23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 13 23 ŞUBAT 2020 PAZAR Her biri sanat eseri olan bastonların hikâyesi kitap haline getirildi Erol Manisalı’nın S. Holmes başlıklı, İngiltere orijinli baston. Manisalı’nın dedesinden miras gümüş saplı baston. (Solda) Ördek başlı baston. Bağlantısı Manisalı’nın eski pipolarından kendisi tarafından üretildi. (Sağda) Köpek başlı baston, baş tarafı Almanya’da bulundu. Bağlantı araçları Manisalı tarafından düzenlendi. (Sağda) Ahşap aslan başlı baston. Baş tarafı antikacılardan alındı. Montajını Manisalı yaptı. bastonları L üle taşından kehribara, aslan figüründen köpeğe ya da ördeğe birbirinden şık tasarımları olan koleksiyon bir kitapta toplandı. “Doğayla, kültür ve sanatla olan bağlarımı farklı boyutlarda birleştirmeme, başkalarının göz ardı ettiği parçalardan bir şey yaratmama, hiçbir şey olarak görüleni bir şey haline getirmeme olanak sağlayan, beni mutlu eden bir hobi” diyor baston koleksiyonu için Erol Manisalı... Sadece bir koleksiyon değil, kırk yıldır tasarımını, oymacılığını da yaptığı, sığınağı, el emeği göz nuru... Koleksiyonculuk, bulmaktan çok bir arayışın tutkusudur ve bizde koleksiyon deyince ilk akla gelen resimdir, puldur, peşi sıra eski para, gazoz kapağı, oyuncak araba, dergi, kitap, gazete, çanakçömlek sayılabilir. Ve baston birçoğumuzun aklına bile gelmez. Erol Manisalı da Vefa Lisesi’nde okuduğu yıllarda, hâkim olan dedesi Hüseyin Bey’in miras bıraktığı gümüş başlı bastonla başlamış koleksiyona. Esas merakı eski bir şeyleri bulup restore etmek. Bu merak izci ruhu, doğa ve ağaç sevgisiyle birleşince yüze yakın bir koleksiyon yaratmasını sağlamış. Bunların sadece yirmi tanesi hazır alınmış, gerisi Manisalı’nın kendi tasarımı... ‘Atatürk’ün aksesuvarı’ Der Yayınları’ndan çıkan “Erol Manisalı’nın Bastonları” risalesine bakarken, bu tutkuya ortak olmamak imkânsız. Başlığı lüle taşı, damla kehribar, gümüş bilezik, tuzluk, ördek, kartal motifli, gövdesi yılan figürlü abanoz, ahlat ağacı olanlar bir yana kabartmalar, desenler, renkler, biçimler bir yana... Hal böyle olunca kitapçıkta yer alan 53 bastonu ve öyküsünü Erol Manisalı’ya sormak da şart oldu. n Nedir baston, kökeni nereden geliyor? Baston, asa, değnek, dayanaktan gelir, ayakta durmak için dayanılan, güvenilen bir araçtır. Köyde yaşayanlar hep baston taşır, dağda, bayırda yürürken, dereden geçerken destek alır, ağaçtaki meyveye ulaşır, yabani bir hayvanla karşılaşırsa kendini korur. Kökeni bireysel, sosyal olarak gıdadan korunmaya bir araçtır. Otorite simgesi olarak kökeni Mısır’dır. Firavunlar döneminde asa türleri bürokrasinin sınıfını belirlermiş, üst düzey bürokratların kullandığı farklı, diğerlerinin farklı, çünkü bu bir güç simgesi. Örneğin Firavun iki asa tutar, çizimlerde, mezarlarında görülür. Dini bir sembol, birleştirici bir unsur olarak Vatikan’da, patrikhanelerde görülür. Müslümanlıkta da vardır, özellikle hicaz tarafında dini figürlerin ellerinde değnek vardır. ‘Hiçbir şeyi her şey yapmak’ Yani Latin Amerika’dan Orta Asya’ya, Anadolu’ya, yüzlerce, binlerce yıl vazgeçilmez bir parça olarak kullanılmıştır. Avrupa’da kılıcın yasaklanmasıyla, kılıcı sakladıkları bir kılıf gibi kullanılmaya başlanmıştır ve daha sonraları amacına göre farklı parçalarla desteklenerek bir aksesuvar haline gelir. Atatürk için de fötr şapkası gibi bastonu da giyiminde bir aksesuvardır, çoğu fotoğrafında gö rülür. n Sizin için aksesuvardan öte olduğunu görüyorum, ne ifade ediyor? Doğanın bir parçası olarak görüyorum. Gözümü açtığımdan beri yeşillik ve ağaçların içindeyim, onların bir yansıması... Üzerindeki desen bir kültürü, bir simgeyi belirtiyor; İran’ın, Japonya’nın, Fransa’nın, Latin Amerika’nın, Afrika’nın farklı... Dolayısıyla beni doğayla, sanatla ve kültürle birleştiriyor, deseninden ağaç cinsine, türüne kadar bütün işlemeleriyle, ona eklenen taş, metal, fildişi, gümüş, cam neyse o aksesuvarına kadar halıcılık gibi bir sanata dönüşüyor. Ekolleri olan bir sanat, Osmanlı’dan günümüze gelen 160 yıllık Devrek ekolü ve Ahlat, Gaziantep, Beykoz ekolleri bizim kültürümüzü yansıtıyor. Bir hobinin özellikle her yazar, düşünür için bir denge sağladığını, boyut kazandırdığına inanıyorum. Bu dostlarım arasında da bir paylaşıma vesile oluyor, birçok arkadaşımın hatırası var. Başkalarının göz ardı ettiği eski ve ilginç parçalardan bir şey yaratmak, hiçbir şey olarak görüleni bir şey haline getirmek beni çok mutlu ediyor. l Kültür Servisi Sergi açılışında müzik dinletisi de vardı. İlklerin Projesi: Samsara Ebru Ceylan’ın, 22 Şubat1 Mart tarihleri arasında Yapı Kredi bomontiada’da sanatseverlerle buluşturduğu “Samsara Multidisipliner Resim Sergisi”, önceki gün özel bir lansmanla açıldı. Lansmanda, sanatın izleyiciler üzerindeki anlık etkisinin ölçümlendiği “To Be 2” bölümü ise davetliler tarafından en merak edilen ve keyifle deneyimlenen bölüm oldu. Gecede ‘Barış’ rüzgârı Samsara projesinin lansman gecesinde Ebru Ceylan, Çağrı Sertel’in “Burden” par çasından etkilenerek tasarladığı “Barış” eserini, Ayça Ceylan, Ece Gözen, Çağ Er çağ ve Çağrı Sertel ile birlikte kurguladık ları performansı canlı ola rak sahneledi. Birden çok bölümün ve temanın yer al dığı proje, içerik olarak da Türkiye’de bir ilk. Sergi, pro jenin atölye ve üretim sü reçlerinin yer aldığı “To Be”, barış temasının da yer al Ebru Ceylan dığı “How”, sanatın izleyiciler üzerinde ki anlık etkisinin ölçümleneceği “To Be 2” ile Konuşan Resimler’in devamı olarak “Anadolu’nun Ozanları” bölümlerinden olu şuyor. ‘Anadolu’nun Ozanları’ “Konuşan ResimlerAnadolu’nun Ozanları” sergisi ise bu toprakların unutulmaz ozanlarının öykülerini resim, sesli metin ve müzikle günümüze taşıyor. “Bağımız Var” projesinin desteği ile hayata geçen sergi Neyzen, Erkan Oğur, Âşık Veysel, Neşet Ertaş, Pir Sultan Abdal, Âşık Mahzuni Şerif, Yunus Emre, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Nesimi gibi ozanları konu alıyor. Sergi kapsamında, bu ozanların her biri için Ceylan tarafından bir resim yapıldı ve özel bir metin hazırlandı. Resimlerin yanında yer alan QR kod kullanılarak dinlenebilen bu metinleri, İrem Helvacıoğlu, Başak Daşman, Birce Akalay, Jülide Ateş, Selen Öztürk, Selma Ergeç, Dilek Türkan, Deniz Çakır, Burcu Binici gibi isimler seslendiriyor. Altıok ödüllerle yaşıyor Şair Metin Altıok’un anı kurul, gerekçeli kararında “Hıdır Işık’ın sına Kırmızı Kedi bireysel olanı top Yayınevi’nin düzen lumsal olanla ilişki lediği Metin Altıok lendirerek ilginç ve Şiir Ödülü’nün sahibi özgün metaforlarla “Öpülmemiş Şehlâ” örülmüş imgesel bir adlı kitabıyla Hıdır dille aktaran, insani Işık oldu. Ali Cengizkan, Eray Canberk, Metin Altıok duyarlılıktan kaynaklanan acıları derin Haydar Ergülen, Hilmi Yavuz, den hissettirerek bir direncin Salih Bolat, Şükrü Erbaş ve Do sesi haline getiren, politik olan ğan Hızlan’dan oluşan seçici ile lirik olanı ustaca bağdaştı ran, böylece modern şiir geleneğimize eklemlenebilen bir ustalığa ulaşan şiirleri nedeniyle”, Işık’ın kitabının ödüle değer görüldüğünü açıkladı. 12. Metin Altıok Şiir Ödülü’ne değer görülen Şair Gökçenur Ç. ve 13. Metin Altıok Şiir Ödülü’ne değer görülen Hıdır Işık’a ödülleri Şair Metin Altıok’un doğum günü olan 14 Mart’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde sunulacak. Lambaoğlu’ndan 4 günde 4 şehirde konser Şenay Lambaoğlu, şubat ayının sonunda bir konser serisine başlıyor. Lambaoğlu, 25 Şubat Bursa (Uğur Mumcu K.M.), 26 Şubat Eskişehir (Zübeyde Hanım K.M.), 28 Şubat Ankara (Dört Mevsim Sahnesi), 29 Şubat İstanbul (Duru SahLambaoğlu ne) konserlerinde yeni şarkısı “Böyle Olmasını İstemezdim”i de ilk kez seslendirecek. Sanatçı, şarkıyı “Ayrılığı anlatmak için ayrılmak gerekmiyor. Derin bir nefes aldıktan sonra onu vermek bile aslında bir ayrılık... Bu şarkı da böyle çıktı. Derin bir nefes aldım ve verirken geriye kalanlara odaklandım” sözleriyle anlatıyor. Ünlü müzikal ilk kez Türkiye’de “Hair Müzikali” ilk kez 1968’de sahnelendi. New York’un 1968 Woodstock kuşağının hayatını sahneye taşıyan efsane Hair Müzikali, 9 14 Haziran tarihlerinde ilk kez Türkiye’de sahnede olacak. Uniq’te sahneye taşınacak müzikal, Gerome Ragni ve James Rado’nun sözleri, Galt MacDermot’un müzikleriyle 29 Nisan 1968’de Broadway’de sahnelendi. Hafızalarda yer eden “Aquarius”, “Let the Sunshine In”, “Hippie Life”, “Good Morning Starshine” ve “I Got Life” gibi klasik şarkılarıyla müzik listelerinin zirvesinde yer aldı. 1979’daki Milos Forman imzalı film uyarlamasıyla halihazırdaki popülaritesini katlamayı başardı. Küçükçiftlik Park’ta müzisyenler ‘atışacak’ Aynı anda karşılıklı sahnelerde iki sanatçının “düello” yapacağı Red Bull SoundClash isimli etkinlik 17 Nisan’da Küçükçiftlik Park’ta olacak. Türkçe pop müziğinin iki önemli isminin kim oldukları ise daha sonra açıklanacak. Avantajlı biletler Biletix’te satışa çıktı. 4 ayrı rauntta, sanatçılar bilinen şarkıları duyulmamış bir şekilde düzenleyecek ve kendi tarzlarından esintiler katacak. Etkinlikte seyircinin coşkusunu ise alkışmetre ölçecek. İlk ra untta farklı yorum tarzları sahnede olacak. Sanatçılar, kendilerine ait olmayan farklı türdeki ortak bir şarkıyı kendi tarzlarında yorumlayacak. İkinci turda iki sanatçı da birbirlerinin şarkılarını söyleyecek. Fakat bu sıradan bir cover performansı olmayacak. Zira her sanatçı önce kendi şarkısını söylemeye baş layacak ve performansın yarısında rakibi şarkıyı nakarattan devralıp kendi tarzıyla tamamlayacak. Üçüncü turda sanatçılar kendi şarkılarından üç tanesini seçip söyleyecek. Ancak sanatçılar kendi şarkılarını daha önce denenmemiş bir tarza göre uyarlayarak seslendirecek. Son turda ise her sanatçı sürpriz bir konuğu sahneye davet edip birlikte performans sergileme şansına sahip. Detaylı bilgi: www.redbull.com. tr/soundclash.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear