23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 11 4 ARALIK 2020 CUMA Türk Kahvesi Günü olarak kutlanan 5 Aralık’ta, bu kapsamda bir kültür sohbeti yapılacak. Bu buluşmanın ‘Bahanesi Çok’ ORHUN ATMIŞ Kahve, eğer içmenin önünde bir engel yoksa herkesin hayatında önemli bir yer tutuyor. Güne kahveyle başlanır, öğlen keyif kahvesi içilir, aile ziyaretlerinde, buluşmalarda kahvenin yeri her zaman ayrıdır. Türk kahvesinin UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası kabul edildiği gün olan 5 Aralık, her sene Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği de Arçelik’in ana sponsorluğunda yarın saat 11.00’de herkesin katılımına açık çevrimiçi bir buluşma düzenleyecek. “Bahanesi Çok” sloganıyla düzenlenen Türk Kahvesi Günü buluşması öncesi dün Aret Vartanyan’ın moderatörlüğünde çevrimiçi bir basın buluşması düzenlendi. Buluşmada Vartanyan başta olmak üzere, sektörün önde gelen temsilcilerinden Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği Başkanı Osman Serim, Türk kahvesinin geçmişinden ve UNESCO’nun Kültürel Miras olarak kabul etmesinden bahsetti. Arçelik Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Tüfekçi de Türk kahvesinin hayatlardaki öneminden ve yapılan çalışmalardan söz etti. Katılımcılar da kendi hayatlarında kahvenin ne kadar önemli bir yer tuttuğunu anlattı. Dünkü buluşmada bir sürprizin de haberi verildi. Sevilen şarkıcı Kalben’in kahveyle alakalı bir türküyü yeniden yorumladığı açıklandı. Şarkının ismi ise sürpriz olarak yarınki buluşmaya saklandı. Buluşma yarın, yine Vartanyan’ın moderatörlüğünde “Türk Kahvesinin Geleceği” konulu panelle açılacak. Sektörün önde gelen isimleri Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği Başkanı Osman Serim, gastronomi yazarı Cenk Girginol, Arçelik Endüstriyel Tasarım Direktörü Serdal Korkut Avcı ile Arçelik Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Direktörü Kürşat Coşkun panelin konuşmacıları arasında yer alıyor. Tarihçi ve seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç ve Arçelik Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Tüfekçi ise Anadolu’daki kahve ritüelleri üzerine bir söyleşi yapacak. Kocatepe Kahve sponsorluğundaysa Prof.Dr. Hamdi Akan ve Osman Serim “Kahve ve Sağlık” konusunu ele alacak. Yarın aktif olacak link şöyle: “http://www. arcelikperakendetv.net/canli/bahanesicok” ‘9 KERE LEYLA’ NETFLIX’TE GÖSTERIMDE Ezel Akay’ın yönetmenliğini yaptığı, başrollerinde Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış ve Alican Yücesoy’un yer aldığı “9 Kere Leyla” filmi bugün tüm dünyayla aynı anda Netflix’te gösterime giriyor. Fantastik komedi türündeki filmin konusu şöyle: Leyla ve Adem, yıllarca mutlu bir evlilik yaşadılar, ta ki güzel evlilik terapistleri Nergis, Adem’in kalbini çalana kadar. Görünüşte çok zengin olan Adem’in, bütün mal varlığının yönetimi ise Leyla’nın elindedir. Gözü Nergis’ten başkasını görmeyen Adem, Leyla’yı ortadan kaldırmak için 9 farklı girişimde bulunur. Ancak Leyla’yı öldürmek Adem’in sandığı kadar kolay değildir... Barok döneme romantik yolculuk Piyanist/klavsenci İklim Tamkan ile mezzosoprano Senem Demircioğlu, Jacques Duphly, Johann Mattheson, Jules Massenet ve Gabriel Faure ve Georges Bizet’nin eserlerinin yer aldığı, baroktan romantik dönem eserlerine uzanan bir programla İş Sanat’a konuk olacak. Seyircisiz olarak kaydedilen konser, bu akşam 20.30’dan itibaren İş Sanat’ın sosyal medya hesapları ve internet sitesinden yayımlanacak. Kadıgil’den kültür sanat emekçileri için soru önergesi CHP Milletvekili Sera Kadıgil, koronavirüs salgını sürecinde büyük sorunlar yaşayan kültür sanat emekçilerinin sorunlarını Meclis gündemine taşıdı. Kadıgil, “Dünyanın dört bir tarafında izlenmesiyle gurur duyduğunuz dizileri üreten emekçiler için bir şey düşünmenizin vakti gelmedi mi” diye sordu. Özel tiyatroların perde kapattığını ve binlerce müzisyenin açlığa mahkum edildiğini ifade eden Kadıgil, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verdiği önergede “Sektör çalışanlarının sağlığını güvence altına almak için etkin bir “Sağlıklı ve Güvenli Çalışma Protokolü” hazırlanacak mı? Tüm yaratıcı sektör çalışanlarının, sigortalılık durumuna bakılmaksızın ekonomik durumlarını asgari düzeyde, karşılıksız yardımlarla güvenceye alacak bir çalışma ne zaman yapılacak?” sorularına yanıt istedi. Tiyatroda korona ihmali Meclis’te Karantina sürecinde olan Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Mustafa Kurt ile temaslı olduğu bilinmesine rağmen oğlu Akın Kurt’un oyununun gösteriminin durdurulmadığı ileri sürüldü. CHP Milletvekili Alpay Antmen, Akın Kurt’un başrolünü oynadığı “Karıncalar / Bir Savaş Vardı” oyununun gösterime devam etmesini ve oyunun prömiyerinden bir gün sonra Kurt’un testinin pozitif çıkmasını Meclis’e taşıdı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Antmen, “Oyunun kostüm tasarımcısı Ali Cem Köroğlu koronavirüs teşhisi ile hastaneye kaldırılmıştır. Şu anda 50’den fazla Devlet Tiyatrosu çalışanı Covid19’a yakalanmış durumda” dedi. Antmen, “Sorumlular hakkında ihmal nedeni ile soruşturma açılacak mı?” diye sordu. l ANKARA/Cumhuriyet Şoför Nebahat Ramazan Kılıç’ın yazıp yönettiği küçük bir köydeki kadın öğretmeni değil, Çalıkuşu! anlatan “Servis” filmi, dünyanın en önemli medya gruplarından Canal+’ın “Kısaların En İyisi” programına seçildi. Bundan KONUK YAZAR öncekileri de saydığımızda 12 EMEL SEÇEN “Servis” uluslararası ödülle yoluna devam ediyor. n Bu kadar genç yaşta, bir kısa metraj filme ne kadar çok şey sığdırmışsınız, insan biriktirdiklerini yansıtır, bunların içinde yaşamınızda benzer süreçler var mı? Filmdeki olaylar çocukluğumda benim de başımdan geçti. Bunun dışında, Nebahat’i çok yakından tanıyorum. Ablam da idealist bir öğretmen. Şu anda Van’da çalışıyor ve öğrencileri için yapamayacağı şey yok. Kendisini ziyarete gittiğimde öğrencileri ve toplumla ilişkisini gözlemlemiştim. mi çok sevdiğini belirtiyordu. Bu da DehrovcişamZa..i.m, Hdhlçrbzan1tngrEdçfnamntSğaiiieiıoeçıçeıee9eirüelıennekn,ğanÜknmyıkkrırlzdtNr6mlotlmdıktsâEcioısEneeıımbS0iietrnşSiiy.eşarrndnğakirıtiy?beıo’vkıensninyalnrkiieiabkznnanebnsmuetsydandpsvihebefılidieraannipuşiaanarasonnisaamlnaatfrızu’anrmnydisşztbıiikmk’ıtdMmkıkl,ınzkaeeuSeökucmflnhlı.fruaeaıdilı.etaeaıabylie,ülnVtnrdilSeldlMtkrmmibamumaMilmmirııdaeeenanipönzğlveakiazrnieüieğiaıd,uneenyşeer,tysoiüahirrmmdçuaiymlynttmDtrçbmroFmçgnimeamiueeeiooiınieerl,rıadtümlm.Fdşğdekkilıirksdeia?Deiömevies“,ileıbkbvinnnmkniioSnohnyşmnıidfeüdykrlceielysieidhçaaydlZmüa.nremedohnoiyümaHuvksriynürdeikzliıkiciiıuekamaseueşnrasmtddtaammşırrüât’edümeevyyyidaluüynyn.uilaeooeayn.ç,ecDaOdrrbskFooizeyadevıntiubdakrlşokbiereedğntseıaivkeğrgruğrauaislmiisnıebDmFnddeninşnikaiiüoeea.üuiZzoslninziasnadtmy,eiyytiovmaçdıaFlasiniüeç’leısleımyinsiran’nlnrühdeaaezienmennnfneidilUsbzmbiUlülnüeuylzmByOvlldbpeyuseebüüeaairuüslrrç.asaokaşcidkAıblbFşffkrkaabeseelaukiavgarramöelnssşırr,amudlrftsylbauüarBeidatrıaovs,iaip.msmudeArfnıaksftBairıiiFıakleYtıüğelvuzdeFkllTmanKıaaalkeümiailfAerdlılntllylmvdögbsıelzyiısmryiaıfiiiı,edeeaanşadsefetğimfnanzaruneGnmliltşnünrasıCaımierakiöyşsFaliitlnOvlırbarnğpabnldbttdiElaanışieedaueviıdYlıi’şdaouüragmvğdnsmy.rrlrıgaıımeAellnaiıa.şelöa.lil,terinin şoför olaliştirdi. çok topbilmesi ve kendini n Sizden uzun mettopluma kabul et rajlı film ne zaman Ramazan Kılıç lumsal sorunu tirebilmesi için er izleyebileceğiz? doğurukekleşmesi gerekiyordu. Film aslında toplumsal cinsiİlk uzun metraj film projeme hazırlanıyorum. Planladığımız gibi giderse 2021’de çekmek istiyorum. yor. Bizzat tanık olduğum, başkente bir saat mesafede yet eşitsizliği açıKastamonu’da “birsından çok şey söyleştirilmiş sınıflar” ler, bu nedenle “Şoför Nebahat” filda aynı sizin filmin içinde geçtiği mindeki o sahne de filmin hikâyesine gibi bir soba, bir kara tahta, bir kiçok hizmet ediyordu. Ayrıca iki film taplık ve hatta tuvaleti bile dışarıda ve iki karakter arasındaki zıtlığı da köy okulları var. Öğrenciler 1, 1.5 ortaya koymaya çalıştım. Servis’teki saatlik yolu, yazkış yürüyerek aşıNebahat karakteri “Şoför Nebahat” fil yor. Öğretmen kendi aracı ile alabilmindeki karakterin tam tersi. Kadın diği kadar öğrenciyi götürüyordu. kimliğini koruyarak bir mücadele ala Sizin filminizde bir dilekçe ile talep nı yaratıyor, onun “Şoför Nebahat” fil edilen, şoförü olmadığı gibi ön camindeki gibi erkekleşmesine gerek mı da çatlak bir minibüs tahsis ediyok. O, zaten kadın olarak çok güçlü liyor. Filmi bürokrasiyi eleştirmek ve bunu da kadınlığıyla ön plana çı için mi çektiniz? karıyor. Kısacası, Nebahat’in servisi Filmi bürokrasiyi aşmak için çekmekendi kadın kimliğiyle sürmesini iste dim, sadece var olan bir hakikatin ortadim, bunu yaparken de erkekleşmesi ya çıkmasına vesile oldum. Bir sanatçı ne asla izin vermedim. olarak bu hikâyenin anlatılması gerektiKısa film festivali ğini düşündüm. Çünkü ancak hikâyeler aracılığıyla empati kurabilir ve birbirin Kısa bir film için çok ödül. Na mizi anlayabiliriz. Dünyanın her yerinde sıl gelişti süreçler; heyecan, paylaş benzer sorunlar yaşayan insanlar var. ma, karşılama? Belki de filmin bu kadar karşılık görmeİlk, 2019’da Adana Altın Koza Film sinin sebebi budur. Söz ettiğiniz sorunFestivali’nde gösterildi ve En İyi Kur lar hâlâ yaşanıyor, mekân araştırmalamaca Film Ödülü’nü aldıktan sonrı sırasında baktığımız bazı köy okulra bizim için başka bir süreç başladı. ları bunu çok net gösteriyordu. Bu duFilmin görünürlüğü artmıştı. Düşün rumun düzeltilebilmesi için bir yönetce ve fikirlerini paylaşan herkes fil men olarak üzerime düşen şey bir film çekmekti ve ben de çektim. n Film içinde Hasan Hüseyin Korkmazgil sözleri ve Ahmet Kaya, bestesi ve yorumu ile: “Öyle Bir Bir Yerdeyim Ki” kullanılıyor: “Dostum dostum, güzel dostum. Bu ne beter çizgidir bu. Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız. Bir yanımız bahar bahçe...” Yani çaresizlik... Neden bu şarkıyı kullandığımın yanıtını çok güzel özetlediniz aslında. Çok da sevdiğim bir şarkı ve Nebahat’in içinde bulunduğu durumu çok güzel anlatıyor. Yaşanan tüm o çaresizlik içinde hâlâ bir umudun varlığı şarkıyı kıymetli kılıyor benim için. Servis’in hikâyesinde de buna benzer bir durum var. Nebahat’in bir yanı yaprak dökerken, bir yanı da bahar bahçe aslında... Cinsiyet eşitsizliği n 1969’larda doğuya öğretmen olarak atanan öğretmen, okulda tahta bulamayınca kapıdan tahta yapıyor. Yaratıcılığı ve çözümü hem aldığı eğitimde hem de kendinde bulabiliyor. Bu kadın olunca farklı. Filminizde müfettişin dediği gibi: “Öğretmen deyince kelli felli bir adam çıkacak sandım.” Sizce çözüm ne? Bence sorun toplumda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Bir çözüm istiyorsak bu eşitsizliği ortadan kaldırmamız gerekiyor. Söz ettiğiniz diyalogda da bunu vurgulamaya çalıştım. Toplumda bazı meslekler sadece erkeklerle anılır bir hal almış durumda. Bunun çok saçma olduğunu göstermemiz lazım, böyle bir şey yok. Var olan tek şey, işini iyi yapan “insan”lar, o kadar. Mesleklere ve rollere bu açıdan yaklaşmamız, onları cinsiyetten arındırmamız gerektiğine inanıyorum. Ancak bu şekilde daha iyi bir toplum oluruz. n Filminizde dağlarda adeta mahsur kalmış bir kadın öğretmenin öğrencilerine öğretmek ve çözüm yolu arayışını sunarken aslında kadın olmanın ötesinde, bu üretkenliğine önce kendinden başlaması gerektiğini vurguluyorsunuz. Doğru mu? Kesinlikle! İlk önce kendimizi tanımamız gerekiyor. Toplumda var olan problemleri çözmek istiyorsak değişime de kendimizle başlamalıyız. Önce kendimiz olmalıyız ki başkaları da bizi iyi anlayabilsin, aslında ne söylemek istediğimizi kavrasınlar. Aksi taktirde bir iletişim kopukluğu meydana geliyor. Dolayısıyla, üretkenliğe ya da bir işi başarmaya giden yol, kendini tanımaktan ve anlamaktan geçiyor. Tolstoy’un bisikleti Victor Hugo’nun “Boaz Uykuda” adlı şiirinde geçen “İnsan genç oldu mu, geceden sıyrılan her gün zaferle doludur” dizesini okuyunca, derin soluk alıp göğün en üst katlarında uçan kaya kartalları gibi geleceğe kanat açmıştım. Bunu, hakkı hukuku bilen, epeyce tarlası olan, hasislik nedir bilmeyen 80’inde dipdiri Boaz gibi yaşlı adam söylüyordu. O anda, geleceği aydınlık görmemi engelleyen bütün kötümserlik perdelerini parçalayıp yüzümü umuda çevirmiştim. Yaşlılık Hakkı hukuku tanıyan, ağzından çıkan her sözcüğünden erdem damlayan Romalı Cato, yaşlılığını dile getirerek onu teselliye kalkan gençlere, “Neden teselli ediyorsunuz beni! Yaşlanmak, benim yetmiş yıllık emeğimin ürünü” yanıtını verir. Cato’nun bu yorumunu okuyunca, gerçeği kavramadan kişilere önyargılı bakmanın ne denli yanıltıcı olduğu sonucuna vardım. “Yaşlılık kötü bir alışkanlıktır, çalışkan bir insan böyle bir huy edinmeye vakit bulamaz” diyor André Maurois. Kişi ister imparator, devlet adamı, üst düzey bürokrat, güvenilen arkadaş, sevgili ya da sıradan biri olsun, onlar, doğru yoldan hiç sapmamış, yoksul babası, gönlü yüce, vicdanı ak pak, ambarlarını halka sebil eden Boaz gibi erdemlilere erdem aşılayacak yetkinliğe ermişlerdir! Lev Tolstoy Bugünlerde Elif Ata’nın, “Tolstoy’un Bisikleti” başlıklı, gözden kaçırılmaması gereken iletisi dolaşıyor internette. Yedi yaşındaki oğlu Vanichka’yı yitirince Savaş ve Barış gibi dev bir romanın yazarı Lev Tolstoy’un hayatı kararır, umudunu yitirip içine kapanır. Oysa yalın söylemiyle halkının, yedisinden yetmişine duygusudur, düşüncesidir, yıllar süren savaş ortamında bile onda barış umudu yaratandır. Yazarın içine düştüğü durumu dert eyleyen Moskova Bisiklet Severler Derneği, Tolstoy’u karamsarlıktan kurtarmak için ona bir bisiklet armağan eder. Oğlu öldüğünde Tolstoy 67 yaşındadır. O güne değin bisikleti olmayan yazar kısa sürede onu sürmeyi öğrenince, toplumda kemikleşmiş önyargılardan birinin daha geçersizliği kanıtlanmış olur. O olaydan sonra psikologların, sosyologların, felsefecilerin karşısına dikilip “Bu yaştan sonra yapılır mı” diye soranlara, o yaşta bisiklet sürmeyi öğrenen Tolstoy örnek gösterilmiştir. 65 yaş üstü Tolstoy’un, Moskova Müzesi’nde sergilenen bisikleti, 65 yaş üstü yurttaşlarımıza yönelik önlemler açısından günümüzde de güncelliğini koruyor. Elif Ata’nın yazısının son bölümünden bir yeri özetleyerek aktarıyorum. Covid19 ile beraber en çok duyduğumuz cümleler şöyle: “65 yaş üstündekiler sokağa çıkmasın, izole olsun, seyahat etmesin!” Bunun artalanında “65 yaş üstü yaşlıdır, ölüme yakındır” gibi saçma sapan bir düşünce var. İşin acı yanı, 65 yaş üstü insanların arasında bunu benimseyenler de var. Öyle ki 23 haftada bir bana gelen annemle babam, Covid19 başladığından bu yana olağanüstü durumların dışında gelmemeye başladılar. Oysa 5 yaşındaki, 15 yaşındaki, 35 yaşındaki ne kadar riskli ise 65 yaşındaki de risklidir. Covid19’dan daha riskli ve zararlı bir şey varsa o da genelde tüm insanların, özelde 65 yaş üstünün yaşam enerjisini ellerinden almaktır. Tolstoy bugün yaşıyor olsaydı bisiklet kullanmasını öğrenemeyecekti. 70 yaşında Süleymaniye, 86 yaşında Selimiye Camisi’ni yapan Mimar Sinan bugün yaşıyor olsaydı bu muhteşem eserlerden mahrum kalacaktık. Dünyaca ünlü, Hıristiyanlığın en büyük kilisesi olduğu bilinen Aziz Petrus Bazilikası’na 70 yaşındayken mimar olan ve ölene yani 89 yaşına kadar bu bazilikanın yapımı ile uğraşan Michelangelo’nun yapıtından yoksun kalacaktı insanlık! Zeynep Cemali Yarışması’na başvuru! Çocuk edebiyatımızın usta isimlerinden Zeynep Cemali (19502009) anısına Günışığı Kitaplığı tarafından 6., 7. ve 8. sınıf öğrencileri için düzenlenen Öykü Yarışması’nın 2021 başvuruları başladı. Yarışmanın bu yılki teması: Doğa Sevgisi, tema cümlesi ise Zeynep Cemali’nin Gül Sokağı’nın Dikenleri kitabından, “Muştuyu alan sokağa fırlıyor, birbirleriyle kucaklaşıyordu” olarak duyuruldu. Son başvuru tarihi 25 Mayıs 2021 olan yarışmanın bu yıl seçici kurulunda Berna Durmaz, Hakan Bıçakçı, Mine Soysal, Yekta Kopan, Dr. Müren Beykan yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear