22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 13 MART 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER Koronanın gör dediği Güzel atasözlerimiz vardır. Her duruma “cuk” diye oturan sözlerdir. Mesela bunlardan biri: “Bir musibet bir nasihattan evladır.” Diğeri de şöyledir: “Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez.” Yeni koronavirüs ya da yeni tanımlanmış adıyla Covid19’un yarattığı endişeyi ve (gazeteci kimliğimle kullanmayı genellikle pek tercih etmesem de) paniği bir yana koyuyorum. İşin tıbbi, biyolojik, psikolojik, sosyolojik, toplumsal vs. yanını yaygın biçimde tartışıyoruz zaten. Ama bütün bunların üzerinde ve aslında “asıl konuşmamız” gereken bir yönü var işin. O da, “SağlıkDevletToplum İlişkisi” başlığı ile özetlenebilir. Lafı döndürmeden, kıvırmadan, eveleyip gevelemeden nereye bağlayacağımı, bu köşeyi ve benim sosyal medya paylaşımlarımı düzenli izleyenler anlamıştır. Sağlık hizmeti, tüm dünya nüfusunun kayıtsız ve koşulsuz bedava erişimi olması gereken bir hizmettir. Hiçbir insanoğlu/kızı parası “olmadığı” için ya da parası “çıkışmadığı” için sağlık hizmet noktalarının (hastane, klinik, dispanser, revir, muayenehane) kapısından geri dönme vahşetini yaşamamalıdır. “Vahşet” sözcüğünü özellikle kullanıyorum, çünkü bu durumun başka türlü tanımlanması mümkün değil. Başka hiçbir sıfat bunu, yani “paran yoksa öl” durumunu anlatamaz. Burada da geliyoruz “Vahşi Kapitalizm” sıfat tamlamasının anlamsızlığına. Hep söyleyegeldiğim ve yazageldiğim bir şeydir: Kapitalizm, doğası gereği zaten vahşidir. O yüzden de “Vahşi Kapitalizm” tamlaması “ıslak su” ya da “sıcak ateş” veya “zalim faşizm” gibi gereksiz sözcük ısrafıdır. Sağlığı, başka mal ve hizmetlerin yanına koyup, onlarla eş tutup insanları “piyasa koşullarına” terk etmek, vicdanı olan hiç kimsenin kabul edebileceği bir durum değildir. Gezegenin hemen her köşesinde “Land of The Free” yalanı ile pazarlanan “Amerikan Rüyası”nın ne denli utanmazca bir göz boyamaca olduğunun, bunun üzerinden de kapitalist ekonomilerde insan yaşamının “doğal seleksiyona” terk edilmesi anlamı geldiğinin en somut örneğidir. Mesela, aşısı bulunduğunda “zenginlerin ayakta kalacağı, yoksulların uzaktan baka baka cenaze kaldıracağı” bir düzenden mi söz ediyoruz? Maalesef tam da budur. Bugünkü duruma, yani küresel bir “pandemi” boyutuna ulaşan koronavirüs olayına baktığımızda, insanların “piyasaya” terk edilmesinin akıldan bile geçirilmemesi gerektiği de ortadadır. Nedir “pandemi”nin tanımı? Nüfusun daha önce maruz kalmadığı bir hastalığın ortaya çıkışı, Hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir hastalığa yol açması, Hastalık etmeninin insanlar arasında kolayca ve devamlı olarak yayılması, Bunun en az bir kıta ya da kıtalar arasında hızla yayılmaya başlaması. Böyle bir durumda, dünyanın tüm ülke yönetimleri, vatandaşların korunması amacıyla tüm kaynaklarını seferber etmeli, bunu da (yani hizmeti) kamu kaynakları üzerinden ücretsiz sağlamalıdır. Bugün ABD’de en az 90 milyon insanın sağlık sigortası bulunmadığı ya da “gereken yeterli güvenceye” sahip olmadığı biliniyor. O zaman yukarıda zikrettiğim “Özgürlük” nerede kaldı? Sosyalist modeli savunanlara tepeden bakarak “Ama o ülkelerde (misal SSCB, Çin, Arnavutluk, Küba) dükkâna gittiğin zaman raflarda tek tip sabun, tek tip şampuan varmış. İlkel görünümlü tek tip, tek model araba kullanıyorlarmış zavallılar…” diye adeta acıyarak söz eden “acınası beyinler”e bunu ısrarla anlatmak gerekiyor. Başta sağlığın, sonra da en az onun kadar önemli olan temel ihtiyaçlar olan eğitim, temiz su, enerji, günümüzde internet gibi kalemlerin, “alınıp satılabilen ve herkese parası kadar arz olunan” şeyler olmaktan çıkarılmasına karşı çıkan varsa, lütfen sessizce kapıyı dışarıdan kapatıp çıksın. Hiç kimsenin, kucağında acil servise koşturduğu evladının çaresinin bilmem kaç dolar ya da Avro olduğu iğrençliğini duyarak kapıdan dönmediği bir dünya diliyorum. Korona ve kalabalıklar Virüsün topraklarımıza da nihayet uğradığı gerçeğinin açıklandığı günden itibaren, alınacak önlemler tartışılıyor. İstanbul’da belediye, müze ziyaretlerini, bazı tiyatro oyunları ve konserleri durdurduğunu açıkladı. İsabet de etti. Ama aynı saatlerde örneğin Türkiye Futbol Federasyonu’nun maçları seyircisiz oynatmak gibi bir niyetinin olmadığı yolundaki açıklamasını da duydum. Sonradan bu karar düzeltildi ve seyircisiz maç kararı alındı. Bu da yerinde bir karardır. Çünkü, düşünsenize, bir gol olduğunda (ayıptır söylemesi kendimden biliyorum) hiç tanımadığı insanlarla sarmaş dolaş olup öpüşmesi olası 3040 bin kişiden söz ediyoruz. O kadar bile olmasa, omuz omuza, göbek göbeğe, kalça kalçaya, sıkış tıkış maç izleyecek kalabalıklar, ciddi bir virüs yayılma riski taşıyan ortamlardır. Lütfen bir kez daha düşünün. Yapılan bilimsel araştırmalar şunu gösteriyor ki benzer salgın ya da pandemi durumlarında İngilizcede Social Distancing diye adlandırılan sosyal hayatta insanları biribirinden ayırma uygulaması, yani okul kapatma, stadyum kapatma gibi önlemler virüsün yayılmasını önemli ölçüde engelliyor. Hatta bu uygulamanın bir gün dahi önce yapılması yayılması yüzde 40 oranında frenliyor. Bir tek insanın bile hayatı önemliyken yüzde 40 oranından söz ediyoruz. Kapitalimzin vahşeti zaman zaman bu gereklilikleri unutturabiliyor ama çok şükür bu kez öyle olmadı. Türkiye de dünya da aklı selimin yolunu seçiyor. Yine diyeceksin ki “Sen de çok idoolocik bakıyorsun her şeye Arapkirli...” Ee öyle. Ne yapayım? Hayat ideolojidir, affedersiniz. ABD 2019 Yılı İnsan Hakları Uygulamalarına İlişkin Ülkeler Raporu’nu açıkladı TÜRKIYE’YE AĞIR ELEŞTIRILER ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı 2019 Yılı İnsan Hakları Uygulamalarına İlişkin Ülkeler Raporu yayımlandı. Raporda geniş yer verilen Türkiye “Bireyin Onuruna Saygı”, “İşkence ve İnsanlık Dışı Muamele”, “Keyfi Gözaltılar”, “Cezaevi Koşulları”, “Toplanma Özgürlüğü”, “İfade ve Basın Özgürlüğü”, “İnternet Özgürlüğü”, “Seçimler ve Siyasete Katılım” başlıkları altında ele alındı. Terörle mücadele mevzuatı uyarınca hükümetin temel özgürlükleri kısıtladığının ve hukukun üstünlüğünden ödün verdiğinin iddia edildiği raporda, 2016 darbe girişiminden bu yana, 45 binden fazla polis ve askeri personel ile 130 binden fazla memurun görevden alındığına dikkat çekildi. Raporun “İşkence ve İnsanlık Dışı Muamele” bölümünde FETÖ bağlantılı oldukları şüphesiyle 20162018 dönemini kapsayan olağanüstü hal kararnamesi uyarınca ihraç edilen Dışişleri Yerel seçimlerin yenilenmesi, Suriye operasyonları, SETA raporu, Kavala davasının bulunduğu raporda, hükümete yönelik eleştirilerden yüzlerce kişinin mahkum edildiği belirtildi. Bakanlığı’nın eski çalışanları dahil olmak üzere 100 kişi gözaltı sırasında işkenceye uğradı” ifadeleri kullanıldı. Türkiye’nin terör örgütleri PKK ve YPG’ye karşı Irak ve Suriye topraklarında düzenlediği askeri operasyonlarda sivil can kaybı iddiaları, raporun “Bireyin Onuruna Saygı, Yaşam Hakkının Keyfi Olarak Elinden Alınması, Kanunsuz Şekilde ya da Siyasi Sebeple Bireyin Katli” başlığı altında yer aldı. Eleştiriye ceza Raporun “Sivil Özgürlükler, İfade ve Basın Özgürlüğü” başlığı altında da, hükümetin ifade özgürlüğü hakkını kullandıkları için yüzlerce kişiyi mahkum ettiği belirtil di. Hükümete yönelik eleştirel yorumların sıklıkla terör gruplarıyla bağlantılı olduğu gerekçesiyle soruşturma ile sonuçlandığı, Suriye’deki Barış Pınarı Harekâtı sırasında, hükümetin Suriye’de attığı adımları eleştirdiği belirtilen sosyal medya paylaşımları yüzünden 800’den fazla kişi hakkında soruşturma açıldığı kaydedildi. “Barış için Akademisyenler” olarak bilinen davada, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından alt mahkemelerin 486 akademisyen hakkında beraat kararı verdiği ancak çoğu akademisyenin eski görevlerine iade edilmediği belirtildi. Raporda “Anadolu Kültür” adlı kuruluşun kurucusu Osman Kavala da yer aldı. İnsan hakları gruplarının Kavala hak kındaki 657 sayfalık iddianameyi “tek bir parça bile delil içermediği” gerekçesiyle eleştirdikleri, davada sanıkların savcı tarafından sunulan delillerin suç teşkil etmediği, gerçek veriler yerine öznel varsayımlara dayanarak sonuca vardığı” ifade edildi. Raporun basın özgürlüğü bölümünde, hükümetin medyayı kontrol etme çabasının sürdüğü belirtilerek AKP’ye yakın olduğu bilinen düşünce kuruluşu SETA’nın bazı yabancı medya kuruluşları (BBC, Deutsche Welle, Voice of America) için çalışan Türk gazetecilere ilişkin hazırladığı rapor da yer aldı. Raporda “önde gelen bağımsız gazete” olarak tanımlanan Cumhuriyet gazetesi mensuplarının 2018’deki tutuklanmaları konu edildi. YSK’nin İstanbul’da yerel seçimlerin tekrarlanması yönündeki kararına yönelik eleştiriler ve tepkilere de raporda yer verildi. l Dış Haberler YÜKSEK MAHKEME, HOPA EYLEMINDE POLIS ŞIDDETINE ‘IHLAL’ DEDI AYM’den 9 yıl sonra karar GAZİ KATLİAMI’NIN 25’İNCİ YILI VEDAT ARIK ‘Adalet açlığımız büyüyor’ 22kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı Gazi Katliamı’nın üzerinden 25 yıl geçti. Katliamda yaşamını yitirenler, dün Gazi Mahallesi’nde yoğun güvenlik önlemleri altında anıldı. Gazi Cemevi önünden toplanan yüzlerce yurttaş, “Gaziden Ümraniye’ye, adalet istiyoruz” pankartı açarak, katliamın yapıldığı yerlerden biri olan eski PTT önüne yürüdü. Yürüyüş boyunca, Gazi’de ve Gezi Direnişi’nde öldürülenlerin isimleri okunurken; mahalle sakinleri de alkışlarla destek verdi. Sık sık, “Adalet istiyoruz”, “Halkımız burada, katiller nerede?” sloganları atan kitle, katliamda yaşamını yitirenlerin posterlerini taşıdı. Aralarında katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri, Ale vi örgütleri temsilcileri, HDP milletvekilleri Dilşat Canbaz ve Ahmet Şık’ın da bulunduğu grup, katliamın yaşandığı eski PTT önüne karanfiller bıraktı. ‘Nasıl kayboldu?’ Katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri adına basın açıklamasını okuyan Engin Engin, katliamın amacının halkı birbirine kırdırmak, AleviSünni çatışması yaratmak olduğunu söyledi. Engin, “Katiller nasıl oluyor da, polis devriyelerinin yoğun olduğu bir yerde, ellerini kollarını sallayarak ortadan kayboldu? Katillerin yakalanmasını isteyen Gazi halkına, bu kez de, halkın canını korumakla görevli olması gereken devlet güçleri tarafından, hedef gözetilerek otomatik silahlarla ateş edilmiş, on larca kişinin ölümüne neden olunmuştur. Vuranların kim olduğu belli olmasına rağmen, açılan göstermelik davada katiller cezalandırılmadı ve sadece iki polis sorumlu tutuldu. Katliamdan dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, İstanbul Valisi ile İstanbul Emniyet Müdürü sorumludur ve cezalandırılmalılar” dedi. Açıklamanın ardından Gazi Mezarlığına yürüyen kitle, katliamda yaşamını yitirenlerin mezarlarına da karanfil bıraktıktan sonra saygı duruşuna geçti. İki saat süren anmanın ardından grup, Gazi Cemevi’ne geçerek lokma dağıttı. l İSTANBUL / Cumhuriyet BARIŞ TERKOĞLU IÇIN TAHLIYE BAŞVURUSU Gazetemiz yazarı, OdaTV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun avukatları 10 Mart tarihinde Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne tahliye talebinde bulundu. Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçede Terkoğlu’nun soruşturma kapsamında, “şüpheli” olmasının ve tutuklu bulunmasının hukuki ve mantıklı hiçbir yanının bulunmadığı aktarıldı. Terkoğlu’un haberi yazan kişi olmadığı ve içerik sağlayıcı konumunda bulunmadığının aktarıldığı dilekçede “Müvekkilin 5651 sayılı kanun kapsamında sorumluluğunu gerektirecek hukuki veya fiili bir dayanak bulunmaması ve Barış Pehlivan ile Hülya Kılınç’ın ifadelerinde müvekkilin sorumlu olmadığına ilişkin beyanların bu hususları doğrulaması nedenleriyle, Terkoğlu’nun tahliyesine karar verilmesini talep ederiz.” Halk TV’ye ceza Öte yandan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Libya’da şehit düşen MİT görevlilerinin kimliklerinin açıklandığı iddiasıyla üst sınırdan Halk TV’ye idari para cezası verdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet CHP’DEN TERKOĞLU VE PEHLIVAN’A DESTEK CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, gazetemiz yazarı ve OdaTV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın tutuklanmasına neden olan MİT görevlisinin cenazesiyle ilgili haberin altına kendisinin de imza attığını belirterek, “Gazeteciliği güvenlik bürokrasisinden, MİT Müsteşarı’ndan, savcılardan öğrenecek değiliz” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, CHP’nin gazeteci kökenli milletvekilleri Samsun Milletvekili Namık Kemal Zeybek, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, İzmir Milletvekili Atilla Sertel, İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’le basın toplantısı düzenledi. Ergenekon davası sanığı olduğunu, cezaevinde kaldığı 6 yıl boyunca “Suçum nedir” diye sorduğunu anlatan Özkan, şunları kaydetti: “Yanımda Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan da yattı. O arkadaşları gördüğümde burnumun direği sızlıyor. O zaman bize ağırlaştırılmış müebbet hapis verildi. Bugün özgürüz, parlamentodayız. Türkiye bunları aşmalı. Gazetecilik bir suç değildir, gazeteciliği sonuna kadar savunacağız. O gün beni, bugün bu arkadaşlarımızı yargılayanlar, şunu unutmasınlar; tarih önünde onlar kaybedecekler, biz kazanacağız. Biz gazeteciliği güvenlik bürokrasisinden, MİT Müsteşarı’ndan, savcılardan öğrenecek değiliz. MİT Müsteşarı, suç duyurusunu geri çekmelidir.” l ANKARA / Cumhuriyet Yüksek Mahkeme, Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları protesto etmek isteyen gruba müdahale sırasındaki yaralanmaları “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” olarak niteleyip 14 göstericiye 15’er bin TL’ye kadar tazminat ödenmesine hükmetti. Anayasa Mahkemesi, emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları protesto etmek is teyen gruba müdahale sırasındaki ya ralanmaları “insan haysi yetiyle bağdaşmayan mua mele” olarak nitelendirdi. Dönemin Başbakanı Tay ALICAN ULUDAĞ yip Erdoğan’ın geldiği Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011’de düzenlenen protesto gösterisine katılan emekli öğ retmen Lokumcu, polis müdahalesi so nucunda yaşamını yitirdi. Bu durumu protesto etmek için Ankara’da Sakarya Caddesi’nde toplanan sivil toplum ör gütleri, AKP İl Başkanlığı’na yürümek istedi. İl başkanlığı önüne siyah çelenk konularak basın açıklaması yapılma sına izin vermeyen polis, gruba müda halede bulundu. Grup dağılırken, ara sında gözlemci avukat Bülent Teoman Özkan’ın bulunduğu 54 kişi gözaltı na alındı. Eylemciler, polis otobüsünde darp edildiklerini, tacize uğradıkla rını belirterek savcılığa suç duyuru sunda bulundu. Polisin otobüs için de eylemcilere dönük kötü muamele si o dönem haberlere taşındı. Anka ra Cumhuriyet Başsavcılığı, polisler hakkındaki şikâyetle ilgili 29 Eylül 2015’te takipsizlik kararı verdi. Bu nun üzerine 18 eylemci, AYM’ye bi reysel başvuruda bulundu. AYM, polis müdahalesi nedeniy le 18 kişiden 14 başvurucunun “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı”nın ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, 7 başvurucuya 6’şar bin TL, 3 eylemciye 9’ar bin TL, avukat Özkan’ın arasında bulunduğu 4 kişiye de 15’er bin TL tazminat ödenmesine hükmet ti. Ayrıca kötü muamele yasağının ih lalinin ortadan kaldırılması amacıy la sorumlu polisler hakkında soruştur ma yapılması için karar örneği Ankara Başsavcılığı’na gönderildi. l ANKARA POLİSİN CEZASI ONANDI Cömert’in alacağı kaldı Hatay’da Gezi Parkı Direnişi protestoları sırasında polis tarafından atılan gaz fişeği ile hayatını kaybeden Abdullah Cömert davasında sanık polis Ahmet Kuş’a “bilinçli taksirle öldürme” gerekçesiyle verilen 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası Yargıtay tarafından onandı. Kuş, kararın ardından tutuklandı. Sanık polis daha önce “Kastın aşılması suretiyle öldürme” suçundan 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmış ancak Yargıtay kararı bozmuştu. Cömert ailesinin avukatı Hatice Can, onama kararını Twitter’dan duyurdu. Avukat Can, “Kasten işlenen bir fiil olduğu açıkken sanık alması gereken cezayı almamıştır. Cömert bir ara sokakta hedef gözetilerek gaz fişeği ile başının arka kısmından vurulmuştur. Ceza alan kişi sadece polis memurudur. Oysa o gün gaz kullanımı emri veren amirleri yargılanmamıştır.” l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear