23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 30 TEMMUZ 2019 SALI YORUM Moskova’ya doğru, dört ‘eksen kayması’! 19Mayıs 1919 ile başlayan Kurtuluş Savaşı ve arkasından Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluşu kaçınılmaz olarak Atatürk’ün Moskova (ve Sovyetler Birliği) ile yoğun işbirliğini gerektiriyordu. Avrupa emperyalizminin boyunduruğu altında çürümüş ve işgal edilmiş Osmanlı Devleti İngilizci, Almancı, Francoman “ekseninde” kilitlenmişti. Atatürk, kurtuluş ve kuruluş yıllarında Sovyetler Birliği’nden siyasi, askeri ve iktisadi çok büyük destek aldı. Lozan’da Rusya arkamızda olduğu için İngiltere ve diğerleri Lozan koşullarını kabul etmek zorunda kaldılar. Çökmüş Osmanlı hanedanının “Avrupacı” ekseninden önemli bir eksen kayması sağlandı. Ancak Atatürk, “Avrupa’nın uzun yıllardan beri geliştirdiği, çağdaş değerler sistemini benimsemiş bir lider olarak” bu eksen değişikliğini yaptı. Osmanlı yönetiminin “Avrupacılığına” karşılık, “Avrupalı değerlerini benimsedi”: Bilimden sanata ve uygar yaşam tarzına kadar, Atatürk devrimlerini uygulamaya soktu. Az yazılıp çizilmiştir ama 1958 ekonomik krizini takiben Moskova’ya eksen kaymasının “kapısı aralandı”: 1958’de Amerika’nın empoze ettiği liberal politikalar kriz yaratmıştı. Menderes, ABD’den ekonomik destek istedi. Hayır yanıtını alınca 1960 yılı başında Moskova’yla teması düşündü: Petrol Ofisi ve İş Bankası karşılığında yardım istenecekti. Bu arada Menderes rejimi anti demokratik uygulamaları yoğunlaştırmıştı. Tahkikat Komisyonlarından polis baskısına kadar. 2728 Nisan 1960 olaylarını Sencer Divitçioğlu, Gülten Kazgan, Demir Demirgil, İsmet Sungurbey hocalarımla birlikte yaşadım. Rektör Sıddık Sami Onar’ın “Frukolar” tarafından sürüklenişini gördüm. 27 Mayıs sonrası ABD için “sürpriz oldu”: şapkadan 1961 uygar anayasası ve Devlet Planlama Teşkilatı çıktı. İnönü hükümeti varken Kıbrıs’ta Kanlı Noel olayları oldu: EOKA ve Makaryos güçleri Türklere saldırınca İnönü jetleri gönderdi. Ve arkasından “ünlü Johnson mektubu çıkageldi”: İnönü “eksen değiştirecek” bir çıkış yaptı: ABD’nin baskına ve ambargoya karşılık, “yeni bir dünya kurulur, Türkiye de onun içinde yerini alır” dedi. Ve bir üst düzey yetkiliyi ekonomik ilişkileri geliştirmek için Moskova’ya gönderdi. Ama hemen ardından bazı “oyunlarla” ABD tarafından iktidardan düşürüldü, Demirel başbakan oldu. Menderes’in kapısını aralamaya çalıştığı ve “devrildiği” Moskova yolu İnönü’nün tarihe geçen cümlesi ve keskin duruşu bir anlamda yeni anayasa ve Devlet Planlama Teşkilatı ile ivme kazandı: Fiili eksen değişikliğini uygulamak Demirel’e kaldı: 1965’ten 1974’e kadar Moskova ile işbirliği sonucu Aliağa rafinerisinden İskenderun Demir Çelik’e ve Seydişehir Alüminyum’a kadar 15 dolayında çok önemli tesis gerçekleşti. Ortalık Rus teknisyenleri ve mühendisleri ile kaynıyordu. Adeta Atatürk dönemine yeniden dönülmüştü, hem de 1961 uygar anayasası ile birlikte. Ve ondan sonra ABD, bu eksen kaymasının yerleşmesini önledi: 12 Mart ve 12 Eylül “ABD’ye yakın büyük sermaye çevreleri, dinci örgütler ve Amerikancı TSK mensupları” tarafından birlikte gerçekleştirildi. Sivil demokratik toplumsal örgütlenmeler yerine dinci örgütlenmelerin topluma egemen olmalarının yolu açıldı. Ve gelelim Erdoğan’ın Moskova seferine 2002’nin içinde AKP, ABD’nin de desteği ile iktidara taşınırken kimse “bugün S400’leri konuşacağımızı aklının ucundan bile geçiremezdi”. Birine söyleseniz, “sen delirdin mi” yanıtını alırdınız. Ama oldu işte. Ben R.T. Erdoğan’ın da, kesinlikle aklından geçtiğine inanmıyorum. Peki, nasıl oldu da iki kere iki beş ediverdi? Meselenin temelinde “siyasal İslamABD işbirliğindeki çelişkiler yatar”. Ortadoğu’da ve İslam dünyasında, “ABD’nin desteği ile iktidara gelen yönetimler” iki seçenekle karşı karşıya bırakılırlar: Ya ABD’nin (ve emperyalizmin) dediklerini yerine getireceksiniz, Ya da onunla sürekli kavga etmek, çatışmak konumunda kalacaksınız. Gülen cemaati (ve FETÖ) bu tezi, tarihe geçecek bir doğrulukla kanıtlamıştır. Yeşil kuşak belasına ABD (ve Batı) tarafından kilitlenmiş Müslüman ülkelere baktığımızda, bunun tarihteki tek istisnasının, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti olduğu görülür. Bursa Belediye Başkanı’nın 30 Ağustos zaferine “mesafeli” duruşu, yukarıda anlattığım çelişkinin somut kanıtı değil mi? Ben R.T. Erdoğan’ın, ABD ile ipleri tamamen koparacağını hiç sanmıyorum. AKP iktidarı döneminde ABD “içimize” o kadar nüfuz etmiş ki, ancak Erdoğan’ın bulacağı formülün, “orta yol ekseni görünümlü bir Amerika hattı olacağını düşünüyorum”. Kuzey Suriye’deki “görüşmeler” bunun göstergesidir. YPG (ve PYD) oluşumunun ve güçlenmesinin sürmesi, bunu göstermiyor mu? Atı alan Üsküdar’ı geçiyor, ama sınırımızın öbür tarafında... 30 TEMMUZ 2019 SAYI: 34264 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:05 03:55 04:25 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05:51 13:16 17:11 05:38 13:00 16:53 06:04 13:23 17:14 Akşam 20:31 20:12 20:32 Yatsı 22:09 21:48 22:04 17. Osmanlı padişahı ve 96. “İslam halifesi” IV. Murad (16231640 tahtta oturduğu yıllar) “içki” içerdi... Üstelik “halife” idi! Ancak halkın “alkol, sigara ve kahve kullanmasını” yasakladı! İstanbul’daki uygulamayı görmek için kıyafet değiştirerek, denetime kendisi çıktı, hatta içki içenleri idam bile ettirdi... Halife IV. Murad’ın “din işlerinden sorumlu” Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi ise bir şiirinde şöyle diyordu: “Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai... (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakârlığa / Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakâr.)” Üstelik “şeyhülislam” idi... HHH Osmanlı padişahının ve din işlerinden sorumlu Şeyhülislam’ın uygulamalarına, günümüzün Reisi Cumhuru, AKP Reisi Umumisi, Veziri Azamı, T.C. Merkez Bankası’nın yeni “patronu” Recep Tayyip Erdoğan’ın, “içki satışlarına getirilen sınırlamalara ve zamlara” tepkilere karşı şu yanıtı verdi: “İki tane ayyaşın yaptığı yasa, sizin için muteber oluyor da, inancın emrettiği bir gerçek, bir vaka, niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor!” Bugün, o “ayyaşlar” acaba kabirlerinde bu sözlere ne diyorlardır? HHH Reisi Cumhuru, AKP Reisi Umumisi, Veziri Azamı, T.C. Merkez Bankası’nın yeni “patronu” Recep Tayyip Erdoğan, (bugünlerde sesi çıkmadığı için adını anımsayamadım) Damat Paşası ve Maliye Nazırı’nın uygulamalarını anımsayalım... Bu yılbaşından sonra basına yansıyan “içkivergi” haberlerine geçmeden önce şu haberlere göz atalım: HHH 4 kadehten 3’ünün parası Maliye’ye vergi ola rak gidiyor. (İthal olmadığı halde!) İçkide ÖTV, 11 yılda yüzde 524 arttı! 2004’te 44 bin litre ra kı satılırken 2018’de 36 bin litreye geriledi. (Nü fus artışı ile ters orantılı) 3 Temmuz, Sözcü: ÖTV Kanunu’nun 12. Sahte içkiden ölenlerin katili kim? (1) maddesi uyarınca asgari maktu ve maktu vergiler ocak ve temmuz aylarında önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen Üretici Fiyat Endeksi’nin (ÜFE) değişim oranında güncellemeye tabi bulunuyor. Kırmızı ışıkta geçen insanların canına kasteden sürücü 235 TL, uyuşturucu satan 167 TL ceza öderken vergisini ödeyip saat 22.00’den sonra satılan bira için 37 bin TL ceza kesiliyor. HHH AKP iktidara geldiğinde 1 dolar 1.65 TL idi. Bugün 5.70 TL oldu. Artış oranı yaklaşık yüzde 344... 70cl’lik bir şişe rakı o zaman 8.25 TL iken, bugün 152.50 TL. Artış oranı yüzde 1843... O tarihte bir şişe 70’lik rakı 5 dolara alınırken, bugün 26.70 dolara alınabiliyor. HHH Habertürk, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) OcakHaziran 2019 döneminde gerçekleşen ÜFE oranını yüzde 8.1 olarak açıklamasından sonra, Gelir İdaresi Başkanlığı söz konusu vergi kalemlerini güncelleyerek internet sitesinde duyurdu. Yasa ile daha önce yılda 2 kez enflasyon güncellemesi yapılacağı belirtildiği için bu kez yeni ÖTV oranlarını gösteren liste Resmi Gazete’de yayımlanmadı! Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesine konuldu! Değişiklik 2 Temmuz 2019’dan itibaren geçerli... HHH İngiliz iktisatçı Sir Thomas Gresham’ın (15191579) “İyi para, kötü parayı kovar!” sözü ünlüdür... Keşke dolara yatırım yapanlar, bu sözü bilip rakıya yatırım yapsalardı! HHH 5 Temmuz, Cumhuriyet: Zamlar kaçağa itiyor. İçilen her 4 kadeh alkollü içkinin 3’ü vergiye gitse de, tüketiciler yüksek vergiye rağmen, içki tüketiminden vazgeçmeyeceklerini söylüyor. HHH Basından haberler: 2 Ocak, Cumhuriyet: 70’lik rakının Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) 59.64 TL’den 67.68 TL’ye, 21 Temmuz, Sözcü: Avrupa’da alkolün en pahalı olduğu 2. ülke Türkiye... HHH İçkiye, ÖTV artışlarının hızlandığı 2010’da, fiyatı 130 TL’den 145.5 TL’ye ve rakı, viski, cin, “Geleneksel Alkollü İçki Üreticileri Derneği Baş votka’da ÖTV vergisi 70.30 TL’den 79.86 TL’ye kanı” Galip Yorgancıoğlu “Sahte içki üretenle çıktı. re gün doğdu... Sahte hortlar, ölümler başlar...” 3 Haziran, Sözcü: 11 yılda alkollü içkiden alı demişti. nan ÖTV 5’e katlandı. Bırakalım dokuz yılı, 2019’da bu kehanetin ne 10 Haziran, Cumhuriyet: 1 litrelik rakıdaki her ölçüde gerçekleştiğine cuma günü göz atacağız... Değişmeyen nal toplarEvrim üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ali Demirsoy Cumhuriyet’e konuştu: SENA YAŞAR Doğabilimci Prof. Dr. Ali Demirsoy, evrim teorisinin “tartışmalı ve anlaşılması zor” olduğu gerekçesiyle ortaöğretim müfredatından çıkarılmasını ve “eğitimde dinselleştirme” politikasının giderek hâkim hale getirilmesine ilişkin, “Bu bir proje olarak yürütülüyor. Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de aydın ve yaratıcı insan gücünü ortadan kaldırabilmek için ‘evrim düşüncesi’ yasaklanıyor. Türkiye son 2030 yıldan beri yalnızca ‘maymun, Darwin, evrim’ kelimelerine kilitlenmiş durumda. Eğer siz bu 3 kelimeyi söylemeden evrimi insanlara anlatıyorsanız suratınıza bakıyorlar. Evrimin esas konusu ‘insanın maymundan meydana gelmesi’ değildir, evrim bütünüyle ‘değişebilirlik ve gelişebilirliği’ inceleyen bilim dalıdır” dedi. “Evrim”, “Uygarlık ve Bilim”, “Çocuklar için Evrim” ve “Biyolojinin Gizemi” kitaplarının yazarı Doğabilimci Prof. Dr. Ali Demirsoy, eğitimde, sosyal yaşamda ve teknoloji gibi birçok alanda bilimden uzaklaşmanın Türkiye’nin geleceği için yaratabileceği tehditleri Cumhuriyet’e değerlendirdi. Evrim üzerine bilimsel çalışmalar yürüten Demirsoy, “Evrim A olarak girilen yerden B olarak çıkabilmenin adıdır” diyor. Bu teoremi ise “Yeni koşullar karşısında eski bilgisini, davranışını, dünya görüşünü revize eden ve uygulayabilen insanlar ancak başarılı olabilir. İnsan, yeni koşullara uyum sağlayabilmelidir. Örneğin bir konferansa A olarak girmişseniz, o konferansı dikkatle dinledikten sonra kısmen de olsa dünya görüşünüz değişmişse B kişisi olarak çıkmışsınız demektir” diye açıklıyor. Esas konu maymun değil Değişime ayak uydurabilen bireyin geleceğe yönelik adımlar atabileceğini ve yeni koşulları yorumlayabileceğini belirten Demirsoy, “Israrla ‘yok ben A’yım değişimi kabul etmiyorum’ diyorsanız, şimdiye kadar ortadan kalkan tüm canlılar gibi siz de ortadan kalkarsınız. Değişebilen toplumlar ancak evrimleşebilir, gelişebilir. Diğerleri ancak nal toplarlar” dedi. Evrimde esas olarak anlatılmak istenen şeyin “değişebilirlik” olduğuna dikkat çeken Demirsoy, “Türkiye ne yazık ki 2030 yıldan beri yalnızca ‘maymun, Darwin, evrim’ kelimelerine kilitlenmiş durumda. Eğer siz bu 3 kelimeyi söylemeden evrimin ne olduğunu insanlara anlatıyorsanız suratınıza bakıyorlar. ‘İnsan maymundan meydana geldi’ diye bir şey tutturmuşlar. İnsan maymundan meydana gelmedi, evrimin esas konusu da bunlar değil. Türkiye’deki evrim tartışmasının ‘maymun’a kilitlendiğini söyleyen Prof. Dr. Demirsoy, “Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de aydın ve yaratıcı insan gücünü ortadan kaldırabilmek için ‘evrim düşüncesi’ yasaklanıyor” diyor. Evrim, değişebilirliği ve gelişebilirliği inceleyen bir bilim dalıdır. Uygarlaşmak için bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı. Afganistan gibi Türkiye’de AKP hükümetinin eğitimde dinselleştirme ve “dindar nesil yetiştirme” politikalarını her geçen gün artırmasına ve “tartışmalı ve anlaşılması zor” olduğu gerekçesiyle “evrim” konusunun müfredattan çıkarılmasına ilişkin de konuşan Demirsoy, şunları kaydetti: “Yapılmak istenen çok açık. Evrim, Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de aydın ve yaratıcı insan gücünü ortadan kaldırabilmek için yasaklanıyor. Bir çocuğun yeni koşullara uyum sağlayabilmesi için ancak ortaöğretimde eğitim verirsiniz. Eğer ortaöğretimde kalıplaşmış, dogmatik düşünceler verirseniz o toplumu yok edersiniz. Türkiye’de yapılmak istenen de budur. Dünyada yalnızca Afganistan ve Suudi Arabistan’da evrim anlatılmıyor. Bu iki ülkenin düşünürleri çok akıllı oldukları için mi evrimi yasakladılar? Bugün İran’da dahi ortaöğretimin yüzde 60’ı evrim ile ilgili. Hiçbir ülke yok ki evrim olmadan bilime dayalı eğitim yapsın. Ama benim ülkemin insanına ‘Sen 1400 yıl önceki gibi yaşayacaksın’ deniyor. Dünyada böy le bir canlı hiçbir zaman hayatta kalmadı. Çabamız Türk gençliğini geleceğe hazırlamak; bilim adamları ve olayları önceden görebilen aydınlar yetiştirmek olmalı.” Demirsoy, “Çocuklar için Evrim” kitabını genç insanlardan düşünür yaratabilmek için yazdığını vurgularken, Türkiye’de çocuklara evrim anlatımının yasaklanmasıyla çocukların bunu öğrenemediğinin altını çizdi. Kitabın, Azerbaycan Türkçesine çevrilerek Azerbaycan’daki ortaokullarda okutulduğunu belirten Demirsoy, “Keşke bütün İslam ülkeleri bu kitapları okusa da uygarlığa hizmet edecek olan insanlar yetiştirsek. Dünyada kaynakların talan edildiği, nüfusun bu kadar arttığı bir yerde eğer biz bilim adamı yetiştiremezsek geleceğimiz karanlık demektir. Bunun suçlusu da Milli Eğitim Bakanlığı ve bu kararı alanlardır. Olanakların kısıtlandığı yerde gerçek çatışmalar başlar. Bu, evrenin kanunudur. Bir hesaplaşma günü çok uzakta değil. Bu hesaplaşma gününde ancak bilime sırtını dönmeyen ve bilim adamı yetiştiren ülkeler ayakta kalacak” dedi. Demirsoy, liseye ve üniversiteye giriş sınavlarında öğrencilerin başarısız sonuçlar almasının eğitimde bilimden uzaklaşma politikalarının bir sonucu olduğuna da dikkat çekti. l ANKARA MEDİPOL’E ‘KİRA’ TEPKİSİ Cumhuriyetin hafızası silinmez Medipol Üniversitesi Rektörü Ahmet Zeki Şengil’in Ankara Garı’ndan üniversiteye yapılan tahsislere ilişkin “Hibe değil kira karşılığı tahsis” açıklaması tepki çekti. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Her yasal olan meşru anlamına gelmez. Ülkemizin kuruluşunun ve kurucu iradesi Mustafa Kemal Atatürk’ün mekânsal hatırası, Cumhuriyetin tanığı olan Ankara Gar yerleşkesi kamusaldır, halka aittir. Parası olanın gideceği bir yer olamaz. Kiralamadan vazgeçin” dedi. Birleşik Taşımacılık Sendikası Başkanı Hasan Bektaş ise “Cumhuriyet hafızasını ne devrederek, ne kiralayarak asla silemezsiniz. Bir kez daha uyarıyoruz, Cumhuriyetin tanıklarından elinizi çekiniz” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yaltaklan 1 M A N K A L A Ü ma, dalkavuk 2 luk. 2/ Un eler 3 ken dökülmemesi için yere serilen örtü... Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. 3/ Romanya’nın 4 5 6 7 8 9 AHU LOZAN Ş I RLAĞAN I R İM ZEN N EBE L EME GÖRECE L İ AK REM K Z SAYKAL I F ETA NART para birimi... Endonezya’nın plaka imi... Bir nota. 4/ Boğa güreşçisi. 5/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 6/ Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk... Zihin ve bedence ortaya konan çaba. 7/ Antalya ve Fethiye körfezleri arasın da yer alan yarımadanın adı... Kars’ın doğu sundaki ünlü eskiçağ kenti. 8/ Satrançta özel bir hareket... Erzurum yöresine özgü, yoğurt ve yarmayla yapılan bir tür çorba. 9/ Bir gıda maddesi... Ekvator kuşağındaki geniş çayırla ra verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Öğrenci, çırak... Bir nota. 2/ Tanrıtanı maz... “Fena değil” örneğinde olduğu gibi, bilinçli hafifsemeye dayanan söz sanatı. 3/ Antalya’nın Demre ve Finike ilçeleri arasında bir kıyı gölü. 4/ Pantolonun apış arasına gelen yeri... Çevik. 5/ Büyük balık ları yakalamakta kullanılan bir tür olta... Tavır, davranış. 6/ Yedirip içirme, besleme... Konut. 7/ Akıl... Üç katlı balık ağı. 8/ Büyük Okyanus’ta bir ada ülkesi. 9/ Gözkapaklarına sürülen boya... İslam dinine göre haram sa yılan faiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear