25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 9 25 ŞUBAT 2020 SALI AYM, UZUN SÜREN ERGENEKON YARGILAMASINI ‘HAK IHLALI’ OLARAK GÖRDÜ 11 yıllık eziyete tazminat ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi (AYM), FETÖ’nün kumpaslarından Ergenekon davasının 10 yıl 10 ay sürmesi nedeniyle eski AYM üyesi Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt’ün “makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. Mahkeme, yaklaşık 11 yıllık süren yargılamaya karşılık Paksüt’e 6 bin 600 TL manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Eski AYM üyesi Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen Ergenekon soruşturması kapsamında, 28 Ağus tos 2008 tarihinde, “şüpheli” sıfatıyla Ankara’da ifade verdi. Başsavcılık, 8 Mart 2009’da, Paksüt hakkında “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan dava açtı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kapsamında, 5 Ağustos 2013 tarihinde, Paksüt’ü örgüte yardım etme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de Ergenekon davasında, 21 Nisan 2016’da, “bozma kararı” verdi. “Bozma kararı” sonrası İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davasında Paksüt’ün beraatına hükmetti. Ferda Paksüt, bunun üzerine geçen tem muz ayında bireysel başvuruda bulundu. AYM, “Paksüt’ün makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. Başvurucuya net 6 bin 600 TL manevi tazminat ödenmesine hükmeden mahkeme, gerekçesinde şu değerlendirmeyi yaptı: “Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatının niteliği gibi hususlar dikkate alınır. Anılan ilkeler ve AYM’nin benzer başvurular da verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 10 yıl 10 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.” Yasadışı dinlenmişlerdi Dönemin AYM Başkan Vekili Osman Paksüt ve eşi Ferda Paksüt, Ankara Tenis Kulübü’nde, 13 Mayıs 2008’de, sivil bir bir polis tarafından önce izlenip, daha sonra yasadışı şekilde dinlenmişti. Emniyet, polisin başka bir zanlıyı izlemek için orada olduklarını iddia etmişti. Ancak savcılık, üç polise dava açmış ve mahkeme bu kişileri cezalandırmıştı. l ANKARA Gezi davası gerekçeli kararında, ‘Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir’ ifadesi kulanıldı Suç delili bulunamadı ZEHRA ÖZDİLEK Gezi Parkı Direnişi eylemlerine ilişkin 9 sanık hakkında beraat kararı veren mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. Kararda beraat kararının ardından 15 Temmuz soruşturması kapsamında tekrar tutuklanan Osman Kavala’nın Gezi olaylarının finansörü olduğuna yönelik bir delil bulunamadığı belirtildi. Karar’da 2013’te alınan dinleme kararları için “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” ilkesi de göz önüne alındığında tapelerin yasak delil niteliğinde olduğu ve hükme esas alınamayacağı belirtildi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 ismin “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davayla ilgili 318 sayfalık gerekçeli kararını tamamladı. Kararda Kavala’nın Gezi olaylarının finansörü olduğu yönündeki iddia üzerine dosya kapsamında MASAK raporunun alındığı belirtilerek, raporda Gezi olaylarının Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür A.Ş. üzerinden finanse edildiğini gösteren herhangi bir delilin sunulmadığı belirtildi. Kararda, “İddianamede iddia edildiği şekilde Gezi eylemlerinin öncesinde veya sonrasında hangi transfer ile kime ne surette finans sağladığının hiçbir şekilde izahının yapılmadığı, tespitlerin afaki anlatım boyutunda bırakılıp delil ve takdirin savcılıkça değerlendirileceğinin bildirilmiş olduğu” denildi. Kararda, “İddianamede Kavala’nın Gezi olaylarına katılan şahısları finanse ettiği, eylemde kullanılacak malzemelerin temini için hesap numarası açtırdığına ilişkin hiçbir somut tespit ve belirlemenin de yapılmadığı, bu nesnelerin şiddet eylemlerinde kullanıldığını gösteren bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmıştır” ifadeleri yer aldı. Kararda, iddianamenin büyük bölümünün tape kayıtlarına dayandığı belirtilerek 18 Haziran 2013’te alınan dinleme kararlarının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ifade edildi. Mimar Mücella Yapıcı’nın da aralarından yer aldığı 5 sanık hakkında daha önce beraat karar verildiği vurgulanan kararın kesinleştiği belirtildi. Mahkeme, gerekçeli kararında, beraatına karar verdiği, aralarında Kavala’nın da bulunduğu sanıkların, yargılandıkları suçtan beraat etmelerine rağmen Gezi eylemlerinin sürmesine, polise direnilmesine yönelik eylemlerde bulunduklarını belirtti. İddianamede yazılı olmayan bu suçlar yönünden savcılığa beraat eden isimler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu vurguladı. Aralarında Memet Ali Alabora’nın da bulunduğu firari 6 sanığın eylemlerin altyapısını hazırladığı, Otpor/ Canvas bağlantıları ile ilgili ilgili iddiaların ciddi olduğunu belirtilerek dosyalarının ayrıldığı ifade edildi. l İSTANBUL İbrahim Gökçek, 253 gündür ölüm orucunda. Grup Yorum üyesi Gökçek için tahliye Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde 253 gündür ölüm orucunda olan Grup Yorum üyesi müzisyen İbrahim Gökçek hakkında dün tahliye kararı verildi. Adli Tıp Kurumu’nun cezaevinde kalmasının uygun olmadığına dair raporunun ardından tahliyesine karar verilen Gökçek’e yurt dışına çıkış yasağı ile birlikte ev hapsi uygulanacak. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Gökçek, Adli Tıp Kurumu’nun cezaevinde kalmaya uygun olmadığına yönelik raporunun ardından İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye edildi. Gökçek’in avukatları Twitter’dan şu bilgiyi verdi: “İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Grup Yorum duruşmasında İbrahim’in tahliyesine karar vermemiş, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasına karar vermişti. Adli Tıp Kurul raporu gereğince bugün müvekkilimiz hakkında tahliye kararı verildi.” l Haber Merkezi VELIDEDEOĞLU’NU ÖZLEMLE ANDIK Atatürk devrimlerinin tanığı ve belgeleyicisi, hukukçu, gazeteciyazar Ordinaryus Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ölümünün 28. yılında dün Karacaahmet Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen törenle anıldı. Türkiye’nin öncü anayasa hukukçularından ve gazetemizde 50 yıl boyunca köşe yazıları kaleme alan Ord. Prof. Velidedeoğlu için düzenlenen törene eşi, gazetemiz yazarı Meriç Velidedeoğlu, CHP İstanbul İl başkan yardımcısı Saniye Yurdakul, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyeleri, ADD Pendik Şube Başkanı Muhammed Gülenç, gazetemiz Yayın Kordinatörü Serkan Ozan, Simgesel Eylem Grubu üyeleri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Törende konuşan Meriç Velidedeoğlu, “Anmaya gelmenizin son derece anlamlı ve gelecek için bir güvence olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Velidedeoğlu’nun yazdığı 1961 Anayası’nda yer alan kuvvetler ayrımı asla bu ülkenin anayasasından çıkartılmayacaktır. Velidedeoğlu, 1961 Anayasası’nda bütün kuvvetler ayrımını kendisinde toplayan kişiye karşı olan bir anayasal durumu tespit etmiştir. Kuvvetler ayrılığını ilk defa bir anayasaya geçiren ve o anayasadan sonra da adeta bütün anayasalarımızda yer almasını sağlayan tek kişidir” dedi. Velidedeoğlu’nun öğrencisi avukat Celal Ülgen ise “Atatürk’ün dokusunu ve Mustafa Kemal aşkını bizlerle tanıştıran bir hocaydı. Velidedeoğlu, medeni hukuk kürsüsünde ordinaryus profesördü. Velidedeoğlu, aynı zamanda bize bir yurttaş olmayı öğretti. Hocamızın bize önerdiği yurttaş olma, direnme hakkını kullanma, devrimci olma ilkelerini biz kendimize hayat biçimi olarak seçtik ve inanın kişiliğimizi, bugünkü mücadele gücümüzü hocamızdan aldık. Velidedeoğlu’nun bir öğrencisi olmak be nim için dünyadaki bütün varlıklardan değerli ve çok daha önemlidir. Bütün hukuk terimlerini Türkçe’ye çevirerek o anlaşılmaz, o Arapça tutsaklığını yok etti ve kırdı” diye konuştu. Üsküdar ADD Başkanı Mezbure Keleş ise şunları söyledi: “Biz bugün hepimiz burada büyük bir insanı anmak için toplandık. Türkiye’nin yetiştirdiği ender aydınlardan birisidir. Ayrıca ADD’nin kurucuları arasındadır. Ben hocamızı Cumhuriyet gazetesinin 2. sayfasındaki yazılarıyla tanıdım. Onu en yakından takip edenlerden birisiydim.” ADD üyesi Volkan Şimşek de “Ben yaşım itibarıyla hocamızla tanışma imkanı bulamadım. Ama kendisi Türk aydınlanma ve modernleşmesine ömrünü adamış büyük bir düşün insanıydı. Düşün dünyamıza kattığı bütün değerler için kendisine minnettarım” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik hâkim karşısında ‘Sıfırlama tapeleri gerçek’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın alehine açtığı davada “sıfırlama tapelerinin” gerçek olduğuna ilişkin hazırlanmış bilirkişi raporunu mahkemeye sundu. Çelik, “Benimle ilgili iddia sıfırlama tapelerini dosyaya koymak. Tapelerin gerçek olduğuna dair elimdeki raporu mahkemenize sunuyorum. Bu tapelerin gerçek olduğu sabit” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1725 Aralık operasyonlarını kastederek “ülkenin her tarafını peşkeş çektiniz” diyen Kılıçdaroğlu’na tazminat davası açmıştı. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davaya sunduğu cevap dilekçesinde, CHP liderinin sözlerinin dayanağı olan olguları ispatlayacaklarını belirterek 1725 Aralık sürecinde ortaya çıkan tapeleri delil olarak sunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şikâyeti üzerine hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Celal Çelik, Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Celal Çelik ile avukatlığını üstlenen İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ile çok sayıda avukat katıldı. Duruşmayı izleyen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP grup başkan vekilleri Engin Özkoç, Engin Altay, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Sera Kadıgil, Erdoğan Toprak, Ali Şeker, Turan Aydo Bilirkişi raporu talebi reddedildi Karşı tarafın avukatı “Sanık savunmadan ziyade şov yapmıştır. Sanık FETÖ’ nün 17/25 Aralık’ta yaptığı şeyleri savunmuştur. Sanığın savunmalarının reddini müvekkillerinin taleplerinin reddini, talep ediyoruz” dedi. Savcı bilirkişi raporu alınması yönündeki talebinin reddini talep etti. Mahkeme heyeti, “Meclis Araştırma Komisyonu’nda 17/25 Aralık olarak bilinen ve o dönemki bakanlarla ilgili süreçte alınan raporda var olduğu bilinen ATK ihtisas kurulu raporunun bu aşamada istenilmesine yer olmadığına” karar vererek duruşmayı 24 Nisan’a erteledi. ğan, Yüksel Mansur Kılıç, eski CHP Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de Çelik’e destek verdi. ‘Müvekkilin haklarını savunmak suç mu?’ Savunmasını yapan Celal Çelik, iddianamede suçlarla ilgili bir bağ kurulmadığını söyledi. Çelik, “Bu davanın savunmayı baskılamaya yönelik olarak olduğunu söylemek istiyorum. Bir avukattan müvekkilini savunmaması beklenemez. Genel Başkanımız, Erdoğan’a ‘seni eleştireceğim’ diyor. İktidar partisinin genel başkanını eleştirme hakkına sahip. Erdoğan sıfırlama tapelerinin montaj olduğunu söyledi. Ben de müvekkilimin doğru söylediğini ispatlamaya çalıştım. Tapeleri de dosyaya koyduk. Müvekkilimin haklarını savunmak ne zamandan beri suç” dedi. Mahkemeler önünde sıfatların bir önemi olmadığını dile getiren Çelik, “Erdoğan vatandaş olarak beni dava etmiş. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ maddesi AYM’ye aykırıdır. Benimle ilgili iddia sıfırlama tapelerini dosya ya koymak. Tapeler montaj değil diyorlar. Bu sıfırlama tapeleri doğru mudur değil midir? Doğruysa ben suç işlemiş olur muyum? Mahkemeniz tarafından, bilirkişi tarafından alındı incelenmesini istiyorum. Rapor talep ediyorum. İddianamede geçen 7 tape var. Tapelerin gerçek olduğuna dair elimdeki raporu mahkemenize sunuyorum. Bu tapelerin gerçek olduğu sabit” dedi. Ardından avukatlar söz alarak savunmanın baskı altına alındığını müvekkilleri Çelik’in derhal beraat edilmesini talep ettiler. Mahkeme çıkışı adliye önünde açıklama yapan Celal Çelik, tapelerin doğruluğunun ispatladığını belirterek, “Aldığımız bilirkişi raporları Erdoğan’ın tape kayıtlarının tamamının doğru olduğunu söylüyor. Hiçbir biçimde montaj olmadığını ortaya çıkarmış olduk. Bundan sonra Recep Tayyip Erdoğan düşünsün, AKP’liler düşünsün. İnsan yüzüne bakabilecekler mi? Eğer Japonya’da olmuş olsaydık harakiri denen işlem Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yerine getirilirdi” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Kadın cinayetlerini yargılama cinayeti! 21 Şubat günü Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, akademisyen Ceren Damar Şenel’in katledilmesine ilişkin davanın karar duruşması, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun birkaç açıdan göstergesiydi. Mahkemelerde adaleti aramak gibi duruşma salonlarını bulmak da kolay olmuyor. İzlemeye gelenlerin çokluğu nedeniyle duruşma başka bir salona alınmış. O salonla yanındaki salon birleştirilir gibi yapışmış. İki salon arasındaki birkaç metrelik kapı açılmış. Yine de pek çok kişi ayakta kaldı. Sembolleşen davalar, sorunların daha görünür kılınmasını sağlıyor. Duruşmayı izleyenler, Ceren Damar Şenel’in avukatları kadın ağırlıklıydı. Kadın cinayetleri Türkiye’nin ciddi toplumsal travmalar yaratan bir sorunu. Bu bir gerçek. Bunun yanında cinayetlere sessiz kalmayan, kadınların temel insan haklarını savunan ciddi bir direniş hattı da var. Salonda selamlaştığımız kadınların neredeyse tamamı örgütlüydü. Kadın meclisleri, kadın cinayetlerini izleme grupları, başta CHP olmak üzere partilerin kadın kolları temsilcileri... Bu alanda verilecek mücadelenin ciddi bir zemini olduğunu gösteren bir tablo vardı salonda... HHH Ceren Damar Şenel’in babası Mustafa Damar’la duruşma öncesi konuştuk. Anne konuşacak durumda değildi. Aile bu acıyı büyük bir dirençle giymiş, taşımaya çalışıyor. Acının altında kalmamaları için toplumsal destek şart. Bir o kadar da hukuksal, yargısal destek şart... Bir başka deyişle, ailenin, kamuoyunun, “bu tür cinayetleri işleyenler cezasını buluyor” demesi gerekiyor. Katil Hasan İsmail Hikmet’in de elbette adil yargılanma hakkı var. Ancak katili savunan avukat Vahit Bıçak’ın söylemi, yöntemi neredeyse cinayet kadar ağır ve kabul edilemez bir durumdu. Kadın cinayetlerinde toplumda egemen kılınmaya çalışılan bir “savunma” yöntemi benimseniyor. Öne şu tür sorular atılıyor: Kadın da bir şeyler istemiş... O saatte orada ne işi vardı? Ama geçmişte şöyle bir yaşamı olmuş! Kıyafeti de manidar! Bunlar buraya “yazabildiğimiz” cümleler. Ceren Damar Şenel’i tabancayla ateş ettikten sonra 17 bıçak darbesiyle öldüren Hasan İsmail Hikmet’i savunan avukatın duruşma sırasında söylediği şu söze, mahkeme heyetinin otopsi raporunu anımsatıp müdahale etmesini bekledik: “17 bıçak çiziği!” O çizikler, Ceren Damar Şenel’in kafatasında, karaciğerinde, belinde, akciğerinde! Bıçak’ın önceki duruşmalar gibi son karar duruşmasında da aslında asıl mağdurun katil olduğunu kanıtlamaya kadar giden “taciz” iddiaları yukarıda vurguladığımız bakışın tipik yansımasıydı. Dün kendisini arayıp, onu eleştiren bir yazı yazacağımı söyledim. “Ben” dedi, “davayı şöyle bir dava olarak aldım ve savunmayı öyle yaptım”: “Bir öğrenci, öğretim üyesi tarafından tecavüze uğramış...” Soruyu tekrar sordum: “Katil, Hasan İsmail Hikmet mi tecavüze uğramış?” Evet yanıtını aldıktan sonra öteki söylediklerinin hükmü kalmamıştı! HHH Bıçak’ın avukatlık yapma yönetimi Ankara Barosu’nun gündeminde. Baro Başkanı Erinç Sağkan ve yönetiminin hukuku üstün tutan bir adım atacağına inanıyoruz. Baba Mustafa Damar, 14 ay süren yargılamayı tam bir işkence olarak niteliyor. Toplumun büyük kesimindeki sessizliğe karşın özellikle gençlerin ve kadın örgütlerinin verdiği destekle ayakta durduklarını vurguluyor. Şimdi avukat hakkında karşı dava açıp yeni bir hukuk ve insanlık mücadelesine girecek. Mahkeme kararına göre, Hasan İsmail Hikmet, Ceren Damar Şenel’i, tasarlamadan, canavarca duygular içine girmeden ve eziyet çektirmeden öldürdü! İnsanın aklına başlıktan başka bir şey gelmiyor! Tutuklanan pilot: Yıldırım çarptı, pist temiz değildi İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda, 3 kişinin hayatını kaybettiği 180 kişinin yaralandığı uçak kazasına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında, tedavi altında olduğu hastanede dün “şüpheli” sıfatıyla ifadesi alınan kaptan pilot Mahmut Aslan sevk edildiği Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nce “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçundan tutuklandı. Aslan savcılık ifadesinde, Yalova hizalarında uçağa yıldırım çarptığını belirterek “Uçakta cihaz kaybına ve uçağın sisteminin bozulmasına sebep olabilir” dedi. Bu nedenli iniş hazırlıklarına başlayarak alçaldıklarını söyleyen Arslan, “Kule önümüzdeki trafiğin pisti pas geçtiğini söylemiş ise de, bizim inmememiz için bir sebep değildi. Firmamız 15 knottan yüksek kuyruk rüzgarlarında inmememizi belirtmiştir, olay günü uçağın kuyruk rüzgârı 14 knottur. İnmememiz için engel teşkil etmez” ifadelerini kullandı. İnişin sert olmadığını söyleyen Aslan, “Otomatik freni bırakmam gerekiyordu, bıraktım. Tekerlek izleri vardı, pistin gerekli periyodik temizliği yapılmamıştır ve kaygan zemin oluşmuştur. Pistin sonunda stopway alanının bulunmaması ve devamında uçurumun olması kazanın meydana gelmesindeki hatalar zinciridir” dedi. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear