22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY 1311 OCAK 2020 CUMARTESİ Dam üstünden 97 yıllık ömrünün en ağır bunalım sü DAMDAKİ MİZAHÇI akla ziyan tımarhanede yaşanan her türlü iğrençliği artık cep telefonu ek recini geçiren bir ranından ya da bil toplumun fertlerine bakıyorum!.. Ahlakisinden, ekonomik krizine dek krizin Cihan DEMİRCİ Beyin gisayarından anında görüyor!.. Uzun yıllarını sadece birbirine dert her türlüsünün beden üzerindeki denemesini yapan, gi ölümü! yanmakla geçiren, demokrasiyle insana yakışır şekilde derek tüm insani tanışamadığı için değerlerini birer birer yitiren bir demokratik bir tepki bilinci de toplum!.. oluşamamış, yaşanan ağır baskı Yaşanan dönem çok ciddi bir ortamında tamamen kabuğuna çe yok oluşa gebeyken, elinde sadece kilip kendine zarar vermeye baş akıllı bir telefonu olan bu toplum lamış biçare bir toplum şimdilerde elindeki tek ses verme alanı olan gözümüzün önünde tarihin karan sosyal medyadan sıkça; “Nasıl ol lık sayfalarına karışmak için göz du da biz bu hale geldik?” şeklin kırpıyor!.. de şaşkınlık ifadeleri kaleme alı Bu trajik durum karşısında şe yor!.. Geçmişte iyi kötü biraz ba hir hastaneleri düzeyine indiril sın vardı bu ülkede ama gene de miş olan tıbbın da fazla yapabi yaşanan her kötülüğün haberi gir leceği bir şey yok!.. Akıldan, bi mezdi gazetelere ya da televizyon limden, kültürden, uygarlıktan haberlerine. uzakta, ağır bir şuursuzluğun baş Oysa şimdilerde içine düştüğü tacı edildiği, okuyan insanın as müz dipsiz bir çukurda yaşanan la sevilmediği bu gerici cehen tüm pislikler, tüm rezillikler or nemde fırsatını bulan genç be tada bir medya bile kalmamasına yinler gelecekleri için Batı ülke rağmen anında sosyal medya de lerine göç ederken, çaresiz genç nen alev topuna düşüyor!.. Med beyinler ise yaşamlarına son ve yası varken, zamanında yaşanan rip dünyadan göç ediyor!.. Geri ları yeterince okumayan ve ta de kalan kocamış bir toplum ise kip etmeyen, kendine yabancılaş yukarıdaki karikatürümdeki gibi mış bir toplum adeta kötülük ku fiziken ölse bile, beyin ölümü bir san bir coğrafya haline gelmiş bu türlü gerçekleşemiyor!.. l Ahmet Öztürklevent l İsmet Lokman Deli kadın su vermişti bana Doğduğumdan beri sokaklardayım. Demek ki dört yıl olmuş. Annemi görüyorum rüyalarımda. Kardeşlerimle yollarımız erken ayrıldı. Yağmur altında oynadığımız bir günü hatırlıyorum. Sadece biz vardık dünyada, bir de yağmur. Birlikte dolaştığım, çete olduğum, sarılıp uyuduğum bazı arkadaşlarım da olmuştu. İzlerini kaybettim çoğunun. Dört koca yıl. Az şey görmedim. Anlaşmazlıklarımız, kavgalarımız da olmuştu; buz tutmuş bir lokma ekmek için birbirimizi yiyecek hale geldiğimiz de. Sonra unutup yan yana kıvrılıp yatardık. Açlığı, çaresizliği, sığınaksızlığı unutup yorgunluktan uyuyakalırdık. Çaresizlik tekrarlanan kaygılardı. Dövülme korkusu, kovulma korkusu, sıcak kavurduğunda susuzluk korkusu. Sevgisizlik korkusu. Sevilmeyi severiz biz. Uzun zamandır yalnızım. Tek dolaşıyorum arsalarda, terk edilmiş harabelerde. Tek bir insan başımı okşamadı aylardır. Tek bir Günhan AYDIN insanı gözlerime bakmadı. Onları anladığımızı bilmiyor insanlar; kaderlerini gördüğümüzü ve onları bağışladığımızı bilmiyorlar. Boşluklarını, boşunalığı gördüğümüzü; onları sevdiğimizi; onlar için gerçekten üzüldüğümüzü de bilemiyorlar, nasıl bilsinler… Kokuların uçuşan evrenlerini; sonsuzluğun tek bir an içinde parlayan tatlı sancısını bilmiyorlar. Sonsuzluğun zerrelerinde hiçliğin uğultusunu duymamışlar. İnsanlar siyah beyaz görürlermiş, öyle söylemişti annem biz çok minikken; kar tanelerinde çoğalan renkleri göremezlermiş. Annemi çok özlüyorum. Özlediğim başka şeyler de var. Ama en çok annemi özlüyorum. Hatırlamak çok zor. En zoru mutluluğu hatırlamakmış. Kardeşlerimle yağmurun altında oynadığımız o gün… Dünya bizdik, biz dünya olmuştuk. Annem keşke dünyaya getirmeseymiş beni, gibi hissettiğim anlar oldu, çok oldu, ama mevsim değişirken küçük rüzgârın taşıdığı koku ya da bir insan yavrusunun bakışlarındaki neşe; iyi ki gelmişim, öyle hissettiğim anlar da çok oldu. Karlarla kaplı bomboş bir düzlükte koşmak, koşmak, koşmak… Çok güzeldi koşmak; sağ ön bacağımdaki yara yüzünden zor yürüyorum artık. O gün de öyle koşmuştum. En sevdiğim arkadaşım titriyordu, gözleri kan içindeydi, orada o ağacın altında inliyordu. Kocaman yaprakları vardı; güzel kokuyordu ağaç. Arkadaşım korku ve yıkım kokuyordu. Koşmak, koşmak, koşmak… Öyle durup bakamadım; tükenip koca taşın altına yıkılana kadar koştum. Sonra deli kadın su verdi bana. Ağrı bütün vücuduma yayılıyor. Yaklaşıyor belki de bilinmeyen o yere gideceğim zaman. Karlarla kaplı dümdüz bir arazide koştuğumu hayal ediyorum ve çok mutluydum kardeşlerimle o gün yağmurun altında oynarken. Dünya güzel bir yer. Memnunum gördüğüme... l Murat Sayın l Ercan Baysal l Cemalettin Güzeloğlu l Zafer Temoçin l Oğuz Gürel YÜKSEK YERİLİM HATTISolculuk: kalbin tüm insanlık için at Dördüncü kuvvet değil, dördüncü parti. masıyla başlayan kalp hastalığı... Günümüzün medyası! HHH İstanbul’u dinliyorum, havaalanım kapalı; Erdinç UTKU HHH İnsan istedikten sonra İNSAN bile ola Önce hafiften bir rüzgâr esiyor, Yavaş yavaş sallanıyor, uçaklar havalarda. HHH Her kafadan bir SUS çıkıyor... HHH Issız bir adaya düşsem, yanıma bütün politikacıları alır ve ülkeyi onlardan kurtarırdım! HHH bilir... HHH Boşuna uğraşmayın, kendinizi öldürmeyin. Bunlar sırat köprüsü sınav sorularını da çalmışlardır... l Murat Özmenek l Şevket Yalaz CUK Günel ALTINTAŞ Almanya’da 20102018 yılları arasında emekli maaşları ortalama yüzde 22,4 artmış. Bizimkilerden kesip onlara mı veriyorlar ne? HHH Mizah sözcüğünün karşılığı gülmece sözcüğüdür. Gülmecenin karşılığı bir kişinin sanal oyunun 276 olması!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear