25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 15 1 KASIM 2020 PAZAR Ah güzel İzmir! Evet, içimiz yanıyor, bağrımız yanıyor... Canlarım, eşim dostum, ailenin önemli bir bölümü hepsi İzmir’de. O meşum andan beri telefonlarımız susmuyor... Korkularını, çaresizliklerini anlatıyorlar, umutlarını, acılarını da... Uzaktan imdatlarına koşamamanın acısını çekiyorum. Ve Ege’den Marmara kıyılarına gelen bir martının kulağıma fısıldadığı sözler gelip yerleşiyor yüreğime! Bu martı, Çehov’un martısı... Çehov’un “Martı”sında, çok şiirsel, çok hüzünlü, çok etkili bir sahne vardır. Soğuk bir gecede Nina, (ki o çoktan vurulmuş bir “martıdır”...) ruhu ve bedeni çok üşümüş Nina, Turgenyev’i anımsar ve şöyle der: “...Rüzgârı işitiyor musunuz? Bir cümle vardır Turgenyev’de: ‘Böyle gecelerde, sıcak bir köşesi, bir yuvası olana ne mutlu!’ Bense bir martıyım... Ne diyordum... Ha, Turgenyev: ‘Tanrı tüm barınaksızların yardımcısı olsun!’ ... Neyse... Bakın ağlamıyorum artık...” Tanrı barınağı olmayan herkesin yardımcısı olsun... İnsanın insanlığından utanması Bizler İzmir’le soluk alıp verirken, insanı insanlığından utandıran paylaşımlar yapıldı sosyal medyada... İzmir’i ve İzmirlileri hedef alan paylaşımlar... Utanç vericiydi. Kimi İzmir’i “zinanın başkenti” ilan ediyor, kimi sadece “İzmir’deki Müslümanlara geçmiş olsun” diyor, “Rabbim beni İzmirliler gibi zinaya değil, seccademe köle et” diyebiliyordu... Bu nasıl bir kin, nasıl bir nefretti! Böylesi pislik kusanlara insan denebilir miydi! Bu yaratıklar dindar olabilir miydi! Dinden, ahlaktan, vicdandan hiç mi nasiplerini almamışlardı! Kindar ve dindar bir kuşak yetiştirme çabasından bunu mu anlamalıydık! Benim eşsiz güzelim canım “Gavur İzmirimi” çağrıştıran bu ve benzeri ifadelere tepki çığ gibi büyürken, daha Cumhurbaşkanı olmadan önce, başbakanken Erdoğan’ın söyledikleri aklıma geldi. Yine bir seçim öncesiydi ve “İzmir üzerine zaman zaman yakıştırılan ifadeleri, İzmir silip atacaktır” derken “özrü kabahatinden büyük” bir durumu ortaya koyuyordu. O iğrenç paylaşımlarda bulunanların adalete teslim edildiğini söylüyordu ertesi gün gazeteler. Adaletsiz ülkemin adaletine... Hayırlısı olsun! Eşsiz bir dayanışma Deprem sonrasında kin ve nefreti gördük. Ama deprem sonrasında ihaneti gördüğümüz gibi, insanı insan yapan değerleri de, insanoğlunun içindeki “cevher”i de gördük... İzmir ve çevresinde yaşanan sonsuz dayanışmayı gördük. Evsiz barksız kalanlara Çeşme, Urla, Foça, Aliağa, Karaburun ve tüm yazlıklarda evlerini açanları, otellerini açanlarını gördük. Yiyeceğini paylaşanlara tanıklık ettik. 20 gündür tazminatları için eylem yapan Somalı madencilerin İzmir’e koşup arama kurtarma ekiplerine omuz vermesini izledik... AKUT’un imdada koşmasını gördük. (Unutmayın: 2930’a AKUT yazıp mesaj atarsanız arama kurtarma derneğine 10 TL bağış yapmış oluyorsunuz.) Kan ihtiyaçlarının ilk anonstan sonra anında karşılandığını izledik. Gece boyunca yılmadan çalışanları, enkaz kaldırma çabalarını gördük. Sokak hayvalarının nasıl korunduğunu gördük... Evet, iki gündür gece gündüz müthiş bir dayanışmaya tanıklık ettik... Düşünmemiz gereken Şimdi herkes yine çok konuşacak... Ve biz yine ders almayacağız (mı?). YETER! Artık ders alalım! Şimdi düşünmemiz gereken doğanın değil, “doğal felaketleri”n bahane edilerek insanın insana yaptığı kötülükler... Doğaya inat yaptıklarımız! Dinmeyen açgözlülüğümüz, doymayan iştahımız! Artık ezberledik: İnsanoğlu doğadan çok daha acımasız, çok daha hırslı ve açgözlü, çok daha bencil. Öyleyse ona göre tedbir almalıyız! Artık depremin değil, bilgisizliğin, denetimsizliğin, çalıp çırpmanın insan öldürdüğünü bilmeyenimiz yok. İki gündür Türkiye’nin fay hatlarını gösteren haritaları da gördük! Benim aklımdaki en önemli soru şu: Hâlâ Kanal İstanbul diye tutturulacak mı? Dediğim dedik inadı sürdürülecek mi! Uzmanlara, akıl yoluna, bilgiye bir şans verilecek mi? Kadınlara AÇLTOGINCÖUAKKRSSEOLY aşkı mı öğretti? Film dünyasına girip çıkmanın kolay olduğu yıllar: Yeşilçam’ın Altın Çocuğu Göksel Arsoy, romantik dramlardan James Bond filmlerine sıçrıyor, dövüş sahnelerinden gazino podyumlarına şarkı söylemeye atlıyor, bir gün cumhurbaşkanının, bir gün kuvvet komutanının kapısına dayanıp filmlerini sansürden kurtarıyor. Ne hayat ama! YAZGÜLÜ ALDOĞAN Levent’teki küçük villanın zilini çalıp bekliyoruz, fotoğrafçı arkadaşım Kaan’la birlikte. Kapı kendiliğinden açılıyor ve karşımızda gönlü genç bir beyefendi, şarkılar söyleyerek karşılıyor bizi: Yeşilçam’ın “Altın Çocuğu, Göksel Arsoy!” Şaşkınlıktan hangi şarkıyı söylediği aklımda bile kalmıyor, yeni normal koşulları içinde birbirimize sarılmamak için gayret sarf ederek yolu gösteren Soley Hanım’ı takip edip verandadaki masaya kuruluyoruz. Göksel Arsoy’u SESAM’ın onur ödülleri töreninde izledim. Yeşilçam’ın ünlülerinin davet edildiği geceye, onun kadar gözü pek olamadıkları için birçok ünlü gelmemişti. “O gece en şık bendim” diye tekrarlamakta haksız değil, hem en şık hem en yakışıklı hem de en ünlüydü gelenler içinde! Boyu bosu da var, yaşı da. Ama dimdik durması, sahneye çıkarken yardım etmek isteyenleri itmesi dikkatimi çekmişti. Gazeteye küçük bir haber yapabildik. Teşekkür için aradı, sohbet ettik ve buluşmaya karar verdik. Canlı tarih, kim bilir neler anlatacaktı? Ben bu kadar sanatçıyla tanıştım, onun kadar planlı programlısıyla karşılaşmadım. Ne anlatacağını kronolojik sırasıyla hazırlamış, soru sordurmuyor, sorarsam cevap vermiyor, verirse “Yazma ama” diyor! Şarkılarla karşılaması bile muhtemel ki bir sahne planlaması. Pek çok sinemacının aksine çok film seyreder ve o sahneleri kullanırmış, rolünü oynuyor! Aslında hayatına kendisinin yön vermeye başlamasından önce her şey biraz tesadüf. Yeşilçam’ın ilk jönlerinden Göksel Arsoy, ki sarışınlığını muhtemelen Giritli anne ve Dramalı babasından almış, Bakırköy Taş Mektep’te, Haydarpaşa Lisesi’nde okumuş. Babasının işi dolayısıyla Kayseri Hava Üssü’nde büyüdüğü için de havacı olmak istiyor ama ailesi izin vermediği için pilot olamıyor. Spora meraklı, voleybol oynuyor, at biniyor, yelken yapıyor. Gösterişli, göze çarpıyor. Pilot olamıyor ama İngiliz Havayolları’nın yer hizmetlerinde çalışırken yardımcı olSamanyolu Sırtını dayadığı bu ulu çınar gibi köklü ve uzun geçmişi olan sanatçı Göksel Arsoy’un yaşamını bir sayfaya sığdırmak mümkün mü? Amcası ünlü bestekâr Yesari Asım Arsoy’dan aldığı derslerden sonra çıktığı ve 15 yıl kaldığı sahne yaşamını da konuştuk ama onu cumhuriyet.com.tr’den okuyabilirsiniz. duğu bir yolcu, Fuat Rutkay, sinema yapımcısı çıkıyor; daha sonra kendisini çağırıp kontratı önüne koyuyor, yıl 1958, ilk filmini, “Boş Beşik’i çekiyor! O yıllar, ünlü aşk romanlarının filme çekildiği yıllar. İkinci filmi, Kerime Nadir’in Samanyolu romanından Belgin Doruk’la oynuyorlar. Seyirci bu çifte bayılıyor, peş peşe 15 film çekiyor. Yeşilçam’ın yıldız dönemi, gişe garanti. Ben artık dayanamayıp soruyorum: Tamam yakışıklı, tamam sportmen, ama sinemayla hiç ilgisi yokken nasıl oluyor da pat diye başrol oynuyor? Reddedilen filmler “Bakmasını bilmeyen artistin işi zor!” diyor, “Kadınlara aşkı öğreten adam diye tanınıyordum.” Bu kadarı yetiyor demek, gözlerini güneş geliyormuş gibi hafif kısıp romantik bakacaksın. Şimdi Kerem Bursin sanki öyle bakıyor? Her şeyden önce akıllı adam. Senet sepetle uğraşmamak için kendi şirketini kurup yapımcı oluyor. Akacaksa ona aksın. İlginç anılara gelelim. O dönem Sansür Kurulu, çekilen bütün filmleri gösterimden önce Ankara’da “Büyük Sinema”da izlenip yayımlanmasına karar veriyor! Şafak Bekçileri Türkan Şoray’la oynadığı “Kızgın Delikanlı” filmi “sol içerikli” diye reddediliyor! Filmini kolunun altına alıp Çankaya’nın kapısına dayanıyor. Randevusu yok, tanışmışlıkları yok, darbeci filan ama cumhurbaşkanı halk adamı Cemal Ağa, kabul ediyor onu, sarılıp öpüp bir de yemeğe alıkoyuyor. Filmi, köşkte muhafız alayı subaylarıyla birlikte izliyorlar, Cemal Gürsel, gözyaşlarını silip “Ne var bu filmde? Herkes izlesin” deyince sansür aşılıyor! Şafak Bekçileri Ankara’ya alıştı ya, aklı da havacılıkta. Bu kez “komutanı göreceğim” diye Hava Kuvvetleri’nin kapısına dayanıyor. Yine kapılar açılıyor ve İrfan Tansel, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı, projeyi dinleyince tamam deyip Eskişehir’e “Her türlü kolaylığı gösterin” emrini veriyor. Halit Refiğ’in yönetmenliğinde “üç ay uğraştık” dediği senaryosunu yazıp “Şafak Bekçileri” filmini çekiyorlar. Ankara, Sansür Kurulu yine reddediyor mu? Gerekçe, “Göksel Arsoy, teğmen kıyafetiyle her köşede bir kızla öpüşüyor!” Artık öğrendi ya, yine dayanıyor kapıya. Komutanlar filmi seyrediyor, çok beğeniyorlar, yine Sansür Kurulu’na ayar veriliyor ve film gösterime giriyor! Altın Çocuk James Bond Adam akıllı. “Bu dramatik aşk filmleri üzerime yapıştı. Bunların modası geçerse benim de işim biter dedim. Batı’da da Bond modası var.” James Bond olmaya karar veriyor. Londra’ya gidiyor (hem de arabayla!), 5 güzel kız bulup filmi çekiyor. Ağzım açık dinliyorum, Altın Çocuk Bond’un maceralarını, dövüş, arabayla kovalamaca, sevişme sahnelerini. Ama İstanbul’dan Londra’ya arabayla gidip gelmesi yok mu, beni en çok o uçuruyor! Göksel Arsoy’la vedalaşıp ayrılırken ikimiz de bir dost kazandık diye düşünüyoruz. Bahçeye, küçük süs havuzuna, çok sevdiği koca çam ağacına bakıyorum. Oturduğu villa, çocuklar evlenip gittikten sonra karıkocaya neredeyse büyük bile. Ama o bir Hollywood yıldızı olsaydı çektiği bu filmler, sahne hayatı ve prodüktörlüğüyle malikânede yaşardı. Şimdiki en büyük zenginliği ise anıları, eşi Soley Hanım’la hâlâ birlikte sağlıklı ve dinç oluşları. Pandemi bittikten sonra tekrar, sadece sarılmak için geleceğimi söylüyor, uzaktan veda ediyorum, yılların eskitemediği bu yakışıklı delikanlıya! Sean Connery yaşamını yitirdi Efsanevi İskoç aktör Sean Connery, 90 yaşında “Thunderball” (1965), “İnsan İki Kere Yaşar” hayatını kaybetti. James (1967) ve “Ölümsüz ElBond karakteriyle hafızalamaslar” (1971) gibi ra kazınan oyuncunun ölüfilmlerde rol aldı. 2000 münü ailesi bildirdi. Ölüm yılında 69 yaşındaynedeni henüz açıklanmadı. ken “Sir” unvanı verilen 1987 yılında çekilen “The oyuncu, İskoçya’nın baUntouchables” filmiyle “En ğımsızlığını savunuyorİyi Yardımcı Aktör” Oscar’ı Sean Connery du. Connery, Kraliçe Elida kazanan Connery, “Dr. zabeth tarafından “Sir” No” (1962), “Goldfinger” (1964), ilan edilirken klasik İskoç elbiseleri “Rusya’dan Sevgilerle” (1963), giymesiyle çok konuşulmuştu. İBB’den ‘Semt Semt Kitap Günleri’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un farklı noktalarını kitapla buluşturmak için ilçe ilçe gezecek. Maltepe’deki İstanbul Açık Hava Gösteri Merkezi’nde düzenlenen kitap günleri, artık “Semt Semt Kitap Günleri” adıyla İstanbul’un dört bir yanını dolaşacak. Yayınevleri ve sahaf stantlarının yanı sıra kitap mezatları ile söyleşilerin yer alacağı, çocuklar için Karagöz Hacivat gösterilerinin düzenleneceği organizasyonun ilk adresi Kadıköy rıhtımı olacak. “Semt Semt Kitap Günleri”, 8 Kasım’a kadar her gün 11.00 22.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Kartal Kartal Belediyesi’nin KE (Kartal Edebiyat) isimli dergisi, yayımlanan 6. sayısıyla birinci yılını doldurdu. Edebiyat Dergi hem belediyenin web sitesinde (https://www. kartal.bel.tr/tr/hizmetler/kedergi.aspx) hem de bası1 yaşında lı halde ücretsiz olarak okura ulaşıyor. Kasımaralık sayısının kapağında Füruzan’la yapılan söyleşi bulunuyor. TEK KİTAP Birgi’den ‘Cennet Nerede’ Allin’den yeni şarkı: Palyaço 4 KİTAP Afife Jale Tiyatro Ödüllü oyuncu ve müzisyen Nebi Birgi, müzik dünyasına ilk çalışması “Cennet Nerede” ile giriş yaptı. Bugüne kadar sayısız oyun, lansman, dans gösterisi ve konserde solist, oyuncu, koreograf ve dansçı olarak yer alan Birgi’nin şarkısının sözleri kendisine, bestesi Mine Mucur’a ve düzenlemesi de Genco Arı’ya ait. İki şarkı olarak yayımlanan çalışmada, “Cennet Nerede” şarkısının Figen Çakmak’ın sözleriyle “Loving You” adıyla İngilizce versiyonu da bulunuyor. Genç rap müzisyeni Allin’in (İrem Arslan) yeni şarkısı “Palyaço” yayımlandı. Şarkının sözü Arslan’a, “beat” ise Morde 808’e ait. Aranje ve miks/mastering kısmında ise Buğra Atmaca’nın imzası bulunuyor. 1998 doğumlu Allin, daha önce “Derinlerdeyim” şarkısıyla beğeni toplamıştı. Son olarak ise Rapness ile birlikte “Serüven” şarkısını dinleyiciyle buluşturmuştu. www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear