22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 4 EKİM 2020 PAZAR gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Felsefe mi, ilahiyat mı? SADIK USTA FELSEFE TARİHÇİSİ Felsefe mi, ilahiyat mı? Ya da felsefenin din ve Tanrı’yla ne ilişkisi var? Ülkemizde birçok yazar ve düşünür, bu sorulara bilimsel değil, darsiyasi görüşlerden hareketle yaklaşmaktadır. Bu konuda hem sağmuhafazakâr hem de sollaik çevrelerde ciddi bir kafa karışıklığı görülmektedir. Sollaik çevreye ait birçok yazar, felsefeyi Tanrı ve din karşıtlığı olarak sanmaktadır. Bunlara göre felsefe din ve inanç sorunlarında tarafsız olamaz ve hatta din ve Tanrı karşıtı olmalıdır. Ne yazık ki bu anlayış yanlış bir varsayım üzerinde şekillenmektedir. Sağmuhafazakâr kesime mensup birçok yazar ve akademisyense felsefeyi adeta ilahiyatla (teoloji=tanrıbilim) özdeşleştirmekte; felsefeyi, evren ve varlık (ontoloji) tartışmalarından hareketle Tanrı’nın varlığıyokluğu sorununa indirgemektedir. Son yıllarda akademik dünyada ve genel olarak toplumda felsefeye ilgi artmaktadır. Özellikle muhafazakâr gençlerin felsefeye olan ilgisi sürekli artış içindedir. Peki, felsefe laik midir ya da felsefe Tanrı’nın varlığının ispat aracı mıdır? Felsefe nedir? Yunanca olan “PhiloSophia”nın Arapça karşılığı “felasife”dir. Buna “bilgelik ve hikmet sevgisi” de denebilir. Yunan mitolojisine göre insanoğlu bilgeliği ve zihinsel yetenekleri Tanrıça Sophia (Sofya)’dan öğrenmiştir. Yunan düşünürler, sayıları zaten sınırlı olan bilgeler arasında ayrıma gitmek için “tanrısal bilginin” dostlarına “philosophos” demişler. Demek ki felsefe ilk başlarda, Tanrıça Sophia’yı sevenlerin etkinliğiymiş. Filozoflar en baştan itibaren, evrensel bilgiye (mitoloji, bilim, ahlak, siyaset, hukuk, din vb.) kutsallık atfetmişler çünkü Sophia’yı edinilebilecek bütün bilginin ve dolayısıyla aklın kaynağı olarak görmüşlerdi. Her kültürde filozofların Tanrı’yla bütünleşme arzusu, ondan kaynaklandığı varsayılan bilgiye ulaşma arzusu olarak ortaya çıkmıştır. Dünyanın çeşitli uygarlık ve kültür havzalarında (HintÇinOrtadoğuYunan) düşünürler, evrenin oluşumuna kafa yormuş ve şaşırtıcı bir şekilde birbirinden bağımsız olarak bütün varlığın yaratıcısının ilahi bir güç olabileceği sonucuna varmışlardır. Evrenin ve doğanın sırlarını ortaya çıkarFelsefe genel anlamda akla başvurma, sorgulama, tabulara meydan okuma olarak bilinir. Hatta felsefeyi, “insanın sınırlı bilgisiyle evrenin sınırsız bilgisine kafa tutması” olarak da görebiliriz. mak için çabalayan ilk düşünürler ki bunlar büyücüler ve kâhinlerdi, her yeni bilgi keşfinde bilgelik tanrısıyla daha çok bütünleştiklerini düşünmüşlerdir. Yine felsefenin sanıldığı gibi ilk kez Yunan’da çıkmadığı aynı dönemde ya da çok daha önce Hint, Çin ve Ortadoğu’da da ortaya çıktığı bir gerçektir fakat şimdilik bir başka yazının konusu olan bu sorunu geçelim. Hem Hint ve Çin hem Mısır ve Yunan hem de İslamDoğu felsefesine göre insanoğlunun en önemli ayrıcalığı, tanrısal akla sahip olmasıdır. Tanrı, akılla donattığı insanı bilimsel keşiflere yönlendirmiş, sonra da kültürel ve ahlaki ilkeler saptamasını sağlamıştır. Devletlerin, yasaların, ahlaki normların ve tabii ki mitoloji ve dinlerin tanrısal aklın ürünleri olarak ortaya çıktıkları varsayılmıştır. Felsefe tarihi incelendiğinde görülecektir ki Tanrıya inanmayan filozofların sayısı iki elin parmak sayısını geçmez. Tanrı’yı bilginin yegâne kaynağını olarak gören anlayış, 19. yüzyılın ortalarına kadar felsefede hâkim anlayıştı. Kuşkusuz ateist fikirlerin kökeni çok eskilere dayanmaktadır. Ancak modern anlamda din ve Tanrı eleştirisi, ilk kez Alman filozof L. Feuerbach (18041872) tarafından yapılmıştır. Felsefe genel anlamda akla başvurma, sorgulama, tabulara meydan okuma olarak bilinir. Hatta felsefeyi, “insanın sınırlı bilgisiyle evrenin sınırsız bilgisine kafa tutması” olarak da görebiliriz. Ancak felsefe tarihine baktığımızda en büyük filozofların (Thales, Uddalaka, Konfüçyüs, Platon, Aristoteles, Farabi, ibn Sina, ibn Rüşd, Descartes, Kant ve Hegel) son tahlilde Tanrı inancını yadsımadıklarını görürüz. İnanç temelli argümanlar felsefeye dayatılamaz fakat Tanrı inancına sahip filozoflar olabilir. Örneğin Yunanların ilk filozofu Thales, “her şeyin kökeninde sınırsız ve sonsuz olan Tanrı vardır” demektedir. Dolayısıyla felsefeyi ateizmle özdeş görme anlayışı karşımıza bir sol aydın yanılsaması olarak çıkmaktadır. Felsefeyi dincileştirmek Sağ ve muhafazakâr kesimde ise aksine felsefeyi ilahiyatla bir tutma hatası gözlemlenmektedir. Onlar, adeta felsefeyi Tanrı’nın varlığını kanıtlamanın, kutsal metinleri doğrulamanın bir aracı haline getirmişlerdir. Kuşkusuz ilahiyatçılar, felsefenin araç ve yöntemlerini kullanabilirler ki İslami kelam böyle ortaya çıkmıştır. Fakat felsefe, ilahiyatla özdeşleştirilemez. İlk anlardan itibaren Müslüman düşünürler (Mutezile) arasındaki en önemli felsefi tartışmalardan biri, vahyin mi, yoksa aklın mı güvenilir olduğudur. Akılla çelişen kutsal metinlerin (ayetler) nasıl yorumlanacağı konusu, en çok tartışılan konuların başında gelir. Aslında İslam dünyasında felsefenin ortaya çıkışının nedeni de budur. Ünlü filozof Heidegger’in belirttiği gibi “ilahiyatın beslenme kaynağı inançtır, felsefeninse mantıktır.” Dolayısıyla mantıkla çelişen iddialar felsefenin değil, ilahiyatın (inanç) kapsamına dahildir. Milliyetçilik ekseninde İYİ Parti üzerinde oynanan oyunlar 20.06.2015 tarihinde yani yaklaşık beş yıl önce, AKP’nin iktidardan düştüğü 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra, MHP, HDP ve Demokratik Milliyetçilik başlığıyla bu köşede bir yazı yazmıştım. Bu yazıda AKP’nin Demokratik Rejimi tahrip eden baskıcı yönetimine karşı, Türkiye’de Demokrasinin işletilebilmesi için HDP ile MHP’nin demokratik işbirliğini önermiştim. Çünkü o dönemde, 7 Haziran seçimlerine giderken, MHP de çok sert bir demokratik muhalefet sergiliyordu: AKP’den yolsuzlukların hesabını sormanın (nazik bir ifadeyle) “bir kişilik ve ahlâk sorunu olduğunu” iddia ediyordu. Bahçeli’nin odasındaki saat 1725 Aralık 2013 soruşturmalarını işaret eden bir biçimde 17.25’te sabitlenmiş ve seçim propagandası da “Milliyetçilik propagandası” kadar, “yolsuzluk iddiaları” üzerine oturtulmuştu. O yazıda da “Demokratik Milliyetçilik” kavramını anlatıyor ve özetle şöyle diyordum: “Bugün ulaşılan ideolojik noktada, bütün dinci, mezhepçi, ırkçı, milliyetçi kimlikler, demokrasi ve insan hakları anlayışı içinde kardeşçe ve barış içinde yaşamak durumundalar... Türkiye Cumhuriyeti, sahip olduğu tarihsel, toplumsal, kültürel ve coğrafi nitelikler itibarıyla, bulunduğu yerdeki en ileri ideolojiyi ve en demokratik devlet biçimini temsil etmektedir... Ama hâlâ mezhepçi ideoloji adına savaşan, kafa kesen, ciğer yiyen gruplarla ve onlarla milliyetçilik adına savaşanlarla komşu olarak birlikte yaşamakta... Ve AKP’nin büyük yanlışından dolayı, bu gruplar arasındaki savaşa, mezhepçiler adına, müdahil olmaktadır. Ben, bu Cumhuriyeti birlikte savaşarak kurmuş olan Türklerin ve Kürtlerin milliyetçi ideolojilerinden güç alan MHP ve HDP’nin... Geçmişin karanlık ve kanlı tarihinden beslenmek yerine... Aydınlık ve demokratik bir geleceğin inşası için çalışacaklarına.. Türkiye’yi yağmacı ve rüşvetçi bir otoriterliğin pençesinden kurtarmaya öncelik vereceklerine inanıyorum.” HHH Ne yazık ki, AKP 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybettiği halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’ya ve geleneklere aykırı bir biçimde, Davutoğlu’nu da kullanarak, hükümeti kurma görevini muhalefete vermedi. 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 arasında bilinen trajik terör olayları yaşandı. Aynı dönemde Erdoğan/AKP iktidarı politika değiştirdi, HDP yerine MHP ile ittifak kurdu... Bahçeli tarihin gördüğü en sert siyasal dönüşlerden birini yaparak, demokratik muhalefetten, demagojik iktidar destekçiliğine geçti ve Erdoğan/AKP yönetimi yeniden seçim kazandı. Ve MHP desteğini alan Erdoğan/AKP iktidarı, 16 Nisan 2017’de meşruiyeti tartışmalı bir referandumla rejimi de değiştirdi; otoriter yönetimini de, baskıyı arttırarak, bugüne kadar sürdürdü. Oysa MHP içinde Demokrasiye inananların sayısı hiç de az değildi. Demokrasiye inananlar, 16 Nisan 2017 referandumuyla rejimin iyice rayından çıktığını gördü: MHP’nin, otoriter Erdoğan/ AKP yönetimine destek vermesini hazmedemeyen Demokratlar, Meral Akşener liderliğinde, Demokratik Rejimi savunmak için, MHP’den ayrılarak İYİ Parti’yi kurdular. Böylece Erdoğan/AKP iktidarının din ögesiyle birlikte milliyetçilik ögesini de kullanarak Demokratik Rejimi, Demagojik Rejime dönüştürme süreci ciddi bir darbe yedi. Bu arada bu otoriter gidişin, Parlamenter Demokrasi yerine getirilen “Şahsım Rejiminin” ülkeyi felakete sürüklediğini gören eski AKP liderlerinden Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da AKP’den istifa ederek yeni partiler kurdular. Böylece Demokratik Muhalefet Cephesi daha da güçlendi. HHH MHP destekli Erdoğan/AKP iktidarı 18 yıl boyunca, bütün kozlarını oynamış ve artık seçmen desteğini kaybetmiş görünüyor. Elinde ne yeni bir vaat kaldı, ne de parlatacağı yeni bir umut: Bu nedenle, “Demokratik Milliyetçiliğe” karşı “Demagojik Milliyetçilik” kartını oynayarak, yani İYİ Parti’ye karşı MHP’yi parlatarak, seçmen nezdinde yitirdiği desteği, partiler bazında, ayak oyunlarıyla telâfi etmeye çalışıyor. Oysa bu da umutsuz bir çaba, çünkü seçmen artık bu rejimden de bu iktidardan da umudunu iyice kesmiş görünüyor. Bu nedenle, İYİ Parti’yi parçalasalar bile, onların yanına geçenler sadece “kaybedenler kulübüne” katılmış olacaklardır. Not: Cuma günkü yazımda belirttiğim Atatürk’ün Türk Milleti tarifi, Afet İnan’a göre “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” biçimindedir. (Medeni Bilgiler ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s.351.) 27 EYLÜL3 EKİM 17 tutuklama ve kayyım Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014’te Kobani eylemlerine ilişkin soruşturması kapsamında 25 Eylül’de gözaltına alınan 20 şüpheliden 17’si tutuklandı. HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. HDP’li Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen ise tutuklanmasının hemen ardından, İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldı. Bilgen’in yerine, Kars Valisi kayyım olarak atandı. AzerbaycanErmenistan Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ sorunu savaşa dönüştü. Azerbaycan, Ermenistan’ın Tovuz bölgesinde Azerbaycan mevzilerine top atışları da kullanarak saldırdığını, kendilerinin de bunu önlediğini açıkladı. Halen süren ve ateşkes çabaları devam eden çatışmalarda ölenlerin sayısı 200’ü geçti. Cep doldurma çarkı İstisnai durumlarda uygulanması gereken “acele kamulaştırma” AKP döneminde genel uygulama haline geldi. Son olarak Salihli Çapaklı köyünde biyogaz tesisi için 100 dekar tarım alanına el konuldu. 17 yılda 1609 “acele kamulaştırma” yapan iktidar vatandaşın arazisini şirketlere bedava verdi. AKP’li babam sağ olsun Üniversiteli, yüksek lisanslı ve kamu sınavlarında yüksek puan alan yüz binlerce gencin işsizlikle boğuştuğu Türkiye’de bazı gençler çok şanslı! Onlardan üçü de eski AKP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Mehmet Arzu’nun 3 çocuğu. Arzu’nun bir oğlu ve bir kızı TRT’de, diğer oğlu ise Diyarbakır’da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde işe alındı. Döviz çıldırdı Merkez Bankası’nın faiz kararı ile gelen iyimser hava çabuk bozuldu. Bir günde üç rekor birden kırıldı. Dolar 7.82’yi, Avro 9 lirayı, sterlin de 10 lirayı aştı. TES gitti ‘esnek’ geldi Yeni ekonomi programında (YEP) kıdem tazminatında değişiklik öngördüğü için sendikaların büyük tepkisini çeken Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne (TES) yer verilmedi. Buna karşın çalışanların kıdem tazminatına ulaşmasını zorlaştıracak “esnek çalışma modelleri” YEP’te yer aldı. YEP ile 25 yaş altı gençler ile 50 yaş üstüne kısmi, yarı zamanlı çalışma getirildi. Bakan Albayrak YEP’i anlatırken dolar yükselmeye devam etti. Hasta sayısı itirafı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Her vaka hasta değildir. Testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var” diyerek vakaların, bakanlığın hastaları açıkladığı tabloya eklenmediğini itiraf etti. AYM yine hedefte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ı hedef almasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de devreye girdi. Bahçeli’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan da “seve seve” destek verdi. Tercih Aydın’dan yana İYİ Parti’de, 2. olağan kurultay sonrası “oy verilmeyecekler listesi” tartışması sonrasında, Genel Başkan Meral Akşener yeni “A takımını” belirledi. “Oy verilmeyecekler listesinde” adı yer alan isimlerin Akşener’e yaptığı “Koray Aydın’a Başkanlık Divanı’nda yer vermeyin” çağrısına da Akşener, “Aydın’ı yeniden Teşkilatlardan Sorumlu Başkan” yaparak yanıt verdi. Baro ayarlı erteleme İçişleri Bakanlığı, koronavirüs önlemleri kapsamında STK ve meslek kuruluşlarının etkinlik ve seçimlerini 1 Aralık’a kadar erteledi. Ertelenen seçim nedeniyle, “çoklu baro” düzenlemesiyle yeni kurulan baroların da seçimlere katılarak TBB’ye delege gönderebilmesinin önü açıldı. Trump pozitif Koronavirüs için “Gripten farksız” diyen, karantina ve tecrit uygulamalarını “acımasız bulduğunu” söyleyen, maske kullanmayan ABD Başkanı Trump, eşi Melania Trump’la birlikte hastalığa yakalandığını açıkladı. Beyaz Saray’da karantinaya giren Trump’ın soğuk algınlığına benzer belirtiler gösterdiği bildirilirken dünya piyasalarında sert dalgalanmalar yaşandı. ABD’nin yaptırım inadı ABD Dışişleri Bakanlığı, birçok İranlı kurum ve kişinin yanı sıra İran ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu da yaptırım listesine aldığını duyurdu. ABD, İran yönetimi üzerinde “tam baskı” uygulamaya devam edeceklerini vurguladı. Siz nasıl isterseniz. Braas’ta her tercihe göre bir kiremit var. İster klasik, ister modern. Braas’ın zengin renk ve doku seçenekleri ile çatınızda dilediğiniz görünümü yaratın. Her ayrıntısı titizlikle çözülmüş kusursuz Braas Çatı Sistemleri ile evinizde konforu hissedin. bmigroup.com/tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear