22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 17 KASIM 2020 SALI SAĞLIK sibelbahcetepe@gmail.com TÜRKIYE’DE 12 MILYON DIYABET HASTASININ OLDUĞU TAHMIN EDILIYOR BULAŞICI OLMAYAN SALGIN: Üniversitenin sefaleti Bugün bir üniversitede yaşanan bilim karşıtı bir skandaldan söz edeceğim. 2017 yılında, Harran Üniversitesi’nden yapılan bir açıklamayla, “üniversite bünyesinde bir grup bilim insanının yaptığı çalışma sonucunda, helal kesimde hayvanların acı çekmediğinin tespit edildiği” duyuruldu. Veterinerlik Fakültesi’nde o dönemde görev yapan Prof.Dr. Gürbüz Aksoy, Prof.Dr. Faruk Süzergöz ve Araştırma Görevlisi Pelin Polat tarafından yürütülen araştırma, o yıl tam Kurban Bayramı sırasında açıklandı. Haber tüm medyada büyük ilgi gördü, manşetten verildi. Dinci medyada, “Bilim ispatladı: Besmele ile kesilen hayvanlar acı çekmiyor!” şeklinde başlıklar atıldı. Çalışma bazı medya organlarında şu ifadelerle duyuruldu: “Türk bilim insanları, Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanın acı çekip çekmediğini araştırdı ve çok ilginç bir sonuca vardı: Helal kesim şartlarına uyarak yani besmele çekerek (Bismillah) ve tekbir getirerek (Allahuekber) kestiniz mi, hayvan acı duymuyor.” Bilimi amaçlarınıza alet etmeyin! Geçen ay hayvan hakları örgütü Eyes on Animals adına Asalet Sancakdaroğlu bu konuda Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne eposta gönderdi. Talebi, bu çalışmanın hangi bilimsel dergide yayımlanarak kabul gördüğünü ve o derginin sayısını öğrenmekti. Gelen resmi yanıt aynen şöyle: “Bu hipotezi öne süren Hocamız (Prof. Dr. Gürbüz Aksoy) 8 ay önce vefat etmiştir. Konu ile ilgili kurumumuzun bir bilgisi bulunmamaktadır.” Oysa bu yazının yazıldığı saatlerde bile Harran Üniversitesi’nin internet sitesinde bu çalışmaya dair haber duruyor. Başlığı da “Üniversitemiz, helal kesimde hayvanların acı çekmediğini tespit etti.” (https://www.harran.edu.tr/sayfa. aspx?st=haber&sid=358) Ben bu skandalı sosyal medya hesaplarımda paylaştım ve Harran Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Sabri Çelik’e bunun nasıl olduğunu sordum. Kendisi Twitter üzerinde paylaşımlarına devam ettiği halde ısrarlı sorulara karşın rezaleti görmezden geldi. Üniversitenin resmi hesabından ise sorulara yanıt verilmedi, XIV. Uluslararası Mevlidi Nebi Sempozyumu “İslam ve Çocuk” konulu paylaşımlar yapıldı. Ne tesadüf ki gazetemizde Sefa Uyar imzası ile yayımanan bir haberde, bu sempozyumun tanıtım metninde, “çocukların kitle iletişim araçları, pozitivist eğitim ve sokakların kıskacında büyüdüğünün” iddia edildiği belirtiliyor. Skandalı yansıttığım Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nden de herhangi bir ses çıkmadı... Medreseleşen üniversite... Şimdi ben buradan tekrar ilgililere sesleniyorum: 1 Çalışmayı yapan ekibin başı vefat edince üniversitenin konuyla ilgisi bitiyor mu? 2 Hayvanın boynu kesilirken besmele okunmasının ya da “helal kesimin” acı çekmeyi önlediğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Hayvanlar da aynı insanlar gibi merkezi sinir sistemleri ve beyinleri olan, bilinç sahibi duyarlı canlılardır. Besmele okuyarak insan boynunu acısız kesemeyeceğiniz gibi hayvanın boynunu da bu şekilde acısız kesmeniz olanaklı değildir! 3 Veterinerlik Fakültesi’nin yanıtında belirtildiği gibi söz konusu çalışma hakkında bilgileri yoksa, üniversitede böyle bir çalışma olmadıysa, neden o haber hâlâ üniversitenin sitesinde yer alıyor? 4 Hipotez, varsayım demektir. Veterinerlik Fakültesi bu çalışmaya “hipotez” diyorsa, neden 3 yıl önce kesin bir kanıta ulaşılmış gibi duyuruldu? Neden üniversitenin internet sitesinde, “Helal kesim uygulanan hayvanlarda kesinlikle ağrı olmadığını ve sakinleştiğini tespit ettik” yazıyor? 5 Üniversite, bu durumda derhal medyaya bir açıklama/düzeltme göndermek ve sitesinden de o haberi çıkarmak zorundadır. Üniversiteleri medreseye çevirip bilimi kendi amaçlarına, inançlarına alet etmeye kimsenin hakkı yok! Her 10 bebekten 1’i erken doğuyor Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeni ile yaptığı açıklamada, Türkiye’de her 10 bebekten birinin prematüre olarak doğduğunu ve bu bebeklerin zamanında doğan akranlarıyla benzer hayatta kalma ve kaliteli yaşam şansını yakalayabilmeleri için bu alanda eğitim görmüş yenidoğan uzmanlarının önemine dikkat çekti. Koç, ülkemizde her yıl 150 bine yakın prematüre bebeğin dünyaya geldiğini anımsatarak “Minicik ayaklarıyla dünyaya zamansız adım atan ve hayata tutunmak için savaşan sayısız sorunlar ile baş etmeye çalışan prematüre bebeklerin, onları yaşatmak için uğraşan doktor, hemşire ve ailelerinin ‘Dünya Prematüre Günü kutlu olsun” dedi. SAĞLIK SAĞLIK REHBERİ DIYABET PROF.DR. TEMEL YILMAZ: Covid19 ile başlayan ve hayatımızı tamamen dönüştüren yeni normalin yarattığı fırsatlardan istifade ederek; şekere de mesafe koyabilirsek hem pandemiyi hem diyabeti yenmemiz mümkün. Hastalığın tedavisinde hasta eğitimi, uygun diyet desteği, yeterli fiziksel aktivite, hastanın kan şekerini düzenli kontrol etmesi ve ilaçları düzenli şekilde kullanması tedavi başarısı için önemli. Diyabet (şeker hastalığı), dünya çapında 500 milyondan fazla insanı etkileyen bir hastalık. Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Temel Yılmaz, diyabetin her 10 yılda bir, iki kat artış gösterdiğini, bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) diyabeti “bulaşıcı enfeksiyon hastalığı olmayan tek pandemi” olarak ilan ettiğini söyledi. Koronavirüs pandemisinde diyabet hastalarının daha dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, “Covid19 ile başlayan ve hayatımızı tamamen dönüştüren yeni normalin yarattığı fırsatlardan istifade ederek; şekere de mesafe koyabilirsek hem pandemiyi hem diyabeti yenmemiz mümkün” dedi. 12 milyon hasta Ülkemizde de 12 milyondan fazla kişinin diyabetli olduğunun tahmin edildiğini, hastalığın da giderek arttığını söyleyen Prof. Temel Yılmaz, günümüzde her 8 saniyede bir hastanın diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini söyledi. SGK verilerine göre ülkemizde 8.5 milyondan fazla ilaç kullanan diyabetli olduğunu ve halen ülkemizde toplam diyabetli hasta sayısının 12 milyonun üzerinde olduğunun tahmin edildiğini anımsatan Yılmaz, “Türkiye’de diyabetli hasta sayısı hızla artarken kan şekeri kontrol altında olan hastaların oranı ise yalnızca yüzde 28. Obezite ve fiziksel GÜZEL BIR YAŞAM MÜMKÜN Türkiye Diyabet Vakfı, “bu zor dönemde bile diyabetle güzel ve sağlıklı bir yaşam mümkün” diyerek diyabet hastalarına düzenli takiplerini yapmak, tedavilerini aksatmamak, kan şekerini kontrol altında tutmaya teşvik etmek, diyet ve egzersiz yapmalarını motive etmek üzere, “Hadi A1c’ni 7’le” başlıklı kampanyayı hayata geçirdi. Prof. Yılmaz, “Dünyayı etkileyen pandeminin başlangıcından bu yana geçen yaklaşık 10 ay içinde insanlar sadece Covid19 üzerine yoğunlaştılar. Kronik hastalığı olanlar; özellikle diyabetliler, bu süreç içinde kendi hastalık yönetimlerini ihmal etti. Birçok diyabetli diyabetin kontrolü ve tedavisini oluşan panik ortamında göz ardı etti, aksattı. Biz bu projeyle diyabetlilerin pandemiye rağmen dikkatlerini yeniden diyabetin daha iyi yönetimi üzerine çekmeyi amaçlıyoruz. Diyabetli hastalarda etkin tedavinin ve diyabete bağlı organ hasarları kontrolünün en önemli belirteci HbA1c’dir. HbA1c son 23 aylık kan şeker kontrolünü ve diyabet yönetiminin kalitesini gösterir” dedi. aktivite azlığı diyabet gelişimindeki en önemli risk faktörleridir. Dolayısıyla hastalar düzenli egzersiz yapmaları için yönlendirilmeli, yaş ve kaProf.Dr. Yılmaz pasiteleri ölçüsünde düzenli egzersiz programı uygulanmalıdır. Şeker hastalığının tedavisinde hasta eğitiminin, uygun diyet desteğinin, yeterli fiziksel aktivitenin, hastanın kendi kan şekerini kendisinin kontrol etmesinin ve doğru ilaçları düzenli şekilde kullanması tedavi başarısı için önemlidir” değerlendirmesini yaptı. Korona ve diyabet Covid19 pandemisinde 7’den 70’e zorlu bir süreçten geçildiğini dile getiren Yılmaz, kan şekeri kontrolünün özellikle pandemi sürecinde hayati önem taşıdığını vurguladı. “Covid19 ile başlayan ve hayatımızı tamamen dönüştüren yeni normalin yarattığı fırsatlardan istifade ederek; şekere de mesafe koyabilirsek hem pandemiyi hem diyabeti yenmemiz mümkün” diyen Yılmaz, “Diyabet gibi çok yakın takip edilmesi gereken hastaların diyabet yönetiminin aksatılmasına neden oldu. Yapılan çalışmalar, pandemide diyabetli hastaların hem kilolarının arttığı hem de kan şekeri ayarlarının bozulduğunu göstermekte” diye konuştu. Şeker, körlük yapabilir Doç.Dr. Durlu Doç.Dr. Yusuf Durlu, şeker hastalığının göz üzerindeki etkilerini gazetemize anlattı. Diyabet, gözün tüm katmanlarını etkileyerek zarar verebiliyor. Gözyaşı yetersizliği, katarakt, göz tansiyonu, kas kazlarının sinirlerini tutarak göz felçleri ve görme sinirinde kuruma yapabilen şeker hastalığına ilişkin bilgi veren Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Durlu, “Ülkemizde en az 3 milyon diyabetlinin göz sorunu olduğu tahmin edilmektedir. Şeker hastaları retina konusunda uzman göz hekimine zamanında başvurmazsa veya geç başvurduğunda, retina ve sarı nokta hasarı kalıcı görme kaybına neden olabilir” uyarısında bulundu. En sık hasar retinada Doç.Dr. Durlu, şeker hastalarında ortaya çıkabilecek göz problemlerini “Aslında şeker hastalığı gözün tüm katmanlarını etkileyebilir. En sık etkilenen retina (ağ tabaka) ve makuladır (sarı nokta). Retina damarlarını etkileyerek kanama ve yeni damar oluşumlarına yol açabilir. Sarı noktada ise ödem (kalınlaşma) yapabilir” diye anlattı. Durlu, hastaların dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı: “Hastalar, kan şekerini kontrol altına almalı ve Hemoglobin A1c’yi 7’nin altında tutmalıdır. Göz tutulumunu azaltmak için sigara ve alkolün bırakılması gerekir. Diyabet hastalığında sık görülen hipertansiyon, kansızlık, kalp ve böbrek hastalıkları uygun bir şekilde tedavi edilmelidir. Tip I hastalarında retina hastalığı daha hızlı gelişebilir.” Yılda bir kez kontrol Şeker hastalarının yılda bir kez göz doktoruna gitmesi gerektiğini söyleyen Durlu, “Eğer, retina damarlarında değişiklik, kanama ve sarı noktada ödem varsa altı ayda bir, göz dibindeki hastalığın durumuna göre bu süre daha erkene çekilebilir. Her 34 diyabetli hastanın birisinde diyabete bağlı göz hastalığı görülebilmektedir” diye konuştu. Durlu, özetle şunları söyledi: “Göz yakınması olmayan diyabetik hastaların da retina damarlarında sorun olabilir. Bu nedenle tüm diyabetik hastalarda damlalı göz dibi muayenesinin yapılması çok önemlidir. Diyabetik hastalar en çok göz önünde örümcek ağları/ siyah noktalar, ışık çakması, görme azalması ve eğri görmeden yakınmaktadır. Son yıllarda gözde geliştirilen ilaçsız anjiyo (OKTA) yöntemi, bu hastaları retina damarlarındaki sorunu erken dönemde saptayabilmektedir.” Kabızlıktan kurtulmak için 10 öneri Zaman zaman herkesin sorunu olan kabızlık knonikleştiğinde kişinin yaşam kalitesini de düşürmeye başlar. Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ekrem Aslan kabızlık problemi olanlar için önerilerde bulundu. 1. Günlük aldığınız sıvı miktarını artırın. 2. Liften zengin gıdaları tüketmek kabızlığı engellemeye yardımcı olur. Meyve ve sebzeler zengin lif kaynaklarıdır. 3. Uzun süreli aç kalmaktan kaçının. 4. Bağırsak hareketlerinin en yoğun olduğu sabah saatlerinde ve yemeklerden sonra tuvaleti kullanmayı alışkanlık haline getirin. 5. Dışkılama hissettiğiniz an tuvalete gidin, dışkılamayı ertelemek kronik kabızlığın önemli nedenlerinden biridir. 6. Spor ve egzersiz önemlidir. Siz hareketli olursanız bağırsaklarınız da hareketli olur. 7. Doktorunuza danışmadan uzun süre yüksek miktarda içilen müshil içeren ilaçlar bağırsakları tembelleştirir. 8. Her gün bir avuç kuru erik tüketmek veya sabahları içilecek bir fincan kahve bağırsakların çalışmasına yardımcı olur. 9. Makat bölgesinde kaşıntı, kanama veya ağrı yakınmalarınız varsa bir doktora başvurun. 10. Kabızlık şikâyetiniz 6 aydan kısa süredir varsa, yaşınız 50’nin üzerindeyse, kabızlığa eşlik eden kansızlık, makattan kanama veya kilo kaybı yakınmanız varsa mutlaka bir gastroenteroloğa başvurun. TÜRK TORAKS DERNEĞI’NDEN ÇAĞRI ‘1 ay tam kapanma olmalı’ İstanbul başta olmak üzere birçok yerde Covid19 vakalarının artış göstermesi nedeniyle Türk Toraks Derneği bir açıklamada bulunarak tehlikeye dikkat çekti ve kısıtlama çağrısında bulundu. Hayatın olağan akışında seyrettiğini ve sosyal hayatın devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “En az 2 hafta, hatta koşullar zorlanarak 1 ay tam kapanma gereklidir” denildi. Açıklamada “Covid19 ile mücadele bireylerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Toplumsal hareketlilik kısıtlanmalıdır. Çığlığımızın çok geç olmadan duyulmasını istiyor, yetkilileri toplumda ve sağlık çalışanları arasında daha fazla kayıp yaşanmadan acil önlemler almaya davet ediyoruz” denildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear