14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 27 EYLÜL 2019 CUMA ‘I speech kürsü’ Tamam… Kabul ediyorum… Bu aralar, pek sık “İngilizce ukalalağına” kalkışıyor olabilirim. Ama bu haberi, bu sözleri atlamak olmazdı. Üzerine ciltler dolusu yazı, hatta doktora tezi yazılabilecek bir olayın sadece 3 sözcükte özetlenmiş halidir bu. Kimseyi hor görmek ya da alay etmek değil amacımız. Ama bu kadarına diyecek bir şey bulamıyor insan. Sayın Cumhurbaşkanı, belli ki birkaç sözcük ile sınırlı İngilizcesi ile “Ben burada oturduğum yerde değil, kürsüde konuşmak istiyorum…” (I want to speak at the standing desk) şeklinde bir talepte bulunmuş. İklim Konferansı’nda bir panelde söz sırası kendisine gelen Sayın Erdoğan, belli ki bir devlet başkanı olması hasebi ile, “Sıra sıra dizilmiş insanlardan biri” konumunda değil, onların önüne geçerek “özel bir konumda” hitap etmek istemiş. Zaten, en son o tür “sıra sıra dizili” pozisyonda hitap ettiği yer, hatırladığım kadarı ile şu meşhur “One minute” hadisesiydi. Davos’taki olay (29 Ocak 2009) yani. Olabilir. Bunlar zaman zaman yaşanan hadiselerdir. Son 35 yılda belki 50 kez görüştüğü bir yabancı ülke liderine “Nice to meet you” da (tanıştığımıza memnun oldum) denebilir, bir dil sürçmesi olarak. Aslında “Nice to see you” (tekrar görüştüğümüze memnun oldum) demek istemiştir, eminim. Bunlar, her yaptığını eleştirelim anlayışındakilerin aksine, bence çok fazla büyütülecek “gaf”lar değildir. Belki de kendisi doğrudan sorumlu değildir. Tercümanlar ne güne duruyor? Girselerdi devreye de, mecbur kalmasaydı kendi (yanlış) söylemeye. Ama beni, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ABD temasları sırasında kullandığı bu “I speech…” lafından çok BM Genel Kurulu’na hitabı ve sonrasındaki bir başka toplantıda söyledikleri etkiledi. Daha doğrusu utandırdı. Genel Kurul’a hitabı sırasında, “Herkes için adalet, herkes için hukuk, herkes için refah, herkes için barış, herkes için güvenli gelecek” derken, neler hissetti bilemiyorum. Ama dünyaya böyle bir iddialı ve büyük bir “vaaz” niteliğindeki bu sözleri ederken, kendi ülkesinde barışın, hukukun, adaletin, refahın ve güvenli geleceğin nasıl ayaklar altına alındığını, hem kendisi hem de cümle âlem bilmiyor mu sanıyordu? Dahası, Genel Kurul’un ertesinde bir başka yan toplantıda, üstelik de “Nefret Söylemi ile Mücadele” temalı toplantıda konuşurken “Domuz yemek isteyenler var. Müdahale ediyor muyuz?” dediğini duyduğum anda, benim yüzüm kızardı. Yani? Aslında müdahale edebilme hakkı olmasına rağmen, bir “lütuf” yapıyormuş da, “ekstra bir hak” tanıyormuşçasına, üst perdeden bir tolerans(!) gösterisinde bulunuyordu. Yıllar önce yaptığı bir konuşmada “Affedersiniz Ermeni dediler…” sözlerini sarf ettiğinde de aynı utancı (evet ben onun yerine) hissetmiştim. Ülkemin en üst makamında oturan bir siyasi liderin, “kendisi ile aynı kökenden ya da dinden olmayan, aynı düşünceyi paylaşmayan, aynı biçimde yaşamayan, aynı gıdaları tüketmeyen” insanlara bakışını sergilemesi açısından ibret verici bir “ikrar” anlamına geliyor bu sözler. “Affedersiniz domuz” da diyebilirdi. O kadarını yapmamış yani.  Aynı saatlerde, yani bu “I speech” ve “Domuz etine bile karışmıyoruz” kelamının edildiği saatlerde, Türkiye’nin caddelerinde trafik polisleri, arabaları durdurup (kendi araçlarında) “Neden sigara içiyorsunuz?” diye insanları sorgulamaya ve ceza kesmeye başlanmıştı. Neden? Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “çocukların bulunduğu araçlarda bile sigara içiyorlar. Olmaz öyle” mealindeki sözleri, kolluk kuvvetleri tarafından “I order” (ben öyle emrediyorum) olarak algılanmıştı. Hayatı boyunca tek bir sigara içmemiş, ve o lanet zehirli duman üretim kaynağından nefret eden bana bile “Yok artık!..” dedirten bir tür “IV. Murad’vari” hareketler bunlar. Gerek yok. Üstelik o yanlış inanışla “şaşaalı, şatafatlı harcamalarla, gösterişli saraylar ve makam uçakları ile sağlanmaya çalışılan sözde itibarımızı” ülke olarak beş paralık ediverecek pratikler bunlar. Nasıl derler? “Türkiye sizinle…… Mahcup oluyor.” Geçen gece TV’de bir yandaş gazeteci, Cumhurbaşkanı’nın BM Genel Kurulu konuşmasını “Eski SSCB lideri Nikita Kruşçev’in tarihi (ayakkabısını çıkarıp kürsüye vurduğu) BM konuşmasına” benzetiyordu. Talihsiz bir karşılaştırma tabii. Her açıdan. Yarım asrı aşkın TürkiyeABD ilişkilerinde belki de en kritik dönemden geçilirken iki ülke devlet başkanları arasında “girdiçıktı on beş dakikalık” bir randevu bile alınamamamış olması “itibar” ve durulan yer ile ilgili sanırım yeterince fikir veriyor. TASARIM: EMİNE BİLGET DİZİ EKONOMİDE YENİ ATILIMLAR F arklı yüzyıllarda çok farklı medeniyetlere evsahipliği yapmış bir coğrafyanın mirası olarak Hindistan’ın modernleşme hikâyesinin çok da doğrusal bir çizgide ilerlediğini söyleyemeyiz. Bu hikâyede bir yandan İngiltere sömürge döneminin mirası olan İngilizcenin ve Batı’ya özgü kurumsal yapının kolaylaştırdığı 2Küreselleşmeyerelleşme döngüsünde Hindistan EZGİ KARDEŞ 21. yüzyıl Bir yanda Batı’ya özgü kurumsal yapının kolaylaştırdığı küreselleşme çabaları, diğer yandan da şaşırtıcı ölçüde korunmuş olan yerellik/ yerelleşme hareketleri var. Tüm bu toplumsal dönüşüm sürecinde, dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi Hindistan’ın, gelir Hindistan’ı küreselleşme çabaları, diğer yanda da şaşırtıcı ölçüde korunmuş olan yerelleşme adaletsizliği, toplumsal cinsiyet temelli şiddet gibi zorlukların hareketleri aşılması gerektiği apaçık. Yine de, tüm bu zorluklara rağmen ekonomik büyüme hızıyla Asya’daki güç mücadelesinde ? Önyargıları büyük bir potansiyel barındırıyor. Eğitim, bilim ve yazılım alanındaki başarısıyla dikkat çeken Hindistan, son olarak kendi akıllı YIKMAK telefonu ve otomobilini üretti. Küresel şirketlerin ülkede yatırım yapabilmesi için vergi kolaylıkları adımı attı. Öte yandan uzay endüstrisine de ciddi yatırımlar yapıyor, bu kapsamda Ay’ı keşfetme çabalarını sürdürüyor. Hindistan’ı ilk kez ziyaret eden biri, popüler kültür ve oryantalist anlatılar haricinde bir araştırma yapmamışsa bazı önyargılara sahip olabiliyor. Bu ülkeye dair yanlış bilinen genelleştirmeleri Asya’nın şöyle sıralayabilirim: l Fakir ama mutlu: Özellikle büyük kentlerde, yoksulluk/yokluk koşullarının hüküm sürdüğü bir ülkeden daha çok “ikiliklerin ülkesini” görebilirsiniz. Dünya ‘Silikon nın en hızlı büyüyen ekonomisi, Hindistan. Tam da bu nedenle sokaklarda hatırı sayılır miktarda orta sınıftan insanla karşılaşabiliyorsunuz. Yine de neoliberal büyümeyle gelişmekte olan her ülkede ol Vadisi’ duğu gibi, gelir uçurumu da hissediliyor. Lüks araçlı semtlerin hemen ötesinde, evsizlik gerçeğiyle yüzleşebiliyorsunuz. l Kirlilik, kaos: Bu bahsettiğim “ikilikler”, Hindistan’ın altyapı yetersizlikleriyle boğuşan ülke imajını da kırmayı sağlıyor. Evet, “Gerçek Hindistan” deneyiminin içinde, trafik kaosu ve kirlilik sorunu ol duğu bir gerçek; ancak bir yandan da ye şil doğası ve bu ruha uygun olarak düzen lenmiş parklarıbahçeleri de var. l Kast sistemi: Kökü erken dönem Hint tarihine kadar giden kast sistemi, Hindistan denilince ilk akla gelenlerden... Ancak konuştuğum çoğu yetkili, bağım sızlık sonrası bu sistemin yumuşatılması için yasal düzlemde birçok adımın atıldı ğını savunuyor. l Çok tanrılı Hinduizm: Hindu dininde 330 milyon tanrı var. Bu, Hinduizmin çok tanrılı bir din olduğu algısı yaratıyor, an cak doğru değil. Hinduizm’de inanılan tek Bengalore sokaklarında adım başı, irili ufaklı Hindu tapınakları bulunuyor. bir tanrı var, Brahman. Diğer tüm tanrılar sa onun tezahürü olarak görülüyor. Infosys çalışanları, bir festival için geleneksel Hint kıyafeti sariyle poz veriyor. Yazılım alanındaki yatırımlarla ilgili bilgi almak için rotamızı, Karnataka eyaletine bağlı Bangalore kentine, ülkenin ikinci büyük bilgi teknolojileri şirketi Infosys’e çeviriyoruz. 145 dönümlük alana kurulu bu devasa kampusun tamamını ancak golf arabalarıyla geziyoruz. Kampusta en etkileyici olan şey ise kendi adıma, iki yıllık serüvenini henüz tamamlamışken 1983’te taşındığı sırada kıraç bir arazi olan bu alanın deyim yerindeyse bir yağmur ormanına dönüştürülmüş olması. 22 bin kişinin çalıştığı kampus ayrıca, güneş enerji panelleri, motorlu araçların ve sigaranın yasak olmasıyla da bir hayli çevre dostu. Akıllara ister istemez, Hintlilerin yazılım alanında nasıl olup da bu kadar başarılı olduğu sorusu geliyor. Konuştuğumuz uzmanlar, bunu, bağımsızlığını ancak 1947’de kazanabilen ülkelerinin üretim seçeneklerindeki kısıtlamalarla açıklıyor. Buna göre, Hindistan’ın 80’li yıllarda alt yapı yetersizlikleriyle boğuşurken ağır sanayiye yönelmesi imkansızdı, bu nedenle eldeki az sayıda bilgisayarla bile kurulabilecek bilişim şirketlerine ağırlık vermek daha kolaydı. Yoga diplomasisi Yaşam Sanatı Aşramı’nda, stresi azaltmaya yönelik meditasyon/yoga teknikleri öğretiliyor. Ezgi Kardeş “Aşram”, Sanskritçe’de bilgelerin inzivaya çekildiği, doğayla iç içe geçen yer anlamına geliyor. Kampus içinde ulaşım bisikletle sağlanıyor. Yeni Delhi yönetiminin ülke ekonomisini kalkındırma ajandasındaki başka bir stratejisi ise turizmi çeşitlendirmek. Bunun nedeni, ülkedeki dış turizmin, hedeflenenin altında kalmış olması. Turizm Bakanlığı’nın son verilerine göre, geçen yıl ülkeyi ziyaret eden turist sayısı 10.6 milyondu. Bu sayıyı artırmak için alternatif turizm, sağlık turizmi, eko / yeşil turizm gibi seçenekler öne çıkarılanlar arasında. Hindistan’da alternatif rota arayışında olanlar için ilk akla gelen şüphesiz, bu topraklardan doğan yoga ve meditasyon merkezli dinlence olurdu... Sanskritçe’de, bilgelerin inzivaya çekildiği doğayla iç içe yer anlamına gelen “Aşram”lar, Hindistan’a bu tür bir amaçla giden turistlerin en fazla tercih ettiği yerlermiş. Biz de, Bangalore’deki son günümüzde rotamızı, merkezden 25 km uzaklıktaki Udipalya köyünde bulunan Art of Living / Yaşam Sanatı Aşram’ına çeviriyoruz. Tamamen gönüllülük esasına dayanan bu merkezdeki programlar, nefes teknikleriyle duygu durumunu yönetme, daha da önemlisi vücudu stres hormonlarından arındırma amacı taşıyor. Alameti farikası ise gündelik yaşamda kolayca pratik edilebilecek bu nefes/meditasyon/yoga tekniklerini, “şiddetten ve stresten uzak bir dünya” ütopyasına uyarlayabilmiş olması. MEDİTASYONLA REHABİLİTASYON levi, aslında bu kültüre aşina olanları pek de şaşırtmı Aşram’dan ayrılmadan önce, gönüllü eğitmenlerle, Yaşam Sanatı Aşram’ını, 1982’de 10 günlük sessiz inzivası sırasında keşfettiği teknikleri başkalarına da öğretme amacıyla kuran Hint ruhani lider Sri Sri Ravi Shankar, aynı zamanda bir aktivist. Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile Bogota hükümeti arasında yarım asırlık iç savaşa son vermek için yapılan müzakerelere arabuluculuk eden isimlerden. “Barış elçisi” olarak çıktığı yolda başta Keşmir olmak üzere Afganistan, Irak, İsrailFilistin, Pakistan gibi bölgelerde “çatışma çözümleri” çalışmaları yapmış. Daha da etkileyici olanı, Shankar’ın vakfının, silah bırakan FARC militanlarının topluma kazandırılmasından, Irak’ın Sincar dağlarında IŞİD’li militanların seks kölesi olarak hapsedilen Ezidi kadınların rehabilitasyonuna uzanan birçok tedaviye imza atmış olması. Hatta, IŞİD zulmünden kaçtıktan sonra yaşadığı vahşeti dünya kamuoyuna aktaran ve bu çabalarıyla Nobel Ödülü ‘ne layık görülen Ezidi aktivist Nadya Murad da, bu programın katılımcılarındanmış. Yoga ve meditasyonun, çoğu diplomasi ve insani yardım kuruluşlarının görev alanında sayılan sahalardaki bu yeni iş yor. Hindistan’da Shankar’ın teknik bilimle uğraşan bir lerinden Sudars çok spiritüel/gu han Kriya’yla baş ru bulunuyor. Ör layan kısa bir medi neğin Yaşam Sanatı Modi, Uluslararası tasyon deneyimi de Aşramı’nda gönüllü olan eğitmenler arasında yarı za Yoga Günü’nde. yaşıyoruz. Kendi deneyimim özelinde, bu teknik manlı ya da proje bazlı çalışan mü hakkında şunu söyleyebilirim: Gün hendisler de hatırı sayılır sayıda. Tüm bu delik yaşamda maruz kaldığımız stresle çabalar çerçevesinde Hindistan Başba baş etme stratejisi olarak istemsizce ge kanı Narendra Modi’nin son yıllarda dü rilen bedenin her noktasının rahatlaya zenlenen Uluslararası Yoga Günü’nde rak yer çekimine yenik düştüğünü his ki etkinliklere bizzat katılması, yoganın gündelik yaşama entegre edilmesi yönündeki telkinleri de unutulmamalı... sedebiliyorsunuz. Üstelik, bu tür bir pratiği gündelik yaşamda kullanmak hiç de zor değil. BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear