22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1130 EYLÜL 2019 PAZARTESİ Hasta var 20 çeşit ilaç veriyorsun iyileşmiyor, öyleyse bir yerde problem var ÜRETİMİ UNUTTUK TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan: Türkiye’nin tekrar tarım ve sanayiye dönüp yepyeni bir Maliyetlerin beyaz sayfa açıp üretimi teşvik edecek yasalarla altından bunu hayata geçirmesi lazım. kalkmak zor ŞEHRİBAN KIRAÇ Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, işsizliğin yüksek olması ve belirsizliklerin insanların yatırım iştahını körelttiğini belirterek “Eskiden kriz V şeklinde olurdu ama şimdi ği de maalesef sağlamak pek mümkün değil. Öncelikle ve esaslı bir yeni hikâyeye ihtiyacımız var. Enflasyon, büyüme, sanayi üretimi ve güven endeksi gibi ekonominin nabzını ölçen veriler, resesyondan çıkışın yavaş olacağını gösteriyor. Dışarıda ticaret savaşları ve Suriye gibi bölgesel so n Doğalgaz ve elektrik başta olmak üzere birçok ürüne fahiş zamlar geldi, bu durum işverenleri nasıl etkiliyor? Son dönemde zamlar ile artan enerji maliyetleri; sa dece vatandaş üzerinde değil, özellikle sanayi sektörümüzde ve üretim gü U mu, L’nin neresindeyiz bilmiyoruz” dedi. Turan, “Sanayiyi, üretmeyi son 15 yıldır unuttuk” diyerek, Türkiye’nin tekrar tarım ve sanayiye dönüp yepyeni bir beyaz sayfa açıp üretimi teşvik edecek yasalarla bunu hayata geçirmesi gerektiğine işaret etti. runlarımız, içeride ekonomik ve yapısal sıkıntılarımız 2019’un maalesef kayıp bir yıl olacağını ortaya koyuyor. Aynı yanlışı yaparak mutlak doğruya ulaşmak mümkün değil. Son 20 yılda Türkiye olarak hizmetler ve inşaat sektörü odaklı bir büyüme gerçekleştirdik. Bu büyü cümüzde de ciddi sıkıntıya yol açacak. Üretim ekonomisi açısından sanayicilerin bu enerji maliyetlerinin al tından kalkması çok zor. Küresel doğalgaz fiyatları düşerken, ülkemizde zamların artarak devam etmesi üretim üzerinde ciddi bir maliyet baskısı oluşturacak. Üstelik bu zamlar he “Ben inşaat sektöründeyim ama Türkiye’nin inşaatla sürdürülebilir büyüme sağlaması mümkün değil. Biz son 15 yılda betona 500 milyar dolar gömdük” diyen Orhan Turan ile Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri konuştuk. n Türkiye ekonomisi son 3 çeyrektir daralıyor. Bu küçülmeyi nasıl değerlen menin sürdürülebilir olması mümkün değildi. Ülkemizin sürdürülebilir büyümesi için katma değerli üretim ve katma değerli ihracatı teşvik edecek sanayi odaklı; kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmesi gerekiyor. Yüksek enflasyon ve yüksek dış borç ekonomimizde kırılganlıkları artırıyor. 2019 yılının son çey deflenen enflasyon seviyelerini yakalamak bir ya na, yıl sonunu tek haneli rakamlarda kapatma bek lentisinden de ciddi sapmalara yol açacak. Henüz sanayicilerimiz bu zamların yarattığı maliyeti üretimle rine yansıtamıyor. Güçlü demokrasi şart diriyorsunuz? Ekonomi yı reğinde bir bahar havası ya lın kalanında nasıl bir performans gösterir? Güven, küresel ekonominin ve yatırımcıların önemsediği ve baktıkları ilk yerdir. Büyüme, enflasyon, faiz, işsizlik, ihracat, ithalat, cari açık gibi veriler üzerinden değil, “değer yaratmak” üzerinden yeni sosyal ve ekonomik veri seti oluşuyor. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler ile kıyaslandığında toplam faktör verimliliği dediğimiz, değeri ortaya koyan genel verinin 2008’den bugüne yerinden oynamadığını görüyoruz. Sanayimizin verimlilik odaklı sürdürülebilir büyümesini sağlayamazsak, ekonomimizde istediğimiz rekabetçili Belirsizlikler en aza indirilmeli n Kurun geldiği seviye yeni yatırımlar ve mevcutları korumak için ideal bir seviye mi? Yurtdışı kaynaklı dalgalanmaların ülkemiz finansal piyasalarında 2018’deki gibi etki göstermemesi için belirsizliklerin en aza indirilmesi önem kazanıyor. Piyasaların güven ve şeffaflık sorununu her fırsatta kullandığını görüyoruz. Bu da Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiriyor. İş dünyası ve ekonomiler belirsizlikleri sevmez. Kurun yükselmesi TL’nin değer kaybetmesi veya kazanmasından çok, ekonomimizin bu riski doğru kanallar kullanarak yönetmesi gerekiyor. Riskinizi yönetemediğinizde, kur seviyelerindeki ritim yüksekliği artarsa beraberinde yatırımcı davranışlarında da bir çekince yaratacaktır. şanmasını istiyorsak yapı n Türkiye’de sağlıklı büyüme lacak şey basit. Bu aynı za iklimine girilmesi, istihdam yara manda krizin de ilacı. “Kalıcı tılması ve yeni yatırımlar için ne reformlar”ın bir an önce ha tür adımlar atılmalı? yata geçirilmesi gerekiyor. Sanayiyi üretmeyi son 15 yıl eskokÖoirldnuiteonlmlemaediyri ıiyücmodblsBüyGçrkdiaalaueeerzkuaöauennterğeecıefregrtraelnzğgTaeoikeçseııyrmdekfüfücaoiivioriovlatslnriyecrıbırmmevylkrçmümoıareeoi.,ıiimkşpğrlmlkitasa.hiaaaiterrTlsritiıkomıaamnlrmasıbzrdöEmoByireaaünnnkırİüdfnş’k,koculovkeaııFt.ennnrnseairElolrveriihyadkmkmumekrasoalıenininazifnltmladıaıalKaonöatsiahiOzrmzdırberdsıidBeannkaiiedlemİşoba’nleflovtenaiteanKakylornaioavDomamkmrenşmlaVdmiiasezy’ttoaynmaaideeteakkhymiitadnfyiskaklüinıiioiatrkinşzKllaaledrıaeaeuOrtnaıtdrumkndlBslegriaaluıiyoğağuİabry’töomlırşin?ıteninnudrrumlsar.adiıvnekdkioKğgrmeaalst.mikaıOzrökaanNliaiiiienmrkımliiımt,çhleüyaikertilarazçvzakideteyynkslmsaeeicatamTköıeatlaummaçdakliürmnısizngkelıtşaaeirahpa.aütneizmenksrcyekranpsçbsazdüeildatşeyyaaaeaisiayrkepyıvrraneyzrkneefrbeğimdi’abkyı,ktnypmeuiiae,eairn sindeki ana sorunla boğuşuyor. İnsanlar sadece mesi lazım. sorunlar ne risk yönetmeye odaklanıyor. Nasıl Ben inşa ler? para batırmam diye. Ödeme süre at sektörün Ülkemizin lerinin 60 güne kadar ve daha da deyim ama kYyülkiiuurtüdeelrkellttiasinumenvlgkueımieşlmtçueeımyk,aslrknaeakanko,altayoleüıj.iksefbkaezytlöaaçpntiulaüiızğlkamnaiınnemmai“sgaagöısenzenıaıçr,çlluöemKtözınmOye.deolkBeerriİirm.y’çleKoaienrlOıi”nnblBeirİrr’elienkra1e5küsyanılleşğddbTalaaeüialmbiğrtrlkeiaalbi.tysosüBeıünyi’mznrüadimüsn5üome0rinün0 milyar dolar gömdük. Kurumlarımızın bağımsızlığı kadar liyakate dayalı, şeffaf ve hesap verir bir yönetim anlayışını tesis etmeliyiz. Markalı ihracat ile rekabetçiliğimizi güçlendirmeliyiz. Doğu ile batı arasında 4 kata ulaşan gelir dağılımı eşitsizliğini azaltacak bölgesel politikalar geliştirmeli. KOBİ’lerin sürdürülebilir büyümesi için önce küçüğü düşün ilkesi benimsenmeli. Toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliği temelinde hayatın her alanına kadınların aktif ve etkin katılımını artırmalıyız. Eğitim ve yargı başta olmak üzere yapısal ve ekonomik reformları hayata geçirmeliyiz. n Türkiye’de son yıllarda açıklanan sayısızca teşvik, krize karşı önlem paketi var. Bu adımlar neden başarısız oldu? Verilen teşvikleri takip edemiyoruz. Hasta var 20 çeşit ilaç veriyorsun iyileşmiyor, öyleyse bir yerde problem var. Son 2 yılda 2530 tane teşvik çıkmıştır. Hâlâ eksi büyüme varsa dönüp bir şeylere bakmamız gerekiyor. Hukuk, yargı, eğitim ve nitelikli insan kaynağı sorununu çözmeden bizim 500 milyar dolar ihracat yapmamız mümkün değil. Ekonomimizin sağlıklı ve güç lü bir biçimde nefes alması, “yapısal ve ekonomik reformlar” ile bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine bağlı. Ekonomik reformların başarısı, yapısal reformlar ile sağlanacak güven ve şeffaflıktan geçiyor. Hukukun üstünlüğü ve eğitim, çağdaş ve katılımcı demokrasi, fikir ve ifade özgürlüğü, kurumların bağımsızlığı ve özerkliği ile liyakati esas alan bir sistemin inşası ekonomik reformların temelini sağlamlaştıracaktır. Yeter ki, enerjimizi kısır tartışmalarla harcamayalım. n Şu anda özel sektör olarak yaşadığınız en büyük sorunlar neler? Talep yetersizliği, faiz ve kur seviyelerinin yüksekliği, mali imkânsızlıklar, nitelikli işgücü yetersizliği KOBİ’lerin en öncelikli sıkıntıları arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra rekabeti engelleyen ve kısıtlayan sorunlar da söz konusu. Ödeme gecikmeleri, sanayinin toplam üretimdeki ağırlığı ve dış ticaret hacmi de genel sıkıntılar arasında yer alıyor. En can alıcı sorun ise nakit akışı, risk yönetimi ve tahsilat sorunlarıyla birlikte finansmana erişimde yaşanıyor. Özel sektör, riskini yönetmeye ve finansmana erişim kanallarına ulaşmaya çalışıyor. verimlilik esaslı, yüksek katma değerli üretim ve ihracat odaklı bir sanayi Yüzde 5’in altı krizdirpolitikasınaihtiyacımızvar. İnşaat ve gayrimenkul sektö rü ağırlıklı büyümeden sürdürülebilir kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmeliyiz. Doğru teşhis, doğru tedaviyi gerektirir. Geçici çözümlere değil, kalıcı reformlara ihtiyacımız var. 30 yıl önce dünyanın en büyük 15. ekonomisi olan ülkemizin, bugün (IMF tahminine göre) 20’nciliğe gerileyeceği görülüyor. Ekonomide yeni bir hikâye anlatacak adımların da “öngörülebilirlik, güven ve şeffaflık” temelinde “kural bazlı politikalar” çerçevesinde atılması önem taşıyor. Ana politikamızın, büyüme değil sürdürülebilir yüksek kalkınma, düşük enflasyon ve sürdürülebilir finansman odaklı olması gerekiyor. n Yıl sonu için kur, işsizlik, enflasyon, faiz öngörüleriniz nelerdir? Çok hızlı acayip bir talep patlaması beklemiyorum. Ama faiz oranlarının düşmesi insanlarda bir miktar pozitif etki yarattı. Türkiye’nin minimum yüzde 5 büyümesi gerekiyor. Bunun altı Türkiye için krizdir. Türkiye’nin büyüme, enflasyon ve faizde makro hedeflerin örtüştüğü ve piyasalara güven veren bir hikâye yaratması gerekiyor. Temkinli politikalar kurgularsak, faizi daha sağlıklı bir süreçte düşürmek mümkün. Kur ve faiz seviyelerinden çok büyümede ülkemizin istihdam ve işgücü rakamları açısından yüzde 5 ve üzeri sürdürülebilir bir seviyeyi yakalamasının daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Mevcut işsizlik, enflasyon ve faiz seviye lerinin sürdürülebilir olmadığı ortada. Değişken bir büyüme yerine sürdürülebilir bir büyüme, dengeli bir kur ve çift hanelerden kurtulmuş bir enflasyon, işsizlik ve faiz seviyelerinin hem risk primimiz, hem yatırım ortamımız hem de genel ekonomik görünümümüz açısından daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Bunun için de yapısal adımların atılması öncelikli hedefimiz olmalı. Diğer türlüsünde yıl sonunda çift haneli bir veri seti ile karşılaşmamız şaşırtıcı olmayacaktır. TÜRKONFED Ekonomik Beklenti Anketi’ni yanıtlayan üyelerimizin çoğu son 3 çeyrektir istihdamda artış beklemiyor, yatırım harcamalarının azalacağını öngörüyor. n Türkiye’de başta hukuk sistemi olmak üzere, birçok alanda ciddi tahribatlar var. Kurumların bağımsızlığı ve hukukun üs tünlüğü ekonomi açışından ne kadar önemli? Ekonomi ile demokrasi arasında doğrudan bir ilişki söz konusu. Yapmamız gereken ev ödevlerini zamanında yapamadık. Yatırımcılar için güven, şeffaflık ve istikrar önemlidir. Bu sadece bir ülkede yerleşik yatırımcılar için değil uluslararası yatırımcılar için de geçerlidir. Uluslararası yatırımcılar yatırım yapacakları ülkelerin öngörülebilir olmasına dikkat ederler. Bunun içinde yatırım yapacakları ülkede temel aldıkları faktör ve belki de en önemlisi hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığıdır. Zamanın ruhunu yakalamamız gerekiyor. Demokrasimizi geliştirirsek, ekonomimiz de gelişecektir. Böylece yabancı yatırımcıların ülkemizi güvenli liman olarak yeniden görmesi de sağlanacak. Siyasal İslam ve dönüşümün iki yüzü Siyasal İslam, kapitalist devleti ve ekonomiyi yönetmeye uygun bir siyasi ideolojik hareket değildir. Ancak bu akım devleti, ekonomi yönetimini ele geçirince toplumda önemli yapısal dönüşümler başlar. İslamcı entelijansiyanın bir kısmında “Ya bir karşı tepki gelir de kazandıklarımızı kaybedersek” kaygısı uyandıran kimi dönüşümler de Siyasal İslamın egemen kesimi içinde, bu sürece paralel olarak ilerler. Dönüşümler ve sonuçları Bu bağlamda, radikal İslamcı Yeni Akit gazetesi yazarı, Dilipak’ın “içerden biri” olarak, gözlemleri oldukça ilginçtir. Dilipak bir süredir, İslamcı entelijansiyanın kapitalist tüketim ve haz kültürünün içine çekilmekte, bir anlamda “yozlaşmakta” olduğundan yakınıyordu. Geçen perşembe günü yayımlanan yazısında da tekrarladığı bu kaygılarına ek olarak bu kez, ona göre “olumlu” bir gelişmeye de dikkat çekti. Dilipak’a göre, geleneksel olarak laik cumhuriyetçi muhalefeti temsil eden CHP’de, bir süredir (AKP iktidarı döneminde) İslamcı kültüre, düşünceye bir yakınlaşma yaşanıyor, ancak, hiç kimse, “İmamoğlu kadar CHP içinde İslam kimliği ile yüzleşmeyi sağlayamamıştı.” … “bugün CHP tabanı düne göre daha dindar. Bu din; Kur’an, siret ve sünnetle birebir örtüşmese de böyle.” Dilipak, bu “olumlu” gelişmenin yanı sıra, kendisini kaygılandıran bir dönüşümü de şöyle özetliyor: “Servet ve iktidar Müslümanları bozdu. Müslümanım diyenlerin serveti ve gücü, aklının ve imanının önüne geçince çok büyük bir savrulma yaşandı ve inandıkları gibi yaşamayı bırakıp, yaşadıkları gibi inanmaya, iktidar ve servete ulaşmak için birbirleri ile yıkıcı bir rekabete giriştiler.” Dilipak, belki farkında değil ama bu, “kâr makinesi” olarak sermayenin “vantuzlarını” yapıştırdığı her sınıf ve tabakanın kaçınılmaz kaderidir. Sermaye her şeyi tüketir, tüketirken dönüştürür. Siyasal İslam, iktidar ve demokrasi Shadi Hamid’in Temptation of Power Islamists & Illiberal Democracy in a New Middle East (İktidarın baştan çıkarıcılığı Yeni Ortadoğu’da İslamcı ve İlliberal demokrasi) Başlıklı çalışmasını hazırlarken, iki yıl boyunca bölgede yaptığı gözlemler, İslamcı entelijansiya ile yaptığı söyleşiler, siyasal İslam ile siyasi iktidar ilişkisine ışık tutuyor. Özetle, Hamid, siyasal İslamın, ideolojisinin ve siyasi projesinin liberal demokrasiyle uyumlu olmadığını gösteriyor. Siyasal İslamın muhalefetteyken, seküler devletin koyduğu sınırların etkisiyle, ama projesinden vazgeçmeden, daha ılımlı kapsayıcı, eşitlikçi, demokratik bir dil kullanıyor, iktidara gelmeye başladığı zaman da hızla bu ılımlı, kapsayıcı, demokratik dili terk ederek kendi projesini topluma dayatmaya başlıyor. Hamid’in çalışması, bu eğilimin, iktidarda radikalleşerek güçlendiğini gösteriyor. Bu süreci, yalnızca 17 yıllık AKP yönetimine bakarak değil, Mısır’da Mursi’nin başkan olduğu ve siyasal İslamın mecliste çoğunluğu kazandığı kısa sürede gündeme gelen yasalardan ve uygulamalardan, son yıllarda Endonezya’da hızla ilerleyen dönüşüm sürecinden de izleyebiliriz. Hamid’in de “illiberal” kavramıyla işaret ettiği gibi, siyasal İslamın iktidarının toplumda başlattığı dönüşümler bireysel hakları ve özgürlükleri, parlamenter demokrasinin kurumlarını yok eder, toplumu giderek dinci kültürün, siyasal İslamın yörüngesine çekerken, siyasi iktidarı siyasal İslamın egemen sınıfının (İslamcı entelijansiyanın) elinde yoğunlaştırır. Bu süreç, ekonomide “toplumsal artıkdeğere” el koyma noktasında ekonomi dışı zora dayanan pratikleri, buradan kaynaklanan “israfı” yaygınlaştır, böylece, kapitalizmin kriz dinamiklerini güçlendirir. Siyasal İslamın iktidarında siyasi baskı ve şiddet ile ekonomi yönetiminin (kapitalist sömürünün) kaynaşması bir tür “Yeni Faşizme” yol açar. Bu “Yeni Faşizme”, siyasal İslamın kültürel dünyasıyla bir yakınlaşma arayarak, o dünyaya daha fazla gömülerek, bu arada salt ekonomik çıkarları ve sömürüyü, yolsuzluğu vurgulayarak direnilemez. Karşıt bir özgürlükçü, Aydınlanmacı kültürel “dünya”, söylem ve hegemonya inşa ederek direnilebilir. Karşıtına benzemeye başlayanın, siyaseti ve kimliği yok olur! Akıllı telefonlara 1.8 milyar Avro Küresel akıllı telefon satışları yılın ilk yarısında 210 milyar Avro olurken, Türkiye’de aynı dönemdeki satışların tutarı 1.8 milyar Avro (11.8 milyar lira) oldu. Pazar araştırma kuruluşu GfK’nin verilerine göre, bu yıl tüketici teknolojisi ürünlerine 1 trilyon Avro harcanması, bunun yaklaşık yüzde 43’ünün daha yüksek özelliklere sahip akıllı telefonlardan kaynaklanması bekleniyor. Türkiye’de ekran boyutu 5.5 ve üstü inç olan, 20MP ve üstü kamera ile 64 GB ve üstü depolama özelliğine sahip akıllı telefon lardan 109 milyon Avro’luk (691 milyon lira) ciro elde edildi. Türkiye’deki tüketicilerin ilgisini çeken akıllı saatlerin satışı da yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüz de 47 arttı. l AA Balık fiyatları, beyaz eti solladı Balık fiyatların yüksek olması nedeniyle satışlarda durgunluk hakim. Tavuk etini sollayan balık fiyatlarında, hem vatandaş hem de satıcılar fiyatların düşmesini bekliyor. Vatandaşın en çok rağbet gösterdiği hamsi de fiyatlar 20 TL’den başlarken, İstavrit 25, Çinekop 40, Palamut 40, Levrek ise 35 TL’den satılıyor. Pazar esnafı, yüksek fiyatlar nedeniyle şuan için satışların az olduğunu ifade ederek, havala rın iyice soğumasıyla fiyatların da düşeceğini umut ediyor. Kar yağışı ile birlikte balıkta da bolluk olacağını ve böylece fiyatların da düşeceğini söyleyen esnaflar, şimdilik beklemekle yetiniyor. l İHA ‘Yandaşı değil, emekliyi düşünün’ MUSTAFA ÇAKIR CHP Muğla Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Süleyman Girgin, BDDK’nin 46 milyar liralık ‘batık kredi’ kararı ile ‘yandaşların’ borcu silinirken, emeklilerin maaşlarının artmasını ve 2000 sonrası için intibak yapılmasını beklediklerine dikkat çekti. Girgin hükümete, “Yandaşı değil vatandaşı düşünün” çağrısı yaptı. Girgin, ödenen prim miktarı, prim ödeme gün sayıları, sigorta lılık süreleri ve emekli oldukları yaşlar aynı olmasına karşın emeklilerin aylıkları arasında farklılıklar bulunmasına dikkat çekti. Girgin, 2 birçok emeklinin mağduriyetinin devam ettiğini kaydetti. l ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear