22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 19 TEMMUZ 2019 CUMA 9 Başsavcı beraat istediYargıtay Başsavcılığı, Cumhuriyet davasındaki mahkumiyet kararının bozulmasını talep etti Vedat ARIK ADALET YÜRÜYÜŞÜ SÜRÜYOR Kaftancıoğlu’na destek ol mak için sabahın erken saatlerinde Çağlayan Adliyesi’nin önüne çok sayıda partili ve yurttaş geldi. Yaşlısından gencine binler “Hak, hukuk, adalet”, “Direne direne kazanacağız” ve “Faşizme karşı omuz omuza” slogan ları attı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan adalet yürüyüşü hâlâ devam ediyor” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da sosyal medyadan Kaftancıoğlu’na destek mesajı yayımladı. ‘Mütalaa hazır geldi’ CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun yargılandığı davanın ikinci duruşmasında savcı mütalaasını açıkladı. 17 yıl hapsi istenen Kaftancıoğlu, mütalaanın savcıya bir “flash bellek”te hazır olarak geldiğini söyledi. MEHMET KIZMAZ CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu’nun 7 yıl önce yaptığı bazı sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılandığı davanın ikinci duruşması dün görüldü. Kaftancıoğlu savunmasında, “Cımbızla seçilen sözler üzerinden yapılan suçlamalar, bir başarının cezalandırılmasından başka bir şey değildir” dedi. Esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, Kaftancıoğlu’nun 4 yıl 10 aydan 17 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Kaftancıoğlu, mütalaanın bir “flash bellek”te hazır olarak geldiğini söyledi. CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu hakkında açılan davanın ikinci duruşması dün İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada savunma yapan Kaftancıoğlu, İl başkanı seçildikten sonra yalan ve iftiralarla beslenen karalama kapmanyasına maruz kaldığını söyledi. Kaftancıoğlu, “7 yıl geriye giderek cımbızla seçilen sözler üzerinden yapılan suçlamalar, bir başarının cezalandı rılmasından başka bir şey değildir. Bu dava bir cezalandırma davasıdır. Bu dava, muktedire göre şekillenen yargı sisteminin, suçu ve suçluyu iktidar karşıtı olup olmamaya göre tanımlayan bir hukuki anlayışın sonucudur” dedi. O anın sözü 7 yıl önceki sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılandığını anımsatan Kaftancıoğlu, “O anın sözünü, hayatın sözü gibi algılar ve yıllar sonra yorumlamaya kalkarsanız, bu salonlarda, sosyal medyada o anın duygusunu, sözünü aktaran milyonlar haricinde başka bir davalı göremezsiniz” diye konuştu. Kaftancıoğlu şu ifadeleri kullandı: “Heykeli dikileceği söylenen savcılar, kumpas davalarında hukuka göre değil, aldıkları emir ve talimatlara göre karar veren hâkimler, cezaevinde öldükten sonra suçsuz olduğu tescillenen hukuk mağdurlarını yargılayanlar, vatandaşın üstüne gaz sıktıran valiler vardı. Bugün neredeler? Hatırlayın. Beni buraya, bu mahkeme salonuna bir hayal getirdi. Ve hayalleri nedeniyle yargılanan ilk kişi olmadığımı biliyorum, ama son olmayı umut ediyorum.” Duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Kaftancıoğlu’nun “Cumhurbaşkanına hakaret”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme”, “Silahlı terör örgütü propagandası yapmak”, “Kamu görevlisine hakaret”, “Türkiye Cumhuriyeti devleti askeri teşkilatını aşağılamak” suçlarından 4 yıl 10 aydan 17 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Duruşma 6 Eylül tarihine ertelendi. ‘Demek ki çok üzmüşüz’ Duruşma sonrası adliye önünde açıklamalarda bulunan Kaftancıoğlu, savcının esas hakkında hızla mütalaa verdiğini ve mütalaanın bir “flash bellek”te hazır olarak geldiğini söyledi. Baştan sona hukuksuz bir süreçle karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Kaftancıoğlu, “AKP vesayeti, yargı eliyle siyaseti dizayn etmek istiyor. AKP vesayetine son verene kadar bedeli ne olursa olsun susmayacağım” dedi. GEZİ DAVASINDA İKİNCİ DURUŞMA GÖRÜLDÜ İddianamede delil yok ZEHRA ÖZDİLEK İş insanı Osman Kavala’nın tutuklu yargılandığı, 16 kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen Gezi Parkı davasının ikinci duruşması dün görüldü. Silivri Cezaevi karşısındaki salonda görülen duruşmaya tutuklu bulunan Osman Kavala, 12 jandarma eşliğinde getirildi. Kavala’nın duruşma salonuna girmesiyle alkış sesleri yankılandı. Duruşma, avukat savunmalarıyla başladı. Davada yargılanan Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın müdafisi Fikret İlkiz söz aldı. İlkiz iddianame ile ilgili görüş bildireceğini belirterek “İddianamenin 23. ve 24. sayfasında asıl iddia anlatılıyor. Gezi Parkı eylemi kalkışma olarak değerlendiriliyor. İddianame 3 bölümden oluşmuş. Kronolojide, şüphelilerin eylemleri ve olaylara nasıl yön verdikleri yer alırken üçüncü bölümde ise neredeyse Arap Baharı’ndan bahsediliyor. Hedefin AKP olduğu iddia ediliyor. Diz çöktürme operasyonu olarak nitelendiriliyor. Bu şekilde bir iddianame yazamazsınız” dedi. Yasalara uygun bir iddianame beklemenin hakları olduğunu dile getiren İlkiz, şöyle devam etti: “Biz iddiaların somutlaştırılmasından yanayız. Yüklenen suç belirsiz olmamalı. Müvekkillerim daha önce İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp beraat almışlardır. Bu kararlara rağmen dava açıldı. Taksim Dayanışması platformunun suç olduğunu gösteren bir tek delil yoktur. 5 yıl önce iddianamede yer alan suçlamalar soruldu ve yargılandılar. Tayfun Kahraman için iki tane ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı var. Tehdidi insanların başında Demokles’in kılıcı gibi tutamazsınız. Bireylere yönelik hak ihlali için kurulan Taksim Dayanışması’na mücadele açısından bakılmalıdır.” ‘FETÖ hazırladı’ Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Özgür Karaduman ise FETÖ’nün hazırladığı bir iddianame ile karşı karşıya oldukları na değinerek “FETÖ ile mücadele ediliyorsa eğer bu iddianameye kıymet verilmemelidir ve reddedilmesi gerekir. Uludağ Sözlük gibi yerlere ergenlerin yazdığı sözlerin iddianameye konması ciddiyetsizliği ortaya koyuyor. Takipsizlik verilen bir dosya nasıl kıymetlendirildi. Neden 6 yıl sonra bu insanlar itham ediliyor” dedi. Kopukluk belirginleşti Hakkında yakalama kararı olan Açık Toplum Vakfı çalışanı Gökçe Yılmaz Tüylüoğlu’nun avukatı Bahri Belen söz aldı. Belen, Açık Toplum Vakfı’nın yasal bir vakıf olduğuna ve gerekli denetim süreçlerinden geçtiğini söyledi. Belen, Tüylüoğlu hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını istedi. Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez, Mater’in telefonlarının dinlenmesi kararlarını veren hâkimlerin halen usülsüz dinleme davalarında yargılandıklarını, iletişim tespit tutanaklarının da Gezi eylemlerinden bir ay sonra tutulduğunu söyledi. İletişim tespit tutanaklarında suç unsuru olmadığını söyleyen Sönmez, “Benim müvekkilim hiç çekmediği bir filmle hükümeti devirmek suçundan yargılanıyor” dedi. Avukatların ardından Osman Kavala söz alan Kavala, “Şüphe ile delil arasındaki kopukluk belirgin hale geldi. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Tahliye talebini reddeden mahkeme duruşmayı 8 Ekim’e erteledi. ALİCAN ULUDAĞ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciliğin yargılandığı Cumhuriyet davasına verilen mahkumiyet kararlarının bozulmasını istedi. Tebliğname hazırlayan Başsavcılık, dava konusu haberlerin “terör örgütlerine yardım suçuna vücut vermeyeceğini” belirterek “Cumhuriyet gazetesinin terör örgütlerine yardıma dönüşen yayın politikasındaki değişikliğe çanak tuttukları iddiası olgusal içeriklerden yoksundur” denildi. Başsavcılık bozma kararının, Kadri Gürsel ile 5 yılın altında aldıkları cezaları kesinleşen ve halen cezaevinde olan Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik ile Bülent Utku’ya sirayet ettirilmesini de istedi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bozma kararı verirse cezaevindeki Cumhuriyetçiler tahliye edilecek. Buna karşılık tebliğnamede muhasebe çalışanımız Emre İper’in temyiz isteminin de reddine karar verilmesi talep edildi. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Nisan 2018’de Cumhuriyet’in eski yazar ve yöneticilerine “terör örgütlerine yardım” suçundan çeşitli hapis cezaları vermişti. 5 yılın üzerinde hapis cezası verilenler, kararı temyiz ederken; cezaları 5 yılın altında olan ve bu nedenle kesinleşen Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik cezaevine girmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, temyiz başvurusu üzerine dosya üzerindeki incelemesini tamamlayarak tebliğname hazırladı. Tebliğnamede Ahmet Şık, Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Subuncu ve Orhan Erinç hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundun kurulan mahkumiyet hükümlerinin bozulması talep edilirken şu değerlendirme yapıldı: l Suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımının da insanı mülahazalarla değil, örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur. Yardımın somut bir suça yönelik olmasına gerek bulunmamaktadır. Bu bilgiler ışığında kamu makamlarının değerlendirmelerinden ve çoğunluğun görüşünden farklı olan görüşlerin, ifade edenin amacından hareketle bir suça konu edilebilmesi için, bu ifadelerin içeriklerinin dışında da ayrıca somut olgularla ortaya konulması gerekir. l Suça konu edilen haber, yazı ve sosyal medya paylaşımları ile diğer delillerin terör örgütlerinin amacı doğrultusunda hareket edildiğine ilişkin kanaat oluşmasını sağlayacak nitelikte olgunların varlığını da içermesi zorunludur. Eleştiri ve yorum niteliğinde yapılan haberlerin, yazılan yazıların ve sosyal medyada paylaşılan mesajların sadece bu yönleri terör örgütlerine yardım suçuna vücut vermeyecektir. Başsavcılık, Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya ve Orhan Erinç yönünden verilen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasını isterken şu gerekçeleri sıraladı: “Sanıklardan Orhan Erinç, Akın Atalay ve Murat Sabuncu’nun Cumhuriyet gazetesinde yönetici olarak görev yaptıkları suça konu edilen gaze tede çıkan yazıların sahiplerinin belli olduğu, söz konusu yazılara iştirak ettiklerine dair herhangi bir bilgi, belge ya da delilin dosyada olmadığı gibi bizzat gazetede suça konu edilebilecek herhangi bir yazı yazmadıkları iddia ve kabulün de bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla gazetede çıkan yazılar sebebiyle yazı yazanlar dışında herhangi bir sorumlulukları bulunmamaktadır. Bu sanıklar yönünden tartışılması gereken, iddianame ve mahkemenin kabulüne konu edilen gazete dışında attıkları tweet’ler, HTS raporları, ByLock kullanıcısı bir kısım kişilerle telefon görüşmeleri, Abant toplantılarına katılmalarıdır. ...Söz konusu eylemlerin herhangi bir suç unsuru teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Olgusal içerik yok Davanın ayrıntılarına girilen tebliğnamede, yerel mahkemenin gerekçeleri şöyle çürütüldü: l Hakkında FETÖ soruşturması bulunan veya ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilen kişiler veya şüphelilerle HTS kayıtlarının bulunması silahlı terör örgütlerine yardım neteliğindeki delillerden sayılamaz. l Bir özel hukuk tüzel kişisi olan ve özel hukukun usul ve esaslarına tabi olarak Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nun 20102011201320142015 yıllarında yapılan olağan ve olağanüstü seçimlerinin ve bu seçimler sürecinde yapılan müzakere ve yaşanan tartışmaların, Cumhuriyet Vakfı’ndaki görevleri ve sorumlulukları dolayısıyla Cumhuriyet gazetesinin terör örgütlerine yardıma dönüşen yayın politikasındaki değişikliğe çanak tuttukları iddiası olgusal içeriklerden yoksundur. l İddianamede farklı soruşturmalara konu edilmiş olayların, PKK terör örgütü mensupları ile FETÖ mensuplarının birlikte eylem planlamalarına ilişkin iddialar ve ortaya konan delillerin sanıklarla ilişkisi bulunmamaktadır. l İçerikleri itibarıyla yorum ve eleştiri sınırları kapsamında kalan ve suç unsuru taşımayan sosyal medya paylaşımlarının sanıklar aleyhine silahlı terör örgütlerine yardım niteliğinde delil olarak kabul edilemeyeceği tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır. l Yazıların ve sanıkların aleyhine kabul edilen diğer haberlerin anayasa ve AİHS ile AHİM içtihatlarının öngördüğü ilke, standart ve sınırlılıklar kapsamında demokratik toplum düzeninin gereklerine, kamu düzeninin işleyişine, ölçülülük ve suç işlenmesinin önlenmesi koşullarına aykırı olmayan iddia ve hükme esas alınan delillerin bilgi edinme, yayma, eleştirme ve yorumlama niteliğinde olduğunun kabulü ile beraat kararı yerine yazılı gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olduğu, bu nedenlerle hükümlerin bozulması talep olunur. Tebliğnamede; temyiz talebinde bulunmayan Kadri Gürsel ve bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz istemleri reddedilen Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik’e de CMK’nin 306. maddesi gereğince sirayet ettirilmesi de istendi. CMK’nin 306. maddesinde “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” deniyor. Şık’a başka suçtan ceza istendi Başsavcılık, Ahmet Şık’ın dava konusu bazı haber ve Twitter mesajlarının silahlı terör örgütlerine yardım suçunu değil, 3713 sayılı yasanın 6/2 maddesinde belirlenen “Terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayımlayanlar” suçu ile aynı kanunun 7/2 maddesin deki terör örgütünün propagandası ve TCK’nin 301. maddesindeki devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama suçlarını oluşturacağını öne sürdü. Hukuki durumunun bu şekilde takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek hüküm kurulmasının kanuna aykırı olduğu belirtilen tebliğnamede, bu nedenle mahkumiyet hükmünün bozulması istendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear