık tutan mı! Evde kal çağrılarına tam anlamıyla uyulmuyor. Ne var ki önümüzdeki bir ay çok ama çok önemli. Avrupa ülkelerinde yaşanan deneyim ders verici nitelikte. Birkaç ay içerisinde yaptığımız tercihlerle “İtalya mı olacağız yoksa Almanya ya da Rusya mı” ortaya çıkacak. İşte konunun en önemli uzmanlarından Prof. Dr. Alpay Azap, Cumhuriyet aracılığıyla kamuoyuna üstüne basarak şöyle sesleniyor: “Ülkemizdeki vaka sayısının kaç olacağından önemlisi, bu vaka sayısı geniş bir zaman diliminde mi yoksa birkaç hafta içinde mi ortaya çıkacak, bu çok önemli. Yoksa tüm dünyanın bir yıl içinde yüzde 4070’inin enfekte olmasını bekliyoruz. Türkiye de dünyadan ayrı bir ülke değil, biz de etkileneceğiz, bizde de çok insan hastalanacak. Bu virüsle karşılaşacak, önemli olan bu birkaç hafta içinde hızlı artış olmaması. Öyle olursa sağlık altyapımız yetmez. Hastaları tedavi etmeye yetişemeyiz. Ben hep yağmur örneği veriyorum: Bir hafta boyunca hiç aralıksız yağmış yağmur sele neden olmaz ama aynı miktardaki yağmur 10 dakikada yağarsa her tarafı sel götürür ve önünde kimse duramaz. Vaka sayıları olabildiğince az olsun ve geniş bir zaman dilimine yayılsın. Bizim 10 günde ulaştığımız rakamla İtalya’nın aynı olduğunu iddia ediyorlar ama biz o rakamlara örneğin 15 günde ulaşmış olabiliriz. Çünkü tespit ettiğimiz ilk vaka, bizim ilk vakamız olmayabilir. İlk vakayı biz daha geç tespit etmiş olabiliriz, o yüzden İtalya’dan önde olduğumuzu düşünmüyorum. İtalya’dan daha kötü olacağımızı da düşünmüyorum. Burada vatandaşa çok önemli görev düşüyor. Bu bir sacayağı. Biz varız, sağlık kuruluşları, bakanlık, hükümet var; onlar önlem alıyor; bir de vatandaş var. Sacayağından biri eksik ve kırık olursa bu devrilir...” Evet... Tartışmak gereksiz... Bilim ne derse onu yapmalıyız. Uyarılara, önlemlere ne kadar uyarsak “bu savaşı kazanma mız” da o kadar çabuk ve kolay olacak. Korona günlerinde gazetecilik Koronavirüs günlerinde “gazetecilik” bir başka yöne evriliyor. Hem dünyanın hem Türkiye’nin olağanüstü günlerden geçtiği bu dönemde sorumlu olduğumuz halkımız için, gazetecilik için direniyoruz. Sesinizi duyar gibiyim: “Yurttaşa evde kal diyorsunuz, manşet atıyorsunuz. Ama sizler bu kurala uymuyorsunuz...” Okurlarımızın evlerine her gün en iyi gazeteyle konuk olabilmek için çalışıyoruz. Merak etmeyin, bilim insanlarının uyarılarına uyuyoruz. Neler mi yapıyoruz? Arkadaşlarımızın büyük bölümü evlerinden çalışıyor. Her servisimizde bir isim gazetede, diğer arkadaşlarımız evlerinden çalışıyor, destek veriyor. Dar bir kadro belirledik, bu kadroyla hep gazetedeyiz. Hijyen kurallarına uyarak, sosyal mesafeyi koruyarak yazılarımızı yazıyoruz, sayfalarımızı yapıyoruz. Dünyanın en özel mesleklerinden biri olan gazetecilik ne savaş dinliyor ne de salgın. Gazetecilik böylesi günlerde toplum için, halk için daha da önem kazanıyor. Doğru bilgiye ulaşmanız için uyarıcı görevimizi yapıyoruz, yapmayı sürdüreceğiz. Mutfaktan haberler... Muhabirlerimiz özel haberleriyle, yazarlarımız analizleriyle, yeni yazı dizilerimizle, eklerimizle, dergilerimizle, bulmaca sayfalarımızla evde kalan okurlarımıza soluk aldırmaya çalışacağız. Uzun bir aradan sonra dış politika yazarımız Nilgün Cerrahoğlu yeniden Cumhuriyet okurlarına “merhaba” dedi. Cerrahoğlu, koronavirüsün en çok etkilediği ülke olan İtalya’nın başkenti Roma’dan kendi tabiriyle “siperden” perşembe ve pazar günleri okurlarımızla buluşacak. Bir ay önce Cumhuriyet ailesine katılan Jale Özgentürk de ekonomi sayfalarında kulis yazılarına başladı. Özgentürk’ün “Yakın Plan” yazıları cuma günleri ekonomi dünyasına mercek tutacak. Mustafa Balbay’ın koordinasyonunda 12 gün süren “Dünyada ve Türkiye’de Sol” yazı dizisi ilgi gördü. Korona günlerinde dünyanın tartıştığı konuların başında kapitalist sistem geliyordu. Böylesi bir gündemde sol yazı dizisi, sayfalarımıza konuk olan isimler, hepimize nefes aldırdı. Bu hafta başlayacağımız yeni yazı dizimiz ise okurumuza sürpriz olsun!.. KRİZİ FIRSATÇILIĞA DÖNÜŞTÜRMEK Prof. Dr. Nazife Güngör Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Kitlelerin karakteri genellikle kriz dönemlerinde kendisini net olarak ortaya koyar. Çünkü niteliği ne olursa olsun krizler insanlarda panik ve kaygı yaratır. Özellikle de yoksunluk, açlık ve ölüm korkusu gibi sonuçlara yol açma tehlikesi olası kriz durumlarında insanlar aklın ve mantığın sınırlarını aşarak duygu yönlendirmeli alana girerler. Krizin toplumsal tehdit alanı genişledikçe panik ve kaygının dozu da yükselerek kitlesel niteliğe bürünür. Böyle durumlarda kitle dinamiği harekete geçer ve insanlar bireyselliklerini arka plana iterek kitlenin duygu temelli dinamiğine uyum sağlar. Kitlesel dinamik ise insanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde örneklerine sıkça rastlandığı üzere aklı dışlayarak tümüyle duygusal dürtülerin yönlendirmesiyle işler. Toplumun karakteri belirleyici Son günlerde Çin’den başlayarak tüm dünyaya korku salan koronavirüs giderek kitlesel düzeyde bir panik ve kaygı durumu yaşanmasına neden oluyor. Virüsün etkisini gösterdiği tüm ülkelerde hiç kuşkusuz aynı panik, kaygı ve korku yaşanıyor, ancak dışavurum biçiminde önemli farklılıklar da dikkati çekiyor. Öyle sanıyorum ki her toplum kendi moral karakterine göre birtakım davranış biçimleri sergiliyor. Örneğin, virüsün ilk saptandığı ülke olan Çin’de binin üzerinde ölümcül vaka ortaya çıkmakla birlikte, en azından medya dan gözlemlediğimiz kadarıyla halk arasında bizdeki gibi bir panik durumu yaşanmadı. Orada da insanlar hiç kuşkusuz ölüm korkusu yaşamakta, panik ve kaygıya kapılmaktalar, ancak bizdeki gibi yoksunluk ve açlık korkusuyla marketlere saldırı olmadı. Önlemler alınıyor, karantina uygulamasına gidiliyor, ama insanlar alışveriş merkezilerine saldırıp ne bulurlarsa evlerine taşıyıp stok yapmıyorlar. Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinden de yansıyanlar bu şekilde değil. Medyanın aktarımlarına bakılacak olursa bu konuda bizimle en çok benzerlik gösteren ülke İtalya. Her iki ülkenin ekonomik durum, işsizlik düzeyi, eğitim durumu, coğrafi benzerliği vb. özellikleri belki de kriz dönemlerindeki kitlesel duygu durumlarının da benzer biçimde yansımasına neden oluyordur. Her iki toplumun da üretimden çok tüketim merkezli bir yaşam biçimine sahip olması, eşitsiz gelir düzeyi nedeniyle toplumda yaşam standartları açısından önemli uçurumların bulunması, siyasal istikrarsızlığın insanlarda güvensizliğe neden olması vb. açılardan önemli benzerliklerin söz konusu olduğu ve bunların da her iki toplumdaki kitle dinamiğinin aynı biçimde işlemesine yol açtığı söylenebilir. Ekonomik çöküş paniği etkiler Özellikle de ekonomik koşullar toplumların karakterini ve de kitlelerin dinamiğini belirlemek açısından en önemli faktör. İnsanlar eğer içerisinde bulundukları yaşam koşullarında zaten yeterince güvende değillerse kriz durumlarında bu güvensizlik çok daha belirgin hale gelerek yaşam kaygısına ve paniğe dönüşmektedir. Dahası insanlar içerisinde yer aldıkları yaşam koşullarında zaten yoksunluk ve yoksulluk çekiyorlarsa, kriz durumlarında bu yoksunluk ve yoksulluk duygusu onları paniğe, hatta çoğu zaman moral çöküntüyü de beraberinde getiren bir panik durumuna sürükleyebilmektedir. Ölümcül bir virüsün yayılma tehlikesinin söz konusu olduğu panik durumunda eğer insanlar ölüm korkusundan daha çok aç kalma korkusuna kapılarak hışımla marketlere dalıyor ve talan edercesine rafları boşaltıyorsa gelinen noktada durum gerçekten vahim demektir. Toplumda, panik durumunda kendisini açığa vuran bu yoksulluk, yoksunluk ve aç kalma korkusunun yalnızca bu kriz özelinde değil, çok daha genel düzeyde, ama tüm ayrıntılarıyla ele alınıp incelenmesi gerekmektedir. Krizi fırsatçılığa dönüştürenler Böyle durumlarda bir de krizden fırsatçılık çıkaranlar var elbette. Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmesiyle birlikte insanlar marketlere dalmak üzere evlerinden çıkarken, raflardaki etiketler çoktan değiştirilmiş, olası hedef ürünler –makarna, pirinç, un vs. dayanıklı gıdaların fiyatları birkaç katına çıkmıştı bile. Birileri yoksunluk ve açlık kaygısının yarattığı panikle yollara düşerken, başka birileri de bu kaygı ve paniği fırsatçılığa dönüştürmektedir. Ahlaki sapkınlık ve fırsatçılık Tam da bu noktada moral ya da ahlak dediğimiz kavram akla gelmekte. Kriz du rumlarının insanlarda panik yarattığı, bunun da çoğu zaman toplumda ahlaki çöküntüye yol açtığı yönünde çeşitli entelektüel ve bilimsel analizler yapılmaktadır. Ancak bu konuda tam da böyle düşünmediğimi belirtmek isterim. Özünde iyi ve ahlaklı olan bir kişi kriz ve panik durumunda da bu karakterini korur, hatta çok daha güçlü biçimde yansıtır diye düşünüyorum. Aynı şekilde bir toplum da potansiyel olarak iyi ve ahlaklıysa kriz ve panik durumlarında onun bu karakteri kenetlenme, paylaşım, yardımlaşma vb. davranışlar biçiminde yansımalı. Aksi takdirde eğer bir toplumda kriz ve panik durumunda insanlar birbirlerinin zaafları, korkuları, kaygıları üzerinden çıkar sağlamaya çalışıyorlarsa burada ahlaki açıdan da önemli bir sorun var demektir. Dolayısıyla da kriz ve panik durumlarında kitleleri yönlendiren şeyin yalnızca akıldan sapma ve duygusallık olmadığını, aynı zamanda ahlaktan sapma ve fırsatçılık olduğunu da burada belirtmek isterim. Ne yapmalı? Toplumların kriz ve panik durumlarında akli ve ahlaksal sapkınlığa düşmemeleri, kitlesel duygu durumunun da paylaşım, yardımlaşma ve karşılıklı anlayış biçiminde işlemesi için kendi kendisine yetebilen, ekonomik açıdan kendisini güvende hisseden, istikrarın egemen olduğu bir toplumsal ortama gerek bulunmaktadır. Bunun öncelikli yolu ise tüketim temelli bir toplumdan üretim temelli bir topluma yönelimdir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear